Sevgili Okuyucularım uzun zamandır işlerimin yoğunluğu nedeniyle yazmıyordum, bazen çıldırası geliyor insanın, yazacaklarını bile unutuyor. Hangi dille anlatsak hataları,yanlışları, bizi esir alan bu oyunları, hangi cümlelerle maça dahil olsak bilemiyorum. Ama hazır kalemi elime almışken size eski bir Kars hikayesi anlatayım..
Cenubi garbi kafkas Kars'ta bir zamanlar bir Vali yaşarmış. Hikaye bu ya Valinin astığı astık kestiği kestikmiş,öyleki hatalı ve yanlış işlerine, yanındaki hakkaniyetli,Kethüdalarının bile sesi çıkmazmış! Valinin güneşine gölge eden oldu mu(Adı ön plana çıkan Kurum Müdürü, Yönetici) hemen uyarır ve gerekirse yerinden yurdundan edermiş! Benden önce öten horozun başını keserim der dururmuş..
Gel zaman, git zaman bu Valinin dalkavukları bu Vali'yi o kadar ön plana çıkarmışlar ki halkın gözünde, Tarihte ilk kez bir Vali kendisine lakap takarak adını ''Yiğido'' olarak değiştirip,Tellallar eşliğinde halka duyurmuş!
Neyse gel zaman git zaman bizim Yiğido şehirde yaşayan,Ulu Hükümdara yakın sahte yiğidolarıda yanına alarak, devletin ve halkın imkanlarını son hızla kullanmaya başlamış.Ta ki Şehrin ulu Hükümdarı, Şehr-i emini duyup rahatsız olana kadar!
Ama Yiğido hızını alamaz, sıklıkla ülkenin her bir tarafından dostlarını şehre davet eder,uzak diyarlardan yatılı misafirleri gelir, Atlar hazırlanır,faytonlar hazırlanır,Samanlar çuval,çuval doldurulur, bir gün Çıldır'da balık yenilir, bir gün Sarıkamış'ta Dağ evinde odun ateşinde osmanlı kahvesi içilir,Türküler söylenir, siyasi yiğidolar ve dalkavuklar eşliğinde devletin ve halkın kaynakları ve paraları har vurup harman savrularak,Misafirlerin kaşar ve ballarıda eksik edilmeden,her biri memnun edilirek, yine faytonlarla ta teyyare meydanına kadar atlı birlikler eşliğinde yolcu edilirlermiş!
Ama hikaye bu ya bu Yiğido bu dağ evinde misafirlerine ve tüm konuklarına devamlı kaçak su içirir ve kullandırırmış! Su vermekle mükellef olan ''Beldar'' Yiğidoyu hep uyarırmış ve aziz haşmetlum size kaçak su kullanmak yakışmaz,gelin Allah'tan korkun su parasını hiç değilse ödeyin millet perişan dermiş! bundan rahatsız olan Yiğido, dalkavuklarına, ''Beldar''ın başını istiyorum demiş! Amma, dedik ya ,hikayenin geçtiği şehrin Şehri Emiri,Ulu Hükümdarı bu yiğidonun yaptıklarından artık çok ama çok rahatsızmış ve Beldar'ın durumu kulağına gitmiş!
Ulu Hükümdar, Yiğido'ya yermisin yemezmisin!
Yiğido hemen geri vites yaparak bu olaydan haberinin olmadığını söyleyerek suçu birlikte çalıştığı kişilerin üstüne atmış! Suçsuz,günahsız yaverinin oracık ta başını vurmuş.
Bu olaydan sonra Yiğido dalkavuklarına dönerek vaaz etmiş:
''Hz Ömer halife iken, bir gece makamına ashaptan biri gelir. Selam verip oturur.
Fakat selamı alınmaz. Hz Ömer işiyle meşguldür ve sahabe bekler..
Sahabenin yüzüne bakmayan Hz Ömer işini bitirip mumu söndürür. Bir başka mumu yakar ve o anda sahabenin selamını alır, konuşmaya başlar.
Sahabe sorar;
-Ya Ömer, niçin hemen selamımı almadın ve bir mumu söndürüp diğer mumu yaktıktan sonra konuşmaya başladın?
Hz Ömer cevap verir;
Evvelki mum devletin hazinesinden alınmıştı. O yanarken özel işlerimle meşgul olsaydım Allah indinde mesul olurdum. Seninle devlet işi konuşmayacağımız için, kendi cebimden almış olduğum mumu yaktım, ondan sonra senine konuşmaya başladım.
Sahabenin gözleri yaşarır, ellerini kaldırarak şöyle dua eder;
-Ya Rabbi! Hz Ömer’i bizim başımızdan eksik etme.''
Bu hikayeyi Yiğido'dan dinleyen görevliler ve dalkavuklar, hep birlikte ellerini açarak Şehrin Ulu Hükümdarına seslenip; ''Yiğido'yu Başımızdan eksik etme'' diye dua etmişler!!!
Hz Mevlana diyor ki; '' Hal ile öğüt veren,söz ile öğüt verenden iyidir'' Şehrin Ulu Hükümdarının sesi taa bin kilometre o taraftan duyuluyor, çok ama çok kızmış! Çanlar kimin için çalıyor? Selam ve dua ile..
Yargıç Harmankaya / Gazeteci