Hz. Peygamber ve Kardeşlik Hukuku

Hz. Peygamber ve Kardeşlik Hukuku

Kars'ın Sarıkamış ilçesinde, Kutlu Doğum Haftası münasebetiyle, “Hz. Peygamber ve Kardeşlik Hukuku” konulu konferans düzenlendi.

 

Sarıkamış İlçe Müftülüğü, her yıl 14-20 Nisan tarihleri arasında kutlanmakta olan “Kutlu Doğum Haftası” etkinlikleri kapsamında, “Hz. Peygamber ve Kardeşlik Hukuku” konulu konferans düzenledi. Belediye Düğün Salonunda düzenlenen konferansa gelen davetlileri kapıda kırmızı güllerle karşılayan Müftülük personeli ayrıca tüm katılımcılara, Prof. Dr. Şadi Eren’in Kur’an-ı Kerim Açıklamalı Meali ve Kardeşlik Felsefemiz kitabını hediye ettiler.
 
Iğdır Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Şadi Eren’in konuşmacı olarak görev aldığı konferansa, Sarıkamış Kaymakamı Erdoğan Turan Ermiş, Belediye Başkanı İlhan Özbilen, İlçe Müftüsü Hamdi Uzunharman, İlçe Emniyet Müdür vekili Cem Boçkay, AK Parti Sarıkamış İlçe Başkanı Mustafa Yurt, İl Daimi Encümenleri Hanali Çetinkaya, Hacı Ateş, daire amirleri, İmam hatipler ve vatandaşlar katıldı.
 
Konferans Cumhuriyetimizin Kurucusu Mustafa Kemal Atatürk ve tüm şehitlerin manevi huzurunda saygı duruşunda bulunulması ve akabinde İstiklal Marşının okunmasıyla başladı. Sarıkamış Yeni cami imam hatibi Cihan Şehri’nin Kur’an-ı Kerim tilaveti sunmasının ardından, Sarıkamış İlçe Müftüsü Hamdi Uzunharman bir konuşma yaptı.
 
Müftü Uzunharman, “Sevgili Peygamberimizin dünyaya teşriflerinin 1441. yıldönümü münasebetiyle hazırlanan programa hoş geldiniz. İnsan kardeşliği, Din kardeşliği, Millet kardeşliği, Hangi kardeşlik olursa olsun bütün kardeşlikler doğrudur. İslam Medeniyetinde kardeşlik en üst seviyede ele alınarak insanlık ailesine mensup olmanın getirdiği bir gerçeklik olarak değerlendirilmiştir. Sevgili Peygamberimiz on binlerce Müslüman'a irad ettiği Veda Hutbesinde “Hepiniz Âdem'densiniz. Âdem de topraktandır” hadisi öncelikle bütün insanların Hz. Adem ve Hz. Havva dan gelen kardeşliğini ilan etmektedir. Hz. Ali'nin ya hilkatte eşimsin ya da dinde kardeşimsin sözü de aynı hakikati ifade etmektedir.” dedi.
 
Kardeşlik için ille de kan bağı olmasının şart olmadığını da belirten Uzunharman, “Müslüman'a gönülleri birbirine bağlayan iman bağı yeterlidir. Cahiliye döneminde birbirlerine düşmanlıklarıyla ün salmış Evs ve Hazreç kabilesine mensup Arapların iman bağıyla nasıl kardeş haline geldikleri, İman kardeşlerinin toplumda nelere kadir olduğunun en güzel örneklerinden biridir. Yüce Rabbimiz birbirimizi menfaat duygusuyla değil, sırf Allah rızası için sevmemizi ister. Efendimizde birbirimizi Allah rızası için sevmenin bizi kemale ve mükemmelliğe götüreceğini belirtir. Birbirini Allah rızası için sevenlerin yüzleri kıyamet gününde pırıl pırıl parlayacaktır. İnsanlar üzüldüğünde onlar üzülmeyeceklerdir. Çünkü onlar Allah'ın dostlarıdır. Allah'ın dostlarına ne korku vardır nede keder... Efendimiz, Müslümanların ayrılmaz bir bütün olduğunu, birbirlerini sevmesini, birbirlerine merhamet etmesini, birbirlerini korumasını ister. Müslümanların din kardeşlerine kin tutmasını, hased etmesini, birbirine sırt çevirmesini ve birbirleriyle ilgiyi kesmesini uygun görmez. “İman etmedikçe cennete giremezsiniz. Birbirinizi sevmedikçe gerçek mümin olamazsınız” buyurarak, varlığın özünün sevgi ve kardeşlik olduğuna dikkat çekmektedir.” diye konuştu.
 
Uzunharman, şöyle konuştu:
“Bu mübarek günlerin feyz ve bereketinden istifade ederken, kendi iç dünyamıza yönelmek ve nefis muhasebesi yapmak, insanlık nezdinde ki görev ve sorumluluklarımızı mütemadiyen hatırlamak, tarihten ders almak, iyi, doğru ve güzelin timsali olma yolunda çaba göstermek hepimiz için bir huzur ve sükûn vesilesi olacaktır. Bu duygu ve düşünceler içerisinde Kutlu Doğum Haftasının bütün Müslümanlara huzur getirmesini, insanlığın içine düştüğü sıkıntıların aşılmasında kardeşlik bağlarımızın güçlenmesine ve yeni rahmet kapılarının açılmasına vesile olmasını Yüce Mevla'dan niyaz eder...Saygı ve selamlarımı sunarım. Allah'a emanet olun.”
 
İlçe Müftülüğü İlahi Gurubu tarafından hazırlanan İlahi dinletisinin ardından da Iğdır Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Şadi Eren tarafından “Hz. Peygamber ve Kardeşlik Hukuku” konulu konferans verildi.
 
Prof. Dr. Şadi Eren, “İnsanlık ağacının kökünde Hz. Adem ve Hz. Havva vardır. Bütün insanlar Adem ve Havva’nın çocuklarıdır. Ancak Adem ve Havva’nın iki çocuğu olan Kabil ve Habil birbirleriyle dövüştü, hatta Kabil Habil’i öldürdü. Bu yeryüzünde işlenen ilk cinayet ve dökülen ilk kan idi. İş bu kadarla kalmadı, kardeşin kardeşi öldürmesi olayları büyük bir ivme kazanarak devam etti. Öyle ki 20.yüzyılda iki büyük dünya savaşı yaşandı. Yüz milyon kadar insan bu savaşlarda hayatını kaybetti, yeryüzü adeta kana bulandı. Öyle görülüyor ki bu kan akmaya devam edecek, insanlar kardeş olmalarına rağmen birbirlerini öldürmeye devam edecek. Ancak en azından daha geniş kitlelerin birbiriyle kardeşçe yaşamaları, problemlerini konuşarak çözmeleri de her zaman için imkan dâhilindedir. Sağ-sol, Alevi-Sunni, Türk-Kürt gibi ayrımlarla zaman zaman karşı karşıya gelen insanımız, öyle ümit ediyoruz ki kardeş olduklarını fark edecekler, kardeşçe yaşamanın gayreti içinde olacaklardır. 2. Dünya savaşında birbiriyle savaşan, birbirlerinin ülkelerini adeta harabeye çeviren Avrupa Devletlerinin günümüzde Avrupa Birliği çatısı altında bir ve beraber yaşamaları önümüzde ibretli bir örnek olarak durmaktadır. Kaldı ki, bizim insanımız “dil birliği, din birliği, vatan birliği, tarih birliği…” gibi nice kuvvetli birlik bağlarına ve binlerce yıllık devlet tecrübesine sahiptir.” şeklinde konuştu.
 
BÜTÜN İNSANLAR KARDEŞTİR
Herkesin, aynı insanlık ağacının farklı dalarında biten meyveler olduğuna da dikkat çeken Eren, şunları söyledi:
“Dört çeşit kardeşlikten söz edebiliriz: 1-Kevni (evrensel) kardeşlik 2-Beşeri kardeşlik 3-Dini kardeşlik 4-Nesebi kardeşlik. Kevni (evrensel) kardeşlik, diğer bütün varlıklarla yaratılışta beraber olmaktan gelen kardeşliğimizi ifade eder. Beşeri kardeşlik, insan olarak hepimizin aynı asıldan gelmemizi anlatır. Dini kardeşlik, aynı dine mensup kimselerin, velev farklı etnik kimliklere sahip olsalar bile benzeri his ve heyecanlarla yaşamalarıdır. Nesebi kardeşlik ise, aynı anne-babadan gelen kimselerin kardeşliğidir. Eğer kardeşler kendi aralarında ciddi problemler yaşarlarsa, aynı anne-babadan gelmiş olmaları, bu problemleri aşmalarına yetmez. Hz. Nuh’a “İkinci Adem” de derler. Bazıları, şu an dünyadaki bütün insan ırklarının Hz. Nuh’un üç oğlu olan “Ham, Sam ve Yafes”ten geldiğini söylerler. Bunun sebebi, onun zamanında meydana gelen tufanda inkarcı insanların toptan helak edilmeleri ve sonraki insan nesillerinin Hz. Nuh ve Onunla beraber gemiye binenlerden gelmesidir. Aslında biraz daha geriye gittiğimizde karşımıza Hz. Adem ve Hz. Havva çıkar, bütün insanlar ve ırklar bunlara dayanır. Bu açıdan baktığımızda, bütün insanları aynı ana-babadan gelen akrabalar olarak görmek mümkündür. Hucurat suresi 13. Ayette insanların başlangıçta aynı atadan geldiklerine dikkat çekildiği gibi, aynı surede daha özel bir kardeşliğe de dikkat çekilir ve şöyle denilir: “Mü’minler ancak kardeştirler.” (Hucurat, 10) Buradaki kardeşlik, nesebi bir kardeşlik olmayıp imandan gelen bir kardeşliktir. Bu kardeşlik ebediyen devam edecektir. Nesebi kardeşlik ise, şu dünyada bile bazen hükmünü yitirmekte, aynı anne-babadan gelen kimseler birbirine düşman olabilmektedirler. Eğer aralarında iman bağı yoksa diğer alemde bu nesebi kardeşlik bağı bir anlam ifade etmemektedir.”
 
KARDEŞLİK ÇAĞRISI
Eren konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Hepimiz insanız. Küçüklüğümüzde dillerde dolaşan şöyle bir şarkı vardı: “Bütün dünya buna inansa, Bir inansa, Hayat bayram olsa. İnsanlar el ele tutuşsa, Birlik olsa, Uzansak sonsuza…” Bütün dünya insanlarının el ele tutuşmalarını, bir ve beraber olup huzur içinde yaşamalarını istemek, şüphesiz güzel bir temennidir, ama böyle bir ideal bugüne kadar tarihin hiçbir devrinde gerçekleşmemiştir. Ülkemiz dahilinde bunu istemek ise bir ütopya olarak görülmemelidir, tarihimiz bunun en güzel örnekleriyle doludur. 600 yıldan fazla devam eden Osmanlı Devletinde, değil sadece aynı dine mensup İslam milletleri, gayr-i Müslim azınlıklar da huzur ve barış içinde yaşamışlardır.” Dünyaya eğitmen olarak gelen Peygamberimizin en büyük özelliğinin öğretmenliği olduğunu belirten Kaymakam Ermiş ise, “Sadece meslek öğreten değil, eğitimin amacını da bize öğretmiş. İyi bir insan olmak. İyi bir insan olmanın bütün hususiyetlerini azami derecede bizlere sadece söyleyerek lisanı ile değil, aynı zamanda insan haliyle tavırlarıyla göstermiş öğretmiştir. Kutlu Doğum Haftası kutlamaları bir haftadır ilçemizde devam ediyor. Şu açıdan mutluyuz ki, bu tür programlar sayesinde kahvehane kültüründen, eskiden var olan salon kültürüne doğru geçiyoruz. İnşallah 365 gün bu salonlar her akşam dolu olur. Böyle faydalı bilgilendirici programlar yapılır. Geçen sene Kutlu Doğum Haftasının konusu “Peygamberimizin Merhamet Anlayışı”ydı, bu sene ‘Kardeşlik’ yani güzel hasretler kendisinde olduğu için her sene güzel bir konu işlenecek. O açıdan çok güzel. Hocamıza çok teşekkür ediyorum. Şuan dünyada, 911 milyon insan açlıktan ölümle karşı karşıya. 1 milyar 500 milyon insanda obezite sıkıntısı yaşıyor. Yaşadığımız hayvan hakları problemleri, yaşadığımız terör, yaşadığımız diğer sıkıntılar, bütün bu sıkıntıların kaynağı kardeşliğimizin farkında olmamamız. Maalesef günlük yaşantı, iştimai yaşantı, iş güç derken inancımızda olan kardeşliğimizi de maalesef unutabiliyoruz. Bu tür programlar sayesinde yeniden değerlerimizin farkına vardığımızı düşünüyorum. Kutlu Doğum Haftanızı bende tebrik ediyorum. Emeği geçen başta sayın Müftümüz olmak üzere, Müftülük personelini tebrik ediyorum”
 
Konferansın sonunda Kaymakam Ermiş, Prof. Dr. Şadi Eren’e günün anısına plaket takdim etti. Daha sonra Kutlu Doğum Haftası etkinlikleri kapsamında okullarda düzenlenen Şiir ve Kompozisyon yarışmalarında dereceye giren öğrenciler Kaymakam Ermiş ve Başkan Özbilen tarafından çeşitli hediyelerle ödüllendirildiler.
kha
 
 

Önceki ve Sonraki Haberler