Birinci Dünya Savaşı’nın en önemli cephelerinden olan Çanakkale cephesinde kazanılan zaferin 101. yılında Ardahan Üniversitesi (ARÜ), Türkiye İlim ve Edebiyat Eseri Sahipleri Meslek Birliği (İLESAM) ve Türk Tarih Kurumu (TTK)’nun katkıları ile “Uluslararası Çanakkale Ruhu ve Mehmet Akif Ersoy Sempozyumu” 18-19 Mart 2016 tarihlerinde düzenlenen altı oturumun tamamlanması ile sona erdi. 18 Mart’ta 18 üniversiteden 40’a yakın akademisyenin katıldığı sempozyuma ilgi büyüktü.
Prof. Dr. Enver Töre, Akif’i tanımak için böyle sempozyumlara ihtiyaç duyulduğunu, ancak hem Çanakkale’nin hem de Mehmet Akif Ersoy’un sinemamızdaki gerekli ilgiyi görmediğinden bahsederek bu durumun üzücü olduğunu ifade etti. Prof. Dr. Töre, filmlerin çekilmesinin gerekliliğine dikkat çekerek, önemli olanın filmlerin içeriğinin olduğunun altının çizdi. Çekilen sinema filmlerinde sadece tarif yapılarak, senaristlerin ve yönetmenlerin kendilerinden bir şeyler katmadıklarını dile getiren Prof. Dr. Töre, Çanakkale Aslanları filminin ilk Türk filmi olduğunu belirtti. Yabancılar tarafından çekilen filmlerin Türkleri ölen ve öldüren barbar bir millet olarak yansıttığını söyledi.
Hacettepe Üniversitesi’nden sempozyuma bildiri sunmak için katılan Dr. Hüseyin Yeniçeri, Mehmet Akif’in şiirlerindeki belirgin özelliklerin neler olduğuna değindi. Çanakkale ile Mehmet Akif’i birleştirmenin doğal bir durum olduğunu, o dönemdeki en önemli iki kahramanın Mehmet Akif ve Atatürk olabileceğini ifade etti. Abdülhamit Han ve Muallim Naci, Akif’i etkileyen iki önemli edebi kişi olmakla birlikte, İran’dan Sadi ve Hafız’ın Akif’in etkilendiği diğer edebi kişilerdir diyerek şairin çok farklı kültürlerden beslendiğini belirtti. Dr. Yeniçeri, Akif’e göre medeniyet doğudadır, Akif toplumcu bir şairdir, Akif toplum için sanat anlayışını benimsemiştir, ifadelerini kullandı.
Yrd. Doç. Dr. Haşim Erdoğan, Çanakkale Savaşları’ndaki sıhhiye hizmetlerinin savaş şartlarında ki öneminden bahsetti. Türküde geçen ‘ölmeden toprağa koydular beni’ sözünün gerçek yaşanmış bir olay olduğunu belirten Yrd. Doç. Dr. Haşim; düşman ordularının attığı top mermileri sipere yakın bir yere düştüğünü ve oluşan baskı ile tonlarca ağırlıktaki toprağın, siperlerdeki askerlerin üzerine kalıp canlı canlı toprak altında kalarak can vermelerine sebep olduğunu ifade etti. Yrd. Doç. Dr. Erdoğan, sıhhiye ve malzeme eksikliği sebebi ile birçok askerimiz şehit düştüğünü söyledi. Cephede görülen problemlerden de bahseden Yeniçeri; yaraları sarılan askerlerin hemen bir kenara bırakılıp, durumu ağır olan askerlere müdahale edildiğini, özellikle karın, baş ve göğüs yaralanmaları vakası ile karşı karşıya kalındığını, fazla müdahale şansı olmayan askerlerin ise ölüme terk edilmek zorunda bırakılarak tedavisi yapılabilen askerlere bakılmak durumunda olduğunu dile getirdi.
Çanakkale Ruhu’na duyulan ihtiyacın gereklerinden bahseden Dr. Hüseyin Ağca, Mustafa Kemal’in üç büyük düşman ile savaşmanın yanı sıra iç düşmanlar ile de mücadele içinde olduğunu ifade etti. Dr. Ağca, Mustafa Kemal savaş esnasında oluşan toz ve kirden dolayı bir gözünün görme yetisini büyük oranda kaybettiğini, aynı zamanda savaş esnasında kalp spazmı geçirdiğini dile getirdi. Çanakkale Savaşı’nın kazanılmasındaki en önemli etkenin sahip olunan ruh olduğunu ifade eden Dr. Ağca; ‘Türkler korku bilmeyen centilmen askerlerdir. Savaşın gerçek sebepleri var ama bunların birçoğu dolandırıcılıktır. Çanakkale Türkler açısından çok önemlidir. Bu bilinç kurtuluş savaşında motive ve inanç kaynağı olmuştur’ ifadelerini kullanan Dr. Hüseyin Ağca Çanakkale ruhunun yüceliğine vurgu yaptı.
Çanakkale şiirleri üzerinden Mehmet Akif ve Nazım Hikmet karşılaştırılması yapan Arş. Gör. Gözde Özgürel, şiirlerde imgesellik yoğunluğun varlığını ifade ederek; Mehmet Akif’in şiirlerinde sahneleme tekniği görüldüğünden halkın psikolojisini yansıttığını dile getirdi.
“Uluslararası Çanakkale Ruhu ve Mehmet Akif Ersoy Sempozyumu” kapanış tebliğini sunan Prof. Dr. Yakup Çelik, “İki gündür Çanakkale bildirimi ve sempozyumları düzenlendi. Çok yararlı ve faydalı görüşler kazandığımıza inanmaktayım. Akif, felaketler döneminde yaşamış bir kalemdir. Türk toplumuna çareler aradı. Halkın sesi olmakla birlikte halkın milli bilincini uyandıran bir şairidir. Olunması gereken toplum ve ideal insan tipini aradı. Batı Doğu karşılaştırmasını bizlere hatırlattı. Son dönemlerinde karamsar ve ümitsizliğe büründü. Asla hurafelere inanmadı ve aydınlığa yürüdü. Eğer ki millet olarak bir karakter arıyorsak Akif’e bakmak yeterlidir.” dedi.
Sempozyumdaki oturumların ardından katılımcılara Çıldır gezisi düzenlendi. Şeytan Kalesi, Âşık Şenlik Kasabası, Âşık Şenlik’in anıt mezarını ziyaret eden katılımcılar gezinin devamında Çıldır Gölü’nü gezdi. ARÜ Çıldır Meslek Yüksekokulu Sosyal Tesisleri’nde dinlenen katılımcılara bir sürpriz yapılarak, Ardahan Üniversitesi Film Atölyesi (ARÜFA) tarafından hazırlanan 17-19 Mart tarihleri arasında çekilen fotoğraflar ve videolardan oluşan kısa film gösterildi.