Allah'ın Dininin Doğru Yaşanması Nasıl Olacak
Kars Manşet Yazarı Dr. Doğan Kuşman'ın "Allah'ın Dininin Doğru Yaşanması Nasıl Olacak" başlıklı köşe yazısı:
Bu gün Allah'ın dini yaşanmış olsa idi SAHABE gibi yaşayan Yunuslar, Mevlanalar, Abdul Kadir Geylaniler olurdu. Nedense dini öğretmek ve din konusunda otorite olanlar bile Allah'ın VELİ kullarından olmadıklarını görüyoruz Allah'ın HİDAYET dinini bilmedikleri için kendileri de hidayete erememişler.
YASİN - 21 :İttebiû men lâ yes’elukum ecren ve hum muhtedûn (muhtedûne). (Tebliğlerine karşılık) sizden ücret istemeyen (bu) kişilere tâbî olun. Ve onlar, mehdilerdir (hidayete ermiş ve hidayete erdirenlerdir).
Hidayetin doğru yol olduğunu iddia eden ve yol olarak öğreten bu zatlar dini bir eğitim diploması olmayanları muhatap almazlar. Kibirlerinden dolayı Kur-an-ı Kerim'i anlamazlar. Yani bu kişiler Kur-an-ı Kerim'i okurlarda kalplerine girmez.
A'RAF - 146 :Seasrifu an âyâtiyellezîne yetekebberûne fîl ardı bi gayril hakkı ve in yerev kulle âyetin lâ yu’minu bihâ ve in yerev sebîler ruşdi lâ yettehızûhu sebîlen ve in yerev sebilel gayyi yettehızûhu sebîl(sebîlen), zâlike bi ennehum kezzebû bi âyâtinâ ve kânû anhâ gâfilîn(gâfilîne). Yeryüzünde haksız yere kibirlenen kimseleri, âyetlerimizden çevireceğim. Bütün âyetleri görseler, ona inanmazlar. Eğer rüşd yolunu görseler, onu yol edinmezler. Ve gayy yolunu görseler, onu yol edinirler. Bu; onların, âyetlerimizi yalanlamaları ve ondan gâfil olmaları sebebiyledir.
Kibirlerinden dolayı bilmiyoruz da diyemezler. Halbu ki;
"MEDRESELER MÜDERRİSİ
OKUMADILAR BU DERSİ
GÖNÜLLERE YAZILIR
BU KİTABIN SURESİ" diye Allah'ın ilminin nasıl öğrenileceğini söyleyen Yunus Emre’den bile çok uzaktadırlar.
ANKEBUT - 49 :Bel huve âyâtun beyyinâtun fî sudûrillezîne ûtûl ilm(ilme), ve mâ yechadu bi âyâtinâ illez zâlimûn(zâlimûne). Hayır O (Kur'ân-ı Kerim), ilim verilenlerin sînelerinde beyan olunan âyetlerdir. Ve zalimler hariç, onlar âyetlerimizi bile bile inkâr etmezler
Ayeti bir değiş olarak vermiş koca Yunus, ayetlerin ilim verilenleri sadırlarına nur olarak indirildiğini söylemiş de, anlayan var mı acaba? YANİ SATIRDAN OKUYAN HAFIZ; SADIRDAN OKUYAN İSE YUNUS VEYA SAHABE GİBİ BİRİSİ; Nedersiniz mektebine bile gitmeden Allah'ın ayetleri ile size dini anlatan ve sizi Allah'a davet eden biri geldi mi?
Yunus bir şair, bir düşünür diyen çok konuşma duydum. Dinini Mürşidi Taptuk Emre’den öğrenmiş bir Allah dostu diyemezler.
Eğer derlerse insanlar sormaz mı? "Hocam sen dinini hangi mürşitten öğrendin diye. Bunlar Mürşitlere karşıdırlar çünkü, ya düzgün okuyamıyor diye, veya meczup diyerek iftira edildiği için. İyide bu meczub denilen kişiler Allah tarafından kullanıldığı için gerçek mutluluğu onların yaşadığını göremiyorsan NE KAÇIRDIĞININ FARKINDA MISIN?
Aslında her post üzerine oturan, babadan oğula mirasmış gibi kendilerini şeyh ilan edenler nedeni ile kabul etmezler, ama Allah'ın görevli kıldığı bir VELİ MÜRŞİT olup olmadığını neren bilecekler ki?
KEHF - 17 :Ve tereş şemse izâ taleat tezâveru an kehfihim zâtel yemîni ve izâ garabet takrıduhum zâteş şimâli ve hum fî fecvetin minh(minhu), zâlike min âyâtillâh(âyâtillâhi), men yehdillâhu fe huvel muhted(muhtedi), ve men yudlil fe len tecide lehu veliyyen murşidâ(murşiden).Ve güneşin doğduğu zaman mağaralarının sağ tarafından geldiğini ve battığı zaman sol taraftan onların yanlarından geçtiğini görürsün. Ve onlar, onun (mağaranın) geniş sahası içinde bulunuyorlardı. İşte bu, Allah'ın âyetlerinden (mucizelerinden)dir. Allah, kimi Kendisine ulaştırırsa, işte o hidayete ermiştir. Ve kimi dalâlette bırakırsa (kim Allah'a ulaşmayı dilemezse) artık onun için VELİ MÜRŞİT (irşad eden evliya) bulunmaz.
Allah; dalalette olan insanlar için VELİ MÜRŞİT bulunmaz diyorken veli mürşitlere karşı gelenlerin durumu nicedir değil mi?
Söyleyecekleri hep şu oluyor; "sen namazını kıl gerisine karışma" İyide Resulullah insanları Allah'a davet ederek çıkmış yola. Neden Allah'a davet etmiş?
HAC - 67 :Li kulli ummetin cealnâ menseken hum nâsikûhu fe lâ yunâziunneke fîl emri ved’u ilâ rabbik(rabbike), inneke le alâ huden mustekîm(mustekîmin).Ve Biz, bütün ümmetler için mensek (tek bir şeriat) tayin ettik. Onlar, onunla (o şeriatle) amel ederler (etsinler). Öyleyse emrim konusunda seninle niza etmesinler (çekişmesinler). Sen, Rabbine davet et. Muhakkak ki sen, mutlaka mustakîm (Allah'a doğru istikametlenmiş) olan hidayet üzeresin.
Neden Peygamberimiz SAV Efendimiz, ümmeti olan bizleri Rabbimize davet ediyorken bu davete icabet etmiyor insanlar hatta din öğreticiler bile?
Davete icabet ederse Allah'a MÜLAKİ (ölmeden Allah'ın içine üflediği emanet olan ruhu sahibi olan Allah'a ulaştırmayı dilemek) olmayı dilemesi lazım. İnanmıyor ki bir insanın Allah'a mülaki olabileceğine.
ANKEBUT - 5 :Men kâne yercû likâallâhi fe inne ecelallâhi leât(leâtin), ve huves semîul alîm(alîmu).Kim Allah'a mülâki olmayı (hayattayken Allah'a ulaşmayı) dilerse, o taktirde muhakkak ki Allah'ın tayin ettiği zaman mutlaka gelecektir (ruhu mutlaka hayattayken Allah'a ulaşacaktır). Ve O; en iyi işiten, en iyi bilendir.
İşte Peygamberimiz SAV Efendimizin davetine icabet etmediği halde Peygamberimiz SAV Efendimiz için canını vereceğini iddia ederler ama davetine icabet ederek mülaki olmayı dilemezler.
AHKÂF - 31 :Yâ kavmenâ ecîbû dâiyallâhi ve âminû bihî yagfir lekum min zunûbikum ve yucirkum min azâbin elîm(elîmin).Ey kavmimiz! Allah'ın davetçisine icabet edin. Ve O'na îmân edin ki, sizin günahlarınızı bağışlasın ve mağfiret etsin (sevaba çevirsin). Ve sizi elîm azaptan korusun.
Allah'ın bir emri, yani farzdır.
AHKÂF - 32 :Ve men lâ yucib dâiyallâhi fe leyse bi mu’cizin fîl ardı ve leyse lehu min dûnihî evliyâu, ulâike fî dalâlin mubîn (mubînin). Ve Allah'ın davetçisine icabet etmeyen kimse, yeryüzünde (Allah'ı) aciz bırakacak değildir. Ve onun Allah'tan başka dostları yoktur. İşte onlar apaçık dalâlet içindedirler.
Davete icabet etmeyen dalette, dalalette olan kişi için veli mürşit yok. Peki dini nasıl öğreneceksiniz?
Allah'ın insanlara verdiği kalp gözü ve kalp kulağı gibi özellikleri kullanamayan din öğretmek ile görevliler ve dini guruplarımız var ve hatta haberleri bile olmayanlar var.
SECDE - 9 :Summe sevvâhu ve nefeha fîhi min rûhihî ve ceale lekumus sem’a vel ebsâre vel ef’ideh(efidete), kalîlen mâ teşkurûn(teşkurûne).Sonra (Allah), onu dizayn etti ve onun içine (vechin, fizik vücudun içine) ruhundan üfürdü ve sizler için sem'î (işitme hassası), basar (görme hassası) ve fuad (idrak etme hassası) kıldı. Ne kadar az şükrediyorsunuz.
Her zaman, yani Adem AS dan kıyamete kadar gelecek olan insanlara diğer bir söyleyiş ile adem oğullarına Allah içlerinden, yani kendi lisanları ile konuşan veli resuller yollayacağına söz veriyor. Çünkü dini insanlara Allah'ın ayetleri ile öğretecek onlardır.
RESUL OLMADAN TAKVA SAHİBİ OLAMAZSINIZ VE NEFSİNİZİ ISLAH EDEMEZSİNİZ.
A'RAF - 35 :Yâ benî âdeme immâ ye’tiyennekum rusulun minkum yekussûne aleykum âyâtî fe menittekâ ve asleha fe lâ havfun aleyhim ve lâ hum yahzenûn(yahzenûne).Ey Âdemoğulları! Sizin içinizden, size âyetlerimi anlatan (kıssa eden) resûller geldiği zaman, bundan sonra kim takva sahibi olur ve nefsini ıslâh ederse (nefs tasfiyesi yaparsa), artık onlara korku yoktur. Ve onlar mahzun da olmazlar.
Sadece Allah'ın ayetleri ile konuşan bu Resuller her kavme her zaman gelir. Nebi resuller her kavme gelmemiştir. Onuda uydururlar ama nebilerin hepsi Kur-an-ı Kerim de yazar ve hepsi İbrahim AS soyundandır.
Kendi lisanımız ile en iyi açıklayan içimizden bir kişi olur ama insanlar onu beğenmez çünkü bu kişilerde kibir yoktur, insanlarda tevazu sahibi insanları basit görürler.
İBRÂHÎM - 4 :Ve mâ erselnâ min resûlin illâ bi lisâni kavmihî li yubeyyine lehum, fe yudillullâhu men yeşâu ve yehdî men yeşâ’(yeşâu), ve huvel azîzul hakîm(hakîmu).Hiçbir resûlümüz yoktur ki; Biz, onu kendi kavminin lisanıyla göndermiş olmayalım. Onlara (kendi lisanlarıyla) beyan etsin (açıklasın) diye. Öyleyse Allah, dilediğini (Allah'a ulaşmayı dilemeyenleri) dalâlette bırakır. Dilediğini (Allah'a ulaşmayı dileyenleri) hidayete erdirir. Ve O, Azîz'dir, Hikmet Sahibi'dir.
İşte bu içimizden gelen resullerde insanları Allah'a davet eder takva sahibi olsunlar nefsleri ıslah olsun ki davete icabet edip HİDAYETE ersinler, ruhları ölmeden Allah'a ulaşsın ve Allah'a ersin ERMİŞ (DERVİŞ) olsunlar.
Ayetler Allah'n emirlerini bu şekilde verirken "sen Namazını kıl yeter " diyen kişiler yarın Allah'ın huzurunda utanmayacaklar mı?
Resul olmadan Allah'a kul bile olamazsınız, çünkü onlar Allah'ın ayetleri ile nasıl Allah'a kul olunacağını anlatır.
MU'MİNUN - 32 :Fe erselnâ fîhim resûlen minhum eni’budûllâhe mâ lekum min ilâhin gayruh(gayruhu), e fe lâ tettekûn (tettekûne).Böylece Biz, onlara, onların içinde, onlardan resûl gönderdik, Allah'a kul olsunlar, diye. Sizin, O'ndan başka İlâhınız yoktur. Hâlâ takva sahibi olmayacak mısınız (Allah'a ulaşmayı dilemeyecek misiniz)?
Allah'a davete icabet etmiş Allah'a kul olmuş takva sahibi bu Allah dostları nesflerini resul ıslah eder ve bu neden ile MÜMİN OLMUŞLARDIR;
NİSA - 124 :Ve men ya’mel mines sâlihâti min zekerin ev unsâ ve huve mu’minun fe ulâike yedhulûnel cennete ve lâ yuzlemûne nakîrâ(nakîren). Ve erkeklerden ve kadınlardan kim salih amelde bulunursa, kim salih amel işlerse yani nefsi (tezkiye edici amel) işlerse onlar, mü'minlerdir. İşte onlar, cennete girerler ve onlara zerre kadar, hurma çekirdeğinin lifi kadar zulüm yapılmaz.
İşte resul davete icabet eden insanların kul, takva, mümin olmalarını sağlarken, Nefsini ıslah ederken okuduğu ayetler kalbe nur olarak girmesi karanlıktan çıkmamızada sebep oluyor.
TALÂK - 11 :Resûlen yetlû aleykum âyâtillâhi mubeyyinâtin li yuhricellezîne âmenû ve amilûs sâlihâti minez zulumâti ilen nûr(nûri), ve men yû'min billâhi ve ya'mel sâlihan yudhilhu cennâtin tecrî min tahtihel enhâru hâlidîne fîhâ ebedâ(ebeden), kad ahsenallâhu lehu rızkâ(rızkan).Resûl, âmenû olanları (ölmeden önce Allah'a ulaşmayı dileyenleri) ve amilüssalihat (salih amel, yani nefs tezkiyesi) yapanları, karanlıklardan nura çıkarmak için size Allah'ın âyetlerini açıklayarak okur. Ve kim, Allah'a îmân ederse ve salih (nefsi ıslâh eden) amel işlerse onu, içinde ebediyyen kalmak üzere, altından ırmaklar akan cennetlere dahil eder (koyar). Allah('ın Zat'ı), onun (resûl) için en güzel rızık olmuştur.
DEMEK Kİ GÜNÜMÜZDE ÇOK ÖNEMLİ OLAN BU KONU İNSANLARA GERÇEK DİN OLAN HİDAYET DİNİNİ BİLMEYENLERİN DİNİ MESLEK HALİNE GETİREREK BİLMEDİKLERİ SADECE OKUDUKLARI KUR-AN-I KERİMİ SADIRLARA ŞİFA VERMEDİĞİ GÖRÜLÜYOR.
YANİ PEYGAMBERİMİZDEN SONRA ALLAH İNSANLAR DİNLERİNİ BİLSİN VE YAŞASIN DİYE İÇİMİZDEN BİR VELİ RESUL GÖNDERMEYE GÜCÜ YETMEZ Mİ?
MUTLAKA DİNİMİZİ YAŞATACAK ALLAH'IN BİR GÖREVLİSİ HER ZAMAN VARDIR. YETERKİ SİZ EVET SİZ O GÖREVLİYİ VAZİFELENDİRENE SORUN. DOĞRU YERE SORMAZSANIZ SİZİN ALLAH'A İHTİYACINIZ YOK ANLAMINA GELİR.
ÇÜNKÜ YOLU BEN TARİF EDERİM DİYOR ALLAH!
NAHL - 9 :Ve alallâhi kasdus sebîli ve minhâ câir(câirun), ve lev şâe le hedâkum ecmaîn(ecmaîne). Ve sebîllerin (dergâhlardan Sıratı Mustakîm'e ulaşan bütün yolların yani mürşidlerin) tayini, Allah'ın üzerinedir. Ve ondan sapanlar vardır. Ve eğer O dileseydi, sizin hepinizi hidayete erdirirdi.
ALLAH'TAN HACET NAMAZI İLE ALLAH'A SORUN O ALLAH ÖYLE İSTİYOR.
BAKARA - 45 :Vesteînû bis sabri ves salât(sâlâti), ve innehâ le kebîretun illâ alel hâşiîn(hâşiîne).(Allah'tan) sabırla ve namazla istiane (yardım) isteyin. Ve muhakkak ki o (hacet namazı ile Allah'a ulaştıracak mürşidini sormak), huşû sahibi olanlardan başkasına elbette ağır gelir.
BAKARA - 46 :Ellezîne yezunnûne ennehum mulâkû rabbihim ve ennehum ileyhi râciûn(râciûne).O (huşû sahipleri) ki; onlar, Rab'lerine (dünya hayatında) muhakkak mülâki olacaklarına ve (sonunda ölümle) O'na döneceklerine yakîn derecesinde inanırlar.
Hacet namazını perşembeyi cumaya bağlayan gecelerde veya kandil gecelerinde kılınması asildir. Ama bütün gecelerde kılınabilir. Önce boy abdesti alınır. Sonra hacet namazına niyet edilir.
Namazda aşağıdaki âyetler okunur:
1. Rekâtta: Subhaneke + Fatiha + 3 Âyetel Kürsî
2. Rekâtta: Fatiha + Ihlâs + Felâk + Nas.
2. Rekâtın sonunda : Ettehiyyâtü
3. Rekâtta: Fatiha + Ihlâs + Felâk + Nas.
4. Rekâtta: Fatiha + Ihlâs + Felâk + Nas.
Namaz tamamlandıktan sonra Allah’tan hacet neyse o istenir. Allah’tan mürşid istemek için bu namaz kılındıysa mürsid istenir.
Bu namazdan sonra hiç konuşmadan yatmak gerekir. Yatarken kıbleyi sağa alacak şekilde yatak kurulur. Vücudun ön cephesi kıbleye çevrilerek yan üstü yatılır, 3 Âyetel Kürsî okunur ve Allah’tan mürşid istenir. Eğer kişinin haceti mürşid değil de başka bir hedefe ulaşmaksa (zahirî veya Batıni bir hedef olabilir) o hedefe ulaşmak istenir. Sessiz zikir (hafî zikir) bu istekten sonra baslar. Yanüstü yatıldığı için sağ kulak yastığa gelecektir. Bas biraz sağa, sola oynatılarak kulakta kalbin atışlarının, basınç sebebiyle rahatça duyulacağı pozisyona gelinir. Ve kalbin her çift atışında “Allah, Allah” diyerek kişi Allah’ı zikr-i hafî ile (yani sessiz olarak) içinden zikredecektir.
Eğer ilk namazdan sonra yatıldığında birşey görülmez ise tekrar tekrar, her perşembeyi cumaya bağlayan gece namaza devam edilmelidir. Her gece de kılınabilir.
NE KAYBEDERİZ Kİ, RABBİMİZE SORMAKTAN DAHA GÜZEL NE OLABİLİR Kİ?
HADİ İMANDA TEVHİDİ OLUŞTURALIM BİZİ ALLAH'IN DİNİNİ YAŞAMAK KURTARIR.
ALLAH'A EMANET OLUN.