Eğitim Fakültelerinin Durumu ve Öğretmen Yetiştirme Konuları Ele Alındı
Milli Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz, YÖK Başkanı Yekta Saraç ve üniversitelerin eğitim, eğitim bilimleri fakültelerinin dekan ve dekan yardımcıları ile bir araya geldi.
YÖK Konferans Salonu´nda düzenlenen toplantıda, eğitim fakültelerinin durumu ve öğretmen yetiştirme konuları görüşüldü. Kars'tan da Kafkas Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Selçuk Ural ve Dekan Yardımcısı Doç. Dr. Murat Taştan katıldı.
Milli Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz, buradaki konuşmasında, eğitimin öncelikle eğitim fakültelerinde şart olduğunu belirterek, eğitimde başarılı olmak için öğretmen yetiştirme sisteminin, öğretmen niteliğinin, çalışma koşullarının ve öğretmen motivasyonunun bütünsel bir anlayışla ele alınması gerektiğini söyledi.
Öğretmenlik mesleğinin önemine vurgu yapan Yılmaz, bir toplumda eğitimin başarısının öğretmenin başarısıyla yakından ilgili olduğunu belirtti. Öğretmen yetiştiren kurumlara alınan öğrencilerin nitelikli öğretmen adayı olarak yetiştirilmesinin önemli olduğuna değinen Yılmaz, hizmet içi eğitimin gerekliliğine dikkati çekti.
YÖK Başkanı Saraç´ın konuşmasında, "Önümüzdeki dönem mutlaka taban puan uygulamasını getireceğiz" ifadesini kullandığını anımsatan Yılmaz, "Doğrusu da odur. Mutlaka getirilmesi lazım. Ama sadece o da yeterli midir? Acaba başka bir şey de yapmak gerekir mi diye de düşünmek lazım. Belki istişare yapmamız gereken unsurlardan bir tanesi de bu. Öğretmenlik özel bir meslektir. Öğretmen adaylarının da özel olarak seçilmesi lazım." diye konuştu.
"Öğretmen akademisi kurulacak"
Öğretmen akademisi kurulacağını anımsatan Yılmaz, öğretmenlerin hizmet içi eğitimini de burada vermek istediklerini söyledi. Yılmaz, gelecek günlerde bir çalıştay düzenleyeceklerini, öğretmen akademisine son halini vereceklerini kaydetti.
Bazı eğitim fakültelerinin, pedagojik formasyonun en önemli ayağı olan öğretmenlik uygulaması dersine devam etmediği halde öğrencilerin bu dersten geçirildiği duyumlarını aldıklarını aktaran Yılmaz, öğretmenlik uygulama dersinin takibini gerçekleştirmeyen devamsız öğrencilerin bilgilerinin YÖK ile paylaşılacağını, bu durumda verilen formasyon belgesinin geçersiz sayılacağını bildirdi.
"Eğitim fakültesi sayısı 92"
Öğretmen yetiştirme sürecinde seçilen öğrenciye sunulacak eğitimin niteliği ve eğitimin verildiği kurumların kalitesinin önemine vurgu yapan Yılmaz, YÖK´ün verilerine göre eğitim fakültesi sayısının 92 olduğunu, öğrenci sayısının ise 210 binin üzerinde olduğunu aktardı. Yılmaz, "Bu sayısal artış beraberinde eğitimde nitelik sorunu olmak üzere, yeni sorun alanları doğurmuş, mevcut öğretmen yetiştirme sistemiyle ilgili tartışmaları da beraberinde getirmiştir. Kaliteli bir meslek eğitimi tesis edilmesi için öğretmen yetiştirmeye yönelik lisans ve lisansüstü eğitim veren kurumaların fiziki ve beşeri kaynaklarının yanı sıra ihtiyaçları karşılar nitelikte yapılandırılmış öğretim programına da sahip olması gerekir." şeklinde konuştu.
Yılmaz, Türkiye için yüksek nitelikli öğretmen yetiştirme hedefinin, ancak tüm bu kurumların belli standartları yakalamasıyla sağlanabileceğini belirtti.
Kendilerine bir çok şikayet geldiğini, KPSS nedeniyle eğitim fakültelerinde son yılında derslerin amacına uygun yapılamadığına yönelik eleştirilerin olduğunu belirten Yılmaz, kamuda istihdamda en büyük paya sahip olunmasına rağmen, öğretmen atamalarında mezun olanların sayısının Türkiye´nin öğretmen ihtiyacının çok üstünde olduğunu söyledi.
Bakan Yılmaz, ÖSYM verilerine göre, 2013 yılı öğretmenlik alan bilgisi testine 142 bin öğretmen adayının katıldığını, 2016´da bu sayının 311 bine yükseldiğini aktardı.
Alan bilgisi testi uygulanmayan öğretmenlik alanları da dikkate alındığında 2014´teki KPSS´ye öğretmen olarak atanabilmek amacıyla 314 bin kişinin katıldığını, 2016 itibarıyla da 349 bin olduğunu vurgulayan Yılmaz, "Peki Milli Eğitim Bakanlığının ihtiyacı ne kadar? Bütün programları yaparsak 70 bin civarında. 70 bin civarında öğretmen ihtiyacımız var, ancak başvuranlar 350 bin civarında. Bu durum öğretmen ihtiyacıyla uyumlu kontenjan belirlenmesi konusunda düzenlemelerin yapılması gerektiğini açıkça göstermektedir." değerlendirmesinde bulundu. Bakan Yılmaz, eğitim fakültelerinin kontenjanlarının ülkenin ihtiyaçları doğrultusunda yeniden gözden geçirilmesi gerektiğini kaydetti.
"Öğretmenlik meslek kanunu çıkarmak istiyoruz"
Bakanlığın öğretmenlerle ilgili faaliyetlerine ilişkin bilgi veren Yılmaz, aday öğretmen yetiştirme sürecine yönelik yönerge çıkardıklarını hatırlattı. Bakan Yılmaz, şunları kaydetti: "Öğretmen Strateji Belgesini hazırladık. Kalkınma Bakanlığına, Yüksek Planlama Kuruluna sunulması için gönderdik. Muhtemelen Kalkınma Bakanlığı diğer bakanlıkların görüşlerini alıyor. Bu görüşler alındıktan sonra bizim amacımız yüksek nitelikli, iyi yetişmiş ve mesleğe uygun bireylerin öğretmen olarak istihdamını sağlamak, öğretmenlerin kişisel ve mesleki gelişimini sürekli kılmak, öğretmenlik mesleğine yönelik algıyı iyileştirmek ve mesleğin statüsünü güçlendirmek. Öğretmenlik meslek kanunu çıkarmak istiyoruz. Bir çok kanunda öğretmenliklerle ilgili düzenlemeler var, bunların hepsini bir araya getirmeyi amaçlıyoruz." Öğretmen yetiştirmeye yönelik programların uygulama ağırlıklı olarak yeniden yapılandırılması doğrultusunda çalışmalarının bulunduğunu da dile getiren Yılmaz, öğretmen yetiştirmeye yönelik programlar için standartların geliştirilmesi gerektiğini söyledi.
"Olanı biz uygulamaya koyduk"
Bakan Yılmaz, öğretmen yetiştirmeye yönelik programlarda öğretim üyesi elemanı başına düşen öğrenci sayısını, uluslararası ölçütlere uygun hale getirmek için YÖK ile çalışmayı etkin şekilde yürütmeleri gerektiğine değindi.
Eğitim fakültelerindeki öğretim görevlilerinin ilk ve ortaöğretim kurumlarında uygulamalar, araştırma ve gözlemler yapmalarını sağlayacak bir sistemin de mutlaka oluşturulması gerektiğini ifade eden Yılmaz, alanlarına göre öğretmen ihtiyacı ve bu ihtiyaçları karşılamaya dönük istihdam oranlarını kamuoyuyla paylaşacaklarını belirtti.
Bakan Yılmaz, sözleşmeli öğretmenlik getirdiklerini hatırlatarak, ilk defa bu kapsamda 20 bin öğretmeni atayacaklarını söyledi. Yılmaz, şu açıklamalarda bulundu: "Milli Eğitimin temel kanununda öğretmenlerin göreve alınırken mülakat yapılacağı yazılı. Dolayısıyla hiç olmayan bir şey değil. Olanı biz uygulamaya koyduk. Ama 20 bin öğretmeni atayabilmek için üç katını çağırıyoruz. 60 bin öğretmene mülakat yapmak lazım. 60 bin öğretmenle mülakat yapmak zor. 40 bin alacaksan 120 bin, zor. Bu zorluğu üstlenmemek için kurayla atayalım denilmiş. Peki kurayla atadığınızda o öğretmenin sadece test çözdüğünü anladınız, bildiniz. Ama bir konuyu kavrayıp, özetleme, ifade yeteneği ve muhakeme gücünü ölçebilir misiniz? Anladığını anlatabiliyor mu, bunu ölçebilir misiniz? İletişim becerileri, öz güveni ve ikna kabiliyeti var mı? Bu öğretmenler için gerekli. Öğretmen anladığını anlatabilecek mi? Beden dili nasıl? Öğrenciye nasıl davranıyor? Bunu testle bilir misiniz? Bilemezsiniz. Bilmek için bu mutlaka gerekli. Dolayısıyla bizim yaptığımız gibi mülakatla, eğitim fakülteleri öğrencilerini alırken dahi bunların bir mülakattan geçirilmesinin uygun olup olmayacağının da tartışılması bulunacak ortak akıl doğrultusunda hareket edilmesi gerekir."
"Mesleğe kendini adayacak öğretmen adayları seçilmelidir"
Bakan Yılmaz, sözlerini şöyle sürdürdü: "Her eğitim fakültesi kendi vizyon, misyon, amaç ve standartlarına uygun öğretmen yetiştirebilmek için kendi öğrencisini başvuranlar arasından seçerek seçim için kendi standartlarını oluşturabilmelidir. Bunu da tartışalım. Öğretmen önemli. Sadece puanına bakıp siz öğretmen atar mısınız? Bir özel okula bir gidin, öğretmeniyle mülakat yapmadan öğretmen alan tek yer var mıdır? Dünyadaki her hangi bir ülkeye gidin, öğretmen alacaklar, öğretmeni görmeden atayacaklar puanına bakıp da. Böyle bir şey olabilir mi?"
Türkiye´nin geleceğini inşa edecek öğretmenlerin seçilmesi gerektiğine dikkati çeken Yılmaz, bunun tesadüflere bırakılmayacağının altını çizdi. Yılmaz, Türkiye´nin iyi bir noktada olduğunu, daha iyi olunması için de öğretmen yetiştirmekte köklü bir reform gerektiğini kaydetti.
"En iyi öğretmen olabilmek için mesleğe kendini adayacak öğretmen adayları seçilmelidir." diyen Yılmaz, "Kaç tane tercih yapıyoruz, 18, 16, 20. 15, 16´yı yazıyor da en sonuncuya ´ola ki diğerlerini kazanamazsam o zaman da öğretmenliği yazayım, puanım tutarsa giderim burayı kazanayım´ diyenlerle herhalde bizim arzuladığımız ideal öğretmenlik gerçekleşmez diye düşünüyorum. Birinci sırada öğretmenliği yazanı alabilmek lazım." dedi. Yılmaz, "Öğretmen eğitimi programlarına girecek öğretmen adaylarını belirlemek için tek bir test puanı yetmez. Adaylarla yüz yüze görüşülmelidir. Öğretmenlik yeteneğinin göstergesi olan bilgi, beceri ve değerlerine göre seçerek de alınmalıdır." dedi.
YÖK Başkanı Yekta Saraç ise yaptığı konuşmada, Milli Eğitim Bakanlığına yükseköğretim kurumlarının bütçelerinin ve altyapı kaynaklarının oluşmasında göstermiş olduğu destekler için teşekkürlerini iletti.
Türkiye´de yükseköğretim ve eğitim fakültelerinin durumuyla ilgili sunum yapan Saraç, yükseköğretim sayılarına ilişkin bilgi verdi. Saraç, yükseköğretim kurumu sayısının 2001´de 75 iken, 2016´da 181´e yükseldiğini belirterek, eğitim fakültelerinin sayısının ise 96´ya ulaştığını kaydetti.
Saraç, "Bir milyon 664 bin öğrenci sayısı, 7 milyon 200 bin rakamına ulaştı. Gerçekten çok devasa bir rakam. Eğitim fakültesi öğrenci sayısı da 212 bin. Öğretim üyesi sayısına baktığımız da ise 24 bin diye ifade edeceğimiz sayı, 2016´da 72 bini geçti. Eğitim fakültesindeki öğretim üyesi sayısı ise 5 bin 500´lere yaklaştı." dedi.
"Derin bir tecrübeye sahibiz"
Öğrenci ve öğretim üyeleri sayılarına bakıldığında hükümetin yükseköğretime ayırdığı kaynakların devasa durum arz ettiğini belirten Saraç, "Yükseköğretimde okullaşma oranında Avrupa ülkelerinin hepsinin ilerisine ulaşmış durumdayız. Bu da hükümetin yükseköğretime ayırdığı kaynaklarla doğrudan ilişkili bir durum." ifadelerini kullandı.
Üniversitelerdeki öğretim elemanı sayısının da 66 binden 156 bine çıktığını, eğitim fakültesindeki öğretim elemanı sayısının ise 10 bine yaklaştığını vurgulayan Saraç, şunları kaydetti: "Avrupa´da yükseköğrenim alanında öğrenci sayısı açısından ikinci büyük ülkeyiz. Türkiye´de öğretmen yetiştirme alanında önemli tarihlere baktığımızda öğretmen yetiştirme konusunda dünyanın pek çok ülkesinden çok daha derin bir tecrübeye sahip olduğumuz anlaşılıyor. Bu açık ve seçik. İlköğretmen okulu günümüzden 168 yıl kadar önce kuruldu. Zaman içinde öğretmen yetiştirmeye dönük 30´dan fazla farklı ad altında okul açıldı. Bugün itibarıyla temel kaynak, eğitim fakülteleridir. Öğretmen yetiştirme, 1980´e kadar MEB´in tasarrufundayken, 1980´den sonra bu YÖK´e devredildi."
Eğitim fakültesi sayılarına ilişkin de bilgi veren Saraç, devlet üniversitelerinde 75, vakıf üniversitelerinde 17 eğitim fakültesinin eğitim verdiğini, devlet üniversitesinde 3 eğitim fakültesinin, vakıf üniversitelerinde ise bir eğitim fakültesinin eğitime başlamadığını kaydetti.
"Eğitim fakültesi olmayan üniversite sayısı 31"
Eğitim fakültesi olmayan üniversite sayısının 31 olduğu bilgisini veren Saraç, "YÖK olarak son zamanlarda eğitim fakültesinin açılmamasına yönelik bir planlamaya giderken, iki hafta kadar önce yasamada başka bir sebepten, bizim görmediğimiz bir kamu yararından dolayı, İzmir´de kurulan üniversiteye bir eğitim fakültesi eklendi." dedi.
Eğitim fakültelerinde öğrenci sayısının devlet üniversitelerinde 200 bine, vakıf üniversitelerindeki öğrenci sayısının ise 13 bine yaklaştığını ifade eden Saraç, eğitim fakültelerinde toplam 212 bin 376 öğrencinin eğitim gördüğünü kaydetti.
Saraç, lisans üstü öğrenim gören öğrenci sayısının eğitim fakültelerinde arttırılması gerektiğini, buna yönelik birtakım tedbirleri kurguladıklarını ve hayata geçireceklerini vurgulayarak, eğitim fakültelerinde 20 bin 114´nin yüksek lisans, 3 bin 347 öğrencinin ise doktora yaptığını ifade etti.
Eğitim fakültelerindeki öğretim elemanı sayısına ilişkin bilgi veren Saraç, eğitim fakültelerinde 917 profesör, bin 224 doçent, 3 bin 278 yardımcı doçent olmak üzere toplam 5 bin 500 civarında öğretim elemanın eğitim bilimleri fakültelerinde görev yaptığını ve bu sayının yeterli olmadığını kaydederek, sözlerini şöyle sürdürdü: "Öğretim elemanı başına düşen öğrenci sayısı 23, öğretim üyesi başına düşen öğrenci sayısı ise 39 olması söz konusu. Eğitim, öğretimin niteliğinde bu kritere çok dikkat edilir. 2014-2015´de öğretim elemanı başına düşen öğrenci sayısı 43´tü. 2013-2014 yılında ise 47´ydi. Şimdi ise 39´a indi. Önceki senelerde ise 50´nin üzerindeydi. Eğitim, öğretimin niteliği sadece bu parametre değil ama bu önemli bir parametre."
"Eğitim fakültelerinde yapılanmaya gidildi"
Eğitim fakültelerinde yapılanmaya gidildiğini kaydeden Saraç, eğitim fakültelerinde eskiden 11 bölüm ve 30 lisans programının yer aldığını, yeni yapılanmada ise 9 bölümün yer aldığını kaydetti.
Saraç, eski yapının karmaşık bir sistemi olduğunu, yeni yapılanmayla bu sistemin daha kompakt hale getirildiğini, 4+4+4´e uyumlu olması için bazı bölüm başlıklarında yer alan ilköğretim ve ortaöğretim ifadelerinin ise kaldırıldığını belirtti.
"Öğretmen Yetiştirme Çalışma Grubu"
YÖK bünyesindeki Öğretmen Yetiştirme Türk Milli Komitesi´nin adının, Öğretmen Yetiştirme Çalışma Grubu olarak değiştirildiğini kaydeden Saraç, bu çalışma grubunun, seçilmiş eğitim fakültesi dekanları ve MEB üst düzey yöneticilerinden oluştuğunu söyledi.
Saraç, "Önümüzdeki dönemde farklı sektörlerden paydaşların katılımlarıyla çalışma grubunun üyelerini daha da zenginleştirmeyi düşünüyoruz. Çalışma grubu, öğretmen yetiştirmeyle ilgili konularda, YÖK´e öneriler sunuyor." dedi. Eğitim fakültelerinin kontenjanlarının ise son iki yıldan beri yaklaşık yüzde 10 oranında azaltıldığını, bunun tedrici olarak devam edeceğini vurgulayan Saraç, eğitim fakültelerinde ikinci öğretim programlarının kapatılmaya başlandığını, ancak Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık ile Okul Öncesi Öğretmenliği ikinci öğretim programlarının devam ettiğini ifade etti.
"2017-2018 eğitim-öğretim yılından itibaren diğer bazı fakültelerde uygulandığı gibi öğrenci girdisinin kalite ve niteliğini artırmak, böylece daha nitelikli öğretmen adayları yetiştirmek amacıyla eğitim fakülteleri için de taban puan uygulaması şartı getireceğiz." ifadesini kullanan Saraç, geçen yıl tıp, hukuk, mühendislik, mimarlık bölümlerinde getirilen başarı sıralamasının, önümüzdeki yıl eğitim fakültelerine de getirileceğini, çalışmaların yürütüldüğünü sözlerine ekledi.
Konuşmaların ardından toplantı, basına kapalı gerçekleşti.