Şap ve Hayvancılığımız

Prof.Yavuz ÖZTÜRKLER

Geviş getirenleri ciddi eziyetler içerisinde bırakan ve çok önemli verim kaybına uğratan Şap, çabuk yayılan bulaşıcı bir hastalıktır. Halk arasında “Dabak” olarak da ifade edilen bu hastalık ile ilgili olarak önceden de bazı yazılarımızda ve 1000 Köyde 1000 Seminer adlı yetiştiriciyi bilinçlendirici programlarımızda birtakım açıklamalarda bulunmuştuk.

Yetkili kurumlarca öteden beri etkili aşı programları yapılmakta olup hatta uzun bir dönem şap hastalığının adını duymaz olmuştuk.

Görüyoruz ki, Şap yine ortaya çıktı.

İlgili kuruluşlarca devam eden aşı programlarına rağmen Şap’ın inatla kendini tekrar göstermesi ayrı bir stratejinin belirlenmesi gerektiğini hissettirmektedir.

Bu durumda bu soruna daha detaylı kafa yorulması  gerektiği de ortaya çıkmış oldu.

Şap’ın tamamen ortadan kalkması için yapılması gerekenler tüm dünyada biliniyor ve birçok ülkede uygulanmakta.

 Örneğin Japonya’da 1908’den beri sorun olan Şap hastalığı eradike edilmiş (ortadan kaldırılmış).

Japonya 2000 yılından beri Şap’tan ari bir ülke konumunda.

Nasıl başarmışlar?

Japonya Tarım Bakanlığının yayınladığı bir makaleye göre, kısaca bahsedelim. Bilinen uygulamalar olsa bile biz bir kez daha kısaca tekrar etmiş olalım.

Önce, kontrol amaçlı özel Ulusal ve Bölgesel Mücadele Teşkilatları kurulmuş

Sonra çift tırnaklı hayvanların hareket kontrolleri sıkıca yapılmış, ve yakın ülkelerden gelen hayvan kontrolleri sıkıca denetlenmiş.

Bunun için yakın ülkelerden getirtilen ot, saman ve diğer ürünlerin bulaşık olup olmamasından tutun da çiftçilerin bilinçlendirilmesine kadar her türlü önlem alınmış. Nerdeyse ithal birçok şeyin kullanılmaması öğütlenmiş. Hatta Kore Cumhuriyet’inden çift tırnaklı hayvan ve ürünlerinin getirtilmesi bile askıya alınmış. Şüpheli görülen ülkelerden her türlü hayvan ve hayvan ürünleri ile ilgili alımlar yasaklanmış.

Tabii ki, ciddi ve sıkı aşılama programı uygulanmış…

Virüsün tip tayini çalışmaları Uluslar arası Salgın Örgütü (OIE) Teşhis ve Test Standartlarına göre yapılmış.

Ulusal boyutta Veteriner Hekimler’den oluşan ekiplerce çok hassas gözlemler ve klinik çalışmalarla hastalık en ince ayrıntısı bile kaçırılmadan izlenmiş. En cılız mihraklar bile çok ciddiye alınmış ve gerekli tedbirler sıkıca alınmış.

Bu önlemler ve uygulamaların dışında birtakım uygulamalar da yapılarak nihayet 2000 yılında Japonya “Şap’tan Ari “ bir ülke haline getirilmiş.

Kuşkusuz Japonya bir ada ülkesi olduğu için bizim ülkemizle tam kıyas kabul etmiyor. Ancak Japonya’da da bilinen metotları uygulanmış, ama hiçbir olumsuz ihtimale meydan verilmeden sıkıca uygulamış.

Biz de pekala uygulayabiliriz. İlerleyen zamanlarda daha kapsamlı ve detaylı uygulanacağını umuyoruz. Elbette bu biraz maliyetli bir iş, kolay değil..Ancak bizim koşullarımız dikkate alınarak bize uygun stratejiler de geliştirilebilir.

Daha çok meraya dayalı büyükbaş hayvancılığı ağır basan bölge hayvancılığımızın Türkiye hayvancılığı kavramından bazı yönleriyle ayrık tutulması gerekir. Önce bölgesel bazda farklılıkları ele alınmalı ve sonra sınır illeri Kars-Ardahan-Iğdır’ın ayrı bir havza kapsamında değerlendirilmesi gündeme gelmelidir.

Bölgenin iklim, ulaşım ve yeryüzü şekilleri dikkate alınarak yeni plan ve stratejiler ortaya konduktan sonra, sınırda yer alan illerimizin karşılaşacağı sorunlar ayrıca mercek altına alınmalıdır.

Her zaman başımızı ağrıtan Şap hastalığı  da bu çerçevede masaya yatırılabilir.

Kars-Ardahan-Iğdır havzasında kısa vadede Şap’ı tamamen ortadan kaldırıp “ari bölge” haline getiremezsek bile, en azında ekonomik anlamda Şap’ın çok yıkıcı olmasını önleyebiliriz.

Bu havzada öncelikle yapılması gerekenler şunlar olabilir:

  1. İllerimiz sınışehirleri oldukları için çok detaylı bir tip tayini
  2. Zaman zaman tip tayinlerinin yenilenmesi
  3. Saptanan tipe göre aşı üretimi veya ithali (acilliğine binaen)
  4. Uygun tiplerde aşılama çalışmaları
  5. Japonların da yaptığı gibi çiftçinin bilinçlendirme çalışmalarının sıkıca yürütülmesi

Ülkemizin batı bölgelerine uygulanan stratejilerle bizim hayvancılığımıza uygulanan yöntemler arasında biraz fark olmalıdır. Yetkililerin bu hususta gerekli bir çalışma ve çaba içerisinde oldukları muhakkaktır. Ancak bölgesel ve havza bazında çalışmaların artırılması durumunda bu çabalar daha sağlıklı ve kesin sonuçlar verecektir. Aksi takdirde devletimizin bünyesinde yetkili kurumlarımızın sürdürdüğü masraflı mücadele programları kısa vadede olumlu sonuçlar verse de, orta ve uzun vadede elverişli sonuçlar vermeyebilir.

Kısaca, bizim hayvancılığımızın sorunları bizim koşullarımıza uygun çözümler üretilerek çözülebilir. 27.05.2013

Prof.Dr.Yavuz ÖZTÜRKLER

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Yazılan yorumlar hiçbir şekilde karsmanset.com’un görüş ve düşüncelerini yansıtmamaktadır. Yorumlar, yazan kişiyi bağlayıcı niteliktedir.