Yıldırım, yaptığı konuşmada, siyaset kurumlarıyla sivil toplumun irtibatının kopması halinde toplumla da irtibat ve bağın kopacağını, bu yüzden sivil toplum örgütlerinin ülke ve demokrasinin gelişmesi için olmazsa olmaz kuruluşlar olduğunu ifade etti.
Sivil toplum kuruluşlarının en az siyasi partiler kadar hayatta yerinin olduğunu vurgulayan Yıldırım, AK Parti iktidarında sivil toplum kuruluşlarının önündeki engelleri kaldırdıklarını, dernek kurmanın kolaylaştırıldığını, kapatılmasının da zorlaştırıldığını bildirdi.
Başbakan Yıldırım, 2003 yılında 5 milyon olan sivil toplum örgütlerinin üye sayısının 11 milyona çıktığını, dernek, vakıf ve sivil toplum kuruluşu sayısının da 110 bine ulaştığını belirterek, "Bu da şunu gösteriyor, ülke yönetimini sadece siyasi kadrolara bırakmak değil, aynı zamanda siyaseti bir anlamda desteklemek, denetlemek amacıyla da sivil toplum örgütlerinin toplumda, sosyal hayatımızda, ekonomik hayatımızda yerini almasını sağlamak, gelişen demokrasilerin olmazsa olmazı sivil toplum örgütlerini çoğaltmak, sivil toplum örgütlerini ülke gündemi konusunda daha fazla sorumluluk almayı sağlamak." diye konuştu..
"BAZILARI GİBİ 'HAYIR VERENLERİ DENİZE DÖKMEYİ' VADETMİYORUZ"
Pazar günü vatandaşın sandığa giderek bir karar vereceğini, verilen kararın ülke ve millet için en iyi karar olacağını dile getiren Başbakan Yıldırım, "Biz bazıları gibi 'hayır verenleri denize dökmeyi' vadetmiyoruz, 'hayır' verenleri hain ilan etmiyoruz. Biz sadece şunu söylüyoruz: Türkiye bugünkü şartlar altında bundan sonra 1982 yılı darbe anayasasıyla yoluna devam mı edecek, yoksa ülkemizi muasır medeniyetler seviyesine taşıyacak yeni bir toplumla, milletle devlet arasında yeni bir sözleşme mi yapacak?" değerlendirmesinde bulundu.
Yıldırım, anayasanın bir anlamda milletle milleti yönetenler arasındaki hakları, ödevleri belirleyen yazılı metinler olduğuna dikkati çekerek, şunları kaydetti:
"Biz diyoruz ki millete 'size görev veriyoruz, bu görevinizi yaparken şunlara, şunlara dikkat edeceksiniz, şunları, şunları yapacaksınız, bunları da yapmayacaksınız'. İşte anayasanın özü budur. Getirdiğimiz değişiklik, defalarca söyledik, bir hükümet sistemi değişikliğidir, bu bir rejim değişikliği değildir. Türkiye'nin rejim meselesi 1923'te bitmiştir, cumhuriyet kurulmuştur, Ankara başkenttir, dili Türkçe'dir, bayrağı ayyıldızlı al bayraktır. Türkiye milletiyle, ülkesiyle bölünmez bir bütündür. Bugünlerde artık başka bir şey bulamayanlar, 'Türkiye eyalet sistemine geçecek' diyorlar, şimdi onu yaymaya başlıyorlar. 'Eyalet sistemi' dediğiniz şey bir merkezi hükümet olur, federal hükümet, bir de hükümetçikler olur. Eyalet sistemi budur, yani Türkiye Cumhuriyeti hükümetinin yanında bir de Konya'da bir yerel hükümet... Öyle bir şey var mı? Türkiye'nin cumhuriyetle beraber üniter devlet yapısı, anayasanın ilk üç maddesinde tanımlanmıştır, yerini almıştır. Bunun üzerine tartışma yapmak bu ülkeye çok büyük haksızlıktır."
Yıldırım, konuşmasında, PKK, FETÖ, bütün şer odakları ile verdikleri mücadelenin bayrak, millet, üniter devlet mücadelesi olduğunu bildirdi.
"Bu gerçek ortadayken abuk sabuk bir takım yalanlarla, dolanlarla milletin kafasını karıştırmak doğru mu?" diyen Yıldırım, anayasanın değiştirililen ilk maddesinin, "yargı bağımsızdır" ibaresini bütün partilerin istediği "yargı bağımsız ve tarafsızdır" haline getirdikleri 9. maddesi olduğuna dikkati çekti.
"İSPAT EDİN BEN BÜTÜN GÖREVLERİMİ BIRAKACAĞIM"
Anayasanın ilk 8 maddesinde değişiklik olmadığının altını çizen Yıldırım, şöyle devam etti:
"Nereden çıktı bu? Eğer bu anayasanın herhangi bir yerinde eyalet varsa, eyalet sistemine yol açacak bir madde varsa, ben bugün hem parti genel başkanlığını hem de Başbakanlık görevini anında bırakacağım. Biz hayatımızı bu iş için verdik. Mücadelemiz bunun için. Böyle bir iftirada bulunmak şehitlerimizin ruhunu incitmektir. Gazilerimize en büyük hakarettir. Buradan soruyorum; bu iftirayı atanlar aynı şeyi yapabilecekler mi? Burada açıkça söylüyorum. Getirin şu anayasanın neresinde eyalet varsa gösterin, ispat edin ben bütün görevlerimi bırakacağım. Siz aynı şeyi yapabilecek misiniz? Soruyorum.
Üniter devlet yapısı, tek devlet, tek millet, tek bayrak, tek vatan bunlar bizim vazgeçilmez dört prensibimizdir. Cumhurbaşkanımız, biz, başından beri hep bunu söylüyoruz. Milliyetçi, ülkücü kardeşlerimizin üniter devlet konusunda hassasiyeti neyse en az bizimki de o kadardır. Aşağı değildir."
Anayasa değişikliğini MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli ve MHP ile beraber yaptıklarını anımsatan Yıldırım, "Bu konu bizim en öncelikli maddemizdi, husustu. Bu konulardaki o titiz çalışmaları şimdi lekelemek, kafa karıştırmak, muazzam bir reformu tartışılır hale getirmek bu ülkeye yapılabilecek en büyük kötülüktür. Yapılan bu anayasa değişikliğini; içinde yer almayan hususlarla 'eyalet gelecek', 'eyalete kapı açılacak' gibi laflarla itibarsızlaştırmaya çalışanlar, toplumdan gerekli desteği bulamayanların başvurduğu bir iftira dışında bir şey değildir. Bunun özellikle bilinmesini istiyorum. Milletimiz bunu bilmelidir." ifadesini kullandı.
"FETÖ, PKK VE AVRUPA'DAKİ BAZI ÜLKELER DE AYNI ŞEYİ SÖYLÜYOR"
Başbakan Yıldırım, bu konuda esas olanın anayasanın içinde yazılanlar ile Başbakan olarak kendisinin ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın söyledikleri olduğunu, bunun dışında söylenenlerin hiçbir kıymeti harbiyesi olmadığını vurguladı.
"Hayır" tarafında yer alanların bugüne kadar, "Her şey tek adam üzerinde toplanıyor. Tek adam, diktatörlük, otoriterleşme, padişahlık. Meclisin yetkileri tek adama veriliyor. Hükümet yetkisi tek adama veriliyor. Yargı tek adama veriliyor." dediğini anımsatan Yıldırım, FETÖ, PKK ve Avrupa'daki bazı ülkelerinde aynı şeyleri söylediğini bildirdi.
Yıldırım, şu görüşlere yer verdi:
"Anamuhalefet partisi genel başkanı da onların ağzından konuşuyor. Kardeşim sen ana muhalefet partisinin genel başkanısın. Anayasa metnini açacaksın, okuyacaksın. Orada ne yazıyorsa ona göre konuşacaksın. Aklına geldiği gibi, başkalarından duyduğun gibi konuşamazsın. Bir sorumluluk taşıyorsun. Anamuhalefet demek iktidar alternatifi demektir. Peki ben şimdi sizlere, milletime soruyorum; siyasi partilerin seçime girdiği, patronun millet olduğu yerde tek adam, padişahlık olur mu? 5+5, ancak iki dönem görev yapılacak bir yerde diktatörlük, tek adamlık olur mu? Tek adam nasıl oluyor? Tek adamın olduğu ülkelere bakın; demokrasi, seçim, halkın iradesi yok. Belirli güçlerle, diktatörler ayakta kalıyor. Sonunda da yaptıkları zulüm sebebiyle millet isyan ediyor, alaşağı ediyor, hatta hayatını da sona erdiriyor.
Türkiye'nin 94 yıllık bir demokrasi tecrübesi, kültürü var. 1923'te kurulmuş bir Cumhuriyeti var. Cumhuriyeti kuranlar kan, can, şehit verdi. En zor şartlarında Türkiye, Osmanlı'dan sonra istiklal mücadelesini kazandı. Bu ülkeyi kuran, bize emanet eden Gazi Mustafa Kemal başta olmak üzere bütün şehitlerimizi rahmetle, şükranla anıyoruz. Onlara şükran borcumuz var. Bizi herhangi bir ülkenin esareti altına sokmadılar. Topyekun bir mücadele ile bağımsızlığımızı kazandık ve bugün Allah'a şükür dünyanın birçok ülkesi arasında onurlu yerimizi aldık."
“YENİ SİSTEMDE CUMHURBAŞKANI, CUMHURBAŞKANI YARDIMCILARI VE BAKANLAR İÇİN MECLİS SORUŞTURMASI AÇILABİLİYOR”
Yıldırım, Meclisin etkisiz hale geldiği eleştirilerine de değinerek, Meclisin mevcut halde araştırma yapabildiğini, yeni sistemde de araştırma yapacağını, mevcut sistemde genel görüşme yapabildiğini, yeni sistemde de yapabileceğini belirtti.
Binali Yıldırım, şunları kaydetti:
"Mevcut sistemde Meclis, soruşturma yapıyor. Yeni sistemde de yapıyor. Mevcut sistemde Mecliste milletvekilleri sözlü ve yazılı soru sorabiliyor. Yeni sistemde yazılı soru sorabiliyor. Sözle değil ama mevcut sistemde ister yazılı ister sözlü sorular sorulsun. Bakanlar cevap vermezse ne oluyor? Hiçbir müeyyidesi yok. Yeni sistemde soruyu soracak, 15 gün içinde bakan, başkan yardımcısı gereken cevabı verecek. 15 gün. Bir dilekçe bile 30 günde devlette cevaplandırılıyor. Bu mu Meclisi etkisiz hale getirmek?"
Yıldırım, yeni sistemde Meclis soruşturmasının Cumhurbaşkanı, Cumhurbaşkanı yardımcıları ve bakanlar için yapılabildiğini aktardı.
Mevcut Anayasada, bu soruşturmalarda yargılama için dörtte üç oran gerektiğini anımsatan Yıldırım, "Ancak yapılan değişiklikle bu oran üçte ikiye iniyor, azaltılıyor, yüzde 75'ten yüzde 67'ye düşüyor. Bu mu Meclisin zayıflaması? Meclisin yargılama gücünü arttırıyor." diye konuştu.
Cumhurbaşkanının mevcut Anayasaya göre sadece "vatana ihanetten" suçlanabildiğine dikkati çeken Yıldırım, şunları ifade etti:
"Vatana ihanet diye de bir suç aslında yok. Soyut bir şey. Diyelim ki var. Sadece bir suçtan Meclis üye sayısının dörtte üçünün kabulüyle gidebiliyor yargılamaya. Mevcutta ne oluyor? Bütün suçlardan, görev süresince işlediği varsayılan bütün suçlardan yargılanabiliyor, hakkında soruşturma istenebiliyor. Bu mu Meclisin zayıflaması? İnsanlara doğruları söylemek mecburiyetindeyiz. İnsanları bir şey bilmez yerine koymak en büyük saygısızlıktır. Sizin bilmediğinizi vatandaş daha iyi biliyor çünkü iletişim gelişti. Artık hangi bilgi arıyorsanız giriyorsunuz internete, arama motorlarıyla her şeyi öğrenebiliyorsunuz. Eskiden olduğu gibi değil. Bir sürü abuk sabuk laflar et, duyulmuyor, bilinmiyor. Ama şimdi ağzınızdan çıkan dakikasında bütün toplum tarafından duyuluyor. Onun için sorumlu davranmak mecburiyetindesiniz, söylediklerinizin doğru olmasına dikkat etmek zorundasınız. Çünkü siz sıradan biri değilsiniz, bir sorumluluk taşıyorsunuz, ülkeyi yönetme sorumluluğu taşıyorsunuz. Söyleyeceğiniz her şey vatandaşı bağlar, ülkeyi bağlar. Meclis savaş ilanını yapıyor, eskiden de yeni teklifte de. Meclis para basıyor. Eskide de var yenide de var."
"GÜVENOYUNU SANDIKTA MİLLET VERİYOR"
Meclisin eskiden olduğu gibi yine kanunları çırakacağını anlatan Yıldırım, ama yeni sistemde kanun teklif etmenin münhasıran, sadece milletvekillerine verildiğini ve yeni sistemde milletvekillerinin güçlendiğini bildirdi.
Yıldırım, şöyle devam etti:
"Şimdi nasıl oluyor? Kanunları, Hükümet tasarısı olarak verebiliyor veya teklif olarak verebiliyor. Ama iktidar partisinin istemediği hiçbir kanun Meclisten çıkmaz. Asıl şu anda Meclis iktidar partisinin baskısı altındadır. Bu kalkıyor. Çünkü icrayla Meclisi birbirinden ayırıyoruz. Milletvekili bakan olursa milletvekilliği gidiyor. Hem onu yapayım, hem onu yapayım yok. Hem yasamada olayım, hem denetleyeyim, hem de denetleneyim. Hem savcı, hem hakim olmuyor. Milletvekili bölgesinde bakanla eşit hale geliyor. Şimdi bir bölgede milletvekili varsa, bakan varsa oradaki siyasetin nasıl yürüdüğünü görüyorsunuz. Hepsinin gelecek beklentisi var. Dolayasıyla Meclis kendi işinde dönüyor, kendi işinde odaklanıyor, daha da güçleniyor. İcra da Cumhurbaşkanının kurduğu kabinesiyle yoluna devam ediyor."
Mevcut Mecliste güvenoyunun bulunduğunu, yeni sistemde ise güvenoyunun olmadığını hatırlatan Yıldırım, şu değerlendirmelerde bulundu:
"Niye yok? Çünkü güvenoyunu sandıkta millet veriyor. Doğrudan seçiyorsun. İktidar, doğrudan seçiliyor. Öyle 'Hadi seçimleri yapalım, milletvekillerini gönderelim. Ankara'da otursunlar, Hükümet kursunlar'. Siz başkasını seçiyorsunuz, bakıyorsunuz memleketi yöneten bir başkası. 'Bu nereden çıktı? Biz, bunu seçmemiştik' diyorsunuz. Bu sistem, bunu getiriyor. İşi sağlama alıyorsunuz. Sandıkta garantili hükümet sistemi kuruyorsunuz. Kimi seçtiysen o. Beş sene muhatabın o. Onun dışında kimse yok."
"MİLLETİMİZİN EMANETİNİ YERE DÜŞÜRMEYİZ"
"Türkiye maalesef çok partili hayattan başlayıp 60 ihtilalinde çok kötü bir sınav verdi. Yüzde 57-60 oyla seçilen iktidarı hiçbir sebep yokken, siyasi ihtiraslar uğruna darbe ile alaşağı ettiler." diyen Yıldırım, Başbakan ve bakanların asıldığını ve ondan sonra bu vesayet alışkanlığının devam ettiğini belirtti.
Başbakan Yıldırım, şu görüşlere yer verdi:
"71'de bir darbe tehdidi. O da Cumhurbaşkanı seçimi. 'Cumhurbaşkanını siyasi irade seçemez'. Türkiye'de iki tane devlet var. Bir, siyaset, 'vatandaşın belirli hakları var, su, elektrik getir ama ülkenin gidişatına, iç, dış siyasetine karışma. Büyük laflar etme. Vatandaşın işi değil'. Vesayet, 60'la başladı, 60 ihtilalinden sonra 71'de, daha sonra 80'de açık darbe. 71'de kapalı darbe, 60'ta, 80'de açık darbe, 28 Şubat'ta yine kapalı darbe ve 2007 27 Nisanında yine kapalı darbe, 15 Temmuz'da açık darbe girişimi. Bakın bu darbelerin içerisinde sonuç alamayan iki tane girişim var. İkisi de AK Parti döneminde. Birisi 2007 elektronik muhtırasıdır, birisi de 15 Temmuz darbe girişimidir. Buna 17-25 Aralık'ı da ilave edebilirsiniz. O da yargı yoluyla bir darbe girişimidir. Bu üç girişim de akim kalmıştır. Çünkü 'Biz, AK Parti olarak bize verilen emaneti, millet dışında kimseye vermeyiz. Milletimizin emanetini yere düşürmeyiz.' dedik. Düşürmedik de elhamdülillah."
Türkiye'nin çok partili siyasi hayatında 6 dönemden bahsetmenin mümkün olduğunu kaydeden Yıldırım, bu altı dönemin üçünde ülkenin sıçramaya yaptığı dönemler olduğunu, diğer üçünün ise kazanımlarını kaybettiği yıllar olduğuna işaret etti. 1950-60 yılları arasında Türkiye'nin dünya ortalamasının iki katı büyüdüğünü söyleyen Yıldırım, şöyle devam etti:
"60-79 yılları arası ise bütün bu kazanımlarını kaybetti. Niye? İhtilal oldu. 27 Mayıs. Ondan sonra kısa bir süre Adalet Partisi dönemi var. Ama ondan sonra da 80'e kadar hep koalisyon, istikrarsızlık, hep zayıf ve parçalı hükümetler. Ülkenin temel konularına, meselelerine çözüm bulmak yerine, hep ötelemeyi tercih ettiler. Ve sonunda Fahri Korutürk'ten sonra cumhurbaşkanı seçemedik. Meclis seçemedi. Seçtirmediler. 124 tur oylama oldu. Seçilemedi, bunu da bahane bilip yönetime el koydular, Meclisi feshettiler ve Kenan Evren, arkadaşları demokrasiyi kesintiye uğrattı, işbaşına geldi.
Yıldırım, 1960 ve 1982 anayasalarının milletin talepleri doğrultusunda yapılmadığını, olağanüstü şartlarda darbe dönemlerinde hazırlanan düzenlemeler olduğunu dile getirdi.
1982 anayasasının ülkeye ayak bağı olduğunu söyleyen Yıldırım, "15 yıldır biz bir Türkiye'yi üç Türkiye yaptık. Ama neye rağmen? Bütün engellemelere rağmen. Tabiri caiz ise engelli koşu yaptık. Şeytan taşlamaktan vakit buldukça yol, okul, hastane yaptık. Ticaretimizi, ekonomimizi büyüttük. 8 milyon vatandaşımıza iş bulduk. Eğer bunlar olmasaydı ne olacaktı? Türkiye bugün üç kat büyümeyecekti, beş kat büyüyecekti. Milli gelirimiz 11 bin dolar olmayacak, 19 bin dolar olacaktı. Yazık değil mi bu ülkeye." şeklinde konuştu.
Hiç kimsenin ülkenin hızını kesmeye hakkı olmadığını söyleyen Yıldırım, koparılan bütün gürültü patırtının arkasında vesayet sisteminin ortadan kaldırılacak olmasının yattığını bildirdi.
Yıldırım, "Siyasetin artık gizli ortakları olmayacak. Hakimiyet kayıtsız, şartsız milletin olacak. Sandıkta ne diyorsanız Ankara'da da o olacak. Gelen sistem bu. Millet ne diyorsa biz de onu diyoruz." dedi.
“KARGALAR BİLE GÜLER BUNA"
Yalanlara cevap vermekten yorulduklarını kaydeden Yıldırım, ana muhalefet partisi genel başkanının anayasa değişikliğine ilişkin söylediklerini hatırlattı. Yıldırım, şöyle konuştu:
"Muhtarlarla bir araya geliyor diyor ki '16 Nisan'da evet verirseniz muhtarlıklar kapanacak'. Şu hale bakın. Kardeşim; bu anayasa çok açık seçik yazıyor. Muhtarlıkların kurulması kanunla, muhtarların gelmesi seçimle. Böyle bir şey yok. Muhtarların buna inanacağını mı zannediyor? Kimse inanmaz. Kargalar bile güler buna. Kahvecilere, 'kahveler kapanacak evet demeyin' diyor. Korkutarak, milleti ikna edemezsiniz. Millet korksaydı 15 Temmuz gecesi meydanlara inmezdi. Bayrağını alan herkes meydandaydı. Az önce de çıkmış diyor ki 'milletvekili sayısını 600'e çıkarıyorlar. Yazık değil mi. Bu memlekette 187 milyon fazladan para ödenecek'. Biz bu adamı hesap uzmanı biliyorduk. Orada da çaktı. Hesabı da bilmiyor. Bilmediğini biliyorduk da kendisi söyledi. 50 milletvekilinin 5 senede alacağı para 45 milyon. Çıkardı, 187,5 milyona bildiği hesap da bu. Anayasayı da böyle okuduysa vay halimize. Vay haline bu milletin, sen onu soracağına bir milletvekilin bir yıllık 2 trilyon fatura nasıl yaptı, onun hesabını sor önce. Bırak bu işleri."
"MAKSAT İŞ YAPMAK DEĞİL, KAFA KARIŞTIRMAK"
Geçmişte yapılanların çok çabuk unutulduğunu belirten Yıldırım, 1995 yılında Türkiye'nin seçmen sayısının 29 milyon olduğuna, bugün ise 59 milyona ulaştığına işaret etti. Yıldırım, o dönemde Meclis Genel Kuruluna milletvekili sayısının 450'den 600'e çıkarılması yönünde düzenleme getirildiğini ancak tepkiler üzerine hiç kimsenin düzenlemeye sahip çıkmadığını anlattı. Yıldırım, şunları kaydetti:
"Altında bunların imzaları var. CHP'nin, DYP'nin imzası var. Sonra komisyona çektiler 550'ye düşürdüler, tepkiyi alınca. 450'den 550'ye çıkarıyorlar, şimdi Türkiye'nin nüfusu olmuş 80 milyon, seçmen sayısı olmuş 59 milyon, 550'den 600'e çıkmaya laf ediyorlar. 1960 ihtilalinden sonra ne kadar oldu biliyor musunuz? Senato ve Meclis, 640 oldu. Eski cumhurbaşkanlarını koydular, bilmem neyi koydular, 640 oldu vekil sayısı. O zaman ne kadardı nüfusumuz? 40 milyon. 40 milyon iken 640'dı. Şu anda dünyada bütün ülkelerden, en az Türkiye. Neye göre hesap ediliyor? Kaç kişiye bir vekil. Gelişmiş demokrasilerde 50 bin, 60 bin kişiye bir vekil düşüyor. Bizde de 145 bine bir vekil düşüyor. Eğer 600 olursa bu sayısı 123 bine düşecek. Hala Avrupa'daki ülkelerin iki katı. Biz ülkemizin şartlarını biliyoruz. Maksat iş yapmak değil. Maksat kafa karıştırmak. 'Ne kadar memleketi düşünüyormuş.' Sen memleketi o kadar düşünüyorsan, 1992-1998 arasında SSK'yı 2 katrilyon lira zarara soktun, önce onun hesabını ver."
Yıldırım, konuşmasında CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun SKK Genel Müdürü olduğu dönemde milletin SSK hastanelerinde neler çektiğini bildiklerini söyledi.
"Gece yarısından kuyruğa girip muayene fişi almak, eczana eczane ilaç dolaşmak, o günleri gençler bilemez ama biz iyi biliyoruz, biz yaşadık," diyen Yıldırım, bugün şehir hastaneleri ile 5 yıldızlı otellerden daha iyi hizmet veren, sağlıkta dünyaya örnek bir Türkiye olduğunu kaydetti.
Binali Yıldırım, CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu'nun, askerlikten kurtarmak için 18 yaşındaki gençlere seçilme hakkı verildiğini söylediğini kaydederek, "Şu hale bak, bunu kim söylüyor? Ana muhalefet partisi genel başkanı söylüyor." dedi.
CHP'nin hakikaten böyle mi düşündüğünü öğrenmek için parti tüzüklerine baktırdığını dile getiren Yıldırım, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Parti tüzüklerine özel madde koydurmuşlar, genç kotası. 'Parti Meclisine şu kadar seçimle 18 yaşında üye olacak.' Parti Meclisine koyuyor, o da seçimle oluyor. 2011 seçim beyannamelerinde diyor ki 'biz seçilme yaşını 21'e indireceğiz.' Dahası var. 5 Şubat 2015'te bir milletvekilleri, 'seçilme yaşı 18 olsun' diye teklif veriyor, bunu da Kılıçdaroğlu onaylıyor. Bütün bunları yapacaksın, anayasada biz bunun gereğini yapıyoruz, çıkacaksın buna karşı duracaksın. Bu tutarsızlıktır; bu, dün söylediğini, yaptığını bugün inkar etmektir, yakışmaz, tutarlı olacaksın. Siyasette dürüstlük gerekiyor. AK Parti'nin siyaseti bugüne kadar, 'ne aldanan olacağız ne aldatan olacağız...' Topluma karşı hep dürüst olduk, dürüst siyaset yaptık."
Başbakan Yıldırım, 18-25 yaş arasında 9,5 milyon genç seçmen olduğunu, Kılıçdaroğlu'nun 9,5 milyon seçmeni yok saydığını söyledi.
Bu sayının, toplam seçmen sayısının neredeyse yüzde 20'sine yaklaştığını ifade eden Yıldırım, "(Gelsinler oy versinler ama aday olmasınlar.) Anlamak mümkün değil. 'Askerlik.' Peki bu 9,5 milyonun yarısı genç kızlarımızdan, kadınlarımızdan oluşuyor, onları ne yapacağız? Hadi erkeklere bir bahane buldun, 'askerlik için yapıyorlar' diyorsun. Kafasında kadınlarımızı, kızlarımız yok, yok kabul ediyor. Hepsinin erkeklerden oluştuğunu zannediyor. Bu kadar dünyadan bihaber Ana Muhalefet Partisi Genel Başkanı var." ifadelerini kullandı.
Binali Yıldırım, şöyle konuştu:
"Bu anayasa halk oylamasında bir şeye karar vereceğiz. Türkiye'de artık egemenlik, kayıtsız şartsız milletin mi olacak yoksa egemenliğin birileri tarafından gizli ortakları mı olacak? Bu kararı vereceğiz. Biz diyoruz ki egemenliğe milletten başka kimse karar veremez, bu anayasa ile bunu getiriyoruz. FETÖ'cüler, bölücüler, vesayet odakları, darbe heveslilerinin devri bitiyor. Bunun neresi kötü? Ülkenin ne kadar büyük tehlike ile karşı karşıya kaldığını gördük, 15 Temmuz'da gördük. Ankara'nın 149 şehidi var. O beğenmediğiniz gençlerin, meydanlarda bayrak elde bu ülkenin demokrasisi, geleceği için hayatlarını ortaya koyduğunu hep beraber gördük. 249 şehidin 149'u Ankara'da.
Ne yazık ki tablo bu iken, Kılıçdaroğlu böyle bir gece için, bu darbe kalkışması için 'kontrollü darbeydi, bir tiyatroydu' diyor. Kontrollü bir darbe ise kontrol edeni de biliyor herhalde. O gece bu ülkenin cumhurbaşkanına, başbakanına, vatandaşına o alçaklar ateş açarken, Kılıçdaroğlu'na da yol açtılar yol. Öyle konuşma sen. Darbenin karşısında dimdik duran bir millet var. Size kalsaydı, bu memleketin halini hayal bile edemiyorum. Allaha şükür ki milletine güvenen, milletinden güç alan bir lider var, Recep Tayyip Erdoğan var, AK Parti var ve onun ekibi var."
Başbakan Yıldırım, Kemal Kılıçdaroğlu'nun, "Bir sabah kalktınız; Başkent, Ankara'dan başka bir yere taşınmış olabilir" dediğini anımsatarak, "Duydunuz mu, duymadınız mı? Söyledi bunu, söyledi. Okumamış. Anayasa'nın ilk üç maddesinde zaten yazıyor, Başkentin Ankara olduğu ayan beyan belli." dedi.
Ankara'ya 15 yılda 182 milyar lira yatırım yaptıklarını belirten Yıldırım, dünyanın en büyük kentsel dönüşüm projesini Ankara'da gerçekleştirdiklerine değindi. Binali Yıldırım, Hacı Bayram ve etrafındaki tarihi değerleri ortaya çıkaracak önemli projeyi hayata geçirdiklerini bildirdi.
Yıldırım, Ankara'ya Avrupa'nın üçüncü büyük hızlı tren garını yaptıklarını, Sincan, Batıkent ve Kızılay metrolarının açılışını gerçekleştirdiklerini ifade etti. Geçen gün de Keçiören Metrosu'nun açılışını yaptıklarını anımsatan Yıldırım, böylece Ankara'da toplu ulaşıma yönelik önemli adımlar attıklarını belirtti.
Binali Yıldırım, hızlı treni Ankara çıkışlı olarak Eskişehir, Konya ve İstanbul'a kadar götürdüklerini, şu anda Ankara-Kırıkkale-Yozgat-Sivas-Kayseri bağlantılarının da devam ettiğini belirterek, Ankara'yı komşu illerle bölünmüş yollarla bağladıklarını söyledi.
"BEN KOLTUK MERAKLISI DEĞİLİM, MEMLEKET SEVDALISIYIM"
Başbakan Yıldırım, Altındağ Kültür Sarayı'nda düzenlenen "Ankara Sivil Toplum Kuruluşları Evet Diyor" programında yaptığı konuşmada, Ankara'ya yaptıkları çalışmalar ve projeler hakkında bilgi verdi.
Ankara'ya çok güzel bir kongre merkezi, yeni otogar, hal binası yapacaklarını, şehir hastanelerinin gelecek yıl hizmete gireceğini bildiren Yıldırım, şehir içindeki trafik sıkışıklığına neden olan hastane binalarının yeni yapılan şehir hastanelerine taşınacağını ifade etti.
Yıldırım, banliyö hattının Sincan'dan başlayarak, Ayaş'a kadar tamamen yenilendiğini, gelecek yıl sonu tamamlanacağını, banliyö hattının Yenikent'e kadar uzanacağını belirtti.
Sincan'da çok büyük bir tren garı istasyonu yaptıklarını anlatan Yıldırım, kapalı spor salonları, yüzme havuzları, futbol sahası ve yeni stadyum yapılacağını kaydetti.
Başbakan Binali Yıldırım, Ankara'nın ihtiyacı olan birçok şeyi yaptıklarını ve yapmaya da devam edeceklerini vurguladı.
Başbakan Yıldırım, Türkiye'nin bunları yapacak imkanı, gücü olduğuna işaret ederek, şöyle devam etti:
"Hiçbir sorun yok. Önemli olan birlik, beraberlik, kardeşliğimizin daim olması, halel gelmemesi. Bunun yolu da güçlü iktidardan geçiyor. Güçlü iktidarın yolu da cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminden geçiyor. İki başlılığın ortadan kalkması lazım. Bunu söyleyen Başbakan. CHP'liler, 'Biz Binali Beyi çok seviyoruz. Onun için hayır diyoruz' diye kampanya yapıyorlar. Birdenbire bana kara sevdalı oldular. Ne diyeceğiz buna? Sen beni sevmeyi bırak da memleket için çalış. Biraz daha çalış da iktidar olmak için çabala. Bırak, ne yapacaksın beni? Ben koltuk meraklısı değilim, memleket sevdalısıyım. Memleketimiz için doğru neyse onu yapmamız lazım."
"Bülent Ecevit'in kafasına anayasa kitabı fırlatıldı. Onun kafasına değmedi ama milletin tepesine balyoz gibi indi." diyen Başbakan Yıldırım, değerlendirmelerine şöyle sürdürdü:
"2001 krizinde Türkiye, bir gecede yüzde 26 servetini kaybetti. O gün batan bankalar, uçup giden dövizler, 638 milyar lira ödedik. 2011'e kadar bunları ödeyerek geldik. Hem yol hem okul hem hastane yaptık hem ihracatımızı 4 kat artırdık, ekonomimizi 3 kat büyüttük, 8 milyon vatandaşımıza iş sağladık. Dünyanın parmağını ısırtan büyük projeleri yaptık. Avrupalılar baklayı ağzından çıkardı, Türkiye nasıl olur da dünyanın en büyük havalimanını yapar? Size mi soracağız?"
"BABA İLE OĞLU BİRBİRİNE DÜŞÜRÜR"
Başbakan Yıldırım, 80 yılda 6 bin kilometre yol, 50 kilometre tünel yapılırken, 15 yılda 19 bin 500 kilometre yol, 350 kilometre tünel inşa ettiklerini aktardı.
Eğer 638 milyar lirayı ödenmemiş olsaydı, 130 bin kilometre bölünmüş yol, 75 Yavuz Sultan Selim Köprüsü, 15 Kanal İstanbul yapabileceklerini vurgulayan Yıldırım, bugünkü milli gelirlerinin 11 bin dolar değil, 15 bin dolar olacağını ifade etti.
Başbakan Yıldırım, bütün bunların milletin servetinden, refahından gittiğine işaret ederek, şunları anlattı:
"Buna hakkımız var mı? İki tane adamın arasındaki hırstan. Sistemin içinde vardı, kişilerden bağımsız. Bu mevcut darbe anayasası çalışmamak üzerine kurulmuştur, birbirlerini kontrol etmek üzerine kurulmuştur. İki tane irade tanımlanmış; bir başbakan bir cumhurbaşkanı. İkisinin de yetkisi var. Birinin sorumluluğu var, birinin yok. Bir tane genel müdür yardımcısını gönderdim, başbakan imzaladı, cumhurbaşkanı geri gönderdi. Yetkiyi vermiş gibi yapıyoruz ama arkasındaki bir sürü düzenlemeyle bu yetkilerin kullanılmasını engelliyoruz. Bu sistem baba ile oğlu birbirine düşürür. İrade tek olmalı, iradeyi de yetkiyi de millet vermeli, hesabı da millet sormalı. Bu gelen sistem onu yapıyor. Yetki, sorumluluk veriyor hem de hesap soruyor. Hesabı da seçimden seçime sormuyor, Meclise görev veriyor. Milletten korkulmaz, millete tabi olunur. Millete tabi ol rahat et, itaat et, rahat et. Milletin aklını, kendi aklından daha yetersiz görmeye çalışırsan demokrasi olmaz, demokrat da olamazsın. Demokrat olmanın şartı, her türlü yetkinin, egemenliğin, iradenin millete ait olduğunu kabul etmektir. Milletten başka hiç kimseye bir güç izafe etmemektir. Başkalarına güç izafe ederseniz o zaman siz demokrat değilsiniz."
Türkiye'nin, halk oylamasında artık vesayet dönemini sona erdireceğini, milletin geleceğini belirleyecek, milletin ihtiyaçlarını görecek hükümetleri doğrudan sandıkta kendisinin seçeceğini kaydeden Yıldırım, "Yasamayı yapacak Meclisi kendisi seçecek. Denetlemeyi yapacak Meclisi kendisi seçecek. Dolayısıyla aracılar, tefeciler, gizli ortaklar artık sistemden ayıklanmış olacak. İş budur." diye konuştu.