Tacettin DURMUŞ / KARS MANŞET
Kafkas Üniversitesi (KAÜ) Ehlibeyt Uygulama ve Araştırma Merkezi, İlahiyat Fakültesi, Kars İl Müftülüğü ve Ehlibeyt Eğitim, Kültür ve Yardımlaşma Derneği tarafından ‘İslam’da Vahdet’ konulu panel düzenledi.
KAÜ Necdet Leloğlu Konferans Solunda düzenlenen panele İran Uluslararası El Mustafa Üniversitesi Türkiye Temsilcisi Prof. Dr. Cafer Yusufi de katılarak, ‘İslam’ın Özünün Tefsircisi Hz. Ali’ konulu bir bildiri sundu.
Kafkas Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dekan Yardımcısı Yrd. Doç. Dr. Alparslan Kartal’ın yönettiği panelde; Kafkas Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hacali Necefoğlu ‘Türk İslam Sanatında Geometrik Desenler Olarak İslami İsimler ve Kutsal İfadeler, Kafkas Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Hüseyin Doğan ‘Teoriden Pratiğe İslam Dünyasında Birliğin İmkânı Üzerine’ ve Kafkas Üniversitesi, Kültür ve Yardımlaşma Demeği Başkanı Seyyid Elekber Işık ta ‘Ehlibeyt’in İslam’da Ümmet Olma Bilinci Üzerindeki Rolü’ konularında bildiriler sundular.
Fethiye Camii İmamı Adem Aktaş’ın Kuranı Kerim okumasının ardından başlayan panele, Belediye Başkan Yardımcısı Ferit Yenice, Azerbaycan Kars Başkonsolosu Nuru Guluyev, Ehlibeyt Işıklı Camii İmamı Seyyid Ahmet Erdem, Kars Ehlibeyt Derneği Başkanı Mir Kasım Erdem, Hz. Ali Cami İmamı Behram Gelengi, Ehlibeyt Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü Doç. Dr. Ötüken Senger ve Kafkas Üniversitesi öğrencileri katıldı.
Panelde sunum yapan İran Uluslararası El Mustafa Üniversitesi Türkiye Temsilcisi Prof. Dr. Cafer Yusufi, bazı kesimlerinde iddia edildiği gibi Kuran-ı Kerim’in tahrip olmadığını ve İslam’ın yanlış yorumlandığını söyledi. Kuran -ı Kerim’in yeniden yorumlanması ve tefsir edilmesi gerektiğine de dikkat çeken Yusufi, İslam’da adaletin önemine değindi.
ÖTÜKEN SENGER: “GÜNÜMÜZ DÜNYASINDA MÜSLÜMAN TOPLUMLAR AÇISINDAN PEK DE İÇ AÇICI BİR DURUM YOK”
Panelde açılış konuşması yapan Ehlibeyt Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü Doç. Dr. Ötüken Senger, günümüz dünyasında gerek siyasi, ekonomik, toplumsal, coğrafi ve gerekse de sosyolojik açıdan incelediğimizde, özellikle Müslüman toplumlar açısından pek de iç açıcı bir durumun olmadığını söyledi.
Müslümanlar arasında hep bir uçurumun var olduğunu da söyleyen Senger: “Maalesef bu durum tarih boyunca böyle süre gelmiştir. Bazı ferasetli Müslüman siyasetçiler, din adamları, kanaat önderleri ve düşünürler her ne kadar bu duruma engel olmaya ve İslam-i Vahdet ve birliği sağlamaya çalışmışlarsa da bu çabalar çokta etkili olamamıştır.
Oysaki yüce İslam dini sadece bir topluluğun değil, bütün insanlığın saadeti için gelmiştir. Âlemlerin, yaratıcısı yüce Rabbimiz, yarattığı tüm varlıkları çok iyi tanıdığı gibi onların hem bu dünya hem de ahiret saadetini nasıl elde edebileceklerini de en iyi bilendir. Yüce Allah, göndermiş olduğu peygamberler ve kitaplarla da beşeriyete hidayet ve saadet yolunu göstermiştir.
Bu ilahi elçiler, gönderildikleri ümmetler tarafından çoğunlukla dışlanmış, reddedilmiş, zulme uğramış olmalarına rağmen ilahi görevlerini biran olsun aksatmamış ve tek bir insanı dahi hidayete ulaştırmak için mücadele etmişlerdir.
Gönderilen ilahi kitaplar, tarih sayfalarında ya kaybolmuş veya tahrif edilmiş olsalar da asli görevlerini yerine getirmişlerdir. Ancak Yüce İslam dininin yüce kitabı Kuran'ı Kerim, tarihin bu tür saldırılarından mahfuz kalmasına ve indiği ilk hali ile hiçbir değişime uğramadan elimize ulaşmasına rağmen, İslam ümmeti bu yüce kitabın etrafında toplanmayı ve onun hükümlerini uygulamayı başaramamıştır. Muhakkaktır ki bu, Yüce Kitabımız Kuran’ı Kerim’in yetersiz oluşundan değil, İslam ümmetinin bu İlahi anayasayı uygulayamayışındandır.
Günümüz dünyasında semavi dinlerin tamamı kendi içerisinde farklı mezhep ve tarikatlara ayrılmasına rağmen, hiçbir dinde farklı mezhep ve tarikatlar, İslam dininde olduğu kadar sorunlu ve birbirine karşı mesafeli değildirler. Ayrıca ne yazık ki günümüzde savaşların çoğu Müslüman coğrafyasında gerçekleştiği gibi, birbirini cihat adına katledenler de maalesef kendini Müslüman olarak tanımlayan ancak gerçekte emperyalizmin taşeronluğunu yapan kimselerdir. Müslümanlara karşı bir tehdit durumunda bile Müslümanlar birlik olmak yerine ya dağılmakta ya da gayri Müslimlerin yanında yer alarak kendi dindaşlarını katletmektedirler.
PEKİ, BU İHTİLAFLARIN VE SORUNLARIN KAYNAĞI NEDİR?
Bu sorunun yanıtlarını şöyle sıralamak mümkündür: İslam düşmanlarının açık ve gizli saldırıları,
Müslümanların, dinlerini doğru tanımayışları, Müslümanların, dinlerinin emirlerini uygulamamaları,
Müslümanların, yaratılıştaki farklılıkların sebebi olan "Tanışma" kavramını uygulayamamaları,
Müslümanların, asıl üstünlük vesilesinin "Takva" olduğunu dikkate almamaları, Müslümanların dünya ve dünya nimetlerine tamah ederek nefislerine köle olmaları, Mezhepçilik ve daha da ilerisi aynı mezhep içerisindeki farklı oluşumlar. Ve buna hepimizin ekleyebileceği birçok husus. Evet, mezhepler belki İslam'ın farklı yorumları ve desenleri olabilirler ancak bu yorum ve desenler, motiften ziyade dinin özü olarak nitelendirilir ve benim mezhebimden olmayan sapkındır diye değerlendirilirse o zaman düşmanın bir silahı haline gelirler. Sonuç ise içinde bulunduğumuz durumdur.
PEKİ, ÇÖZÜM NEDİR? BUNUN CEVABI DA ASLINDA AÇIKTIR
Tek cümleyle özetleyecek olursak "Müslümanlar İslam dinini yaşamalıdırlar." Biz İslam dinini yaşamıyor muyuz? diye sorabiliriz, görünen o ki yaşamıyoruz. Eğer yaşasaydık İslam dünyası bugün bu halde olmazdı. Bugün burada İslam’da Vahdet için toplanmış bulunmaktayız. Bu gün burada, kendilerini ne yazık ki Müslüman olarak adlandıran; İngiliz Gizli Servisinin kontrolü altındaki bir grup İngiliz Şiisi ile Amerikan Gizli Servisinin kontrolü altındaki bir grup Amerikan Sünnisinin birbirlerinin mukaddes değerlerine yaptıkları hakaret ve küfürlere karşı, İslam maskesi altında birbirlerinin canını, malını, namusunu helal sayacak kadar alçaklaşmaları ve İslam adına yaptıkları Vahşete karşı ve bunlara ek olarak günümüzde, Ali’siz Alevilik, Muhammedsiz ve Sünnetsiz İslamiyet, Dinler Arası İttifak, Ilımlı İslam gibi İpleri Pensilvanya’nın elinde olan ve 15 Temmuz’da hepimizin şahit olduğu, Allah’ü Teala’nın hikmeti ve Milletimizin birlik ve ferasetiyle atlattığımız hain darbe teşebbüsü gibi İslam düşmanlarının İslam-i Vahdete yönelik planladıkları senaryolara karşı, İslam’da Vahdet için toplanmış bulunmaktayız. Bizim bu çabamız, belki bütün dünyayı kurtaramaz ama azda olsa yaradan huzurunda ki sorumluluğumuzu yerine getirmemize vesile olacağı gibi en azından bu güzel yurdumuzda ve özellikle de Serhat şehrimiz Kars'ta birbirimizi daha iyi tanıma ve daha samimi ortam ve beraberliklerin doğmasını sağlayacak ve İslam düşmanlarının hile ve tuzaklarını da bozacaktır.” dedi.