Bismillâhirrahmânirrahîm
AYETİ ANLAMAK YETMİYOR, HAYATIMIZA TATBİK ETMEK GEREKİYOR. TATBİK EDİLEN AYET DE, EMRE İMAN ETMEK ANLAMINA GELİR
DİYANET İŞLERİ MEALİNDE;
BAKARA-16:Ulâikellezîneşterevûd dalâlete bil hudâ, fe mâ rabihat ticâretuhum ve mâ kânû muhtedîn(muhtedîne).İşte onlar, hidayete karşılık sapıklığı satın almış kimselerdir. Bu yüzden alışverişleri onlara kâr getirmemiş ve (sonuçta) doğru yolu bulamamışlardır.
Kelimelere göre ayetin meali:
BAKARA-16:Ulâikellezîneşterevûd dalâlete bil hudâ, fe mâ rabihat ticâretuhum ve mâ kânû muhtedîn(muhtedîne).İşte onlar, o kimselerdir ki, hidayet ile dalâleti satın aldılar. Fakat onların ticareti, onlara hiç kâr sağlamadı ve hidayete ermiş değillerdi.
Bakara 16.ıncı ayetinde hidayet ifadesinde.
Hidayet;
Bakara 120:…kul inne hudâllâhi huvel hudâ… De ki: "Muhakkak ki Allah'a ulaşmak (Allah'ın kendisine ulaştırması) işte o, hidayettir."….
Bakara 16.ıncı ayetinde dalâlet ifadesinde.
Dalâlet; Hidayet de olmayanlar ve Allah'ın davetçisine icabet etmeyenler (Allah'a ulaşmayı dilemeyenler)
Ahkâf 32:Ve men lâ yucib dâiyallâhi fe leyse bi mu'cizin fîl ardı ve leyse lehu min dûnihî evliyâu, ulâike fî dalâlin mubîn(mubînin). Ve Allah'ın davetçisine icabet etmeyen kimse, yeryüzünde (Allah'ı) aciz bırakacak değildir. Ve onun Allah'tan başka dostları yoktur. İşte onlar apaçık dalâlet içindedirler.
Hidayet ve dalâlet kavramları bilinmiyor ise, anlayacağımız lisanda bir şeyler öğrenebilmemiz imkânsızlaşır.
Hidayet; ulaşmak. Hidayet'e ermiş ise Allah'a ruhu ulaşmış, ruhu ermiş olarak ifade edilir. Bu kişinin ticareti, hidayeti verip dalâleti satın almak ise ruhu Allah'a ulaştıktan, hidayete erdikten sonra. Nefsinin afetlerinin tamamen bitmemiş olması ve Hidayet açısından fizik bedenin hidayetine kalplerinde bir istek yoktur. Allah teslimiyetlerine devam etmediği için yardım etmez.
Zümer 54:Ve enîbû ilâ rabbikum ve eslimû lehu min kabli en ye'tiyekumul azâbu summe lâ tunsarûn(tunsarûne). Ve Rabbinize (Allah'a) yönelin (ruhunuzu Allah'a ulaştırmayı dileyin)! Ve size azap gelmeden önce O'na (Allah'a) teslim olun (ruhunuzu, vechinizi, nefsinizi, iradenizi Allah'a teslim edin). (Yoksa) sonra yardım olunmazsınız.
Ruhun hidayetinden sonra veçhin(fizik bedenin) teslimiyeti gerekmektedir. İnsanların, Başlarına azap gelmeden(ölmeden)(Enfal 50) önce. Allah'a ulaşmayı dilememeleri veya dilemelerinin sonucu teslimiyetleri gerçekleştirme yönün de bir talepleri olmayınca Allah'ın yardım etmeyeceği anlaşılıyor.
Enfâl 50:Ve lev terâ iz yeteveffellezîne keferûl melâiketu yadrıbûne vucûhehum ve edbârehum, ve zûkû azâbel harîk(harîkı).Ve kâfir olanları, vefat ettirilirken melekleri, onların yüzlerine ve arkalarına vururken ve "Yakıcı azabı tadın!" (derken) görseydin.
Allah resulü ve ashabı ile beraber veçh teslimini yapmış. Bu teslim ile de fizik beden hidayetin tamamlamışlar.(Al-i İmran 20).Bu ayette teslim oldum diyenlere fizik beden teslimi yapmayanlar için büyük bir anlam içermiyor.
Al-i İmran 20: Fe in hâccûke fe kul eslemtu vechiye lillâhi ve menittebean(menittebeani), ve kul lillezîne ûtûl kitâbe vel ummiyyîne e eslemtum, fe in eslemû fe kadihtedev, ve in tevellev fe innemâ aleykel belâg(belâgu), vallâhu basîrun bil ibâd(ibâdi). Bundan sonra eğer seninle tartışırlarsa o zaman onlara de ki: "Ben ve bana tâbi olanlar veçhimizi (fizik vücudumuzu) Allah'a teslim ettik. O kitap verilenlere ve ümmîlere: "Siz de veçhinizi (fizik vücudunuzu) (Allah'a) teslim ettiniz mi?" de. Eğer teslim ettilerse, o takdirde, hidayete ermişlerdir. Ve eğer yüz çevirirlerse, o zaman sana düşen sadece tebliğdir. Ve Allah, kullarını en iyi görendir.
Bu ayetlerin ışığında demek ki insan Ruh, Fizik, Nefs ve irade teslimiyetini, dolayısı ile 4 hidayet işlevini yerine getirmeli. Allah'ın yardımını alabilmek ve şeriatın gereğini yaşayabilmek için. Hiç duraklama yapmadan hidayetleri tamamlamak gerekiyor.
Bu teslimiyetlerin gerçekleşmesin de tek amellerin dışında Salih amel denilen, nefs tezkiyesi yapılmalıdır.
Şems 9: Kad efleha men zekkâhâ. Kim onu (nefsini) tezkiye etmişse felâha (kurtuluşa) ermiştir.
Nefsin tezkiyesi için tek çözüm zikirdir.
Müzzemmil 8: Vezkurisme rabbike ve tebettel ileyhi tebtîlâ(tebtîlen).Ve Rabbinin İsmi'ni zikret ve her şeyden kesilerek O'na ulaş.
Bu ayette zikrederek her şeyden kesilmek, nefsimizin afetlerinden arınmak, günahsız olmak anlamındadır. Ve O na ulaşma emri de (hidayetin) zikir ile bu iki işlevin yapıla bileceğidir.
Zikir farz (Allah isminin tekrarlanması) ve en büyük ameldir.(Ankebût 45) ve le zikrullâhi ekber(ekberu),Ve Allah'ı zikretmek mutlaka en büyüktür. Hidayete eren bir kişi eğer yozlaşır ise o zaman zikir sayı ve süresi açısından azalma ve sonunda da zikrin unutulması söz konusu olur. Bu takdir de kişi şeytanın dostu olur(Zuhruf 36)
Zuhrûf 36: Ve men ya'şu an zikrir rahmâni nukayyıd lehu şeytânen fe huve lehu karîn(karînun).Ve kim Rahman'ın zikrinden yüz çevirirse, şeytanı ona musallat ederiz. Böylece o (şeytan), onun yakın arkadaşı olur.
Böyle durumda olan kişiler tekrar hidayet den önceki duruma dönmüşlerdir. Dalâlet'e düşmüşlerdir. Her zaman tüm insanlar başlangıç da dalâlet dedir.(Taha 123)
Taha 123 Kâlehbitâ minhâ cemîan ba'dukum li ba'dın aduvv (aduvvun), fe immâ ye'tiyennekum minnî huden fe menittebea hudâye fe lâ yadıllu ve lâ yeşkâ.(Allahû Tealâ şöyle) dedi: "İkiniz oradan (aşağı) inin! Hepiniz (şeytan ve siz), birbirinize düşman olarak. Bundan sonra Benden size mutlaka hidayet gelecek. O zaman kim hidayetime tâbî olursa artık o, dalâlette kalmaz ve şâkî olmaz."
BAKARA-16:Ulâikellezîneşterevûd dalâlete bil hudâ, fe mâ rabihat ticâretuhum ve mâ kânû muhtedîn(muhtedîne). İşte onlar, o kimselerdir ki, hidayet ile dalâleti satın aldılar. Fakat onların ticareti, onlara hiç kâr sağlamadı ve hidayete ermiş değillerdi.
Bakara 16.inci ayetinde bahsedilen kişileri tüm bu ayetlerin ışığında incelersek. Hidayete ermiş kişilerin hidayetten vazgeçerek tekrar nefslerine uymuş olmaları. Allahın hidayet emrine veya onun hidayetçisinin tavsiyelerine niza etmeleri, aynı zamanda bu emir ve tavsiye olarak bahsedilen Kur'ân ayetlerini inkâr etmiş olmaları. Onların tekrar başlangıca dönmesine neden olur. Ruhları Allah da yok olduğu için bu kişiler ruhsuzdur. Başlarının üzerine verilen ve nimet olan ruh da geri dönmüştür(Mücadele 22)(.. ulâike ketebe fî kulûbihimul îmâne ve eyyedehum bi rûhin minh(minhu),…İşte onlar ki, (Allah) onların kalplerinin içine îmânı yazdı. Ve onları, Kendinden bir ruh ile destekledi…).Tagut'un dostlarından olan kişilerden olmuşlardır. Böyle bir alış verişin zarar ettiren bir ticarettir.
DİĞER MÜELLİFLERİN MEALLERİNE SIRAYLA BAKALIM.
İmam İskender Ali Mihr : İşte onlar, o kimselerdir ki, hidayet ile dalâleti satın aldılar. Fakat onların ticareti, onlara hiç kâr sağlamadı ve hidayete ermiş değillerdi.
Diyanet İşleri : İşte onlar, hidayete karşılık sapıklığı satın almış kimselerdir. Bu yüzden alışverişleri onlara kâr getirmemiş ve (sonuçta) doğru yolu bulamamışlardır.
Abdulbaki Gölpınarlı : Onlardır doğru yolu satıp azgınlığı alanlar. Alışverişlerinden faydalanmadıkları gibi bir kazanç yolu da tutmamışlardır.
Adem Uğur : İşte onlar, hidayete karşılık dalâleti satın alanlardır. Ancak onların bu ticareti kazançlı olmamış ve kendileri de doğru yola girememişlerdir.
Ali Bulaç : İşte bunlar, hidayete karşılık sapıklığı satın almışlardır; fakat bu alışverişleri bir yarar sağlamamış; hidayeti de bulmamışlardır.
Ali Fikri Yavuz : Bunlar, o kimselerdir ki, hidayete karşılık dalâleti (sapıklığı, cehennemi) satın almışlardır. Onların ticareti kâr etmemiş ve doğru yolu da bulamamışlardır.
Bekir Sadak : Onlar, dogruluk yerine sapikligi aldilar da alisverisleri kar getirmedi; dogru yolu bulamamislardi.
Celal Yıldırım : İşte onlar öyle kimselerdir ki, doğru yola karşılık sapıklığı satın almışlardır. Bu alış verişleri kendilerine kâr sağlamamıştır; doğru yolu da bulmuş değillerdir.
Diyanet İşleri (eski) : Onlar, doğruluk yerine sapıklığı aldılar da alışverişleri kar getirmedi; doğru yolu bulamamışlardı.
Diyanet Vakfi : İşte onlar, hidayete karşılık dalâleti satın alanlardır. Ancak onların bu ticareti kazançlı olmamış ve kendileri de doğru yola girememişlerdir.
Edip Yüksel : Onlar hidayet karşılığında sapıklığı satın aldı. Ticaretleri ne kâr bırakır, ne de onları gerçeğe ulaştırır.
Elmalılı Hamdi Yazır : bunlar işte öyle kimselerdir ki hidayet bedeline dalâleti satın almışlardır da ticaretleri kâr etmemiştir yolunu tutmuş da değillerdir.
Elmalılı (sadeleştirilmiş) : İşte bunlar öyle kimselerdir ki hidayet karşılığında sapıklığı satın almışlardır da ticaretleri kar etmemiştir. Kar yolunu tutmuş da değillerdir.
Elmalılı (sadeleştirilmiş - 2) : İşte onlar o kimselerdir ki, hidayet karşılığında sapıklığı satın aldılar da, ticaretleri kâr etmedi, doğru yolu da bulamadılar.
Fizilal-il Kuran : Onlar hidayet karşılığında sapıklığı satın alan kimselerdir. Bu yüzden yaptıkları ticaretten kazanç elde edememişler ve de hidayete erememişlerdir.
Gültekin Onan : İşte bunlar hidayet karşılığında sapıklığı (dalaleti) satın almışlardır. Fakat bu ticaretleri bir yarar (kar) sağlamamış / getirmemiş, hidayeti de bulamamışlardır.
Hasan Basri Çantay : Onlar o kimselerdir ki doğru yolu bırakıp sapkınlığı (eğri yolu) satın almışlardır. Demek, alış verişleri onlara kazanç sağlamamış, onlar doğru yolu da bulmamışlardır.
İbni Kesir : Onlar; hidayet karşılığı sapıklığı satın almış kimselerdir. Ticaretleri kendilerine kar sağlamamıştır. Ve onlar hidayete ermişlerden değildirler.
Muhammed Esed : (Çünkü) onlar, hidayete karşılık sapıklığı satın almışlar, ama ne (bu) ticaretleri onlara fayda sağlamış, ne de (başka bir şekilde) hidayet bulmuşlardır.
Ömer Nasuhi Bilmen : Onlar (o münafıklar) o kimselerdir ki, hidâyet mukabilinde dalâleti satın almışlardır. Onların bu ticaretleri bir kazanç temin etmemiştir. Ve onlar hidâyete ermiş kimseler değildir.
Şaban Piriş : Onlar, hidayet yerine sapıklığı satın aldılar da alışverişleri kar getirmedi ve doğru yolu bulanlar olmadılar.
Suat Yıldırım : İşte onlar hidâyeti verip, dalâlet satın aldılar. Ama bu, kârlı bir ticaret olmadı. Çünkü kâr yolunu tutmadılar.
Süleyman Ateş : İşte onlar o kimselerdir ki, hidâyet karşılığında sapıklığı satın aldılar da ticaretleri kar etmedi, doğru yolu da bulamadılar.
Tefhim-ul Kuran : İşte bunlar, hidayete karşılık sapıklığı satın almışlardır; fakat bu alışverişleri bir yarar sağlamamış; hidayeti de bulmamışlardır.
Ümit Şimşek : İşte onlar, hidayeti sapıklıkla değiştirmiş kimselerdir. Fakat ne bu ticaretlerinden bir kazanç sağlamışlar, ne de amaçlarına ulaşabilmişlerdir.
Yaşar Nuri Öztürk : İşte bunlar, doğruluk ve aydınlığı verip karanlık ve sapıklığı satın aldılar da ticaretleri hiç bir kazanç sağlamadı. Bir yol yordama girebilmiş de değillerdir.
Hacet namazının kılınışı:
Hacet namazını perşembeyi cumaya bağlayan gecelerde veya kandil gecelerinde kılınması asildir. Ama bütün gecelerde kılınabilir. Önce boy abdesti alınır. Sonra hacet namazına niyet edilir.
Namazda aşağıdaki âyetler okunur:
1. Rekâtta: Subhaneke + Fatiha + 3 Âyetel Kürsî
2. Rekâtta: Fatiha + Ihlâs + Felâk + Nas.
2. Rekâtın sonunda : Ettehiyyâtü
3. Rekâtta: Fatiha + Ihlâs + Felâk + Nas.
4. Rekâtta: Fatiha + Ihlâs + Felâk + Nas.
Namaz tamamlandıktan sonra Allah'tan hacet neyse o istenir. Allah'tan mürşid istemek için bu namaz kılındıysa mürsid istenir.
Bu namazdan sonra hiç konuşmadan yatmak gerekir. Yatarken kıbleyi sağa alacak şekilde yatak kurulur. Vücudun ön cephesi kıbleye çevrilerek yan üstü yatılır, 3 Âyetel Kürsî okunur ve Allah'tan mürşid istenir. Eğer kişinin haceti mürşid değil de başka bir hedefe ulaşmaksa (zahirî veya Batıni bir hedef olabilir) o hedefe ulaşmak istenir. Sessiz zikir (hafî zikir) bu istekten sonra baslar. Yanüstü yatıldığı için sağ kulak yastığa gelecektir. Bas biraz sağa, sola oynatılarak kulakta kalbin atışlarının, basınç sebebiyle rahatça duyulacağı pozisyona gelinir. Ve kalbin her çift atışında "Allah, Allah" diyerek kişi Allah'ı zikr-i hafî ile (yani sessiz olarak) içinden zikredecektir.
Eğer ilk namazdan sonra yatıldığında birşey görülmez ise tekrar tekrar, her perşembeyi cumaya bağlayan gece namaza devam edilmelidir. Her gece de kılınabilir.
ALLAH'A EMANET OLUN