KÖYDEN KAÇIŞ-1

Prof.Yavuz ÖZTÜRKLER

Kars Manşet Yazarı Prof. Dr. Yavuz Öztürkler'in "Köyden Kaçış-1" başlıklı yazısı:

Termometrenin eksi 25 dereceyi gösterdiği, kirpiklerin buz tuttuğu kırağılı ve sisli bir sabahtı.

Ufak bir arıza ile yolum sanayiye düşmüştü.

Tamirhanenin yarım yamalak buz tutmuş camlarından dışarıya bakarken yağ ve üstüple yanan, dışı nar gibi kızaran sobada ellerimi ısıtmaya çalışıyordum. Kaloriferden daha sıcak ve samimi olan soba, ortaokul dönemlerimizde kömür sobasının başına civciv gibi üşüştüğümüz günlerimi hatırlatıyordu. Arada bir tamirhanede yapılan şakalar ve gülmeler ayyuka çıkıyordu. Hiç duymadığım zeka dolu ve sivri espriler içimi daha da ısıtıyordu. Beklemekten sıkılmıyordum. Babacan usta, arabadaki sorunu anlamak için uğraşıyor, saygılı, sempatik, esprili, yetenekli ve işini severek yaptığını düşündüğüm genç kalfa çay ikram ediyor, bu arada ustanın verdiği parçanın somun ve vidalarını sökmeye çalışıyordu.. Çayımı içerken onu izlemeye koyuldum. Ne iş yaptığımı öğrenince hayvanlarla ilgili sorular soruyor, derken aramızda ufak bir sohbet başlıyordu… Okuyup okumadığını sordum, “lise terk” dedi. Askerliğini yapmış köyde 10-15 inek bakıyorlar, birkaç kardeşli bir ailede, kendi deyimiyle “çok şükür gül gibi geçinip gidiyorlardı.”

Evli mi bekar mı? Sorusuna gelince sustu.

Uzun ama sessizce bir iç geçirdi ve izin alarak bir sigara yaktı. Sigarayı bir nefeste göğsünün tüm derinliklerine kadar çektikten sonra: Sevdiği kızın sözünden cayarak başkasına vardığını söyledi.

“Sebep: İşsiz oluşu ve şehirde olmayışı imiş” diyor ve acıklı-sitemkar bir sesle ekliyordu:

Abi, “ Benim gibi köyde 15-20 baş ineğiniz ve az çok bir zanaatınız da olsa, kızlarımız için çekici olmuyor, şehirde veya İstanbul gibi büyük bir şehirde, aylak ve işsiz dolaşan bir genci daha çok tercih ediyorlar. “

Genç arkadaşımızın son cümlesiyle ben de sustum.

Anlaşılıyordu ki:

Bir genç İstanbul’da yaşıyorsa, yüz üzerinden 51 puanı tek kalemde kazanmış oluyordu.

Bu can sıkıcı bir durum.

İstanbul’da yaşam sürmek isteyen kızımıza sormak lazım:

Bu vatanın kurtuluşunda Anadolu insanımızın ve kadınımızın sağduyulu, fedakar ve çilekeş hikayelerini duymadın mı?

Doğduğun yerde doymak için senin de verebileceğin bir mücadelen yok mu?

Herkesin yedi tepeli şehre doluştuğu, arabaların kestirme yoldan 1 km yolu 1 saatte kat ettiği keşmekeşin başkenti bu şehrin varoşlarına kapak attığında kurtuluşa ereceğine

Sihirli camlardan sana öğretilen ve hayallerinde büyüttüğün o yaşama ulaşabileceğine gerçekten inanıyor musun?

Veya ”Evlilik+ İstanbul= Kurtuluş” denklemine nasıl inandırıldın?...

On parmağında on marifet olan kızlarımız birlikte büyüdükleri, huyunu suyunu bildikleri ve ortak paydaları olan gençlerle evlenmek istemiyorlar. Huyunu suyunu bildikleri ilk göz ağrılarını başka hayatlara kolayca tercih edebiliyorlar

Öyle görülüyor ki, “Komşu kızı ile evlenen kalaylı tastan su içmiş gibidir” lafına artık itibar kalmamış. Bir sonraki yazımda bu durumun nedenlerine değinmeye çalışacağım.

Prof.Dr.Yavuz ÖZTÜRKLER

www.yavuzozturkler.net

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Yazılan yorumlar hiçbir şekilde karsmanset.com’un görüş ve düşüncelerini yansıtmamaktadır. Yorumlar, yazan kişiyi bağlayıcı niteliktedir.