Osmanlı’dan günümüze isyanlar ve darbeler

Kafkas Üniversitesi (KAÜ) Fen Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Araştırma Görevlisi Serdar Bay, “Osmanlı’dan günümüze isyanlar ve darbeler” konulu konferans verdi.

Tacettin DURMUŞ

“Türkiye Aşkına” 15 Temmuz coşkusunun yaşadığı Kars’ta, 15 Temmuz Demokrasi ve Milli Birlik Günü etkinlikleri kapsamında konferans veren Araştırma Görevlisi Serdar Bay, Osmanlı’dan 15 Temmuz 2016 tarihine yaşanan hain darbe girişimine kadar olan isyanlar ve darbeleri anlattı.

İl Kültür ve Turizm il Müdürlüğü Konferans Salonunda sunum yapan Serdar Bay’ın konuşması, salonu dolduran protokol mensupları ve Karslılar tarafından beğeni topladı.

TÜRKİYE’DE YAŞANAN DARBELER, OSMANLI DÖNEMİNDE YAŞANAN OLAYLARA DAYANDIRILABİLİR!

KAÜ) Fen Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Araştırma Görevlisi Serdar Bay, ‘15 Temmuz’ konulu video gösteriminin de yapıldığı konferansta, Türkiye’de görülen askeri darbelerin tarihsel, sosyal, kültürel ve siyasi temellerinin Osmanlı Devleti döneminde yaşanan olaylara dayandırılabileceğini söyledi.

Türkiye, rejimin ‘Cumhuriyet’ olarak belirlenmesinden bu yana, henüz 100 yıllık bir tarihi geçmişe sahip olmasına rağmen, geçmişte siyasi rejime yönelik birçok darbe girişimleriyle karşılaşmış olduğunu da hatırlatan Bay,  “Türkiye Cumhuriyeti kuruluşundan itibaren 27 Mayıs 1960, 12 Mart 1971, 12 Eylül 1980 darbeleri olmak üzere üç darbe ve birçok darbe girişimine şahit olmuştur. Bunlardan Türk siyasi yaşamında önemli sonuçları olan, 28 Şubat 1997, 27 Nisan 2007 e- Muhtırası ve diğerlerinden içerik olarak farklı bir gündemle gerçekleşen 15 Temmuz 2016 darbe kalkışması, şeklinde sıralamak mümkündür. Bu bağlamda ilk demokrasiye darbe hareketi 1960 yılında gerçekleşmiştir. Yani, darbeler ve siyasal istikrarsızlıklar Türk siyasal hayatında sık karşılaşılan olgulardır. Türkiye’de yapılan askeri darbe ve müdahalelerin hem nedenleri hem de sonuçları üzerinde oldukça farklı değerlendirmeler vardır. Kuşkusuz darbeler en büyük yıkıcı etkisini siyasal yaşam ve sosyo-politik düzenler üzerinde göstermektedir. Askeri darbelerin en büyük etkisi siyasi yaşam üzerine olmuştur. Bu arada, toplum psikolojisi üzerinde, bireyler üzerinde, sosyal hayat üzerinde meydana getirdiği yıkıcı etkiler, travmalar ise yeterince ele alınmamıştır.

TÜRKİYE’DE “ASKERİ DARBE’ DENİLDİĞİNDE…!

Türkiye’de askeri darbeler denildiğinde, idamlar, işkenceler, intiharlar, kayıplar, faili meçhuller, sürgünler vb. uygulamalar akıllara gelmektedir. Bir yandan demokrasinin kesintiye uğraması, diğer yandan toplum üzerinde uygulanan baskı ve şiddet, insanlarda yıllarca silinmeyecek derin izler bırakmıştır. 1960 yılında ordunun bir kısım subaylarınca gerçekleştirilen askeri darbenin sonrasında, başbakan ve iki bakanın idam edilmesinin toplumsal travması uzun süre etkisini göstermiştir.

Türkiye 1980 askeri darbesinden çok zarar görmüş, bu olay toplum yaşamında onulmaz yaralar açmıştır. Darbe sonucu onlarca kişi idam edilmiş, binlerce kişi tutuklanmış, milyonlarca insan fişlenmiştir. Gazeteler imha edilmiş, yüzlerce gazeteci yargılanmış, birçok yazar, gazeteci tutuklanmıştır. Ayrıca, ülke kültürel ve sosyal olarak da yıkıma uğratılmıştır. Yasaklamalar sanata sıçramış, en ufak bir eleştiri içeren sanat eserine izin verilmemiştir. Birçok film ve kitap yasaklanmış dahası toplum psikolojik olarak yıkıma uğramıştır. Gençler kendi içine kapanıp asosyal bir kişilik yapısı benimsemiş, ülke sorunlarından da uzaklaşmışlardır. Her darbeyle kaybedilen genç nesil, bu ülkenin insan sermayesini nasıl boşa harcandığına örnektir. Gerek 12 Mart 1971 ve gerekse 12 Eylül 1980 darbeleri, ekonomik durumun daha kötüleşmesine neden olacak gelişmelere yol açmış ve her iki darbe de geniş halk kitleleri üzerinde yoksullaştırıcı bir etki yaratmışlardır. Türkiye’de kaydedilen demokratik ilerleme, darbelerin beslendiği kaynakların önünde bir engel oluşturmaktadır. Sivil hareketlerin artması, demokrasi bilincinin gelişmesi darbelere karşı önemli bir tutum sergilenmesinde önemli bir paya sahiptir.

15 TEMMUZ DARBE GİRİŞİMİ, BÜYÜK TRAVMALARA VE YIKICI TESİRLERE NEDEN OLMUŞTUR!

15 Temmuz 2016 darbe teşebbüsünden önce yaşanan darbeler karşısında demokrasinin önemli ölçüde gelişmediği ve sivil toplum kuruluşlarının etki alanlarının geniş olmadığı bilinmektedir. 15 Temmuz gecesi alçaktan uçuş yapan uçakların sesleri, insanların üzerine çevrilmiş namlular, ölen ve yaralananların yarattığı korku, endişe insanlarda büyük travmalara ve yıkıcı tesirlere neden olmuştur. Casusluk teşkilatı şeklinde çalışan bir küresel terör örgütünün kendi içinden çıktığı millete ve on yıllarca ekmeğini yediği ülkeye tanklarla, savaş uçaklarıyla, savaş helikopterleriyle, makineli tüfekleriyle saldırdığı bu elim olay, yeryüzünün görüp görebileceği en hain sosyal, psikolojik, ekonomik, askeri, politik ve dini bir hadisedir.

Türkiye Cumhuriyeti tarihinde darbe ve darbe teşebbüsleri neredeyse her on yılda bir vuku bulmuştur. Cumhuriyetin kuruluşundan bu yana, askerin, hükümetler üzerinde güçlü bir etkisinin olması, darbeleri meşru kılacak ekonomik veya sosyal ortamların oluşması sonucu, demokrasi sekteye uğramıştır. Türk milleti 15 Temmuz gecesinde kadın erkek, genç, yaşlı demeksizin meydanları doldurarak şerefli Türk ordusunun üniformalarını giymiş FETÖ’cülere kahramanlık dersi vermiştir. Mücadelede otoyollarda yürütülen tankların önüne yatan, tankları durdurup içerisindeki darbecileri esir alan, gerektiğinde göğsünü tanka siper eden, yalnızca Türk bayrağı ve vatan aşkıyla yollara düşen kahramanlar, çoğu kıt imkânlarla satın alınan ve ekmek teknesi olan araçlarını tankların altına sürerek yolları kapatmaya çalışmışlardır. Uçakların uçmasını engellemek için tarlasında hayvanlarının yiyeceği samanını tutuşturan köylüler, 15 Temmuz kalkışmasının başarısız olmasını sağlamışlardır. Darbeye hayır diyerek iman ve vatan aşkıyla kendilerini meydanlara, dakikada binlerce mermi sıkan silahların önünde atarak ihaneti başarısızlığa uğratmışlardır.

15 TEMMUZ 2016 DARBE GİRİŞİMİ, DAHA ÖNCE BENZERİ OLMAYAN ÖZELLİKLERE SAHİPTİR

15 Temmuz 2016 darbe girişimi daha önce benzeri olmayan özelliklere sahiptir. Önceki darbelerde genellikle meclis, hükümet, cumhurbaşkanı/devlet başkanı hedef alınarak bu makamlar kontrol altına alınırdı. 15 Temmuz’da TBMM’nin bombalanması, birçok yerde vatandaşlara kurşun sıkılması, Boğaz Köprüsü’nde yaşananlar dikkate alındığında darbeyle birlikte bir infial ortamının, ardından iç savaşın hedeflendiği görülmektedir. Darbe teşebbüsünde 251 vatandaşımızın şehit edilmesi 2 797 kişi yaralanmış olup öncekilerde pek rastlanmayan bir durumdur.

15 Temmuz 2016’da gerçekleşen darbe kalkışması, bu tarihe kadar gerçekleşen darbe gerekçelerinin tamamen dışında, doğrudan rejimin kendisine ve iktidara yönelen bir görünüm arz etmektedir. Türkiye 15 Temmuz’da küresel bir meydan okuyuşla karşı karşıya kalmıştır. Barış, hoş görü, kardeşlik, dinlerarası diyalog, vb. palavralarıyla ilahi bir nizam kurmak için yola çıkanlar en sonunda milletin silahlarını millete doğrultmuşlardır. FETÖ, ülkenin tüm kaynaklarını ve daha çok kamusal kaynakları da denetimi altına almaya çalışmış liyakata bağlı olmadan bu kaynakları kendi taraftarına dağıtma biçiminde bir sistem kurmuştur. Bugün Türkiye’nin en yakıcı sorunu etnik bölücülüğü amaçlayan PKK ve Fethullahçı Terör örgütü (FETÖ) ve eylemleridir.

FETÖ tarafından 15 Temmuz 2016 tarihinde gerçekleştirilen askeri darbe girişiminin büyüklüğünün, örgütün organizasyonel yapısının niteliği ile yakından ilgili olduğu belirtilmelidir. Oldukça profesyonel ve uzun yılları kapsayacak biçimde gerçekleştirilen yapılanmanın başında Türk Silahlı Kuvvetleri gelmektedir. 15 Temmuz darbe girişimi örgütün emniyet ve yargı başta olmak üzere sızdığı devlet kurumları dışında özellikle TSK içinde tahmin edilenden çok daha güçlü bir örgütlenmeye ve operasyonel güce sahip olduğunu ortaya çıkarmıştır.

Cumhuriyet kurulduğundan bugüne kadar, Cumhuriyetin değerlerinin korunmasını kendine görev addeden askeri kesim, bu noktadan hareketle, yaptığı her darbeyi meşru zemine oturtmaya çalışmıştır. Bugüne kadar gerçekleştirilen askeri darbelerde, askerin Türkiye Cumhuriyeti’nin varlığı ve devamlılığını koruma konusundaki algısı, 15 Temmuz gecesi başlayan darbe girişimiyle farklı bir içeriğe bürünmüştür. 1960, 1971, 1980, 28 Şubat ve e- Muhtıra ile 1923’te belirlenen Türkiye Cumhuriyeti’nin değerlerinin korunması iddiasıyla gerçekleştirilmişti. Oysa 15 Temmuz Darbe girişimi, halk desteğinden yoksun, siyasetin de tıkanmadığı, ideolojik temeli de olmayan bir hareket olarak ortaya çıkmıştır. Halk desteğinin olmaması, halkın böyle bir beklentide olmaması, 35 yaş altı kesimlerde, daha önce 1980 Askeri Darbesini görmüş, üst yaş gruplarına göre daha fazla olumsuz etkilendikleri gözlenmiştir. 15 Temmuz Darbe Girişimi sırasında savaş sahnelerini aratmayacak şekilde halkın üzerine ateş açılması, savaş uçaklarının alçak uçuşlarının yarattığı travmanın dışında, olayın kendisinin yarattığı psikolojik sorunlar da dikkate değer bir sosyal sorundur.

15 TEMMUZ GECESİ YAŞANANLAR

MİT’e gelen ihbar ardından saat 16.03’te MİT Müsteşar Yardımcısı, 16.30’da ise Müsteşar Hakan Fidan Karargâh’a gitti. Karargâhta Fidan, dönemin Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar, Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Salih Zeki Çolak ve Genelkurmay 2. Başkanı Orgeneral Yaşar Güler’in de katıldığı bir toplantı yapıldı. Toplantı ardından Akar, Türk hava sahasında askeri hava araçların havalanmaması, zırhlı araçların hareketlerinin durdurulması gibi bazı kararları tebliğ etti ve çalışma odasına geçti. Akar, Çolak'ı da kontrol için Kara Havacılık Komutanlığı’na gönderdi. Çolak, herhangi bir olağanüstü duruma rastlamadığını bildirecekti. FETÖ’cü Darbeci subaylar Genelkurmay Karargahındaki hareketliliği gördükten sonra endişeye kapılarak, 03.00’da planladıkları darbe girişimini böylelikle saat 20.07’ye çekmiş oldular.

Genel Kurmay Karargahında ise dönemin Genelkurmay Stratejik Daire Başkanı Tümgeneral Mehmet Dişli Genel Kurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar’a “Komutanım, operasyon başlıyor, herkesi alacağız, taburlar, tugaylar yola çıktı, biraz sonra göreceksiniz” diyerek darbeyi tebliğ etti. Burada dik bir duruş sergileyen Genel Kurmay Başkanı bildiriyi kabul etmediğini ve acilen bu duruma son vermeleri gerektiği konusunda uyarılarda bulundu. Ancak Özel Kuvvetler Komutanlığı’ndan gelen 33 darbeci asker tarafından derdest edilen Akar daha sonra darbenin yönetildiği Akıncı Hava üssüne götürüldü.

Darbe girişiminin henüz net olarak anlaşılmadığı saatlerde F-16’ların Ankara semalarında alçak uçuş yapmaya başlaması, herkes üzerinde bir tedirginlik yaratmıştı. Bunun bir darbe girişimi olduğunu ilk olarak fark eden Milliyetçi Hareket Partisi Lideri Sn. Devlet Bahçeli olmuştur. Kısa bir süre önce Genel Merkez binasından ayrılan Bahçeli, uçakların alçak uçuş yapması üzerine tekrar genel merkeze dönmüştür. Kurmaylarının daha korunaklı bir yere geçme önerisini reddeden Bahçeli, o gece tüm yaşananları merkez binadan takip etmiştir. Bir kısım kurmaylarına da meclise gitmeleri talimatını veren Sn. Devlet Bahçeli, o hain darbe girişiminin yapıldığı sıralarda kurmaylarına “Memlekete yazık edecekler” dedi. Dönemin Başbakanı Sn. Binali Yıldırım’a ulaşmaya çalışan Bahçeli, Başbakana iletilmek üzere şu mesajı aktardı: “Biz bu yaşananlara karşı siyasi iktidarın yanındayız”.

Daha sonra ise Başbakan Sn. Binali Yıldırım 15 Temmuz saat 23.02’de NTV’ye bağlanarak bir kalkışma ihtimali üzerinde durduklarını söyledi. Yıldırım “Bu kanunsuz eylemin içerisinde olanlar en ağır şekilde bedelini ödeyecekler.” dedi. Sn. Hulusi Akar’ın o gece göstermiş olduğu kararlı duruşun ardından Sn. Başbakan Binali Yıldırım’ın da bu şekilde bir açıklama yapması darbecileri tam manasıyla korku ve endişeye sevk etti. Başbakan’ın açıklamasının ardından yine ilk olarak Sn. Devlet Bahçeli yazılı bir açıklama yaparak, seçilmiş hükümetin yanında olduklarını ve darbenin karşısında olduklarını belirtti. İşte tüm bu açıklamalar ve dik duruşlardan endişeye kapılan darbeciler daha saldırgan bir tutum sergilediler.

Saatler gece yarısına yaklaştığında ise darbeci pilotlar, Ankara Gölbaşı’ndaki Özel Harekat Daire Başkanlığı’na bombalı saldırıda bulundular. Terörle mücadelede eşsiz kahramanlık destanları yazan Türkiye Cumhuriyeti’nin bu güzide kurumunda bombalamanın ardından 44 vatan evladı şehit olmuştur.

Darbecilerin asıl bütün ümitlerini kıran ve kalkıştıkları girişimin sonuçsuz kalacağına neden olan açıklama ise Cumhurbaşkanı Sn. Recep Tayyip Erdoğan’ın gece yarısı saat 00.24’te TV’lere bağlanması olmuştur. Kendisinden bir süre haber alınamayan Sn. Erdoğan “Bu gelişme gerçekten Türk Silahlı Kuvvetlerimizin içindeki bir azınlığın ne yazık ki kalkışma hareketidir ve bu malum yapıya ait paralel yapılanmanın teşvik ettiği üst akıl olarak onların kullandığı bir harekettir,” dedi ve tüm halkı sokaklara, meydanlara ve hava limanlarına davet ederek, darbecilere karşı dik duruş gösterilmesini istedi. Cumhurbaşkanının bu açıklaması halkın ve devletinin yanında olan silahlı kuvvet mensuplarının yüreğini ferahlatırken, darbecilerin ise içine korku salmıştır. Ardından ise saatler öncesinde meydanlarda olan halka Sn. Cumhurbaşkanının da çağrısıyla binler katıldı. Cumhurbaşkanı Sn. Recep Tayyip Erdoğan’ın açıklamasının hemen ardından darbecilerin yanlarında görmek istedikleri ve kendisiyle irtibata geçmeye çalıştıkları 1. Ordu Komutanı Orgeneral Ümit Dündar da 01.00 sıralarında bir televizyon programına bağlanarak, askeri kalkışmaya ilişkin “Bu, TSK tarafından desteklenen bir hareket değildir. Bu olaylar meydana geldiği andan itibaren Sayın Valimizle bir araya gelip İstanbul üzerine yoğunlaştık. Buradaki problemi çözmek için çalışıyoruz.” ifadelerini kullanmıştır.

Özel Kuvvetler Grup Komutanı Tuğgeneral Semih Terzi beraberindeki ÖKK askerlerini Diyarbakır'dan taşıyan uçak, darbe girişimine destek vermek amacıyla saat 01.13'te Etimesgut Havalimanı'na indi. Terzi ve ekibi, buradan helikopterlerle Gölbaşı'ndaki ÖKK karargahına hareket etti. Özel Kuvvetler Komutanı Korgeneral Zekai Aksakallı’nın, “Sana tarihi bir görev veriyorum. Semih Terzi darbeci bir haindir, vatan ve millet adına Semih Terzi’yi öldür. Bunun sonunda şahadet var. Hakkını helal et.” dediği ÖKK’de görevli Astsubay Ömer Halisdemir, ÖKK karargahına gelen Tuğgeneral Terzi’yi vurarak öldürdü. Ancak Halisdemir de Terzi’nin ekibindeki darbeci askerlerce şehit edildi. Şehit Astsubay Ömer Halis Demir’in bu kahramanca hareketi darbeciler için sonun başlangıcı olmuştur.

Tüm bu gelişimlerin ardından halk, Anayasa’ya, Atatürk’e ve Cumhuriyetin temel ilkelerine sıkı sıkıya bağlı olan TSK ve Emniyet mensuplarıyla el ele vererek darbecileri savuşturmayı başarmıştır. 15 Temmuz darbe girişimi karşısında milletin gösterdiği direniş hareketi ulusun birlik ve beraberliği uğruna verilen bir bağımsızlık mücadelesi olarak görülmelidir. Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşundan bugüne; ülke savunmasında, vatan ve bayrak uğruna, darbe ve benzeri demokrasi karşıtı faaliyetlerde şehit olan rahmet ve minnetle anıyoruz. Allah hepsine rahmet eylesin. Ailelerine ve gazilerimize sabır diliyoruz. Hiçbir haklı gerekçesi olmayan, Türkiye’yi her defasında sadece geriye götüren darbelerin bir daha yaşanmaması dileğiyle…” dedi.

Yorum Yap
UYARI: Yazılan yorumlar hiçbir şekilde karsmanset.com’un görüş ve düşüncelerini yansıtmamaktadır. Yorumlar, yazan kişiyi bağlayıcı niteliktedir.
Yorumlar (1)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.

Kars Haber Haberleri