Hükümetimiz icab-ı halde kullanılmak üzere bir yetki almıştır ve bu icabın ne olduğunu da kendisi takdir edecektir" diye konuştu.
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, Suriye ile yaşanan gerginlik ve tezkere süreciyle ilgili olarak, tezkerenin "laf olsun diye çıkarılan bir tezkere olmadığını" ifade ederek, "Hükümetimiz icab-ı halde kullanılmak üzere bir yetki almıştır ve bu icabın ne olduğunu da kendisi takdir edecektir" diye konuştu.
Bakanlar Kurulu toplantısı hakkında bilgi veren ve toplantıda Büyükşehir Belediyelerinin kurulmasıyla ilgili kanun tasarısına da son şeklinin verilerek TBMM'ye gönderildiğini hatırlatan Arınç, tasarının bu hafta içerisinde komisyonlarda görüşülerek bir an önce yasalaşmasına çalışılacağını kaydetti. Tasarıda Aydın, Balıkesir, Denizli, Hatay, Malatya, Manisa, Mardin, Kahramanmaraş, Muğla, Tekirdağ, Şanlıurfa ve Van belediyelerinin il mülki sınırları esas olmak üzere Büyükşehir Belediyesi'ne dönüştürüldüğünü ifade eden Arınç, "Mevcut 16 Büyükşehir vardı. Bunlardan İstanbul ve Kocaeli şu an il mülki sınırlarına hizmet götürmekteydi. Kalan 14 büyükşehirin sınırları da il mülki sınırlarına dönüştürülmektedir. Yeni kurulacak büyükşehir ilçe belediyeleri var. Nüfus itibariyle büyükşehirlerde yaşayan vatandaşlarımızın nüfusu 56 milyon 525 bine ulaşmakta. Yani nüfusun 2013 itibariyle yüzde 75'i büyükşehir belediyelerinin hizmet edeceği alanda yaşamaya başlayacak. Mahalli idarelerimizin genel bütçe vergi gelirlerinden aldığı pay arttırılmakta, mahalli idarelerin daha güçlü bir yapıyla hizmet vermelerinin yolu açılmaktadır" diye konuştu. Arınç, ayrıca AFAD verilerine göre Türkiye'de bulunan Suriyelilerin sayısının 98 bin 217'ye ulaştığını hatırlattı.
"TEZKERENİN SINIRI, ŞÜMULU VE GEREKÇESİ BELLİDİR"
Arınç, Suriye'den gelen sığınmacıların sayısının 100 bini aşması halinde tampon bölge seçeneğinin gündeme gelmesinin beklendiğinin hatırlatılması ve mülteci sayısının artması halinde ne yapılacağının sorulması üzerine de Akçakale'de yaşanan ve 5 vatandaşın hayatını kaybetmesiyle sonuçlanan olay sonrası gereken karşılığın verildiğini belirterek, "Bundan böyle bize yönelik yapılacak olan her türlü tecavüz anında karşılık bulacaktır. Bu konuda hükümetimizin kesin kararı olduğunu, TSK'nın da kendisine verilen talimat doğrultusunda anında gerekli işlemi yaptığını biliyoruz. TBMM'den hükümetin talebi üzerine çıkarılan tezkerenin sınırları, şümulu ve gerekçesi bellidir. Resmi Gazete'de de yayınlanmıştır. Yapılan tartışmalarda barışın esas olduğunu, savaşın istisnai olduğunu söylüyoruz. Türkiye Cumhuriyeti egemen bir devlettir. Egemenliğine yönelecek yurttaşların can ve mal güvenliğini tehlikeye sokacak, her türlü davranışa karşı elindeki yetkiyi kullanma konusunda serbesttir" dedi.
"TEZKERE LAF OLSUN DİYE ÇIKMADI"
Suriye konusunda çıkan tezkerenin "laf olsun diye çıkarılan bir tezkere olmadığını" ifade eden Arınç, sözlerini şöyle sürdürdü: "Bu yetki dostlar alışverişte görsün yetkisi de değildir. Barışı hepimiz ister ve arzu ederiz bugüne kadar Suriye'deki olumsuz gelişmelere rağmen Türkiye ne müdahale etmeyi ne de bir başkasının müdahale etmesine imkan vermeyi düşünmüştür. Yaşanan olaylar, Suriye'nin kendi içinde insan katliamına dönüşen acı olaylardır. Bu trajedini son bulması için Türkiye, hem kendi dinamikleriyle hem de uluslar arası camiayı harekete geçirip uluslararası meşruiyete yol açabilecek kararların alınmasına öncülük etmiştir."
"İCAB-I HALDE KULLANILIR"
Tezkerenin alınmasının Suriye'ye savaş açılacağı anlamına gelmediğini kaydeden Arınç, "Biz barışçı bir ülkeyiz. Savaşı düşünmeyiz aklımıza da getirmeyiz ama bağımsızlığımıza da egemenliğimize de pek çok ülkeden daha fazla hassasiyet gösteririz. Hükümetimiz icab-ı halde kullanılmak üzere bir yetki almıştır ve bu icabın ne olduğunu da kendisi takdir edecektir" diye konuştu. Münferit atışlar sebebiyle zarar verme devam ettikçe bunların karşılığın verileceğini belirten Arınç, Suriye'nin tavrının "başka şekil almaya başlaması halinde" Türkiye'nin sınırlarını sonuna kadar zorlayarak gereken karşılığı vereceğini ifade etti.
"100 BİNİ AŞSA DA KAPIDAN ÇEVİRMEYİZ"
Mültecilerin sayısındaki artışa değinen Arınç, 100 bin sayısının bir eşik olarak düşünüldüğünü fakat bu sayını eşik olarak düşünülmesinin bu sayının üzerine çıkılması halinde mülteci kabulüne son verileceği anlamına gelmediğini bildirdi.
"EMNİYET MÜDÜRÜNÜN SÖZLERİNİ TAKDİR EDİYORUM"
Soru üzerine Diyarbakır Emniyet Müdürü Recep Güven'in "Dağda ölen teröriste ağlamıyorsanız insan değilsiniz" sözlerini de değerlendiren Arınç, Bakanlar Kurulu'nda bu konunun gündeme gelmediğini belirtti ve şunları söyledi: "Ben de Sayın Emniyet Müdürü'nün sözlerini okudum. Geçtiğimiz cuma günü Diyarbakır'daydım ve bütün gün Sayın Emniyet Müdürü'yle birlikteydik. Kendisini Siirt Emniyet Müdürlüğü'nden de tanırım. Çok olumlu işler yapmış ve çok başarılı bir görev profili çizmiştir. Konuşmanın içeriğine baktığımız zaman, bunu takdirle karşılıyorum. Şahsi düşüncemi ifade edeyim: Hem kişiliğine hem görev anlayışına hem 91-95 yılları arasında Diyarbakır'da göre yapmış bir insanın yaşadığı acı olayların analizini yaparak bugüne ışık tutmasını doğrusu takdirle karşıladım."
"200 KİLO PATLAYICI HALKTAN GELEN BİLGİLERLE BULUNDU"
Bölgede eskiden köy boşaltma ve faili meçhul gibi acı olayların yaşandığını fakat kendi hükümetleri döneminde bu yapılanlara karşı yargı yolunun işletildiğini anlatan Arınç, "Sayın Emniyet Müdürünün bu düşüncelerini ve önümüzdeki çalışma dönemine ait neler yapabileceğini söyleyen bizim de paylaştığımız ifadelerini çok değerli buluyorum. Bunun ışığında bölge halkıyla da kucaklaşarak birlikte hareket ederek teröre karşı tek vücut, millet olarak da emniyet güçleri olarak da birlikte çalışacağımızı göstermiş olur. O bölgedeki emniyet müdürlerimizin de bu düşünceler içinde olmasını, halkla kucaklaşmak için adımlar atmasını diliyorum" dedi. Kendisinin Cuma günü Diyarbakır'a gittiğini, bir gün öncesinde 200 kg patlayıcı maddenin ele geçirildiğini, bu miktar patlayıcıyla Gaziantep'teki patlamanın birkaç misli büyülüğünde bir eylem yapılabileceğini, emniyetin dikkat ve takiple bu işi çözdüğünü, bunun arkasından uzun namlulu silahlar ve el bombalarını ele geçirildiğini kaydeden Arınç, "Emniyet Müdürü bu olayları halktan gelen bilgilerle ortaya çıkardıklarını söyledi. Bu cinayet şebekesinin eylemlerinin ortaya çıkmasında katkısı olan insanlara gönül dolusu teşekkür ediyorum" ifadelerini kullandı. Arınç, aynı günlerde bölgede 18 ton esrar ele geçirildiğini, örgütün bundan haraç alarak mali kaynak sağladığını ifade etti.
"İÇ HİZMET KANUNUNUN 35. MADDESİYLE İLGİL DÜZENLEME PAKET OLABİLİR"
İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin'in helikopterinin Hakkari gezisine giderken saldırıya uğradığı yönündeki haberleri ciddi bulmadıklarını, bu yüzde üzerinde durmadıklarını ifade eden Arınç, anadilde savunma ve kamu hizmetlerine erişim konusunda Adalet Bakanlığının çalışmalara başladığını ama bunun henüz bir taslak haline gelmediğini belirtti. Arınç, yapılacak düzenlemelerden bir kısmının anayasa değişikliği, bir kısmının yasa değişikliği, bir kısmının ise idari kararlarla, yönetmeliklerle veya genelgelerle yapılacağını ifade ederek, "Kısa vadeli, orta vadeli ve belki biraz daha uzun vadeli çalışmalar yapılacaktır. Bu çalışmalara başlandı ama taslak haline getirilip sunulacak noktada değil" diye konuştu. TSK İç Hizmet Kanunu'nun 35. maddesi konusunda yapılacak düzenlemeler konusunda bunun bir sivil-asker ilişkileri paketiyle mi yapılacağının değerlendirildiğini anlatan Arınç, gelinen noktada bunun 3-5 maddelik bir paket haline getirilmesinin düşünüldüğünü kaydetti.
"ONLAR DA EMPAT KURSUN"
Diyarbakır Emniyet Müdürü'nün yasama faaliyetlerine nasıl yansıyacağının sorulması üzerine de Arınç, herkesin empati yapması gerektiğini belirterek, "İktidarı muhalefetiyle bugün ülkeyi yönetenler, sorumluluğu üzerinde taşıyanlar empati yapmalı. "Ben o bölge halkının oylarıyla parlamentoya geldim o zaman şöyle yapmalıyım' diyenlerin de empati yapmaları gerekir. O zaman sağlıklı sonuçlara ulaşabiliriz" dedi. Arınç, empatinin kurulması için gerekli bilginin 91-95 yılları arasında TBMM Faili Meçhulleri Araştırma Komisyonu raporunun okunabileceğini, bu raporun ve komisyonun başına gelmeyenin kalmadığını kaydetti. Arınç, bir soru üzerine de Belediyelerde sözleşmeli çalışanların kadroya alınmasıyla ilgili bir çalışmanın olmadığını belirtti ve konunun tamamen farklı bir statüsü olduğunu söyledi.