Aile dokusunun mihenk taşı, şefkatin, fedakârlığın, sabrın ve özverinin sembolü olan kadınlarımız her türlü övgünün üzerindedirler.
Kadınlar, Peygamberimiz S.A.V. ‘’Cennet annelerin ayakları altındadır.’’Hadisinin muhatabıdırlar.
Kadın sadece bir anne değil; doğumumuzdan, ölümümüze kadar her aşamada bizi şekillendiren, bize yön veren ve hayata hazırlayan en değerli varlıklarımızdır. Sadece evin içinde değil, iş ve toplumsal hayatımızın her alanında birçok görevi üstleniyor ve başarı ile de yürütüyorlar.
Türk milletinin kültüründe de, dini inançlarında da kadın çok önemli bir yere sahiptir. İlk Türk yazıtlarından olan Bilge Kağan kitabesinde Kağan: ‘’Sizler anam hatun, büyük annelerim, hala ve teyzelerim, prenseslerim...’’ hitabıyla söze başlar.
İstiklal mücadelesinde nene hatunlar, Kara Fatmalar, Halide Edipler cephede erkeklerle birlikte isimlerini unutulmazlar listesine yazdırdılar.
Cumhuriyet döneminde ise Medeni kanunla birlikte, kadın ile erkek eşit haklara sahip bireyler olarak kabul edilmiştir.
Ailenin toplumdaki yerini ve önemini Atatürk şu sözü ile açıklar: ‘’Medeniyetin esası, ilerlemenin ve kuvvetin temeli, aile hayatındadır. Bu hayatta yozlaşma, muhakkak sosyal, ekonomik ve siyasi bozulmaya sebep olur.’’
Dünya için insanlık için böylesine değerli olan kadınların zaman zaman muhatap oldukları, şiddet ve adaletsizliklere karşı hep birlikte sesimizi yükseltmeli, sadece ülkemizde değil dünyanın her yerinde bu olumsuzluklarla mücadele etmeliyiz.
Her türlü zor şartlarda mücadele etmesini bilen, dünyaya faydalı, iyi insan yetiştirme gayreti ile her türlü fedakarlığı gösterebilen kadınların 8 Mart Dünya Kadınlar Gününü en kalbi duygularla kutlar, saygı ve sevgilerimi sunarım.