Dün intihar eden bir üniversite öğrencisinin cenaze merasiminde bulunduk…
Annesi ve kardeşleri de oradaydı.
Tam bir aile dramı vardı…
Yürekleri dağladı, törendeki herkesi ağlattı…
Öğrenci okulun en parlak ve iyi öğrencilerinden biriydi…
Öğrenciyi intihara sevk eden ana neden veya nedenler nelerdir? Bilinmez…
Ancak olayın sosyal ve ekonomik boyutları enine boyuna tartışılmalıdır.
Bir bireyin anne karnından gençlik çağına kadar yetiştirilmesinde, bu ülkenin olanaklarından yararlanan herkesin sorumluluğu vardır.
Bu sorumluluğun en fazla payı özellikle ülkeyi şimdiye kadar yönetenlerindir…
Bir ülkedeki en güçlü potansiyel enerji gençliğin enerjisidir.
Doğru yönlendirildiği takdirde bu enerjinin yükseltmeyeceği ülke yoktur.
Gençliğin içinde bulunduğu manzaraya kısaca bir göz atalım…
Dizilerle, magazin haberlerle, yapay kahramanlarla genç beyinle sürekli dolduruluyor.
Kalıcı dersler veren, doğru moral ve motivasyon aşılayan kaç dizi veya film vardır?
Güya sigara ve argo sözler saklanıyor, diğer taraftan entrika, erotizm, şiddet, aldatma ve kısa yoldan güç ve şöhret üzerine oturtulmuş filmlerdeki yozlaşmış insan ilişkileri en mahrem noktalarına kadar toplumun önüne seriliyor…
Klasiklerden türetilen güzelim eski Türk filmleri günün koşullarına göre ayarlanıyor…
Şiddet çizgi filmlere kadar indi…
Günümüzdeki birçok dizi ve filmleri gördükçe İnek Şaban da dahil olmak üzere eski Türk filmlerinin çoğunu daha çok özlüyoruz.
Özel hayatları en ince ayrıntısına kadar gözler önüne seren magazin programları izliyoruz.
Filmlerin ve dizilerin kaçının içinde, tarih, kültür, felsefe ve edebiyat vardır?
Televizyon ve diğer iletişim araçları hep tüketimi körükleyen yayınlar ve haberler veriyor…
Anadolu’nun tüm illerinde üniversiteler açılıyor, çoğu tabela üniversitesi olmaktan öteye gidemiyor…
Açılan üniversitelere giden öğrencilerin çoğu gelecekte işsiz kalacağı endişesiyle mutsuz bir öğrencilik hayatı yaşıyor…
Sihirli camlardan sızan yaldızlı hayatları konu alan veya tamamen kendi fikrini dayatan tek yanlı programlar gençliğin tüketme arzusunu kamçılayarak gerçekçi ve bilimsel düşünebilme yetisini kırıyor.
Sonunda olanaksızlıklarla ve ümitsizliklerle dolu dünyasında tek başına kalan gençlik sığınacak limanı kalmayınca daha da bocalıyor ve bunalıyor…
Birçok açıdan zayıflayan gençlik kendine tüketim pazarları arayan yaldızlı ve çılgın dünyanın acımasız fanusunda boğuluyor…
Ailesel dramı olanlar bu kuşatmaya çok fazla dayanamıyorlar, hemen pes edip yanlış yollara başvurabiliyorlar…
Kuşatılan gençliğin içinde kimileri kendisi başlı başına bir trajedi olup ailelerini de tüketebiliyorlar…
Sonuç olarak, gençliğe her taraftan “ŞAH” çekiliyor…
Onlar “MAT” olmadan sebepleri ve sonuçları ortaya çıkaracak araştırmalara hız verilip, akla ve bilime dayalı yeni sosyo ekonomik politikalar üretilmelidir…
Aksi takdirde gençlik bir bumerang gibi geri dönüp toplumun tümüne zarar verebilir…
Prof.Dr.Yavuz ÖZTÜRKLER 19.01.2010