Kafkas Üniversitesi (KAÜ) Dede Korkut Eğitim Fakültesi Sosyal Bilgiler Eğitimi Anabilim Dalı son sınıf öğrencileri “Adalet Ağacı” ismi ile Prof. Dr. Yaşar Kop öncülüğünde "Karanlığa Küfredeceğine Bir Mum da Sen Yak" teması ile mazlumların intikamı için zalimlerin idamı başlığı ile bir proje gerçekleştirdi.
Grup üyelerinden Zalike Yıldız, Neşe Karakoç, Halima Irgashova, Aygozel Musurmankulova ve Farangiz Hasanova kendi emekleriyle hazırladıkları dar ağacına bir cansız manken hazırladılar ve sırasıyla mankene; Gazzeli Müslümanları katleden İsrail Başbakanı Binyamin Netenyahu, Doğu Türkistan'a zulm eden Çin Hükumeti, çocuk istismarcıları ve son olarak da devletimizin dinamiklerine dinamit koyan her türden vatan hainleri sembolik olarak idam sehpasına çıkartılarak dar ağacında sallandırıldı.
Programın açılış konuşmasını yapan Prof. Dr. Yaşar Kop, “Bizim maksadımız başkalarının yaptığı gibi 4 tane rehineyi kurtarmak adına 700’e yakın insanı telef etmek, şehit etmek, 257’sini katletmek, 400 tanesini ağır yaralamak, 600 tanesini mahvetmek, perişan etmek değil. Bizim amacımız; gerçekten taşın altına elini koy değil de sadece bunu söyleyip hiçbir şey yapmamak değil. Bizim projemizin amacı; başlıkta da belli olduğu üzere karanlığa küfredeceğimize bir tane de olsa mum yakabilmek. Ama ne gariptir ki 25 bin bin civarında öğrencisi bulunan 2-3 günden beridir tüm davetiyelerin her tarafa dağıtıldığı, sosyal medyada paylaşılan, gerçekten ‘biz insan değil, Filistinli öldürüyoruz’ diye canlı yayında söyleyen Netanyahu'nun burada ironi olarak asılmasına bile gelmeyen insanları en başta kınamak. Çünkü, Hazreti İbrahim'in ateşe atıldığı dönemde karıncanın su taşıdığını görenlere verdiği cevap en güzel cevap. Ne diyordu? Sen taşıyacağın suyla ateşi mi söndüreceğini zannediyorsun? O da diyordu ki ben benim hiç değilse safım belli olsun. Kendi adıma söylüyorum; öğrencilerimin adına söylüyorum, kıymetli dekanımın ve öğretim üyeleri arkadaşlarımın söylüyorum; bizim safımız belli. Biz burada en azından vicdanlarımızın sesini haykırıyoruz. Niye haykırıyoruz? Özellikle de idam yasası biliyorsunuz ki 1920 yılından 1984 yılına kadar Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nde uygulanmış, ortalama 720 kişi idam edilmiş. 2004 yılında ise resmi olarak kaldırılmış. Biz burada şunları, bunları asın maksadımız değil. Lahey Adalet divanını tanımayan bizi mi tanıyacak? Hayır. Baştan da söylediğim gibi biz niye idam ediyoruz biliyor musunuz? Osmanlı Devleti'nde Kayı soyundan olan bir tanesinin idamla cezalandırılması, dar ağacında sallandırılması utanç vericidir. Çünkü ölüm cezaları içerisinde en aşağılık olanı idamdır. Onlar yayların, kirişleriyle kanları akıtılmadan boğularak cezalandırılırdı. Bu verilen cezaların en şereflisiydi. En şerefsizi ise darağacında sallandırmaktır. İşte bu maksatla bizim amacımız bunu her zaman söylüyorum. Diyorum ki biz öyle bir geçmişe sahibiz ki düşmanı yok etmek için saldırmayız düşmanın düşmanlığını yok etmek için saldırırız. Bunun en güzel örneği de Türk kılıçlarının içerisinde bulunan, üzerlerinde o kanalın bile rakibin ölmediği takdirde kangren olmaması için yapılmasını göstermek mümkündür. O yüzden ortalama 250 gündür, 40 bin civarında sadece insan katleden 22 bin tanesine yakını çocuk olan ki düşünebiliyor musunuz? Özellikle biz Eğitim Fakültesinde empatiyi öğretiyoruz, hadi bir empati yapalım, çocuğumuzun olmadığını düşünün, çocuğumuzun yaralandığını düşünün, çocuk yere düşünce bile aklımızı oynatan biz orası için ne yapabilmişiz, ne yapmışız?” dedi.
Etkinlikte, öğrencilerden Zalike Yıldız ve Neşe Karakoç da Gazze'de ve Doğu Türkistan'da yaşanan dramı gözler önüne serdi. Diğer öğrenciler ise ağıtlar eşliğinde kanlı kefen giyerek yürüyüşler yaptılar.
İroni olarak çocuk ve bebek cenazelerinin de yer aldığı etkinlik duyusal anlar yaşanmasına neden oldu.