KENDİ İÇİNE YOLCULUK VAKTİ…
KENDİ İÇİNE YOLCULUK VAKTİ…
Ya en yoksul dilencinin, en pervasız suçlunun kendi içimde olduğunu keşfedersem,
Kendi iyiliğimin sadakasına muhtaç olduğumu anlarsam; sevmem gereken düşmanın
Kendim olduğunu görürsem – ya ozaman? (Carl jung)
Bugün yaşadığın en büyük problemlerin kök nedenlerinin, çocukluğunu saran, anılarla seni kuşatan yaşanmışlıklar olduğunu biliyor muydun?
Peki ya yaralarını sarabilmek için; Çocuk olan seni, saklandığı yerden bulup çıkarman gerektiğini, onunla iki eski arkadaş gibi yüzleşmen gerektiğini biliyor muydun?
Haydi, gel derin meseleler konuşalım…
Kızılderililer, hayatın bir çember olduğuna inanırlar ve buna ‘Hayat Çemberi ‘adını verirlerdi. Çember, bütünlük ve tamlık demekti. Amacımız ise bütünlüğün içindeki boşlukları doldurmaktı.
Doğuştan sahip olduğumuz potansiyele, Özgün varlığımıza, üst benliğimize geri dönebilmekti. Bunun için her birimizin çabası farklı sonuçlar verdi.
Kimimiz yaşadığımız bu hayatın dış uyarıcılardan kaynaklandığını zannetti. Fiziki çevre nasıl görünüyorsa, etrafındaki insanlar nasıl bakıyorsa, dünya tersine dönüyor diye benim hayatım böyle diyip geçti.
Kimi ise; işte Carl Jung’un bahsettiği aydınlanmayı yaşadı. Aradığımız, eksikliğini hissettiğimiz, korktuğumuz, kaçtığımız her şeyin tek sebebinin kendi içimizde olduğunu keşfetti.
Sen nasıl görüyorsan Bütünlüğü öyle tamamladın. Sen neyi nasıl hissediyorsan Evren sana onu aynı tabakta sundu.
Koktun, korkuyu yaşattı ve yine hep kaçtın, konforlu alanına sığındın. Ne mi oldu?
Kapına kadar gelen tüm fırsatlar geri döndü. Çünkü sen, evde yokum dedin. Hayatında istemediğin şeylere odaklanırken, sana gelecek fırsatları geri çevirdin.Hakikati görmek yerine, mağara duvarına yansıyanlara bakıp durdun. Zincirlerinden kurtulmayı, mağaranın dışında bir başka hayat olabileceğini düşünmedin bile. Sıkıştın!
Her sıkıştıkça çocukluğuna kaçtın. Aile bağlarına, ebeveynlerinin gösteremediği sevgi kavramına, Dokunulmayan saçlarına, aferin alamadığın başarılarına kaçtın. Tamam dedin kendi kendine gidebileceğim en dipteyim artık, buranın ötesi yok herhalde.
Artık ne güneş parladı senin için, ne de tenine rüzgâr değdi. Çünkü sen artık uyuyordun. Bazen gözün kapalı ve bazen çok acı ki gözlerin açık uyudun.
Neden her şey beni buluyor, Hiç Şansım yok, Hayatın anlamı yok ki, Evrende kötülükten başka ne var ki? Kimse beni sevmiyor, Sevmeyi beceremiyorum ki. Çok yorgunum…
Benliğinin farkında olamayıp, kendi yaşantısına seyirci kalan bireyin, Majör Depresyona doğru yol alışına tanık olduk aslında az önce.
Artık uyanma zamanı Küçük çocuk, usulca gözlerini aç…
Hayatımın en mutlu mevsimlerinin beni beklemekte olduğu konusunda hiçbir kuşkum yoktu. En iyi günlerimi bundan sonra yaşayacaktım.
Kendi içinde olup bitenlerin sorumluluğunu almaya başladığın zaman, geri dönüşün muhteşem olacak. Zihnen ve bedenen uyanış, duygusal uyanışı da beraberinde getirecek ve sen işte o zaman bu zamana kadar neyi arıyorsan aradığın şeyin sende olduğunu keşfedeceksin çocuk.
İşte asıl o zaman karanlıktan korkmayacaksın. En büyük aydınlanmanın karanlıktan sonra olduğunu fark ettiğin de ise etrafındakilere Sevgiyle, aşkla bakabileceksin. Ruhun parıldarken, hayatın konforlu alanlarını değil, seni geliştirecek alanlarında dolaşacaksın.
Haydi Çocuk,
Önce neler olacağını kendine söyle,
Ardından yapman gerekeni
# Sen Değerlisin#