Boz ayılar mı ormandan çıktı, insanlar mı ormana girdi?
Bozayıların göçmek için kullandığı güzergah boyunca da Tarım ve Orman Bakanlığı, Sarıkamış’tan Posof'a kadar 162 km uzunluğunda ve 28,543 hektar büyüklüğünde bir alanı Türkiye'nin ilk yaban hayatı koridoru ilan etti.
Tacettin DURMUŞ / KARS MANŞET
Geçtiğimiz günlerde basında çıkan “İnsan yiyen ayılar” konulu çeşitli haberler ve konuyla ilgili kamuoyunda başlayan çeşitli tartışma ve bilgi kirliliğine istinaden, söz konusu duruma daha aydınlatıcı bir bakış açısıyla bakabilmek için bu bilgilendirmeyi yapma gereği duyuyoruz.
KuzeyDoğa Derneği tarafından Türkiye’de 2012 yılında başlatılan ve Tarım ve Orman Bakanlığı Doğa Koruma Milli Parklar Genel Müdürlüğü işbirliği ve izniyle gerçekleştirilen “Doğu Anadolu'nun Yaban Hayatını Araştırma ve Koruma Projesi” kapsamında 40 bozayı uydu vericileriyle takip edilerek izlendi ve bu bilimsel projenin verileri sayesinde Dünya’nın bilinen ilk göçmen boz ayıları Sarıkamış Ormanları’nda tespit edildi. Bozayıların göçmek için kullandığı güzergah boyunca da Tarım ve Orman Bakanlığı, Sarıkamış’tan Posof'a kadar 162 km uzunluğunda ve 28,543 hektar büyüklüğünde bir alanı Türkiye'nin ilk yaban hayatı koridoru ilan etti.
Bilindiği gibi boz ayılar, yasadışı avcılık ve doğal yaşam alanlarının tahrip edilmesi nedeniyle ülkemizde gittikçe nesli tehlike altında olan memeli türleri arasındadır. 4915 sayılı Kara Avcılığı Kanunu’nca oluşturulan Merkez Av Komisyonu’nun belirlediği “avlanacak av hayvanı türleri” arasında yer almayan bozayı “koruma altına alınan türler” arasında bulunmaktadır. Türkiye, “Avrupa’nın Yaban Hayatı ve Yaşama Ortamlarını Koruma Sözleşmesi”yle boz ayıların korunmasını taahhüt etmiştir. Bunun yanında boz ayılar, Nesli Tehlike Altında Olan Yabani Hayvan ve Bitki Türlerinin Uluslararası Ticaretine İlişkin Sözleşme (CITES) kapsamındaki türlerin de arasındadır.
Yaptığımız çalışmalarda elde ettiğimiz en önemli bulgulardan birisi, ülkemizdeki bozayıların besinlerinin yüzde 90’ının bitkilerden oluştuğudur. Hem etle hem de bitkilerle beslenen boz ayılar, diğer yaban hayvanları gibi genellikle insanlarla karşılaşmaktan kaçınan türlerden biridir.
Son yıllarda ayıların insan kaynaklarına (çöplükler, kümesler, arı kovanlarına vb.) yönelimlerindeki potansiyel artış, beraberinde risk taşıyan insan-ayı karşılaşmalarının da artmasına neden olmuştur. Doğal tepkisi insan ve insan yerleşimlerinden mümkün olduğunca uzak durmak olan ayıların davranışlarındaki bu değişim, “insan yiyen ayı soyu geliyor” gibi hiç bir bilimsel temele dayanmayan, sansasyonel ve toplumda korku salmaya yönelik gerçekdışı bilgiler ile açıklanamaz. Tam tersine, bozayı davranışlarında gözlemlenen bu değişimin temel nedeni, bu canlıların doğal yaşam alanları olan ormanların insan eli ile hızla tahrip edilip parçalanması, insan ve evcil hayvanların ormanların aşırı kullanması ve bu tahribat sonucunda ayıların doğal besin kaynaklarının hızla azalmasıdır. Bunun yanında, insanların boz ayılarla daha fazla karşı karşıya gelmelerinin ya da geldiklerini düşünmelerinin en önemli sebeplerinden biri de, Sarıkamış ormanlarındaki 40 fotokapanımızın her yıl gösterdiği gibi, insanların boz ayıların yaşadığı ormanlara giderek daha fazla girmesi ve daha yoğun kullanmasıdır. Dolayısıyla yaşanan insan bozayı çatışmasının çözümü, bilimsellik dışı söylemler ve sorumsuzca korkutma taktiklerine dayalı, kar odaklı, “boz ayıları avlamaya açalım” gibi sözde çözümler önermekle değil, boz ayıların insan kaynaklarına ihtiyaç duymadan yaşamlarını sürdürebilecekleri doğal ortamların bu canlılara sağlanması için yapılacak yoğun çalışmalardan geçmektedir.
Bugüne kadar uydu vericileriyle takip ettiğimiz 40 bozayıdan elde ettiğimiz veriler bizlere gösteriyor ki boz ayılar insan-hayvan etkileşiminin en az olduğu yaşam biçimini tercih ediyor. Öyle ki Sarıkamış-Şavşat arasında gidiş-dönüş 216 km göç ederek literatüre geçen göçmen bozayıların, insanlardan uzak olabilmek için açık alanlardan geceleri, sık ormanlık alanlardan ise gündüz vakitlerinde geçtiğini tespit ettik. Bu verilerimi açık bir şekilde insan ayı çatışmasının bu canlıların doğal yaşam alanlarının arttırılması ile engellenebileceğini göstermektedir.
Tüm bu bilgiler ışığında, bozayıların insan avlamayla ilgili herhangi bir içgüdüsel davranış göstermediğini biliyoruz. Basına yansıyan çeşitli haberlerdeki olayların temelinde, genellikle yavrularını ve yaşam alanlarını koruma içgüdüsüyle ya da kısa mesafede aniden karşısına bir insan çıkmasıyla karşısındakini tehdit olarak algılayan bazı boz ayılar yatıyor. Bu tür durumlarda herhangi bir canlıya karşı gösterdiği tepkiyi insana da göstermesi, boz ayıların daha saldırgan olduğuna dair yanlış bir algı oluşmasına yol açıyor. Örnek olarak sokakta annesi ile yürüyen küçük bir çocuğa herhangi bir tehdit olduğunu hissettiğinde, annesinin verdiği tepkiyi gösterebiliriz. Unutmamalıyız ki Türkiye'de her yıl binlerce insana köpek saldırırken, boz ayıların saldırdığı insan sayısı bunun yüzde biri bile değildir.
Bunun yanında, KuzeyDoğa Derneği olarak 2006 yılından beri her 4 yılda bir Kars’da en yüksek bozayı yoğunluğuna sahip Sarıkamış ilçesi ve köylerinde 1000’e yakın kişiyle yaptığımız sistematik anketler de, bölgede insan-yırtıcı çatışmasının artmadığını, hatta “Yaban hayatı size zarar veriyor mu?” sorusuna “Evet” diyenlerin azaldığını gösteriyor. Tübitak tarafından yayınlanan hakemli ve endeksli bilimsel dergi Turkish Journal of Zoology’deki bu makalemizi burada okuyabilirsiniz: https://journals.tubitak.gov.tr/zoology/abstract.htm?id=19554
İnsan – hayvan çatışmasının en aza indirilmesi için en önemli adım, karşılıklı olarak yaşam alanlarının belirlenmesi ve korunması olacaktır. Bu türden haberlerin daha az karşımıza çıkması ve yaşadığımız ekosistemin varlığının dengeli ve sağlıklı olarak sürdürülebilmesinin tek yolu, insanoğlu olarak bizlerin bu dengeyi ayakta tutabilmesiyle olacaktır.