Dışişleri Mensupları Eşleri Dayanışma Derneği (DMEDD) tarafından Dünya Kız Çocukları Günü dolayısıyla düzenlenen etkinlikte çocukluktan itibaren kadın sağlığı konuşuldu.
Dışişleri Mensupları Eşleri Dayanışma Derneği tarafından Dünya Kız Çocukları Günü dolayısıyla Koru Hastanesi'nde "Çocukluktan İtibaren Kadın Sağlığı" isimli etkinlik düzenlendi. Etkinliğin açılış konuşmasını yapan Koru Sağlık Grubu Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Aydan Biri, "Mesleğime Hakkari Yüksekova'da başladım. Kadınlar adet döngüsü diye bir şey bilmiyorlar. 43 yaşında bir hanımefendi muayeneye geldi, son üç ayda düzenli kanaması olduğunu söyledi. Bunun neresi anormal dedim. Hayatında hiç 3 ay üst üste kanamamış kadın. Menopoza girince artık bebek yapma kabiliyeti düşünce 3 ay üst üste kanaması olunca bana gelmiş. 15-16 tane doğum yapıyorlar. Emzirme süresi boyunca korunuyorlar, emzirme süresi bitince yeniden gebe kalıyorlar. Doğurursa doğuruyor, doğurmazsa düşürüyor. Kadının hayat bilgisi böyle geçiyor" diye konuştu.
"Eski yediğinin yarısı, eski hareketinin iki katı"
Bir kadının menopoz döneminde en çok metabolizma değişimleriyle uğraştığını kaydeden Prof. Dr. Biri, "Menopozda kadınların en çok uğraşmak zorunda kaldığı şey metabolizmadaki değişim. Östrojen düşüyor ve metabolik değişiklikler başlıyor ve bizim metabolizma hızımız düşüyor. Yıllardır bu durumla ilgili çok meşhur bir lafım vardır: Eski yediğinin yarısı, eski hareketinin iki katı. Eğer aynı kiloda kalmak istiyorsan. Bir de o yaşlarda ne oluyor, zaten hareketimiz azalıyor. İşimiz gücümüz de azaldığı için yememiz de artıyor. Pasta börek günleri, toplantı günleri artıyor. Yemenin arttığı, hareketin azaldığı bir döneme giriyorsun, bir de bunun üzerine metabolizman yavaşlamış oluyor" açıklamasında bulundu.
"Kadınlar korkuya mahkum olmuş durumda"
Yeşil salatayı her gün yemenin sorun olmadığını ancak bir tohumun her gün yenilmesi durumunda sorun yaşanabileceğini aktaran Biri, "Her gün 3 bardak kırmızı yonca çayı içerek vücudunuzdaki normal bir süreci tetikleyebilirsiniz. 2001 yılında çıkan bir çalışmayla hormona fobi başladı. Doktorlarda da başladı, kadınlarda da başladı. Çalışmanın hiçbir detayı konuşulmadan basına sıçradı. Bu çalışmada kanser artışı falan yok. 10 bin kadında 2 tane artış var. Onun da ilaçtan olduğu bile belli değil. Peki sonuç ne oldu; birçok kadını kalbi açısından, damarları açısından, duyguları açısından, ruhsal değişiklikleri açısından, cinsel değişiklikleri açısından, kemik değişiklikleri açısından koruyacak belki de düşük dozlu bir hormon tedavisinden korkar hale getirdi. Komşuları bizden daha çok doktormuş gibi davranıyorlar. Gidecek komşusuna soracak, ben ne verirsem vereyim ona göre akıl öğrenecek. Neyi seçiyorsun diyorum korkuyu mu konforu mu? Konforu seçiyorsan ben bunu öneriyorum, korkuyu seçiyorsan şikayetlerinle yaşamaya devam et. Korkuya mahkum olmuş durumda kadınlar zaten. Nerdeyse çocukluğundan itibaren mahkum. İlk geceden korkuyor, gebelikten korkuyor, gebe olunca düşürmekten korkuyor, biraz ilerleyince doğurmaktan korkuyor, emzirmekten korkuyor. Her şeyden korkan kadınlar var" ifadelerini kullandı.