Kars Manşet Yazarı Dr. Doğan Kuşman'ın "Çok Seviyorum Diye Bari Yalan Söylemeyin!" başlıklı köşe yazısı:
Peygamberimiz SAV Efendimiz ile dünyada beraber olamadık, bari cennette beraber olmalı dimi. Nerede, size öğretilen cehennemde biraz yanacaksınız sonra doğru posta cennet’e geçeceksiniz, tabi hafif tertip çifte kavrulmuş şekilde Peygamberimizde kollarını açmış bizi bekliyor. Gerçekten bu kuyruklu yalana inandınız mı? Bu yalanı söyleyenler size bir tane ayet ile delil göstere biliyorlar mı? Ayet isteyin..
ÂLİ İMRÂN-23: E lem tera ilellezîne ûtû nasîben minel kitâbi yud’avne ilâ kitâbillâhi li yahkume beynehum summe yetevellâ ferîkun minhum ve hum mu’ridûn(mu’ridûne). Kendilerine Kitab'dan nasip verilenleri görmedin mi? Aralarında hüküm vermek için Allah'ın Kitab'ına davet olunuyorlar, sonra onlardan bir grub geri dönüyor ve onlar yüz çevirenlerdir.
Nasıl Kuran ile hüküm verebiliyorlar mı ? Neeerde, yaptıkları iftiradan başka birşey değildir. Ama aldananlar da yuttuysanız sizinle beraber kendileridir.
ÂLİ İMRÂN-24 :Zâlike bi ennehum kâlû len temessenen nâru illâ eyyâmen ma’dûdât(ma’dûdâtin), ve garrahum fî dînihim mâ kânû yefterûn(yefterûne). Bu, onların "Ateş bize sayılı günlerden başka asla dokunmayacak" demeleri sebebiyledir. Ve onların dînleri hakkında iftira etmiş oldukları şeyler, kendilerini aldattı.
Gerçekten cehenneme giren çıkamaz mı? Yani böyle birşey yok mu? Herkes birşey söylüyor da, önemli olan Allah’ın ne dediği
BAKARA-80:Ve kâlû len temessenen nâru illâ eyyâmen ma’dûdeh(ma’dûdete), kul ettehaztum indallâhi ahden fe len yuhlifallâhu ahdehu(ahdehû) em tekûlûne alâllâhi mâ lâ ta’lemûn(ta’lemûne).Ve (emaniyeye tâbî olanlar): “Ateş bize, sayılı günlerden başka asla dokunmayacak (günahlarımız kadar yanıp cennete gireceğiz).” dediler. De ki: “Allah’ın katından bir ahd mi edindiniz?” O taktirde (Eğer böyle bir ahd almışsanız) Allah, ahdinden asla dönmez. Yoksa Allah’a karşı bilmediğiniz bir şey mi söylüyorsunuz?
BAKARA-81: Belâ men kesebe seyyieten ve ehâtat bihî hatîetuhu fe ulâike ashâbun nâr(nâri), hum fîhâ hâlidûn (hâlidûne).HAYIR (sandığınız gibi değil), KİM, GÜNAH KAZANMIŞ DA HATALARI KENDİSİNİ KUŞATMIŞSA, İŞTE ONLAR ARTIK ATEŞ EHLİDİR VE ORADA DEVAMLI KALACAK OLANLARDIR.
O zaman cennete girebilme şartı nedir dersek. Tek bir şartı var oda takva sahibi olabilmek.
ÂLİ İMRÂN-15:Kul e unebbiukum bi hayrın min zâlikum, lillezînettekav inde rabbihim cennâtun tecrî min tahtıhel enhâru hâlidîne fîhâ ve ezvâcun mutahharatun ve rıdvânun minallâh(minallâhi), vallâhu basîrun bil ıbâd(ıbâdi). De ki: "Size bundan daha hayırlısını haber vereyim mi? Takva sahibi olanlar için, Rabb'lerinin katında, içinde devamlı kalacakları, altından nehirler akan cennetler, temiz eşler ve Allah'ın rızası vardır." Allah kullarını en iyi görendir.
Demek ki takva sahibi olamazsak halimiz harap. Öyle zanla, ihtimallerle cennete girilmiyor. Tabi cehennemde takva satışı varsa onu bilemem. Hani karaborsa maç bileti satıyorlar ya.
Peki; hiç takva sahibi nasıl olunur düşündünüz mü? Bende takva sahibi olmak istiyorum gibi bir talebiniz oldu mu? Neeerde, benim gibi bir aklı evvel yazarsa o zaman hatırlarsınız.
Bakalım nasıl takva sahibi olunuyor.
RUM – 31:Munîbîne ileyhi vettekûhu ve ekîmûs salâte ve lâ tekûnû minel muşrikîn(muşrikîne). O'na (Allah'a) yönelin (Allah'a ulaşmayı dileyin) ve takva sahibi olun. Ve namazı ikame edin (namaz kılın). Ve (böylece) müşriklerden olmayın.
Resulü seviyorsak onun davetine icabet etmek gerekmiyor mu? İşte ozaman takva sahibi olunuyor.Demek ki Allah’a yönelsek ( namazda kıbleye dönmek değil tabi, Allah kibble değil) yani ulaşabilecek olan ruhumuzu ulaştırmayı dilesek olacak.
Yalandan hani Peygamberimiz SAV Efendimizi çok seviyoruz diyorlar ya, ama şüpheleri var ki gittiği yoldan gidilmiyor.
KASAS – 87:Ve lâ yasuddunneke an âyâtillâhi ba’de iz unzılet ileyke ved’u ilâ rabbike ve lâ tekûnenne minel muşrikîn (muşrikîne). Ve Sana indirildikten sonra, Allah'ın âyetlerinden sakın seni alıkoymasınlar. Ve Rabbine davet et (Allah'a ulaşmaya çağır). Ve sakın müşriklerden olma!
Sadece Peygamberimiz SAV Efendimiz değil Allah da kendine davet ediyor.
RAD – 14:Lehu da’vetul hakk(hakkı), vellezîne yed’ûne min dûnihî lâ yestecîbûne lehum bi şey’in illâ kebâsitı keffeyhi ilel mâi li yebluga fâhu ve mâ huve bi bâligıh(bâligıhî), ve mâ duâul kâfirîne illâ fî dalâl(dalâlin).Hakkın daveti O'nadır (Kendisinedir, Allah'adır). O'ndan başkasına davet ettikleri (şeyler), onlara bir şeyle icabet etmezler. Onlar ancak suya, onun
İşte Allah’ın da Resulünün de daveti Allah’a. davete icabet etmek veya etmemek serbest irademize verilmiş
AHKÂF-31: Yâ kavmenâ ecîbû dâiyallâhi ve âminû bihî yagfir lekum min zunûbikum ve yucirkum min azâbin elîm(elîmin) . Ey kavmimiz! Allah’ın davetçisine icabet edin. Ve O’na îmân edin ki, sizin günahlarınızı bağışlasın ve mağfiret etsin (sevaba çevirsin). Ve sizi elîm azaptan korusun.
Yani cennete gitmeniz davete icabet etmenize bağlı. Cehenneme gitmek için de davete icabet etmemenize bağlı ki bu da sizin dalalette olmanızı iman sahibi olamadığınızı gösteriyor demektir.
AHKÂF-32: Ve men lâ yucib dâiyallâhi fe leyse bi mu’cizin fîl ardı ve leyse lehu min dûnihî evliyâu, ulâike fî dalâlin mubîn(mubînin). Ve Allah’ın davetçisine icabet etmeyen kimse, yeryüzünde (Allah’ı) aciz bırakacak değildir. Ve onun Allah’tan başka dostları yoktur. İşte onlar apaçık dalâlet içindedirler.
Allah’da Resulü de insanları Allah davet edecek ve Kabul edilmeyecek, işte bu isyandır inkârdır. Bizde Allah ve Resulü de yoktur diyenler kafirdir deriz de kendimiz ne durumdayız düşünmeyiz.
TEVBE-54:Ve mâ meneahum en tukbele minhum nefekâtuhum illâ ennehum keferû billâhi ve bi resûlihî ve lâ ye’tûnes salâte illâ ve hum kusâlâ ve lâ yunfikûne illâ ve hum kârihûn(kârihûne).Ve onların infâklerinin, onlardan kabul edilmesine mani olan şey, ancak Allah’ı ve O’nun resûllerini inkâr etmeleri ve namaza üşenerek gelmeleri ve onların ancak kerih görerek infâk etmeleridir.
Davet’e icabet etmeyenler Allah’ı da Resulünüde güven duymuyor, şüphemiz olduğunu gösterir ve inkâr etmiş sayılırız. Yapmış olduğunuz namazlar da ameller de batıl olduğunu unutmayın.
MUHAMMET-33:Yâ eyyuhâllezîne âmenû etîûllâhe ve etîûr resûle ve lâ tubtılû a’mâlekum.Ey âmenû olanlar (Allah’a ulaşmayı dileyenler)! Allah’a itaat edin. Ve resûle itaat edin. Ve amellerinizi bâtıl etmeyin.
Hemen olurmu diyeceğiz ama, hem Allah’ı da Resulünüde seviyoruz diyeceksiniz, sonrada Allah’ın emrini yerine getirmeyip Resulün davetine icabet etmeyeceksiniz. Bu inkar değil mi? İşte dini bilgimiz kurandan uzak olunca Allah’a farkında olmadan isyan eden inkârcı bir toplum oluyoruz.
Bizde anamız babamız müslüman, islamın beş şartını da tam olarak yapamıyoruz ama olsun günahımız kadar yanar çıkarız diye bize yutturulan bir din ile hep kandırılıyoruz da, ‘‘arkadaş hiç direk cennete gidecek yok mu? Ben de cehenneme girmek istemiyorum’’ diyen yok. Herkes yanmaya hazır. Yanmanın ne demek olduğunun farkında değilsiniz sanırım.
Bakın Allah bu durumda olanlar için ne diyor.
KEHF-103:Kul hel nunebbiukum bil ahserîne a’mâlâ (a’mâlen). De ki: “Ameller açısından en çok hüsrana uğrayanları size haber vereyim mi?”
KEHF-104:Ellezîne dalle sa’yuhum fîl hayâtid dunyâ ve hum yahsebûne ennehum yuhsinûne sun’â(sun’an).Onlar, dünya hayatında amelleri (çalışmaları) sapmış (kaybettikleri dereceler, kazandıkları derecelerden daha fazla) olanlardır. Ve onlar, güzel ameller işlediklerini zannediyorlar.
Hani namazı kösülerek kılanlar aklıma geliyor.
KEHF-105:Ulâikellezîne keferû bi âyâti rabbihim ve likâihî fe habitat a’mâluhum fe lâ nukîmu lehum yevmel kıyameti veznâ (veznen). İşte onlar, Rab’lerinin âyetlerini ve O’na mülâki olmayı (ölmeden evvel ruhun Allah’a ulaşmasını) inkâr ettiler. Böylece onların amelleri heba oldu (boşa gitti). Artık onlar için kıyâmet günü mizan tutmayız.
KEHF-106: Zâlike cezâuhum cehennemu bimâ keferû vettehazû âyâtî ve rusulî huzuvâ(huzuven).(Âyetlerimi) örtmeleri (inkâr etmeleri) ve âyetlerimi ve resûllerimi alay konusu edinmeleri sebebiyle, onların cezası işte bu cehennemdir.
İşte ceza cehennem. Dönüşü olmayan bir son. Yutturulmuş bir yalanın sonu.
ÂLİ İMRÂN-24 :Zâlike bi ennehum kâlû len temessenen nâru illâ eyyâmen ma’dûdât(ma’dûdâtin), ve garrahum fî dînihim mâ kânû yefterûn(yefterûne). Bu, onların "Ateş bize sayılı günlerden başka asla dokunmayacak" demeleri sebebiyledir. Ve onların dînleri hakkında iftira etmiş oldukları şeyler, kendilerini aldattı.
Allah ne diyeceklerini bilmiyor mu? Kendinizi kandırmayın diyor ve ölüm anında nasıl olsa yanar cenenete geçerim diyenlere ‘‘HANİ SİZİN İÇİN BİR ZEVAL YOKTU’’ diyor.
İBRÂHÎM – 44:Ve enzirin nâse yevme ye’tîhimul azâbu fe yekûlullezîne zalemû rabbenâ ahhırnâ ilâ ecelin karîbin nucib da’veteke ve nettebiır rusul(rusule), e ve lem tekûnû aksemtum min kablu mâ lekum min zevâl(zevâlin).Azabın onlara geleceği gün ile insanları uyar. O zaman zalimler şöyle diyecek: “Rabbimiz, bizi yakın bir süreye kadar tehir et (bize zaman ver). Senin davetine icabet edelim ve resûllere tâbî olalım.” Daha önce “sizin için bir zeval olmadığına” yemin eden siz değil misiniz?
Ben benim üstüme düşeni yaptım. İslamın beş şartı farzdır ve ameldir, kurtuluşa götürmez. Eğer davete icabet etmiyorsanız Allah’ın huzurunda iyi yutturmuşlar dersiniz. Dinimiz İslam, teslim olan demektir. Neyinizi teslim ettinizde kendinizde dinim islam diyeceksiniz. Daveti kabul etmediniz ki teslim olasınız.
Vaktiniz varken davete icabet edin. Açın avuçlarınızı Rabbimize boy abdesti ile ‘‘ ALLAH’IM SENİN DOSTUN OLMAK VE DAVETİNE İCABET EDİYORUM, NE OLUR BENİ VELİ KULLARINDAN KIL VE BANA KAPIMI GÖSTER DİYE YALVARIN’’
ALLAH BU DUANIZ KALBİNİZDEN VE SAMİMİ İSE, BAKIN RABBİMİZ SİZE NE GÜZELLİKLER YAŞATACAK. NEDEN BİR MEVLANA OLAMAYASINIZ Kİ.
Allah yardımcınız olsun.
Hacet namazının kılınışı:
Hacet namazını perşembeyi cumaya bağlayan gecelerde veya kandil gecelerinde kılınması asildir. Ama bütün gecelerde kılınabilir. Önce boy abdesti alınır. Sonra hacet namazına niyet edilir.
Namazda aşağıdaki âyetler okunur:
1. Rekâtta: Subhaneke + Fatiha + 3 Âyetel Kürsî
2. Rekâtta: Fatiha + Ihlâs + Felâk + Nas.
2. Rekâtın sonunda : Ettehiyyâtü
3. Rekâtta: Fatiha + Ihlâs + Felâk + Nas.
4. Rekâtta: Fatiha + Ihlâs + Felâk + Nas.
Namaz tamamlandıktan sonra Allah’tan hacet neyse o istenir. Allah’tan mürşid istemek için bu namaz kılındıysa mürsid istenir.
Bu namazdan sonra hiç konuşmadan yatmak gerekir. Yatarken kıbleyi sağa alacak şekilde yatak kurulur. Vücudun ön cephesi kıbleye çevrilerek yan üstü yatılır, 3 Âyetel Kürsî okunur ve Allah’tan mürşid istenir. Eğer kişinin haceti mürşid değil de başka bir hedefe ulaşmaksa (zahirî veya Batıni bir hedef olabilir) o hedefe ulaşmak istenir. Sessiz zikir (hafî zikir) bu istekten sonra baslar. Yanüstü yatıldığı için sağ kulak yastığa gelecektir. Bas biraz sağa, sola oynatılarak kulakta kalbin atışlarının, basınç sebebiyle rahatça duyulacağı pozisyona gelinir. Ve kalbin her çift atışında “Allah, Allah” diyerek kişi Allah’ı zikr-i hafî ile (yani sessiz olarak) içinden zikredecektir.
Eğer ilk namazdan sonra yatıldığında birşey görülmez ise tekrar tekrar, her perşembeyi cumaya bağlayan gece namaza devam edilmelidir. Her gece de kılınabilir.