Bismillâhirrahmânirrahîm
AYETİ ANLAMAK YETMİYOR, HAYATIMIZA TATBİK ETMEK GEREKİYOR. TATBİK EDİLEN AYET DE, EMRE İMAN ETMEK ANLAMINA GELİR.
DİYANET İŞLERİNİN AÇIKLAMASI;
BAKARA-157:Ulâike aleyhim salâvâtun min rabbihim ve rahmetun ve ulâike humul muhtedûn(muhtedûne). İşte Rableri katından rahmet ve merhamet onlaradır. Doğru yola ulaştırılmış olanlar da işte bunlardır.
Bakara 157.inci ayeti, kelimeleri karşılığı ne manaya geliyor bakalım.
Diyanet işlerinin açıklamasında gene doğru yol safsatası bizi gerçeklerden nasıl uzaklaştırıyor görelim.
Kelime anlamı karşılığı açıklaması:
BAKARA-157:Ulâike aleyhim salâvâtun min rabbihim ve rahmetun ve ulâike humul muhtedûn(muhtedûne). İşte onlar (dünya hayatında Allah'a mutlaka döneceklerinden emin olanlar) ki Rab'lerinden salâvât ve rahmet onların üzerinedir. İşte onlar, onlar hidayete ermiş olanlardır.
Allah'ın,"İşte onlar" dedikleri kişiler Bakara 155.inci ayetinde Allah'ın imtihan ettiği kişiler Allahın tavsiyesine uymuşlar ve sabretmişler. (BAKARA-155: Ve le nebluvennekum bi şey'in minel havfi vel cûi ve naksın minel emvâli vel enfusi ves semerât (semerâti), ve beşşiris sâbirîn(sâbirîne).Ve sizi biraz korku, biraz açlık, biraz da maldan, candan ve ürünlerden eksiltmekle imtihan ederiz. Sabredenleri müjdele.) Bu itaatleri(sabretmeleri) onların tevekküllerinin olduğunu gösteriyor. Çünkü onların Allah'a olan sevgileri, onların Allah'a güvenlerinin tam olduğunu ve onun için Bakara 156.ıncı ayetinde söylendiği gibi ölmeden Allah'a ait olan (emanet) ruh'u Allah'a ulaştırmayı dileyerek, Allah'ı kendilerini mutlaka kendisine ulaştıracaklarına iman etmiş olmaları. (BAKARA-156: Ellezîne izâ esâbethum musîbetun, kâlû innâ lillâhi ve innâ ileyhi râciûn (râciûne). Onlar ki; kendilerine bir musîbet isabet ettiği zaman: "Biz muhakkak ki Allah içiniz (O'na ulaşmak ve teslim olmak için yaratıldık) ve muhakkak O'na döneceğiz (ulaşacağız)." dediler.) zaten onların kesin Allah'a kavuşacakları (vuslat olacakları)Bakara 46.ıncı ayetinde açıklanmış. Ve bu ayet'e göre de. İşte onlar ölmeden Allah'a (mülâki olmanın) kavuşmanın inancı içinde ve ölünce mutlaka Allah'a ait olan ruhlarını, sahibi olan Allah'a döneceğini tevekkül ederek iman ediyorlar.( BAKARA-46: Ellezîne yezunnûne ennehum mulâkû rabbihim ve ennehum ileyhi râciûn (râciûne) .Onlar (o huşû sahipleri) ki, Rab'lerine (dünya hayatında) muhakkak mülâki olacaklarına ve (sonunda ölümle) O'na döneceklerine yakîn derecesinde inanırlar.)
BAKARA-157. inci ayetinde "İşte onlar ki Rab'lerinden salâvât ve rahmet onların üzerinedir" demesi Allah'ın nurlarının bir insana gelebilmesi için. O kişinin ZÜMER-22.inci ayetine göre göğsünün teslime açılması (İslâm'a şerh olması) gerekmektedir.( ZUMER-22: E fe men şerehallâhu sadrehu lil islâmi fe huve alâ nûrin min rabbih(rabbihi), fe veylun lil kâsiyeti kulûbuhum min zikrillâh(zikrillâhi), ulâike fî dalâlin mubîn(mubînin). Allah kimin göğsünü İslâm için (Allah'a teslim için) yarmışsa artık o, Rabbinden bir nur üzere olur, değil mi? Allah'ın zikrinden kalpleri kasiyet bağlayanların vay haline! İşte onlar, apaçık dalâlet içindedirler.) Peki, Allah kimin göğsünü(teslime açar) İslâm'a şerh eder?
İşte Diyanetin doğru yol diyerek Allah'ın temel emri olan hidayet (Allah'a vuslattan) emrini bilerek veya bilmeyerek örtüyor (kefrediyor) ve kâfir oluyorlar. Bakın Allah kimin göğsünü teslime açar. Tabi ki "Lehu da'vetul hakk(hakkı),Hakkın daveti O'nadır (Kendisinedir, Allah'adır)". (RA'D-14) kendisine davet ediyor, kim icabet ederse. İşte o zaman (EN'ÂM-125: Fe men yuridillâhu en yehdiyehu yeşrah sadrehu lil islâm(islâmi), ve men yurid en yudıllehu yec'al sadrehu dayyikan haracen, ke ennemâ yassa'adu fîs semâi, kezâlike yec'alûllâhur ricse alâllezîne lâ yu'minûn(yu'minûne).Öyleyse Allah kimi Kendisine ulaştırmayı dilerse onun göğsünü yarar ve (Allah'a) teslime (İslâm'a) açar. Kimi dalâlette bırakmayı dilerse, onun göğsünü semada yükseliyormuş gibi daralmış, sıkıntılı yapar. Böylece Allah, mü'min olmayanların üzerine azap verir.)
Demek ki Allah, kendisine yönelip ulaşmayı dileyenlerin hepsinin önce göğsünü teslime açıyor. Sonra, işte onlar zikrettikçe, nefslerinin zulmetten yaratılmış kalplerinin Allah'ın nurları ile nurlansın diye. "yuhricuhum minez zulumâti ilen nûr(nûri), onları (onların nefslerinin kalplerini) zulmetten nura çıkarır"(BAKARA-257). Allah'ın Nurunun, göğsü teslime açılmış olan kişinin kalbine girmesi onları huşu ya ulaştırır "E lem ye'ni lillezîne âmenû en tahşea kulûbuhum li zikrillâhi Allah'ın zikri ile ve Hakk'tan inen şeyle (Allah'ın nurları ile), âmenû olanların (Allah'a ulaşmayı dileyenlerin) kalplerinin huşû duyma zamanı gelmedi mi? "(HADÎD-16) Ve böylece onlar hidayetçilerini, Allah'a hacet namazı ile sorarak, Allah'ın gösterdiği hidayetçiye tabi olurlar ve hidayete Allah tarafından erdirilirler." men yehdillâhu fe huvel muhted (muhtedi), ve men yudlil fe len tecide lehu veliyyen murşidâ (murşiden). Allah, kimi Kendisine ulaştırırsa, işte o hidayete ermiştir(veli mürşid'i vardır). Ve kimi dalâlette bırakırsa (kim Allah'a ulaşmayı dilemezse) artık onun için velî mürşid (irşad eden evliya) bulunmaz."
İşte Diyanetin doğru yol diyerek insanların dalâlette kalmalarını, dolayısı ile dünya ve ahiret saadetini. Şu anki ülkemizde insanların fırkalaşmasına neden oluyor. Ülke huzurunu da kaybolmasının müsebbibi oluyorlar.
BAKARA-157. inci ayetinde " İşte onlar " dediği kişiler için ayetin sonunda hidayete ermiş olanlardır demek ile. Onların ölmeden Allah'ın kendisine davet etmesine icabet etmiş ve hidayet üzere olmuşlar.
Nasıl? Doğru yol üzeri olarak değil! Allah'a ait ruhlarının emanet olduğunu biliyor ve sahibi olan Allah'a ulaştırmayı diliyor. Allah'ta onları kendisine ulaştırıp hidayete erdiriyor. Allâhu yectebî ileyhi men yeşâu ve yehdî ileyhi men yunîb(yunîbu)." "Allah, dilediğini Kendisine seçer ve O'na yöneleni, Kendisine ulaştırır (ruhunu hayatta iken Kendisine ulaştırır)." (ŞURA-13)
Nasıl mı? Hidayeti doğru yol olmadığını bilerek Allah'ın davetine icabet ederek "… kul innel hudâ hudallâhi De ki: "Muhakkak ki hidayet Allah'a ulaşmaktır …" (ALİ İMRAN-73)"…kul inne hudâllâhi huvel hudâ De ki: "Muhakkak ki Allah'a ulaşmak (Allah'ın kendisine ulaştırması) işte o, hidayettir…" (BAKARA-120) sadece Allah'ın daveti değil peygamberimiz S.A.V. Efendimizin davetini de kabul ederek"ved'u ilâ rabbik(rabbike), Sen, Rabbine davet et." (HACC-67) Allah ve resulüne iman eden itaat eden ifadesi verilen kişilerden olmak ile.
BAKARA-157.inci ayetini söyle anlamamız gerekmektedir " İşte onlar Allah'ın kendilerine verdiği Allah'a ait ruh'u, sahibine (Allah'a) ulaştırmayı diledikleri için. Allah onların göğüslerini Allah'a teslim ola bilmeleri için açmış ve onlar, zikrettikçe Allah'ın nurlarında rahmet ve salâvat onların göğüslerine gelmiş. Nefslerinin karanlık kalbi nurlanmaya başlamış. Onlar huşu ya ulaşıp hidayetçilerine tabi olmuşlar. Allah'ın ruhunu Allah da kendisine ulaştırıp hidayete ermişler."
DİĞER 25 MÜELLİFLERİN MEALLERİNE SIRAYLA BAKALIM.
İmam İskender Ali Mihr : İşte onlar (dünya hayatında Allah'a mutlaka döneceklerinden emin olanlar) ki Rab'lerinden salâvât ve rahmet onların üzerinedir. İşte onlar, onlar hidayete ermiş olanlardır.
Diyanet İşleri : İşte Rableri katından rahmet ve merhamet onlaradır. Doğru yola ulaştırılmış olanlar da işte bunlardır.
Abdulbaki Gölpınarlı : Öyle kimselerdir onlar ki Rablerinden yarlıganma ve rahmet onlara. Onlardır doğru yolu bulanlar.
Adem Uğur : İşte Rablerinden bağışlamalar ve rahmet hep onlaradır. Ve doğru yolu bulanlar da onlardır.
Ali Bulaç : Rablerinden bağışlanma (salat) ve rahmet bunların üzerinedir ve hidayete erenler de bunlardır.
Ali Fikri Yavuz : O teslimiyet gösterip Rablerine sığınanlar üzerine, Rablerinden mağfiret, rahmet (ve cennet) vardır; ve işte onlar, hidayete ermiş olanlardır.
Bekir Sadak : Rablerinin magfiret ve rahmeti onlaradir. O'nun yolunda olanlar da onlardir.
Celal Yıldırım : İşte onlar (o sabredip Allah'a bağlılık ve teslimiyet gösterenler var ya) onlara, Rab'larından bol mağfiretler ve rahmet vardır. Doğru yola erişenler de onlardır.
Diyanet İşleri (eski) : Rablerinin mağfiret ve rahmeti onlaradır. O'nun yolunda olanlar da onlardır.
Diyanet Vakfi : İşte Rablerinden bağışlamalar ve rahmet hep onlaradır. Ve doğru yolu bulanlar da onlardır.
Edip Yüksel : İşte onlara, Rab'lerinden destek ve rahmet vardır. Onlar doğruya ulaşanlardır.
Elmalılı Hamdi Yazır : işte onlar, rablarından salâvat-ü rahmet onlara ve işte hidayete erenler onlar
Elmalılı (sadeleştirilmiş) : İşte onlar! Onlara Rablerinden mağfiretler ve rahmet vardır ve işte onlar, doğru yola erenlerdir.
Elmalılı (sadeleştirilmiş - 2) : İşte onlar var ya, Rablerinden, mağfiretler ve rahmet onlaradır. İşte hidayete erenler de onlardır.
Fizilal-il Kuran : İşte Rabblerinden mağfiret (salâvat) ve rahmet onların üzerinedir ve doğru yolu bulanlar da onlardır.
Gültekin Onan : Rablerinden bağışlanma (salat) ve rahmet bunların üzerinedir ve hidayete erenler de bunlardır.
Hasan Basri Çantay : Onlar (o teslîmiyyet ve istircâı gösterenler yok mu?) Rablerinden mağfiretler ve rahmet hep onların üzerindedir ve onlar doğru yola erdirilenlerin ta kendileridir.
İbni Kesir : İşte onlar için Rabbları tarafından mağfiret ve rahmet vardır. Hidayete erenler de onlardır.
Muhammed Esed : İşte Rablerinin nimetleri ve lütfu onlar içindir ve doğru yol üzerinde olanlar işte onlardır!
Ömer Nasuhi Bilmen : işte onlar için Rableri tarafından mağfiretler ve rahmet vardır. Hidâyete erenler de onlardır.
Şaban Piriş : Onlara, Rab'lerinden bir mağfiret ve rahmet vardır. Hidayete ermiş olanlar, işte onlardır.
Suat Yıldırım : İşte Rab'leri tarafından bol mağfiret ve rahmete mazhar olanlar onlardır. Doğru yolu bulanlar da ancak onlardır.
Süleyman Ateş : İşte Rablerinden bağışlamalar ve rahmet hep onlaradır ve doğru yolu bulanlar da onlardır.
Tefhim-ul Kuran : Rablerinden (olan bir salat) bağışlanma ve rahmet bunların üzerinedir ve hidayete erenler de bunlardır.
Ümit Şimşek : İşte onlar için Rablerinden bağışlanmalar ve bir rahmet vardır. Ve onlar, doğru yola ermiş olanların tâ kendileridir.
Yaşar Nuri Öztürk : İşte böyleleri üzerine Rablerinden selamlar, bereketler var, bir rahmet var. İşte bunlardır iyiye ve güzele ermiş olanlar.
Abdullah Aydın : O teslimiyeti gösterenlere, Rablerinden mağfiret ve rahmet (Cennet) vardır. Onlar doğru yolu bulanlardır.
Ahmet Davudoğlu : İşte onlara Rabblerinden mağfiret ve rahmet vardır. Ve işte onlar hidayete erenlerin ta kendileridir.
Ali Arslan : İşte onlar! Rabblerinden mağfiretler ve rahmet hep onlaradır. Ve hidayete erenler de onlardır.
Arif Pamuk : İşte Rablerinden bağışlamalar ve rahmet hep onlaradır. Ve doğru yolu bulanlar da onlardır.
Ayntabî Mehmet Efendi : İşte onlara (bu vasıfta bulunan kimselere) Rabblerinden tezkiye, gufrân, lütûf ve ihsan vardır. Hidayete erdirilenler de bunlardır. (Dünya ve ahiret saadetine ihtidâ olunmuşlardır.)
Bahaeddin Sağlam : Bunlar için Rabblerinden bağışlanmalar ve rahmet (ikram) vardır. Ve bunlar doğru yolu bulanlardır.
Diyanet Vakfı (1993) : İşte Rabblerinden bağışlamalar ve rahmet hep onlaradır. Ve doğru yolu bulanlar da onlardır.
Hasan Tahsin Feyizli : İşte Rabblerinden mağfiret ve rahmet, (Allah'a teslimiyet gösteren) onların üzerinedir; işte doğru yolu bulanlar da onlardır.
Hüseyin Atay, Yaşar Kutluay : Rabblerinin mağfiret ve rahmeti onlaradır. O'nun yolunda olanlar da onlardır.
Hüseyin Kaleli : "İşte bunlar, Rablerinden gelen mağfiretler ve rahmet üzerlerine olanlardır. Hem de onlar hidâyete erenlerin kendileridir."
İsmail Mutlu, Şaban Döğen : İşte Rablerinin mağfiret ve rahmeti onların uzerinedir. Doğru yola ermiş olanlar da onlardır.
Mustafa İslamoğlu : İşte bunlar, Rablerinin sürekli destek ve bağışına mazhar olanlardır. Doğru yolda olanlar da bunlardır.
Nedim Yılmaz : İşte Rab'lerinden bağışlamalar ve rahmet yalnızca onlarındır. Doğru yolu bulanlar da onlardır.
Ömer Rıza Doğrul : İşte bunlar Allah tarafından yarlıgananlar ve bağışlananlardır. Doğru yol üzerinde olanlar da bunlardır.
Talat Koçyiğit : Rabblerinden gelen mağfiret ve rahmet, işte onların üzerindedir; hidayete ermiş olanlar da, yine onlardır.
Ziya Kazıcı, Necip Taylan : İşte onlara Rabblerinden mağfiret ve rahmet vardır. Ve onlar, hidayete erenlerdir.
Bir Heyet : İşte Rabblerinden bağışlamalar ve merhametler hep onlaradır. Ve yalnızca onlar doğru yolu bulmuşlardır.
Diyanet İşleri : İşte Rableri katından rahmet ve merhamet onlaradır. Doğru yola ulaştırılmış olanlar da işte bunlardır.
Abdulbaki Gölpınarlı : Öyle kimselerdir onlar ki Rablerinden yarlıganma ve rahmet onlara. Onlardır doğru yolu bulanlar.
Adem Uğur : İşte Rablerinden bağışlamalar ve rahmet hep onlaradır. Ve doğru yolu bulanlar da onlardır.
Ali Bulaç : Rablerinden bağışlanma (salat) ve rahmet bunların üzerinedir ve hidayete erenler de bunlardır.
Ali Fikri Yavuz : O teslimiyet gösterip Rablerine sığınanlar üzerine, Rablerinden mağfiret, rahmet (ve cennet) vardır; ve işte onlar, hidayete ermiş olanlardır.
Bekir Sadak : Rablerinin magfiret ve rahmeti onlaradir. O'nun yolunda olanlar da onlardir.
Celal Yıldırım : İşte onlar (o sabredip Allah'a bağlılık ve teslimiyet gösterenler var ya) onlara, Rab'larından bol mağfiretler ve rahmet vardır. Doğru yola erişenler de onlardır.
Diyanet İşleri (eski) : Rablerinin mağfiret ve rahmeti onlaradır. O'nun yolunda olanlar da onlardır.
Diyanet Vakfi : İşte Rablerinden bağışlamalar ve rahmet hep onlaradır. Ve doğru yolu bulanlar da onlardır.
Edip Yüksel : İşte onlara, Rab'lerinden destek ve rahmet vardır. Onlar doğruya ulaşanlardır.
Elmalılı Hamdi Yazır : işte onlar, rablarından salâvat-ü rahmet onlara ve işte hidayete erenler onlar
Elmalılı (sadeleştirilmiş) : İşte onlar! Onlara Rablerinden mağfiretler ve rahmet vardır ve işte onlar, doğru yola erenlerdir.
Elmalılı (sadeleştirilmiş - 2) : İşte onlar var ya, Rablerinden, mağfiretler ve rahmet onlaradır. İşte hidayete erenler de onlardır.
Fizilal-il Kuran : İşte Rabblerinden mağfiret (salâvat) ve rahmet onların üzerinedir ve doğru yolu bulanlar da onlardır.
Gültekin Onan : Rablerinden bağışlanma (salat) ve rahmet bunların üzerinedir ve hidayete erenler de bunlardır.
Hasan Basri Çantay : Onlar (o teslîmiyyet ve istircâı gösterenler yok mu?) Rablerinden mağfiretler ve rahmet hep onların üzerindedir ve onlar doğru yola erdirilenlerin ta kendileridir.
İbni Kesir : İşte onlar için Rabbları tarafından mağfiret ve rahmet vardır. Hidayete erenler de onlardır.
Muhammed Esed : İşte Rablerinin nimetleri ve lütfu onlar içindir ve doğru yol üzerinde olanlar işte onlardır!
Ömer Nasuhi Bilmen : işte onlar için Rableri tarafından mağfiretler ve rahmet vardır. Hidâyete erenler de onlardır.
Şaban Piriş : Onlara, Rab'lerinden bir mağfiret ve rahmet vardır. Hidayete ermiş olanlar, işte onlardır.
Suat Yıldırım : İşte Rab'leri tarafından bol mağfiret ve rahmete mazhar olanlar onlardır. Doğru yolu bulanlar da ancak onlardır.
Süleyman Ateş : İşte Rablerinden bağışlamalar ve rahmet hep onlaradır ve doğru yolu bulanlar da onlardır.
Tefhim-ul Kuran : Rablerinden (olan bir salat) bağışlanma ve rahmet bunların üzerinedir ve hidayete erenler de bunlardır.
Ümit Şimşek : İşte onlar için Rablerinden bağışlanmalar ve bir rahmet vardır. Ve onlar, doğru yola ermiş olanların tâ kendileridir.
Yaşar Nuri Öztürk : İşte böyleleri üzerine Rablerinden selamlar, bereketler var, bir rahmet var. İşte bunlardır iyiye ve güzele ermiş olanlar.
Abdullah Aydın : O teslimiyeti gösterenlere, Rablerinden mağfiret ve rahmet (Cennet) vardır. Onlar doğru yolu bulanlardır.
Ahmet Davudoğlu : İşte onlara Rabblerinden mağfiret ve rahmet vardır. Ve işte onlar hidayete erenlerin ta kendileridir.
Ali Arslan : İşte onlar! Rabblerinden mağfiretler ve rahmet hep onlaradır. Ve hidayete erenler de onlardır.
Arif Pamuk : İşte Rablerinden bağışlamalar ve rahmet hep onlaradır. Ve doğru yolu bulanlar da onlardır.
Ayntabî Mehmet Efendi : İşte onlara (bu vasıfta bulunan kimselere) Rabblerinden tezkiye, gufrân, lütûf ve ihsan vardır. Hidayete erdirilenler de bunlardır. (Dünya ve ahiret saadetine ihtidâ olunmuşlardır.)
Bahaeddin Sağlam : Bunlar için Rabblerinden bağışlanmalar ve rahmet (ikram) vardır. Ve bunlar doğru yolu bulanlardır.
Diyanet Vakfı (1993) : İşte Rabblerinden bağışlamalar ve rahmet hep onlaradır. Ve doğru yolu bulanlar da onlardır.
Hasan Tahsin Feyizli : İşte Rabblerinden mağfiret ve rahmet, (Allah'a teslimiyet gösteren) onların üzerinedir; işte doğru yolu bulanlar da onlardır.
Hüseyin Atay, Yaşar Kutluay : Rabblerinin mağfiret ve rahmeti onlaradır. O'nun yolunda olanlar da onlardır.
Hüseyin Kaleli : "İşte bunlar, Rablerinden gelen mağfiretler ve rahmet üzerlerine olanlardır. Hem de onlar hidâyete erenlerin kendileridir."
İsmail Mutlu, Şaban Döğen : İşte Rablerinin mağfiret ve rahmeti onların uzerinedir. Doğru yola ermiş olanlar da onlardır.
Mustafa İslamoğlu : İşte bunlar, Rablerinin sürekli destek ve bağışına mazhar olanlardır. Doğru yolda olanlar da bunlardır.
Nedim Yılmaz : İşte Rab'lerinden bağışlamalar ve rahmet yalnızca onlarındır. Doğru yolu bulanlar da onlardır.
Ömer Rıza Doğrul : İşte bunlar Allah tarafından yarlıgananlar ve bağışlananlardır. Doğru yol üzerinde olanlar da bunlardır.
Talat Koçyiğit : Rabblerinden gelen mağfiret ve rahmet, işte onların üzerindedir; hidayete ermiş olanlar da, yine onlardır.
Ziya Kazıcı, Necip Taylan : İşte onlara Rabblerinden mağfiret ve rahmet vardır. Ve onlar, hidayete erenlerdir.
Bir Heyet : İşte Rabblerinden bağışlamalar ve merhametler hep onlaradır. Ve yalnızca onlar doğru yolu bulmuşlardır.
Hacet namazının kılınışı:
Hacet namazını perşembeyi cumaya bağlayan gecelerde veya kandil gecelerinde kılınması asildir. Ama bütün gecelerde kılınabilir. Önce boy abdesti alınır. Sonra hacet namazına niyet edilir.
Namazda aşağıdaki âyetler okunur:
1. Rekâtta: Subhaneke + Fatiha + 3 Âyetel Kürsî
2. Rekâtta: Fatiha + Ihlâs + Felâk + Nas.
2. Rekâtın sonunda : Ettehiyyâtü
3. Rekâtta: Fatiha + Ihlâs + Felâk + Nas.
4. Rekâtta: Fatiha + Ihlâs + Felâk + Nas.
Namaz tamamlandıktan sonra Allah'tan hacet neyse o istenir. Allah'tan mürşid istemek için bu namaz kılındıysa mürsid istenir.
Bu namazdan sonra hiç konuşmadan yatmak gerekir. Yatarken kıbleyi sağa alacak şekilde yatak kurulur. Vücudun ön cephesi kıbleye çevrilerek yan üstü yatılır, 3 Âyetel Kürsî okunur ve Allah'tan mürşid istenir. Eğer kişinin haceti mürşid değil de başka bir hedefe ulaşmaksa (zahirî veya Batıni bir hedef olabilir) o hedefe ulaşmak istenir. Sessiz zikir (hafî zikir) bu istekten sonra baslar. Yanüstü yatıldığı için sağ kulak yastığa gelecektir. Bas biraz sağa, sola oynatılarak kulakta kalbin atışlarının, basınç sebebiyle rahatça duyulacağı pozisyona gelinir. Ve kalbin her çift atışında "Allah, Allah" diyerek kişi Allah'ı zikr-i hafî ile (yani sessiz olarak) içinden zikredecektir.
Eğer ilk namazdan sonra yatıldığında birşey görülmez ise tekrar tekrar, her perşembeyi cumaya bağlayan gece namaza devam edilmelidir. Her gece de kılınabilir.
ALLAH'A EMANET OLUN