Ramazan Köşesi (Bakara 170)

Doğan KUŞMAN

Bismillâhirrahmânirrahîm
AYETİ ANLAMAK YETMİYOR, HAYATIMIZA TATBİK ETMEK GEREKİYOR. TATBİK EDİLEN AYET DE, EMRE İMAN ETMEK ANLAMINA GELİR.
DİYANET İŞLERİNİN AÇIKLAMASI;
BAKARA-170:Ve izâ kîle lehumuttebiû mâ enzelallâhu kâlû bel nettebiu mâ elfeynâ aleyhi âbâenâ e ve lev kâne âbâuhum lâ ya'kılûne şey'en ve lâ yehtedûn(yehtedûne).Onlara, "Allah'ın indirdiğine uyun!" denildiğinde, "Hayır, biz, atalarımızı üzerinde bulduğumuz (yol)a uyarız!" derler. Peki, ama ataları bir şey anlamayan, doğru yolu bulamayan kimseler olsalar da mı (onların yoluna uyacaklar)? 
Bakara 170.uncu ayeti, kelimeleri karşılığı ne manaya geliyor bakalım.
Kelime anlamı karşılığı açıklaması:
BAKARA-170: Ve izâ kîle lehumuttebiû mâ enzelallâhu kâlû bel nettebiu mâ elfeynâ aleyhi âbâenâ e ve lev kâne âbâuhum lâ ya'kılûne şey'en ve lâ yehtedûn(yehtedûne).Ve onlara: "Allah'ın indirdiği şeye tâbî olun!" denildiğinde; "Hayır! Biz atalarımızı üzerinde bulduğumuz şeye (yola) tâbî oluruz." dediler. Ve eğer, onların ataları hiçbir şeyi akıl etmiyor ve hidayete ermemiş olsalar bile mi?
"Ve onlara: "Allah'ın indirdiği şeye tâbî olun!" denildiğinde;"
Ayette farz olan Allah indirdiği Kûr'an'ı Kerim'e tabi olmamız.
Kûr'an'ı Kerim'e tabi olmamız için gereken nedir dersek.
BAKARA-2: Zâlikel kitâbu lâ reybe fîh(fîhi), huden lil muttekîn (muttekîne).İşte bu Kitap ki, O'nda hiçbir şüphe yoktur. Takva sahipleri için bir hidayettir.
Demek ki Kûr'an'ı Kerim'in insanlara hidayet olması (ölmeden ruhlarının, veçhlerinin, nefslerinin ve iradelerinin Allah'a teslim olabilmesi için) takva sahibi olmak lazım. 
Herkes Allah'dan korkanların takva sahibi olduğunu söylerler sadece bir safsatadan başka bir şey değildir. Herkes Allah'dan korktuğunu söyler ama Allah'ın emirleri yerine nefsinin istediklerini yapar. O zaman bu insanlara nefslerinden korkan insanlar diye biliriz.
Allah, takva sahibi olabilmemiz için ayette tarif etmiş.
RÛM-31: Munîbîne ileyhi vettekûhu ve ekîmûs salâte ve lâ tekûnû minel muşrikîn(muşrikîne). O'na (Allah'a) yönelin (Allah'a ulaşmayı dileyin) ve O'na karşı takva sahibi olun. Ve namazı ikame edin (namaz kılın). Ve (böylece) müşriklerden olmayın.
Eğer insanlar Allah'a ulaşmayı dilemezlerse ki Allah'ın daveti Allah'adır.
Leh'u da'vetul hakk(hakkı),Hakkın daveti O'nadır (Kendisinedir, Allah'adır). (RA'D-1) 
Davete icabet etmeyen insan Allah'a mülâkî olmayı dilemeyen kişidir ki dünya ve ahiret saadeti yoktur(İslâm'ın beş şartını tam yapsalar bile).
Allah'a ulaşmayı (kavuşmayı) yani mülaki olmayı dilemeyen bir insan hüsrandadır ve hidayete eremediği için dalalettedir.
YÛNUS-45: Ve yevme yahşuruhum keen lem yelbesû illâ sâaten minen nehâri yete ârefûne beynehum, kad hasirellezîne kezzebû bi likâillâhi ve mâ kânû muhtedîn(muhtedîne).Ve o gün (Allahû Tealâ), gündüzden bir saatten başka kalmamışlar (bir saat kalmışlar) gibi onları toplayacak (haşredecek). Birbirlerini tanıyacaklar (aralarında tanışacaklar). Allah'a mülâki olmayı (Allah'a ölmeden önce ulaşmayı) yalanlayanlar, hüsrandadır (nefslerini hüsrana düşürdüler). Ve hidayete eren kimseler olmadılar (ruhlarını ölmeden evvel Allah'a ulaştıramadılar).
Davete icabet etmeleri hüsranda olmaları aynı zamanda iflas etmelerine neden olmaktadır.
KEHF-105: Ulâikellezîne keferû bi âyâti rabbihim ve likâihî fe habitat a'mâluhum fe lâ nukîmu lehum yevmel kıyameti veznâ (veznen). İşte onlar, Rab'lerinin âyetlerini ve O'na mülâki olmayı (ölmeden evvel ruhun Allah'a ulaşmasını) inkâr ettiler. Böylece onların amelleri heba oldu (boşa gitti). Artık onlar için kıyâmet günü mizan tutmayız.
Allah'ın davetine insanların icabet etmeyişleri onları hem hüsranda bırakıyor ki dalâlette kalıyorlar. Hem de İslâm'ın beş şartını eksiksiz yerine getirseler bile davete icabet etmedikleri (Allah'a mülâki olmadıkları) için. Rabbimiz amellerinin heba olduğu boşa gittiğini söylüyor.
Bu hüsranda olan dalâlet üzere insanların amelleri de boşa gitmesi sonucu ölüm anı geldiğinde. Ölüm melekleri onlara ölüm anında azap veriyor.
ENFÂL-50: Ve lev terâ iz yeteveffellezîne keferûl melâiketu yadrıbûne vucûhehum ve edbârehum, ve zûkû azâbel harîk (harîkı).Ve kâfir olanları, vefat ettirilirken melekleri, onların yüzlerine ve arkalarına vururken ve "Yakıcı azabı tadın!" (derken) görseydin
Ve o anda Allah'a ulaşmayı dilemeyen hidayet üzeri olmayan ve takva sahibi olamamış insanlar. Allah'a pişmanlıkların belirtiyorlar. 
İBRÂHÎM-44: Ve enzirin nâse yevme ye'tîhimul azâbu fe yekûlullezîne zalemû rabbenâ ahhırnâ ilâ ecelin karîbin nucib da'veteke ve nettebiır rusul(rusule), e ve lem tekûnû aksemtum min kablu mâ lekum min zevâl(zevâlin).Azabın onlara geleceği gün ile insanları uyar. O zaman zalimler şöyle diyecek: "Rabbimiz, bizi yakın bir süreye kadar tehir et (bize zaman ver). Senin davetine icabet edelim ve resûllere tâbî olalım." Daha önce "sizin için bir zeval olmadığına" yemin eden siz değil misiniz?
Ölüm anın da Allah'ın davete icabet etmeyen bu insanların yakarışlarına cevabı çok manidar. Çünkü insanlar amelleri ile kurtulacağını zanneder veya günahları kadar Cehennem de kalıp Cennet'e gireceklerini zannederler.
İşte bu ayette insanları Allah'ın hak dinine davet edilmesi ki aynı zamanda Allah'a davet edilmesinin sonucu Allah'a mülâki olmayı dilemeyen bu insanlar ataları veya babalarından öğrendikleri dinin yeterli olduğunu inat ile savunurlar.
MUDDESSİR-16:Kellâ, innehu kâne li âyâtinâ anîdâ(anîden).Hayır, asla. Muhakkak ki o Bizim âyetlerimize karşı (inkâr etmekte) inatçı oldu.
Ayetleri neden inkâr ederler bilinmez ama inkâr ile Allah'a karşı isyan içinde olduklarının farkında değillerdir. İşte bu soruya cevabı vermezlerse kurtuluşları mümkün değil.
"Atalarınız, babalarınız veya size din'i öğretmekler kendilerini görevli olduklarını söyleyen din görevlileri kendileri hidayete ermedi ise sizleri nasıl hidayete erdire bilir"
YÂSÎN-21: İttebiû men lâ yes'elukum ecren ve hum muhtedûn (muhtedûne). (Tebliğlerine karşılık) sizden ücret istemeyen (bu) kişilere tâbî olun. Ve onlar, mehdilerdir (hidayete ermiş ve hidayete erdirenlerdir).
Allah'u Teâlâ kendisi hidayete ermiş ve tebliğine karşı sizden ücret istemeyen kişilere tabi olun.
DİĞER 25 MÜELLİFLERİN MEALLERİNE SIRAYLA BAKALIM.

İmam İskender Ali Mihr    :    Ve onlara: "Allah'ın indirdiği şeye tâbî olun!" denildiğinde; "Hayır! Biz atalarımızı üzerinde bulduğumuz şeye (yola) tâbî oluruz." dediler. Ve eğer, onların ataları hiçbir şeyi akıl etmiyor ve hidayete ermemiş olsalar bile mi?
Diyanet İşleri    :    Onlara, "Allah'ın indirdiğine uyun!" denildiğinde, "Hayır, biz, atalarımızı üzerinde bulduğumuz (yol)a uyarız!" derler. Peki ama, ataları bir şey anlamayan, doğru yolu bulamayan kimseler olsalar da mı (onların yoluna uyacaklar)?
Abdulbaki Gölpınarlı    :    Onlara, Allah neyi indirdiyse ona uyun dendi mi dediler ki: Hayır, biz atalarımız neye uyduysa ona uyarız. İyi ama atalarınızın aklı bir şeye ermiyorsa ve doğru yolu bulmadılarsa ne olacak?
Adem Uğur    :    Onlara (müşriklere): Allah'ın indirdiğine uyun, denildiği zaman onlar, "Hayır! Biz atalarımızı üzerinde bulduğumuz yola uyarız" dediler. Ya ataları bir şey anlamamış, doğruyu da bulamamış idiyseler?
Ali Bulaç    :    Ne zaman onlara: "Allah'ın indirdiklerine uyun" denilse, onlar: "Hayır, biz, atalarımızı üzerinde bulduğumuz şeye (geleneğe) uyarız" derler. (Peki) Ya atalarının aklı bir şeye ermez ve doğru yolu da bulamamış idiyseler?
Ali Fikri Yavuz    :    O müşriklere: "-Allah'ın indirdiğine (Kur'an'daki helâl ve harama) inanın ve tâbi olun." denildiği zaman onlar: "Hayır, biz atalarımızı neyin üzerinde bulduksa ona uyarız." dediler. Ya ataları bir şey anlıyamaz ve doğruyu seçemez idiyseler de mi? (onlara uyacaklar).
Bekir Sadak    :    Onlara: "Allah'in indirdigine uyun" denilince, "Hayir, atalarimizi yapar buldugumuz seye uyariz" derler; ya atalari bir sey akledemeyen ve dogru olmayan kimseler idiyseler?
Celal Yıldırım    :    Onlara, "Allah'ın indirdiğine uyun" denilince, "hayır biz baba ve dedelerimizi üzerinde bulduğumuz şeye uyarız" derler. Ya baba ve dedeleri bir şey akledememiş ve doğru yolu bulamamışlarsa ?
Diyanet İşleri (eski)    :    Onlara: 'Allah'ın indirdiğine uyun' denilince, 'Hayır, atalarımızı yapar bulduğumuz şeye uyarız' derler; ya ataları bir şey akledemeyen ve doğru olmayan kimseler idiyseler?
Diyanet Vakfi    :    Onlara (müşriklere): Allah'ın indirdiğine uyun, denildiği zaman onlar, "Hayır! Biz atalarımızı üzerinde bulduğumuz yola uyarız" dediler. Ya ataları bir şey anlamamış, doğruyu da bulamamış idiyseler?
Edip Yüksel    :    Onlara, 'ALLAH'ın indirdiğine uyun,' dense, 'Hayır, biz atalarımızın izlediği yolu izleriz,' derler. Peki, ataları bir şey düşünemiyen ve doğru yolu bulamıyan kimseler olsalar da mı?!
Elmalılı Hamdi Yazır    :    Allahın indirdiğine uyun denildiği vakit de onlara yok dediler: Atalarımızı neyin üzerinde bulduksa ona uyarız, ya ataları bir şeye akl erdiremez ve doğruyu seçemez idiseler demi?
Elmalılı (sadeleştirilmiş)    :    Onlara: "Allah'ın indirdiğine uyun." denildiğinde, "Hayır, atalarımızı neyin üzerinde bulduksa ona uyarız." dediler. Ya ataları birşeye akıl erdirememiş ve doğruyu seçememiş idiyseler?
Elmalılı (sadeleştirilmiş - 2)    :    Onlara: "Allah'ın indirdiğine uyun." dendiği vakit de: "Yok, atalarımızı neyin üzerinde bulduysak ona uyarız." dediler. Ya ataları bir şeye akıl erdiremez ve doğruyu seçemez idiyseler de mi onlara uyacaklar?
Fizilal-il Kuran    :    Onlara; "Allah'ın indirdiklerine uyun" denilince; "Hayır, biz atalarımızdan gördüklerimize uyarız" derler. - Peki, ya onların ataları hiçbir şeyi düşünemeyen, doğru yolu bulamamış kimseler idiyse de mi öyle yapacaklar?
Gültekin Onan    :    Ne zaman onlara: "Tanrı'nın indirdiklerine uyun" denilse; "Hayır, biz atalarımızı üzerinde bulduğumuz şeye (geleneğe) uyarız" derler. (Peki) Ya ataları bir şey akledemeyen ve doğru yolu da bulamamış kimseler olsalar da mı?
Hasan Basri Çantay    :    Onların (müşriklere); "Allahın indirdiğine uyun" denildiği zaman onlar: "Hayır, biz atalarımızı üzerinde bulunduğumuz şey'e uyarız" derler. Ya ataları birşey anlamamış, doğruyu da bulamamış idiyseler? 
İbni Kesir    :    Onlara; Allah'ın indirdiğine uyun, denildiği zaman, onlar hayır, biz atalarımızın üzerinde bulunduğumuz şeye uyarız, dediler. Peki, ya ataları bir şey akledemeyen, doğruyu bulamayan kimseler olsa da mı?
Muhammed Esed    :    Ama onlara, "Allah'ın indirdiğine uyun!" denildiğinde bazıları: "Hayır, biz (yalnız) atalarımızdan gördüğümüz (inanç ve eylemler)e uyarız!" diye cevap verirler. Ya ataları akıllarını hiç kullanmamış ve hidayetten nasip almamış iseler?
Ömer Nasuhi Bilmen    :    Ve onlara, "Allah'ın indirdiğine uyun" denildiği zaman, dediler ki: "Hayır biz atalarımızı üzerinde bulduğumuz şeye uyarız." Ataları bir şeye akıl erdirememiş, doğru bir yola gitmez oldukları halde de mi (onlara uyacaklar)?
Şaban Piriş    :    Onlara, Allah'ın indirdiğine uyun denilince: -Hayır, biz, atalarımızı yapar bulduğumuz şeye uyarız, derler; ya ataları bir şeye akıl erdiremeyen ve doğru yolda olmayan kimseler idiyseler?
Suat Yıldırım    :    Onlara: "Gelin Allah'ın indirdiği buyruklara tâbi olun!" denildiğinde: "Hayır, biz babalarımızı hangi inanç üzerinde bulduysak ona uyarız." derler. Babaları bir şeye akıl erdirememiş ve doğruyu bulamamış olsalar da mı onlara uyacaklar?
Süleyman Ateş    :    Onlara: "Allâh'ın indirdiğine uyun!" dense, "Hayır, biz atalarımızı üzerinde bulduğumuz(yol)a uyarız!" derler. Peki ama, ataları bir şey düşünmeyen, doğru yolu bulamayan kimseler olsalar da mı (atalarının yoluna uyacaklar)?
Tefhim-ul Kuran    :    Ne zaman onlara: "Allah'ın indirdiklerine uyun" denilse, onlar: "Hayır, biz, atalarımızı üzerinde bulduğumuz şeye (geleneğe) uyarız" derler. (Peki) Ya atalarının aklı bir şeye ermez ve doğru yolu da bulmamış idiyseler?
Ümit Şimşek    :    Onlara 'Allah'ın indirdiğine uyun' dendiğinde, onlar 'Biz atalarımızdan ne gördüysek ona uyarız' dediler. Peki, ya onların ataları birşey akıl edememiş veya doğru yolu bulamamışlarsa?
Yaşar Nuri Öztürk    :    Onlara, "Allah'ın indirdiğine uyun" dendiğinde: "Hayır! Biz, atalarımızı üzerinde bulduğumuz şeye uyarız." derler. Peki, ataları bir şeye akıl erdiremiyor, doğruya ve güzele ulaşamıyor idiyseler!...
İmam İskender Ali Mihr    :    Ve onlara: "Allah'ın indirdiği şeye tâbî olun!" denildiğinde; "Hayır! Biz atalarımızı üzerinde bulduğumuz şeye (yola) tâbî oluruz." dediler. Ve eğer, onların ataları hiçbir şeyi akıl etmiyor ve hidayete ermemiş olsalar bile mi?
Diyanet İşleri    :    Onlara, "Allah'ın indirdiğine uyun!" denildiğinde, "Hayır, biz, atalarımızı üzerinde bulduğumuz (yol)a uyarız!" derler. Peki ama, ataları bir şey anlamayan, doğru yolu bulamayan kimseler olsalar da mı (onların yoluna uyacaklar)?
Abdulbaki Gölpınarlı    :    Onlara, Allah neyi indirdiyse ona uyun dendi mi dediler ki: Hayır, biz atalarımız neye uyduysa ona uyarız. İyi ama atalarınızın aklı bir şeye ermiyorsa ve doğru yolu bulmadılarsa ne olacak?
Adem Uğur    :    Onlara (müşriklere): Allah'ın indirdiğine uyun, denildiği zaman onlar, "Hayır! Biz atalarımızı üzerinde bulduğumuz yola uyarız" dediler. Ya ataları bir şey anlamamış, doğruyu da bulamamış idiyseler?
Ali Bulaç    :    Ne zaman onlara: "Allah'ın indirdiklerine uyun" denilse, onlar: "Hayır, biz, atalarımızı üzerinde bulduğumuz şeye (geleneğe) uyarız" derler. (Peki) Ya atalarının aklı bir şeye ermez ve doğru yolu da bulamamış idiyseler?
Ali Fikri Yavuz    :    O müşriklere: "-Allah'ın indirdiğine (Kur'an'daki helâl ve harama) inanın ve tâbi olun." denildiği zaman onlar: "Hayır, biz atalarımızı neyin üzerinde bulduksa ona uyarız." dediler. Ya ataları bir şey anlıyamaz ve doğruyu seçemez idiyseler de mi? (onlara uyacaklar).
Bekir Sadak    :    Onlara: "Allah'in indirdigine uyun" denilince, "Hayir, atalarimizi yapar buldugumuz seye uyariz" derler; ya atalari bir sey akledemeyen ve dogru olmayan kimseler idiyseler?
Celal Yıldırım    :    Onlara, "Allah'ın indirdiğine uyun" denilince, "hayır biz baba ve dedelerimizi üzerinde bulduğumuz şeye uyarız" derler. Ya baba ve dedeleri bir şey akledememiş ve doğru yolu bulamamışlarsa ?
Diyanet İşleri (eski)    :    Onlara: 'Allah'ın indirdiğine uyun' denilince, 'Hayır, atalarımızı yapar bulduğumuz şeye uyarız' derler; ya ataları bir şey akledemeyen ve doğru olmayan kimseler idiyseler?
Diyanet Vakfi    :    Onlara (müşriklere): Allah'ın indirdiğine uyun, denildiği zaman onlar, "Hayır! Biz atalarımızı üzerinde bulduğumuz yola uyarız" dediler. Ya ataları bir şey anlamamış, doğruyu da bulamamış idiyseler?
Edip Yüksel    :    Onlara, 'ALLAH'ın indirdiğine uyun,' dense, 'Hayır, biz atalarımızın izlediği yolu izleriz,' derler. Peki, ataları bir şey düşünemiyen ve doğru yolu bulamıyan kimseler olsalar da mı?!
Elmalılı Hamdi Yazır    :    Allahın indirdiğine uyun denildiği vakit de onlara yok dediler: Atalarımızı neyin üzerinde bulduksa ona uyarız, ya ataları bir şeye akl erdiremez ve doğruyu seçemez idiseler demi?
Elmalılı (sadeleştirilmiş)    :    Onlara: "Allah'ın indirdiğine uyun." denildiğinde, "Hayır, atalarımızı neyin üzerinde bulduksa ona uyarız." dediler. Ya ataları birşeye akıl erdirememiş ve doğruyu seçememiş idiyseler?
Elmalılı (sadeleştirilmiş - 2)    :    Onlara: "Allah'ın indirdiğine uyun." dendiği vakit de: "Yok, atalarımızı neyin üzerinde bulduysak ona uyarız." dediler. Ya ataları bir şeye akıl erdiremez ve doğruyu seçemez idiyseler de mi onlara uyacaklar?
Fizilal-il Kuran    :    Onlara; "Allah'ın indirdiklerine uyun" denilince; "Hayır, biz atalarımızdan gördüklerimize uyarız" derler. - Peki, ya onların ataları hiçbir şeyi düşünemeyen, doğru yolu bulamamış kimseler idiyse de mi öyle yapacaklar?
Gültekin Onan    :    Ne zaman onlara: "Tanrı'nın indirdiklerine uyun" denilse; "Hayır, biz atalarımızı üzerinde bulduğumuz şeye (geleneğe) uyarız" derler. (Peki) Ya ataları bir şey akledemeyen ve doğru yolu da bulamamış kimseler olsalar da mı?
Hasan Basri Çantay    :    Onların (müşriklere); "Allahın indirdiğine uyun" denildiği zaman onlar: "Hayır, biz atalarımızı üzerinde bulunduğumuz şey'e uyarız" derler. Ya ataları birşey anlamamış, doğruyu da bulamamış idiyseler? 
İbni Kesir    :    Onlara; Allah'ın indirdiğine uyun, denildiği zaman, onlar hayır, biz atalarımızın üzerinde bulunduğumuz şeye uyarız, dediler. Peki, ya ataları bir şey akledemeyen, doğruyu bulamayan kimseler olsa da mı?
Muhammed Esed    :    Ama onlara, "Allah'ın indirdiğine uyun!" denildiğinde bazıları: "Hayır, biz (yalnız) atalarımızdan gördüğümüz (inanç ve eylemler)e uyarız!" diye cevap verirler. Ya ataları akıllarını hiç kullanmamış ve hidayetten nasip almamış iseler?
Ömer Nasuhi Bilmen    :    Ve onlara, "Allah'ın indirdiğine uyun" denildiği zaman, dediler ki: "Hayır biz atalarımızı üzerinde bulduğumuz şeye uyarız." Ataları bir şeye akıl erdirememiş, doğru bir yola gitmez oldukları halde de mi (onlara uyacaklar)?
Şaban Piriş    :    Onlara, Allah'ın indirdiğine uyun denilince: -Hayır, biz, atalarımızı yapar bulduğumuz şeye uyarız, derler; ya ataları bir şeye akıl erdiremeyen ve doğru yolda olmayan kimseler idiyseler?
Suat Yıldırım    :    Onlara: "Gelin Allah'ın indirdiği buyruklara tâbi olun!" denildiğinde: "Hayır, biz babalarımızı hangi inanç üzerinde bulduysak ona uyarız." derler. Babaları bir şeye akıl erdirememiş ve doğruyu bulamamış olsalar da mı onlara uyacaklar?
Süleyman Ateş    :    Onlara: "Allâh'ın indirdiğine uyun!" dense, "Hayır, biz atalarımızı üzerinde bulduğumuz(yol)a uyarız!" derler. Peki ama, ataları bir şey düşünmeyen, doğru yolu bulamayan kimseler olsalar da mı (atalarının yoluna uyacaklar)?
Tefhim-ul Kuran    :    Ne zaman onlara: "Allah'ın indirdiklerine uyun" denilse, onlar: "Hayır, biz, atalarımızı üzerinde bulduğumuz şeye (geleneğe) uyarız" derler. (Peki) Ya atalarının aklı bir şeye ermez ve doğru yolu da bulmamış idiyseler?
Ümit Şimşek    :    Onlara 'Allah'ın indirdiğine uyun' dendiğinde, onlar 'Biz atalarımızdan ne gördüysek ona uyarız' dediler. Peki, ya onların ataları birşey akıl edememiş veya doğru yolu bulamamışlarsa?
Yaşar Nuri Öztürk    :    Onlara, "Allah'ın indirdiğine uyun" dendiğinde: "Hayır! Biz, atalarımızı üzerinde bulduğumuz şeye uyarız." derler. Peki, ataları bir şeye akıl erdiremiyor, doğruya ve güzele ulaşamıyor idiyseler!...

Hacet namazının kılınışı:
Hacet namazını perşembeyi cumaya bağlayan gecelerde veya kandil gecelerinde kılınması asildir. Ama bütün gecelerde kılınabilir. Önce boy abdesti alınır. Sonra hacet namazına niyet edilir.
Namazda aşağıdaki âyetler okunur:
1. Rekâtta: Subhaneke + Fatiha + 3 Âyetel Kürsî
2. Rekâtta: Fatiha + Ihlâs + Felâk + Nas.
2. Rekâtın sonunda : Ettehiyyâtü
3. Rekâtta: Fatiha + Ihlâs + Felâk + Nas.
4. Rekâtta: Fatiha + Ihlâs + Felâk + Nas.

Namaz tamamlandıktan sonra Allah'tan hacet neyse o istenir. Allah'tan mürşid istemek için bu namaz kılındıysa mürsid istenir.

Bu namazdan sonra hiç konuşmadan yatmak gerekir. Yatarken kıbleyi sağa alacak şekilde yatak kurulur. Vücudun ön cephesi kıbleye çevrilerek yan üstü yatılır, 3 Âyetel Kürsî okunur ve Allah'tan mürşid istenir. Eğer kişinin haceti mürşid değil de başka bir hedefe ulaşmaksa (zahirî veya Batıni bir hedef olabilir) o hedefe ulaşmak istenir. Sessiz zikir (hafî zikir) bu istekten sonra baslar. Yanüstü yatıldığı için sağ kulak yastığa gelecektir. Bas biraz sağa, sola oynatılarak kulakta kalbin atışlarının, basınç sebebiyle rahatça duyulacağı pozisyona gelinir. Ve kalbin her çift atışında "Allah, Allah" diyerek kişi Allah'ı zikr-i hafî ile (yani sessiz olarak) içinden zikredecektir.
Eğer ilk namazdan sonra yatıldığında birşey görülmez ise tekrar tekrar, her perşembeyi cumaya bağlayan gece namaza devam edilmelidir. Her gece de kılınabilir.

ALLAH'A EMANET OLUN

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Yazılan yorumlar hiçbir şekilde karsmanset.com’un görüş ve düşüncelerini yansıtmamaktadır. Yorumlar, yazan kişiyi bağlayıcı niteliktedir.