Çimen BAYRAM / karsmanset.com
Saygı Duruşu ve İstiklal Marşı’nın okunmasıyla başlayan konferansta konuşan AK Parti Kars Milletvekili Adayı Mehmet Uçum, "Türkiye’nin yeni anayasa anlayışını anlamak için sizi biraz küresel dünyada gezinti yaptırmak istiyorum." dedi.
"20. yüzyılın siyasal toplum yapılarına baktığımızda iki temel siyasi toplum ismiyle karşı karşıyayız." diyen Uçum konuşmasını şöyle sürdürdü: "Bunlardan birincisi disiplin toplumu, denetim toplumudur. Disiplin toplumu izin esaslı bir toplum olup otoriter rejimler üretmiştir. Disiplin toplumundan faşizm ve tek parti rejimleri çıkmıştır. Disiplin toplumunun toplumsal süreçteki yıkımdan ve ikinci dünya savaşı gibi bir felaketten sonra özellikle Avrupa’da disiplin toplumunun değişimine yönelik süreç yaşanmıştır. Hak ve özgürlükler üzerine çıkan bu değişim aslına baktığınızda denetim toplumu diyebileceğimiz bir siyasal sistem ortaya koymuştur. Disiplin toplumunda nasıl ki izin esası varsa denetim toplumunda ise kontrol esası vardır. Disiplin ve denetim toplumunun ortak özelliği toplum dışında bir otoritenin varlığıdır. Bununla birlikte ikinci dünya savaşından sonraki denetim toplumu süreçleri hak ve özgürlüklerin gelişimine önemli ölçüde katkıda bulunmuşlardır. Bu yanıyla baktığımızda denetim toplumlarının ürettiği siyasi sisteme klasik demokrasiler diyebiliriz. Bugün Avrupa’da egemen olan temel siyasi sistem klasik demokrasilere dayanmaktadır. Klasik demokrasilerin temel özelliği de temsil esaslı olmasıdır."
Türkiye Süreci
Türkiye sürecine değinen Uçum, "Türkiye esas itibariyle imparatorluk tarihi açısından baktığımızda klasik sömürgeliği kullanmamıştır. Dolayısıyla Osmanlı imparatorluğunun ne klasik sömürgecilik sürecimde ne de yeni anayasa sürecinde aktör olamaması iktisadi açıdan kendi sonunu yaratmıştır. Osmanlının parçalanmasıyla birlikte Osmanlı bakiyesiyle ortaya çıkan Cumhuriyemiz ise bir devlet üretmeyi başaramamıştır. Türkiye’nin en önemli özelliği iktisadi süreçlerin sosyal süreçlerin bir siyasal toplum oluşturmamıştır. Tam tersine belli bir bürokratik yapı tarafından kurulmuş ve devlet kendi iktisadi süreçlerini üretmeye çalışmıştır. Siyasal süreçlerin değişinde iktisadi süreçlerin son derece etkili olduğunu düşünürsek bu iktisadi gelişimin Türkiye’deki siyasal sisteme etki etmesi de kaçınılmazdır. Bu yanıyla baktığımızda Türkiye iktisadi süreçleriyle beraber devletle çalışan bir sosyolojik pozisyonunu daha görünür hale getirmiştir." diye konuştu.
Bizim Artık Sistem Reformuna Geçmemiz Zorunludur
Uçum, "Yeni anayasa ilahi bir metin değil, sonuçta sihirli bir belge değil." cümlesini kulanarak, "Yeni anayasayı yapınca hemen herşey güllük gülistanlık olacak, bütün sorunlarımız çözülecek değil. Ancak yeni anayasa bizim demokratik hukuk reformunu başlatabilmemiz için olmazsa olmaz başlangıç adımımızdır. Biz ancak demokratik hukuk reformunu yeni anayasayla başlatabiliriz. Dolayısıyla yeni anayasayı yapmak bizim için bir son değil, esas itibariyle bir başlangıçtır." dedi.
Başkanlık Sistemini Her Açıdan Tartışabilirsiniz
Halkın yaklaşık yüzde 70 oy ile Cuöhurbaşkanını seçtiğini belirten Uçum, konuşmasını şöyle sürdürdü: "Teknik bir devletin işleyiş konusu olarak tartışılıyor. Devlet verimli olsun, yetkili olsun, etkili olsun; doğrudur. Ya da siyasi kişilikler üzerine tartışılıyor. Buda anlamlı olabilir. Ama bizim başkanlık sisteminde tartışacağımız açı halkın zaviyesidir. Türkiye’de hükümet biçimi krizi esas itibariyle 2007 yılında ortaya çıkmıştır. Biz zaten 2007 yılına kadar düzgün bir parlamenter sisteme de sahip değildik. 2007de bu düzgün olmayan parlamenter sistem bir hükümet krizini de ortaya çıkarmıştır. Bu kriz de nasıl çözülmüştür? Ortaya çıkan kriz, o dönemin hükümeti tarafından anayasa değişikliği yapılarak Cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesi yöntemiyle çözülmüştür. Bu değişiklik halka götürülmüştür. Halk yaklaşık yüzde 70 oy ile cumhurbaşkanını seçmiştir ve 2014 yılında da halk tarafından seçilmiş kişi Cumhurbaşkanı pozisyonuna gelmiştir. Dolayısıyla şimdi halkın önüne gittiğinizde biz cumhurbaşkanı halk tarafından seçilmesin çok güzel bir parlamenter sistem kuracağız, parlamento cumhurbaşkanını seçsin dediğinizde halk ele geçirdiği bu konumdan vazgeçmeyecektir. Halk tarafından seçilmiş ve aktif cumhurbaşkanı olacağına göre, bunu dikkate alacak bir hükümet biçimi kurmak zorundayız. Adına ister millet başkanlığı deyin, ister halk başkanlığı deyin, ister başkanlık sistemi deyin, ister yarı başkanlık deyin hiç önemli değildir. Türkiye tipi başkanlıktan kastedilen de bu meşrutiyet seviyesidir.’’
Konferans sonrası da KAÜ Rektörü Prof. Dr. Sami Özcan, katılımlarından dolayı AK Parti Kars Milletvekili Adayı Mehmet Uçum’a çiçek ve plaket takdim etti.