Ulu Önder Atatürk, Ölümünün 74. yılında anıldı

Ulu Önder Atatürk, Ölümünün 74. yılında anıldı

Türkiye Cumhuriyeti'nin Kurucusu Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk; ebediyete intikalinin 74. yılında tüm yurt genelinde olduğu gibi Gazi Kars'ın Şehitler diyarı Sarıkamış İlçesi'nde de törenlerle anıldı.

 

Anma programı 10 kasım günü Gaziler Meydanındaki Atatürk büstüne çelenklerin konmasıyla başladı. Saat: 09.05’te sirenlerin çalması ile birlikte bayraklar yarıya indirildi. 7’den 70’e herkes tüm işlerini bırakıp saygı duruşunda bulundu. 
 
Gaziler Meydanındaki törenin ardından, Halk Eğitimi Merkezi Salonu’nda, “10 Kasım Atatürk’ü Anma Programı” düzenlendi. Programa Sarıkamış Kaymakamı Erdoğan Turan Ermiş, 9. Motorlu Piyade Tugay Komutan vekili Albay Fatih Karagülle, Belediye Başkanı İlhan Özbilen, Cumhuriyet Başsavcısı İbrahim Temel, siyasi parti ve sivil toplum kuruluşu temsilcileri, daire amirleri, askeri erkan, öğretmen ve öğrenciler ile çok sayıda vatandaş katıldı.
 
Halk Eğitimi Merkezi Salonu’nda düzenlenen anma programı Saygı duruşunda bulunulması ve İstiklal Marşının okunmasıyla başladı. Ardından METEM Lisesi Müdür Yrd. Ersin Arslantürk, günün anlam ve önemini belirten bir konuşma yaptı. Arslantürk, “Cumhuriyet’imizin kurucusu, bizlere özgürlüğümüzü ve bağımsızlığımızı armağan eden, geniş ufuklu bir lider olan Mustafa Kemal Atatürk’ün, aramızdan ayrılışının 74’üncü yıldönümünde, gözlerimizde yaş, yüreğimizde sessiz hıçkırıklarla, onu anmak için, sevgiyle, saygıyla ve özlemle Atamız’ın manevi huzurundayız” dedi.
 
Mustafa Kemal adının, gönüllerimizde dalgalanan bir bayrak, damarlarımızda atan bir nabız, içimizde açan taze bir tomurcuk, bir doğup bir daha batmayan güneş olduğunu belirten Arslantürk, “Yıl 1918, 1’ inci Dünya Savaşı yılları sonrası; Almanlar teslim bayrağını çekmiş. Avusturya, Macaristan, Bulgaristan, Romanya da. Ama biz. Biz özgürlüğümüze çok düşkündük, biz kabul edemezdik. Çünkü bizim, Mustafa Kemalimiz vardı. Bir de “Bu millete her şeyi öğrettim birtek uşak olmayı öğretemedim” dediği aziz ecdadımız. O günlerde Avrupa’nın dört bir yanından gazeteciler, gazeteci kisvesi altındaki casuslar, Anadolu’ya akın ederler. Hepsi tek bir sorunun cevabını arıyor. Soru şu: Anadolu’da, Osmanlı’dan geriye kalan şu küçücük coğrafyada, bu bir avuç insan, yeniden dirilecek mi? yoksa yok olup gidecek mi? Sorunun cevabını arayanlardan biri de, Fransızların ünlü Le Monde gazetesinin çok iyi Türkçe konuşan muhabiri Mösyö Valend. Uzunca bir Makale yazmış. Kısaca şunları söylüyor. “Bunlar alicenap, yani büyük bir topluluk. Orta Asya’dan Anadolu’ya çok büyük medeniyetler kurdular. Biz, bunlar yenilmez diyorduk. Ama her şeyin bir sonu varmış. Artık bunlarında sonu geldi” Valend’in ve bu düşünceye kapılmış, tüm dünyanın öngörüsünün, ne kadar isabetsiz olduğunu; 1881 yılı doğum tarihi olan, 1938 yılı asla ve asla ölüm tarihi değil, aksine Türk Milleti’nin onu sonsuza kadar kalbinde yaşatacağı tarihin başlangıcı olan, Osmanlı Devleti’nin son dönemlerinde yetişen, yıkılış nedenlerini çok iyi etüt ve analiz eden, kurtuluş çarelerini kesin olarak ortaya koyan, bir 19 Mayıs sabahı Samsun’dan tüm Anadolu’yu güneş gibi aydınlatan, Milli Mücadeleyi halkının desteğiyle kazanan Mustafa Kemal’in nasıl bir askeri ve siyasi deha oluşunu görmeleriyle ancak anlayabilmişlerdir” diye konuştu.
 
Davetlilere de seslenen Arslantürk, “Saygıdeğer Davetliler. İnsanlar farklı şekiller de can verirler. Kimileri sayılı ömrünü bitirdikleri için ölebilirler. Kimileri ölmeden evvel de ölü gibidirler. Fakat öyle insanlar vardır ki, onu olaylar yıpratamaz, yıllar tüketemez. Herkese boyun eğdiren ecel, onun varlığına dokunamaz ve hiçbir şey onu zayi edemez. Çünkü “Ulusu için yaşayanlar ulusu yaşadıkça yaşarlar” Atatürk bunun için hep içimizde yaşıyor ve hep içimizde yaşayacak.
 
Atatürk, Türk insanını, Samsun’dan, Amasya’dan, Erzurum’dan, Sivas’tan, Edirne’den, Kars’tan, kısaca yurdun dört bir yanından toplayıp, Ankara’da tek bir bayrak ve devlet çatısı altında birleşmeyi başarmış, Anadolu insanının birliğini ve bütünlüğünü sağlamış ender bir lider olduğunu ifade eden Arslantürk şunları kaydetti:
“Kuşkusuz. Bu birlik ve bütünlüğü sağlamada; “Köylü milletin efendisidir” diyerek köylüyü onure edişinin, 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nı tüm dünya çocuklarına ve 19 Mayıs Bayramını da Gençlerimize armağan etmesinin, “Beni, Türk Hekimlerine emanet ediniz” diyerek, insanına olan güveninim, “Öğretmenler, yeni nesil sizlerin eseri olacaktır” diyerek öğretmenlere verdiği değerin. “Cumhuriyeti biz kurduk onu yaşatacak olan sizlersiniz” sözüyle milletine olan inancının, Alevi, Kürt, Laz, Çerkez ayırt etmeden “Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran millete, Türk Milleti” denir diyerek, aidiyet ve mensubiyete önem vermeyip herkesi eşit kabul edişinin, “Türk çocuğu, ecdadını tanıdıkça daha büyük işler yapmak için kendinde kuvvet bulacaktır” sözüne bağlı olarak, Türk Dil ve Tarih Kurumunu kurmuş olmasının, “Din lüzumlu bir müessesedir”. “Temeli çok sağlam bir dinimiz var. Malzemesi iyi fakat bina yüzyıllardır ihmal edilmiş. Harçlar döküldükçe yeni harç yapıp binayı tamir etmek lüzumu hissedilmemiş. Aksine bir çok yabancı unsur ve hurafeler binayı daha çok hırpalamış” sözü ve tespiti neticesinde, kendilerinin bizzat kurdurtmuş olduğu Diyanet İşleri Başkanlığı bütçesine ek bütçe koydurarak, devrin önde gelen alimlerinden merhum Elmalılı Hamdi Yazır’a, günümüzde hala alanında otorite kabul edilen “Hak Dini Kuran Dili” adlı Tefsir çalışmasını yapması için, bizzat emir ve telkinde bulunmasının, Kısacası, herkesi, her kesimi kucaklayıcı ve her aydın fikre açık oluşunun büyük etkisi vardır. Bir teşbihle bitirecek olursak; Mustafa Kemal, Atatürk ve Atatürkçülük, ilke ve inkılaplarıyla, hala berrak, hala dupduru ve hala gürül gürül akan ve hep akacak olan coşkun bir şelale gibidir. Yeter ki biz, beynimizi bu şelaleden doldurmasını ve hissemize düşeni almasını bilelim. İşte Mustafa Kemal’in kastetmiş olduğu “muasır medeniyetler” seviyesinin üstüne çıkmak tasavvuru ancak bu şekilde gerçekleşebilir. Bu duygu ve düşüncelerle, başta Atamız’ın ölümsüz ruhunu ve sizleri saygıyla selamlıyorum.”
 
Ardından 9’uncu Motorlu Piyade Tugay Komutanlığı’ndan Binbaşı Oktay Şen bir konuşma yaptı. Konuşmasına, zamanın İngiltere Cumhurbaşkanı Lloyd George’nin; “İnsanlık tarihi birkaç yüzyılda bir dahi yetiştirir. Şu talihsizliğimize takın ki o büyük dahi, çağamızda Türk Milletine nasip olmuştur. Mustafa Kemal’in dehasına karşı elden ne gelirdi.” Sözleriyle başlayan Binbaşı Şen, “Tarihte hiçbir liderde bir arada görülmeyen olağanüstü bilgi, sabır, akılcılık, planlama ve zamanlamadaki deha, azim, kararlılık ve tükenmeyen enerjisiyle Türk Ulusunu yeniden var eden, Cumhuriyetimizin kurucusu yüce önderimiz Mustafa Kemal ATATÜRK’Ü ebediyete intikalinin 74’üncü yılında büyük bir saygı ve hiçbir zaman azalmayacak özlem ile anıyoruz” dedi. I. Dünya Savaşı galiplerine karşı verilen destansı savaşta, Osmanlı Devleti’nin yıkıntıları arasından çağdaş ve yeni bir devlet yükselmiş, bu sonuç, ulusunun sonsuz güven ve desteğini de arkasına alan Atatürk’ün azim ve kararlılığının bir eseri olduğunu ifade eden Şen, şunları kaydetti:
“19 Mayıs 1919’da Samsun’a çıktığında 38 yaşındadır ve daha sonra o gün ile ilgili şöyle diyecektir; “Samsun’a çıktığımda elimde maddi hiçbir kuvvet yoktu; yalnızca ulusumun asaletinden doğan ve vicdanımı dolduran manevi bir kuvvet vardı. İşte ben bu kuvvete, Türk Ulusu’na dayanarak bu işe başladım.
 
Baş döndürücü bir hız geçiyor memleketi,
Nefes tıkanıyor, adımlar şaşıyor.
Büyüdü ellerim, ayaklarım, kafam!
Sakarya boylarında bir yanık türkü,
Akdeniz’i gösteriyor Mustafa’m!
 
Mustafa Kemal ATATÜRK, Türk toplumunun geleceğine yön vermiş, Türk ve dünya tarihine damgasını vurmuş, örnek bir lider ve devlet adamıdır.
 
Gençliğini cepheden cepheye, kanlı ve çetin savaşlarla geçirmiş, milleti için yokluk ve sefalet içinde dahi görevini layıkıyla yapmıştır. Genç yaşında önemli görevler alarak cephede yenilgi yüzü görmemiş, vatanı için her şeyi göze aldığını; “Ben gerektiği zaman en büyük hediyem olarak Türk Milleti’ne canımı vereceğim” sözüyle dile getirmiştir.
 
Atatürk’ün bitmez tükenmez enerjisi ve azmi karşısında Winston CHURCILL şöyle demiştir; “Türk, kötü yönetim yüzünden, bitmez tükenmez felaketler ve harplerle çökmüş, imparatorluğu paramparça olmuştu. Fakat o hala canlı idi. Göğsünde, dünyaya meydan okumuş ve yüzyıllar boyunca bütün istilacılara karşı başarı ile mücadele etmiş bir ırkın kalbi çarpıyordu”.
 
Kısa sayılabilecek yaşamında, milletine güvenerek ve yalnız ona dayanarak yurdunu istiladan kurtarmakla kalmamış, aynı zamanda onu en ileri uygarlık düzeyine yükseltebilecek temelleri de atmıştır. Atatürkçü Düşünce Sisteminin önemli bir parçasını oluşturan Atatürk İlke ve devrimleri, Türk Milletini yüceltmeyi, onu Cumhuriyetle birlikte sonsuza kadar yaşatmayı amaçlayan, bizde doğmuş, bize özgü, bununla beraber milletlerarası boyut kazanmış, dünya siyasal ve sosyal değişiminin en önemli örneklerinden birisidir.
 
Tarihte gelmiş geçmiş birçok liderin aksine Atatürk, bugün eserleri ve düşünceleri ile yaşamaktadır. Bununla ilgili olarak; “Benim manevi mirasım ilim ve akıldır. Benim Türk Milleti için yapmak istediklerim ve başarmaya çalıştıklarım ortadadır.” “Benden sonra beni benimsemek isteyenler, bu temel eksen üzerine akıl ve bilimin rehberliğini kabul ederlerse manevi mirasçım olurlar.” demiştir.
 
Onun eserlerinin en önemli özelliği, çağın koşullarını çok iyi yansıtması, bugünün ihtiyaçlarına cevap vermesi ve geleceğe de ışık tutmasıdır. Milletler, kendi arzu ve iradesini teşhis ve temsil eden büyük adamlarla gidecekleri yolu görürler ve harekete geçerler. Büyük adamlar topluma yön verdikleri için, o toplumun işaret fenerleri, ölümsüz liderleridir.
 
“Beni görmek demek, mutlaka yüzümü görmek demek değildir. Benim fikirlerimi, benim duygularımı anlıyor ve hissediyorsanız bu kâfidir” sözüyle fikir ve düşüncelerinin, bedeninin aksine sonsuza dek yaşayacağını ifade etmiştir. Çünkü; büyük insan fani hayatın ötesinde yaşamaya devam edendir.
 
Atatürk; 57 yıllık yaşamına sayısız zaferler, devrimler sığdırmış ve bu kısa sürede milletin kaderini değiştirmiş, uçurumun eşiğinden aldığı bu milleti, bağımsız bir millete dönüştürmüş ve bu büyük yapıtını Cumhuriyetle taçlandırmıştı. Yapımına ömrünü adadığı bu şaheserini de büyük nutkunda Türk gençliğine şu sözlerle armağan etmiştir; “Bugün ulaştığımız sonuç, asırlardan beri çekilen milli felaketlerin yarattığı uyanıklığın eseri ve bu aziz vatanın her köşesini sulayan kanların bedelidir. Bu sonucu Türk gençliğine armağan ediyorum.”
 
Unutulmamalıdır ki; Türk Milleti’nin hayatında Atatürk bir fasıl değil yeni bir başlangıçtır. Onun öncülük ettiği eser tamamlanmış değildir. Genç kuşakları bekleyen en önemli görev bu başlangıcı sürdürmektir. Bugün pek çok ulusun gıpta ile baktığı bağımsız ve demokratik bir ülkede yaşıyor olmayı, yüce Atatürk’e, silah arkadaşlarına ve Türk Milletinin hürriyet ve istiklali için seve seve canlarını feda eden aziz şehitlerimize borçlu olduğumuz asla unutulmamalıdır. Ölüm insanın değişmez kaderidir. Marifet unutulmamaktadır. Unutulmaz Atamızı; saygı, sevgi ve şükranla anıyoruz.”
 
Ortaokullar arasında “10 Kasım” münasebetiyle düzenlenen şiir yarışmasında, “En Büyük Yas, 10 Kasım Türküsü ve Atatürk şiirleriyle dereceye giren öğrenciler şiirlerini okumalarının ardından METEM Lisesi öğrencileri hazırlamış olduğu, “ATATÜRK” adlı oratoryo gösterimini sundular.
 
Aşık Veysel’in Ağıt’ı eşliğinde Ata’mızın sonsuzluğa yolculuğunu anlatan slayt gösteriminden sonra “10 Kasım” münasebetiyle ortaokullar arasında düzenlenen “ATATÜRK” konulu kompozisyon yarışmasında birinci olan Büşra Nur Ergül, kompozisyonunu okudu.
 
Program, 10 Kasım Atatürk’ün ölüm yıldönümü dolayısıyla ortaokullar arasında düzenlenen, “ATATÜRK” konulu resim, şiir ve kompozisyon yarışmalarında dereceye giren öğrencilerin protokol üyelerince çeşitli hediyelerle ödüllendirilmeleriyle sona erdi.
 
SELİM İLÇESİ’NDE ANMA TÖRENLERİ
Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Ulu Önder Atatürk, ölümünün 74.yıldönümünde SELİM İlçesi’nde düzenlenen törenle anıldı.
 
Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün ebediyete intikalinin 74.yıldönümü nedeniyle 10 Kasım Cumartesi günü saat: 08.55’de Atatürk Anıtı önünde düzenlenen Çelenk Sunma Töreni, Kaymakam Erdinç Dolu’nun katılımıyla gerçekleşti.
 
Atatürk Anıtına Çelenklerin konulması, 2 dakikalık saygı duruşu ve akabinde İstiklal Marşının okunmasıyla başlayan anma etkinliklerine Kaymakam Erdinç Dolu, Garnizon Komutanı Yüzbaşı Ahmet Yavuz, Belediye Başkanı Muhittin Yücel, Cumhuriyet Savcısı Arif Uslu, Daire Amirleri, Sivil Toplum Örgüt Temsilcileri ve vatandaşlar katıldı.
 
Daha sonra program Şehit Teğmen Gökhan Yaşartürk Lisesi Konferans Salonu’nda saat: 09:30’da devam etti. Buradaki programda Şehit Teğmen Gökhan Yaşartürk Lisesi Müdürü Mehmet Turan Aygün’ün günün anlam ve önemini belirten konuşmasını yapması, öğrencilerin şiir ve kompozisyon okumaları ve hazırladıkları oratoryolarını sergilemeleri ile program sona erdi.
 
 

Önceki ve Sonraki Haberler