Allah Kalp Kulağını ve Kalp Gözünü Size Süs Olsun Diye Mi Verdi?
Kars Manşet Yazarı Dr. Doğan Kuşman'ın "Allah Kalp Kulağını ve Kalp Gözünü Size Süs Olsun Diye Mi Verdi?" başlıklı köşe yazısı:
ALLAH YARATTIĞI İNSANI ÇOK SEVİYOR;
Öyle olmasa yarattığı mahluklardan sadece insana ruhundan üflemezdi. Onun için "EŞREF-İ MAHLUKAT" yani yaratılmışların en şereflisi demezdi.
SECDE - 9 :Summe sevvâhu ve nefeha fîhi min rûhihî ve ceale lekumus sem’a vel ebsâre vel ef’ideh(efidete), kalîlen mâ teşkurûn(teşkurûne). Sonra (Allah), onu dizayn etti ve onun içine (vechin, fizik vücudun içine) ruhundan üfürdü ve sizler için sem'î (işitme hassası), basar (görme hassası) ve fuad (idrak etme hassası) kıldı. Ne kadar az şükrediyorsunuz.
Sadece şereflendirmek değil, insan kendisini temsil edebilme yetkisi de vereceğini söylüyor.
BAKARA - 30 :Ve iz kâle rabbuke lil melâiketi innî câilun fîl ardı halîfeh(halîfeten), kâlû e tec’alu fîhâ men yufsidu fîhâ ve yesfikud dimâ(dimâe), ve nahnu nusebbihu bi hamdike ve nukaddisu lek(leke), kâle innî a’lemu mâ lâ tâ’lemûn(tâ’lemûne).Ve Rabbin meleklere: “Muhakkak ki Ben, yeryüzünde bir halife kılacağım.” demişti. (Melekler de): “Orada fesat çıkaracak ve kan dökecek birisini mi (halife) kılacaksın? Biz Seni, hamdinle tesbih ve Seni takdis ediyoruz.” dediler. (Rabbin de): “Muhakkak ki Ben, sizin bilmediklerinizi bilirim.” buyurdu.
Söylüyor da aynı zamanda insanın "fesat, kan döken" bir yapıda yaratıldığını söylüyor. Sebep insanın içine sevva ettiği NEFS; o kadar kötü ki, bu yapıda bir insanın Allah'ı temsil edebilmesi mümkün değil.
ŞEMS - 7 :Ve nefsin ve mâ sevvâhâ. Nefse ve onu (7 kademede ahsene dönüşecek şekilde) sevva edene (dizayn edene) (andolsun).
ŞEMS - 8 :Fe elhemehâ fucûrehâ ve takvâhâ. Sonra ona (nefse) fücurunu ve takvasını ilham etti.
ŞEMS - 9 :Kad efleha men zekkâhâ. Kim onu (nefsini) tezkiye etmişse felâha (kurtuluşa) ermiştir.
Ancak bu sevva edilen nefsin temizlenmesi (TEZKİYE ) ederse kurtuluşa ulaşabiliyor yoksa içimizde iblisi temsil eden bir beden.
YUSUF - 53 :Ve mâ uberriu nefsî, innen nefse le emmâretun bis sûı illâ mâ rahime rabbî, inne rabbî gafûrun rahîm(rahîmun). Ve ben, nefsimi ibra edemem (temize çıkaramam). Çünkü nefs, mutlaka sui olanı (şerri, kötülüğü) emreder. Rabbimin Rahîm esmasıyla tecelli ettiği (nefsler) hariç. Muhakkak ki Rabbim, mağfiret edendir (günahları sevaba çevirendir). Rahîm'dir (rahmet nurunu gönderen ve merhamet edendir).
Allah yarattığı her şeyi insan için yaratmış da, insan bu nefs ile hiç bir şeyin sahibi olamaz.
CASİYE - 13 :Ve sahhare lekum mâ fîs semâvâti ve mâ fîl ardı cemîan minh(minhu), inne fî zâlike le âyâtin li kavmin yetefekkerûn(yetefekkerûne). Ve göklerde ve yerde olanların hepsini kendinden (bir lütuf olarak) size musahhar (emre amade) kıldı. Muhakkak ki bunda, tefekkür eden bir kavim için mutlaka âyetler (ibretler) vardır.
Çevresinde bir metre karelik yere sahip olamayan insan nasıl oluyor da kainata emrede biliyor. O zaman biz insanlar nefsimiz ile hareket ettiğimiz için Allah'ın bizlere vaat ettiği güzelliklerden çok uzaktayız.
İnsanların başlangıçta cehenneme layık bir nefs varken bu nefsin AHSEN olması insanı meleklerden daha üst seviyede olmasını sağlıyor. Ama nefsimizin Allah tarafından ıslah edilmesine yani temizlenmesine kalben istememize bağlı.
TİN - 4 :Lekad halaknel insâne fî ahseni takvîm(takvîmin). Andolsun ki Biz, insanı (nefsini), ahseni takvim içinde (nefs tezkiyesi ve tasfiyesi yaparak en güzele ulaşabilecek özellikte) yarattık.
TİN - 5 :Summe redednâhu esfele sâfilîn(sâfilîne) .Sonra onu, esfeli safiline (en sefil hale, nefsinin karanlıklarına) iade ettik (çevirdik).
Şimdi siz dahil insanlara sorsanız, herkes benim kalbim temiz ben kimse hakkında kötülük düşünmem der. Bu koca bir yalandır, hem de Allah'a karşı söylenmiş bir yalan. Çünkü nefsin terbiyesi veya temizlenmesi Allah'a aittir.
NİSA - 49 :E lem tere ilellezîne yuzekkûne enfusehum belillâhu yuzekkî men yeşâu ve lâ yuzlemûne fetîlâ(fetîlen). (Habibim), nefslerini tezkiye ettiklerini söyleyenleri görmedin mi? Hayır, öyle değil (nefsini tezkiye ettiğini söyledi diye kimsenin nefsi tezkiye olmaz). Ancak Allah, dilediği kişinin nefsini tezkiye eder. Ve onlar, hurma çekirdeğinin ince ipliği kadar bile zulüm olunmazlar.
İslam’ın beş şartı ile nefs temizlenmez. Bir sürü hurafe ile kendinizi kurtuluşta sanmayın. Dini anca Allah'ın terbiyesi ile yaşaya bilirsiniz.
Eğer nefsiniz ıslah oluyorsa yani Allah'ın terbiyesi ile terbiye oluyorsanız o zaman kurtuluştasınız.
Ancak nefsi ıslah olan MÜMİN dir.
MU'MİN - 40 :Men amile seyyieten fe lâ yuczâ illâ mislehâ, ve men amile sâlihan min zekerin ev unsâ ve huve mu'minun fe ulâike yedhulûnel cennete yurzekûne fîhâ bi gayri hisâb(hisâbin). Kim seyyiat (şerr, derecat düşürücü ameller) işlerse mislinden daha fazla cezalandırılmaz. Kadınlardan veya erkeklerden kim amilüssalihat (nefsi ıslâh edici ameller, nefs tezkiyesi) yaparsa işte onlar, (îmânı artan) MÜMİNLER DİR. Onlar, cennete konulacak ve hesapsız rızıklandırılacaktır
Nefsin ıslahı için Allah insanları kendisine mülaki olmasını (ölmeden Allah'a ait olan emaneti yani ruhu Allah'a ulaştırmayı dilemek ve bu dilek karşılığı Allah'ın da ruhunu kendisine ulaştırması) yani hidayete ermesini ister.
KEHF - 110 :Kul innemâ ene beşerun mislukum yûhâ ileyye ennemâ ilâhukum ilâhun vâhid(vâhidun), fe men kâne yercû likâe rabbihî fel ya’mel amelen sâlihan ve lâ yuşrik bi ıbâdeti rabbihî ehadâ(ehaden). De ki: “Ben sizin gibi sadece bir beşerim. Bana sizin ilâhınızın tek bir ilâh olduğu vahyolunuyor. O taktirde kim Rabbine mülâki olmayı (ölmeden evvel Allah'a ulaşmayı) dilerse, o zaman salih amel (nefs tezkiyesi) yapsın ve Rabbinin ibadetine başka birini (bir şeyi) ortak koşmasın.”
Ama Allah istese de insanların pek çoğu istemez onların ilahı nefsleridir. Allah'ın değil de nefslerinin istediğini yapmak isterler.
CASİYE - 23 :E fe reeyte menittehaze ilâhehu hevâhu ve edallehullâhu alâ ilmin ve hateme alâ sem’ihî ve kalbihî ve ceale alâ basarihî gışâveh(gışâveten), fe men yehdîhi min ba’dillâh(ba’dillâhi), e fe lâ tezekkerûn(tezekkerûne). Hevasını kendisine ilâh edinen kişiyi gördün mü? Ve Allah, onu ilim (onun faydasız ilmi) üzere dalâlette bıraktı. Ve onun işitme hassasını ve kalbini mühürledi. Ve onun basar (görme) hassasının üzerine gışavet (perde) kıldı (çekti). Bu durumda Allah'tan sonra onu kim hidayete erdirir? Hâlâ tezekkür etmez misiniz?
Nefslerini ilah edinenler; işte bunların işitme ve görme hassaları mühürleniyor. Yani kalp gözü ve kalp kulağı çalışmıyor. Çünkü bu hassalara Allah hükmediyor.
EN'AM - 46 :Kul e reeytum in ehazallâhu sem’akum ve ebsârekum ve hateme alâ kulûbikum men ilâhun gayrullâhi ye’tîkum bih(bihî), unzur keyfe nusarriful âyâti summe hum yasdifûn (yasdifûne). (Ya Muhammed müşriklere) de ki: “Gördünüz mü? (aczinizi anladınız mı?) Şâyet Allah sizin işitme hassanızı ve görme özelliğinizi alsa ve sizin kalplerinizi mühürlese, Allah'tan başka hangi ilâh onları size (geri) getirir?” Bak, âyetlerimizi nasıl açıklıyoruz! Sonra onlar yüz çeviriyorlar.
Ne hazin değil mi? Birde bu kişiler Allah'ı ve Resulünü çok sevdiklerini söylerler. Ama sorarsan kalp gözü ve kalp kulaklarından bihaberdirler.
RAD - 14 :Lehu da’vetul hakk(hakkı), vellezîne yed’ûne min dûnihî lâ yestecîbûne lehum bi şey’in illâ kebâsitı keffeyhi ilel mâi li yebluga fâhu ve mâ huve bi bâligıh(bâligıhî), ve mâ duâul kâfirîne illâ fî dalâl(dalâlin). Hakkın daveti O'nadır (Kendisinedir, Allah'adır). O'ndan başkasına davet ettikleri (şeyler), onlara bir şeyle icabet etmezler. Onlar ancak suya, onun ağzına, suyun ulaşması için avucunu açmış kimse gibidir. O (su), ona ulaşacak değildir. Ve kâfirlerin daveti, dalâletten (su nasıl onların ağızlarına ulaşamıyorsa, dalâlette olanlar da hidayete ulaşamaz) başka bir şey değildir.
İşte bu Allah'ın kendisine davetine icabet edebilmek ancak kalp kulağı ile işitenler içindir, ancak davete icabet edenler işitir ve Allah'a mülaki olmayı ister.
EN'AM - 36 :İnnemâ yestecîbullezîne yesmeûn(yesmeûne), vel mevtâ yeb’asuhumullâhu summe ileyhi yurceûn(yurceûne). (Davete) ancak işitenler icabet eder. Ve Allah, ölüleri (ölü olan sem'î isimli işitme hassasını, ölü olan fuad isimli idrak hassasını, ölü olan basar isimli görme hassasını) diriltir. Sonra ona döndürülürler. (Hayatta iken ruhu mürşid eliyle Allah'a döndürülür.)
Nereden çıktı bu davet diyeceksiniz,
Hani çok seviyorum diyorsunuz ya "uğrunda canım feda" dediğiniz Peygamberimiz SAV Efendimiz insanları Allah'a davet ediyor ama icabet eden yok. Nasıl bir sevgi bu?
KASAS - 87 :Ve lâ yasuddunneke an âyâtillâhi ba’de iz unzılet ileyke ved’u ilâ rabbike ve lâ tekûnenne minel muşrikîn (muşrikîne). Ve Sana indirildikten sonra, Allah'ın âyetlerinden sakın seni alıkoymasınlar. Ve Rabbine davet et (Allah'a ulaşmaya çağır). Ve sakın müşriklerden olma!
Neden Allah'a davet, nedir hikmeti derseniz. Bir yola çıkacaksınız uzun bir yol bu yolda imtihanlar olan bir yol ve bu imtihanlar sizi terbiye edecek ve sabrı öğretecek, sizin Allah dostu olmanızı sağlayacak.
İşte, Peygamberimiz SAV Efendimiz bu yola Allah'a ulaştıran yola çağırıyor O'na ulaşa bilmemiz için.
MU'MİNUN - 73 :Ve inneke le ted’ûhum ilâ sırâtın mustakîm (mustakîmin).Ve muhakkak ki; sen, mutlaka onları Sıratı Mustakîm'e davet ediyorsun.
Sıratı Mustakîm'e davet aynı zaman da Allah'a davet oluyor.
HUD - 56 :İnnî tevekkeltu alâllâhi rabbî ve rabbikum, mâ min dâbbetin illâ huve âhızun bi nâsıyetihâ, inne rabbî alâ sırâtın mustekîm(mustekîmin). Muhakkak ki ben, benim ve sizin Rabbiniz olan Allah'a tevekkül ettim. Yürüyen hiçbir canlı mahlûk (dabbe) yoktur ki; O (Allahû Tealâ), onun perçeminden tutmuş (O'nun kontrolü altında) olmasın. Muhakkak ki benim Rabbim, Sıratı Mustakîm üzeredir
Eeee! Hani Allah'ı ve Resulünü çok seviyordunuz. Neden emirlerini yerine getirmiyorsunuz.
Hâlbuki Allah her zaman insanları Allah'a davet eden kişileri terbiye ederek yetiştirir ve insanları Allah'a davet ederler. Allah böyle söylüyor.
AHKÂF - 31 :Yâ kavmenâ ecîbû dâiyallâhi ve âminû bihî yagfir lekum min zunûbikum ve yucirkum min azâbin elîm(elîmin).Ey kavmimiz! Allah'ın davetçisine icabet edin. Ve O'na îmân edin ki, sizin günahlarınızı bağışlasın ve mağfiret etsin (sevaba çevirsin). Ve sizi elîm azaptan korusun.
AHKÂF - 32 :Ve men lâ yucib dâiyallâhi fe leyse bi mu’cizin fîl ardı ve leyse lehu min dûnihî evliyâu, ulâike fî dalâlin mubîn(mubînin). Ve Allah'ın davetçisine icabet etmeyen kimse, yeryüzünde (Allah'ı) aciz bırakacak değildir. Ve onun Allah'tan başka dostları yoktur. İşte onlar apaçık dalâlet içindedirler.
Davete icabet etmiyorsanız dalalettesiniz ve nefsiniz ile hareket ediyorsunuz ve İSLAM'IN FARZ OLAN BEŞ ŞARTI İNSANLARI KURTARMAYA YETMEZ.
İnsanları Allah'a davet etmek ile görevli kişileri Allah'tan isteyin hacet namazı ile sorun.
Hacet namazının kılınışı:
Hacet namazını perşembeyi cumaya bağlayan gecelerde veya kandil gecelerinde kılınması asildir. Ama bütün gecelerde kılınabilir. Önce boy abdesti alınır. Sonra hacet namazına niyet edilir.
Namazda aşağıdaki âyetler okunur:
1. Rekâtta: Subhaneke + Fatiha + 3 Âyetel Kürsî
2. Rekâtta: Fatiha + Ihlâs + Felâk + Nas.
2. Rekâtın sonunda : Ettehiyyâtü
3. Rekâtta: Fatiha + Ihlâs + Felâk + Nas.
4. Rekâtta: Fatiha + Ihlâs + Felâk + Nas.
Namaz tamamlandıktan sonra Allah’tan hacet neyse o istenir. Allah’tan mürşid istemek için bu namaz kılındıysa mürsid istenir.
Bu namazdan sonra hiç konuşmadan yatmak gerekir. Yatarken kıbleyi sağa alacak şekilde yatak kurulur. Vücudun ön cephesi kıbleye çevrilerek yan üstü yatılır, 3 Âyetel Kürsî okunur ve Allah’tan mürşid istenir. Eğer kişinin haceti mürşid değil de başka bir hedefe ulaşmaksa (zahirî veya Batıni bir hedef olabilir) o hedefe ulaşmak istenir. Sessiz zikir (hafî zikir) bu istekten sonra baslar. Yanüstü yatıldığı için sağ kulak yastığa gelecektir. Bas biraz sağa, sola oynatılarak kulakta kalbin atışlarının, basınç sebebiyle rahatça duyulacağı pozisyona gelinir. Ve kalbin her çift atışında “Allah, Allah” diyerek kişi Allah’ı zikr-i hafî ile (yani sessiz olarak) içinden zikredecektir.
Eğer ilk namazdan sonra yatıldığında birşey görülmez ise tekrar tekrar, her perşembeyi cumaya bağlayan gece namaza devam edilmelidir. Her gece de kılınabilir.
Halife olarak yaratılan insanlar kalp gözünü ve kalp kulağını kullanarak yakin hasıl olması ve Allah’ın dinini yaşaması gerekmektedir.
YANİ ALLAH İNSANLARA KALP GÖZÜ VE KALP KULAĞINI SÜS OLSUN DİYEMİ VERDİ?
SİZ EVET SİZ BU HASSALARI KULLANIYOR MUSUNUZ?