İslam’ın Beş Şartı Din Değildir
Kars Manşet Yazarı Dr. Doğan Kuşman'ın "İslam’ın Beş Şartı Din Değildir" başlıklı köşe yazısı:
İslâm’ın 5 şartı ile kurtulunacağını iddia eden, ehlisünnet velcemaat mensupları. Allah’ın tayin ettiği huzur namazı imamı olan RESULÜ idrak edemedikleri için. Hem Allah’ı karşılarına almalarına, hem de senelerce İslâm’ın şartı olarak yerine getirdikleri farzların boşa gitmesine neden olmuşlardır.
NİS–80: Men yutiır resûle fe kad atâallâh(atâallâhe), ve men tevellâ fe mâ erselnâke aleyhim hafîzâ(hafîzen). Kim Resul’e itaat ederse, böylece andolsun ki Allah'a itaat etmiş olur. Ve kim yüz çevirirse, o takdirde Biz seni, onların üzerine muhafız olarak göndermedik.
Allah’ın, Resulüne itaati kendisine itaat olarak nitelemesi Resulü Allah’ın iradesi ile hareket etmesi ve söylediği her sözün de kendisinin söylettiği söz olması nedeni iledir.
NECM - 3: Ve mâ yentıku anil hevâ. Ve o, hevasından (kendiliğinden) konuşmaz.
NECM – 4: İn huve illâ vahyun yûhâ (O'nun söyledikleri), sadece O'na vahyolunan vahiydir.
Allah ve Resulü bütün insanları Allah’a davet eder fakat bu insanlar Allah’a mülâki olmayı dilemezler. Bir tek bu dönemde duyduk derler aslında Peygamberimiz S.A.V. Efendimiz Allah'a davet ediyor.
KASAS–87: Ve lâ yasuddunneke an âyâtillâhi ba’de iz unzılet ileyke ved’u ilâ rabbike ve lâ tekûnenne minel muşrikîn(muşrikîne). Ve Sana indirildikten sonra, Allah'ın âyetlerinden sakın seni alıkoymasınlar. Ve Rabbine davet et (Allah'a ulaşmaya çağır). Ve sakın müşriklerden olma!
Bütün Resuller Allah’a davet ediyor. Kitapları tasdik eden Bu dönemin resulü Mehdi Resul de Allah'a davet ediyor.
HACC–67: Li kulli ummetin cealnâ menseken hum nâsikûhu fe lâ yunâziunneke fîl emri ved’u ilâ rabbik(rabbike), inneke le alâ huden mustekîm(mustekîmin). Ve Biz, bütün ümmetler için mensek (tek bir şeriat) tayin ettik. Onlar, onunla (o şeriatle) amel ederler (etsinler). Öyleyse emrim konusunda seninle niza etmesinler (çekişmesinler). Sen, Rabbine davet et. Muhakkak ki sen, mutlaka Mustakîm (Allah'a doğru istikametlenmiş) olan hidayet üzeresin.
Resullerin Allah'ın istemesi dışında bir şeye karar veremezler. Allah'da insanları kendisine davet ediyor.
RA’D–14: Lehu da’vetul hakk(hakkı), vellezîne yed’ûne min dûnihî lâ yestecîbûne lehum bi şey’in illâ kebâsitı keffeyhi ilel mâi li yebluga fâhu ve mâ huve bi bâligıh(bâligıhî), ve mâ duâul kâfirîne illâ fî dalâl(dalâlin). Hakkın daveti O’nadır (Kendisinedir, Allah'adır). O'ndan başkasına davet ettikleri (şeyler), onlara bir şeyle icabet etmezler. Onlar ancak suya, onun ağzına, suyun ulaşması için avucunu açmış kimse gibidir. O (su), ona ulaşacak değildir. Ve kâfirlerin daveti, dalâletten (su nasıl onların ağızlarına ulaşamıyorsa, dalâlette olanlar da hidayete ulaşamaz) başka bir şey değildir.
Allah’ın sözünden başka bir söz söyleyemeyen Allah resulünü galeye almadıkları için davete icabet etmeyen insanlar Allah'ın emanetlerini Allah'a teslim etmedikleri için ihanet içindedirler.
ENFAL - 27: Yâ eyyuhellezîne âmenû lâ tehûnûllâhe ver resûle ve tehûnû emânâtikum ve entum ta'lemûn(ta'lemûne). Ey âmenû olanlar (Allah'a ulaşmayı dileyenler), Allah'a ve Resûl'üne ihanet etmeyin! Ve siz, kendi emanetlerinize de bile bile ihanet etmiş olursunuz.
Allah’a karşı ihanet içinde olan bu insanlar İslâm'ın beş şartı yeterli derken, Allah'ın bu insanların amellerine ihtiyacı yok ve amelleri boşa gider.
MUHAMMED–33: Yâ eyyuhellezîne âmenû etîûllâhe ve etîûr resûle ve lâ tubtılû a’mâlekum. Ey âmenû olanlar (Allah'a ulaşmayı dileyenler)! Allah'a itaat edin. Ve Resûle itaat edin. Ve amellerinizi bâtıl etmeyin.
Allah resulü bu insanları Allah’a davet eder fakat bu insanlar Allah’a mülaki olmayı dilemezler. Bu kişilerin amelleri heba olur.
KEHF - 105: Ulâikellezîne keferû bi âyâti rabbihim ve likâihî fe habitat a’mâluhum fe lâ nukîmu lehum yevmel kıyameti veznâ (veznen). İşte onlar, Rab'lerinin âyetlerini ve O'na mülâki olmayı (ölmeden evvel ruhun Allah'a ulaşmasını) inkâr ettiler. Böylece onların amelleri heba oldu (boşa gitti). Artık onlar için kıyamet günü mizan tutmayız.
Böyle bir davranış insanların Allah’a ihtiyacım yok deme anlamındadır. Hâlbuki bunların Allah’dan başka dostları yoktur.
AHKÂF – 31:Yâ kavmenâ ecîbû dâiyallâhi ve âminû bihî yagfir lekum min zunûbikum ve yucirkum min azâbin elîm(elîmin). Ey kavmimiz! Allah'ın davetçisine icabet edin. Ve O'na îmân edin ki, sizin günahlarınızı bağışlasın ve mağfiret etsin (sevaba çevirsin). Ve sizi elîm azaptan korusun.
AHKÂF - 32: Ve men lâ yucib dâiyallâhi fe leyse bi mu’cizin fîl ardı ve leyse lehu min dûnihî evliyâu, ulâike fî dalâlin mubîn(mubînin). Ve Allah'ın davetçisine icabet etmeyen kimse, yeryüzünde (Allah'ı) aciz bırakacak değildir. Ve onun Allah'tan başka dostları yoktur. İşte onlar apaçık dalâlet içindedirler.
Her dönemin resulünü kavrayamadıkları için. Resul ve Nebi hakkında bir ilimleri olmadığı için. Her dönem Allah’ın Resullerini kesintisiz yolladığını ihata edemezler.
MU'MİNUN - 44: Summe erselnâ rusulenâ tetrâ, kullemâ câe ummeten resûluhâ kezzebûhu fe etbâ’nâ ba’dahum ba’dan ve cealnâhum ehâdîs(ehâdîse), fe bu’den li kavmin lâ yu’minûn (yu’minûne). Sonra Biz, resullerimizi ardarda (arası kesilmeksizin) gönderdik. Her ümmete resulü geldiği zaman, her defasında onu yalanladılar. Biz de onları birbiri arkasından (helâk ettik). Ve onları efsane kıldık. Artık mü'min olmayan kavim (Allah'ın rahmetinden) uzak olsun.
Farkına varmadan ömürlerini huzursuz yaşarlar ve cehenneme gireceklerini kabullenmişlerdir. Zan ile hiç bir ayete dayandırmaksızın Cennet’e geçeceklerini söyleyen büyük bir insan topluluğu.
SONUÇ İSYAN.
İnsanın nasıl mutlu olacağını bizi yaratan Rabbimiz en iyi bilendir. Peygamberimiz S.A.V. Efendimize indirilen Kuran’a da nasıl dinimizi yaşayacağımızı da yazmıştır. Bu neden ile Sahabenin dalaletten hidayete geçtiği ve bizler için birer örnek olduğunu yine Kur’an ayetlerinde görüyoruz.
Sahabenin içinde ana lisanı Arapça olan birçok kültürlü insan varken Vahyin açıklanmasını yapamıyorlar ve Peygamberimizin S.A.V. in açıklamasını bekliyorlar ve her şeyi ondan öğreniyorlardı.
MERYEM–97: Fe innemâ yessernâhu bi lisânike li tubeşşire bihil muttekîne ve tunzire bihî kavmen luddâ(ludden). Böylece Biz, O'nu (Kur'ân-ı Kerim'i) senin lisanınla kolaylaştırdık. O'nunla, takva sahiplerini müjdelemen ve inatçı kavmi uyarman için.
Mademki kurtuluş bizim için önemli ve Kuran’da asrısaadetin anahtarı! Kur’an’da anlatıldığı gibi Sıratı Müstakim Sahabenin yoludur. O zaman insanlar Allah’ın emrettiği ve Peygamberimizin işaret ettiği, kendisinin ve sahabenin yolundan insanlar kurtuluş için gitmelidir.
YUSUF - 108: Kul hâzihî sebîlî ed’û ilallâhi alâ basîretin ene ve menittebeanî ve subhânallâhi ve mâ ene minel muşrikîn (muşrikîne). De ki: “Benim ve bana tâbî olanların, basiret üzere (kalp gözüyle basar ederek, Allah'ı görerek) Allah'a davet ettiğimiz yol, işte bu yoldur. Allah'ı tenzih ederim. Ve ben, müşriklerden değilim.”
Görüldüğü gibi Rabbimiz, Allah’a davet ettikleri yolunda Sıratı Mustakim olduğunu açıklıyor.
EN'AM - 126: Ve hâzâ sırâtu rabbike mustekîm (mustekîmen), kad fassalnâl âyâti li kavmin yezzekkerûn (yezzekkerûne). Ve bu, senin Rabbine istikametlenmiş (yönlendirilmiş) yoldur. (Allah'a götüren yoldur). Tezekkür eden bir kavim için âyetleri ayrı ayrı açıkladık.
Hâlbuki Kur’an Allah’ın bizlere farz kıldığı ve Allah’a davet emri yerine getirdiğiniz andan itibaren insanın ahiret ve hemen ardından dünya saadetini garantilemiştir. Ama bu gün ehlisünnet velcemaat Kur’an’dan anlamadıkları için kaçmış. Yerine başka kitaplar koyarak Kur’an’danmış gibi, insanları dalalette kalmasına neden olmuşlar ve olmaktadırlar.
YUNUS - 15: Ve izâ tutlâ aleyhim âyâtunâ beyyinâtin kâlellezîne lâ yercûne likâena'ti bi kur'ânin gayri hâzâ ev beddilh(beddilhu), kul mâ yekûnu lî en ubeddilehû min tilkâi nefsî, in ettebiu illâ mâ yûhâ ileyy(ileyye), innî ehâfu in asaytu rabbî azâbe yevmin azîm (azîmin). Ve onlara âyetlerimiz, delillerle okunduğu zaman Bize ulaşmayı dilemeyen kimseler şöyle dedi: “Bize bundan başka bir Kur'ân getir veya O'nu değiştir.” De ki: “O'nu, kendi nefsimden (bir şey) ilka ederek benim değiştirmem olamaz. Ben ancak bana vahyolunan şeye tâbî olurum. Şâyet Rabbime asi olursam muhakkak ki ben, büyük günün azabından korkarım.”
Allah'a ulaşmaya (hidayete ermelerine) vesile olmayan İslâm'ın beş şartı, dalalette kaldıkları müddetçe heba olan amellerdir. İslam’ın beş şartının yeterli olduğunu iddia eden, bu kişilerin Kur’an’dan ne kadar uzak oldukları ve Allah dostlarına düşmanca tutumda oldukları düşünülmez. Sonuçta Allah’ın azabını paylaşırlar.
Bu kişiler için söylenecek tek ayet budur;
HAC - 8: Ve minen nâsi men yucâdilu fîllâhi bi gayri ilmin ve lâ huden ve lâ kitâbin munîr(munîrin). VE İNSANLARDAN (ÖYLE) KİMSELER VARDIR Kİ; BİR İLME, BİR HİDAYETÇİYE VE NURLU (AYDINLATICI) BİR KİTABA SAHİP OLMAKSIZIN ALLAH HAKKINDA MÜCÂDELE EDER.
ÖNCE, DİNİ YAŞAYAN VE YAŞATACAK OLAN İNSANI İYİ TANIMAMIZ LAZIM.
ALLAH'TAN HACET NAMAZI İLE HİDAYETÇİNİZİ SORMANIZ YETER.
Hacet namazını perşembeyi cumaya bağlayan gecelerde veya kandil gecelerinde kılınması asildir. Ama bütün gecelerde kılınabilir. Önce boy abdesti alınır. Sonra hacet namazına niyet edilir.
Namazda aşağıdaki âyetler okunur:
1. Rekâtta: Subhaneke + Fatiha + 3 Âyetel Kürsî
2. Rekâtta: Fatiha + Ihlâs + Felâk + Nas.
2. Rekâtın sonunda : Ettehiyyâtü
3. Rekâtta: Fatiha + Ihlâs + Felâk + Nas.
4. Rekâtta: Fatiha + Ihlâs + Felâk + Nas.
Namaz tamamlandıktan sonra Allah’tan hacet neyse o istenir. Allah’tan mürşid istemek için bu namaz kılındıysa mürsid istenir.
Bu namazdan sonra hiç konuşmadan yatmak gerekir. Yatarken kıbleyi sağa alacak şekilde yatak kurulur. Vücudun ön cephesi kıbleye çevrilerek yan üstü yatılır, 3 Âyetel Kürsî okunur ve Allah’tan mürşid istenir. Eğer kişinin haceti mürşid değil de başka bir hedefe ulaşmaksa (zahirî veya Batıni bir hedef olabilir) o hedefe ulaşmak istenir. Sessiz zikir (hafî zikir) bu istekten sonra baslar. Yanüstü yatıldığı için sağ kulak yastığa gelecektir. Bas biraz sağa, sola oynatılarak kulakta kalbin atışlarının, basınç sebebiyle rahatça duyulacağı pozisyona gelinir. Ve kalbin her çift atışında “Allah, Allah” diyerek kişi Allah’ı zikr-i hafî ile (yani sessiz olarak) içinden zikredecektir.
Eğer ilk namazdan sonra yatıldığında birşey görülmez ise tekrar tekrar, her perşembeyi cumaya bağlayan gece namaza devam edilmelidir. Her gece de kılınabilir.
Şüphe ile hidayete eremezsiniz. Onun için iman da şüphe olmaz.
Allah yardımcınız olsun.