Malakanlar için toplanan insani yardım kargosuna eşlik eden Akçayöz,bu özel anları kaleme aldı.
Molokanlar ve Dukhoborlar -Vedat AKÇAYÖZ / Dünya Molokanları Dostluk Der. Bşk. / Kars Kültür ve Sanat Der. Bşk.1943’te Yolboyu köyünde ( Alişanka) Molokan Nikolay Samarin ve akrabaları(Bu fotoğrafı Rusya’nın Stavrapol bölgesindeki buldum-1917 Rus devriminden sonra rejim farklılığı nedeni ile Molokanlar, Rusya ile Türk devlet arasında içten içe sorun olmaya başladı. 1918 -1920’li yıllar da Kafkasya kan ağlıyordu; Molokan halkta, Kars platosundaki vahşetten ve Taşnak saldırılarından ziyadesi ile etkilendiler. Sorunları bir türlü bitmek bilmiyordu, baskılar bu sefer de Merkezi yönetimle (SSCB) Rusya arasında başladı. Kars çevresindeki Hıristiyanlar askere alınmazken Molokanlara zorunlu askerlik bahane edilerek baskılar arttırıldı. Molokan meselesinin derinleşmesinde Kazım Karabekir Paşanın Ankara Hükümete yazdığı raporlar etkili oldu. (Kazım Karabekir Ankara – Türk Rus görüşmeleri ve tutanakları ve detaylarını ayrı bir yazı dizimde ele alacağım) “Bu raporda belirtilen gerçek sebep 28-12-1920’de Kars’a gelen Mustafa Suphi ile Rus sefiri Medivani’nin civar Molokan köylerinde yaptığı Bolşefik teşkilatlanma çalışması yapma girişiminin Ankara’da yarattığı rahatsızlıktı.” Göstermelik sebep ise Molokanlara dayatılan askere alma meselesi idi. Dini dünya gBu riske daha fazla katlanamayan Molokan va Dukhoborlar 1921’de bilinmeze göç ettiler. Yıl 1956’ya geldiğinde yine bir grup Molokan ve Dulkhobor Kars’tan ayrıldılar; ama 1962’deki son Molokan göçü çok hazin oldu; Kars garında, Mololkanları götürmek için bekleyen kapkara trenin bacasından çıkardığı katran karası dumanlar kara bir bulut gibi Kars platosunun üzerine çöktü. Trene doğru giderken nasırlı elleri ile tuttukları yatak ve yorganlarını sırtlarında taşıyorlardı.. Bu karmaşa Süt emmek için ahırdan fırlayıp meleleye meleye annelerini arayan yeni doğmuş kuzucukları andırıyordu yavrusunu arayan koyunlar bilinçsizce koşuşturan kadınlı erkekli insanlar iyorlardı, ürkek kuşlar gibi tedirgindiler Bu karmaşada birbirlerini kaybetmemek istemiyorlardı. Molokanlar isteksizce bilinmeze doğru gidiyorlardı… Bu karmaşa içinde kaybolmuş küçücük bir molokan çocuğu ağacın dibinde anasını kaybeden kuzular gibimelercesine hıçkıra hıçkıra ağlıyordu, Biraz ilerde duvarın dibine sinmiş sevdiği molokan kızını kaçırmak isteyen birkaç genç uygun zamanı kolluyorlardı, kısa süre sonra harekete geçtiler. ailesinin yanında yürüyen kızın üsüne saldırdılar. dengesini kaybedip yere düşen ve ne yapacağını şaşırmış Molokan kıznı sürüklemeye başladılar, kızın anne ve babası ne yapacaklarını bilmeden can havli ile, toz toprak içinde yere düşüp avazı çıktığı kadar bağıran kızlarını kurtarabilmek ve geride bırakmamak için var güçleri ile karşı koydular; ama olmadı gözlerinin önünde biricik yavruları kargaşanın arasında göz göre göre kaybolup gitti, biçare Molokan ana hışımla sağa sola koşup kızını arayan kocasının arkasında diz çöküp üstünü başını yırtarken hıçkıra hıçkıra ağlıyordu, bir süre sonra gücü tükendi oracıkta yığıldı kaldı; ama kısılmış sesi ile ağlaması devam etti, şuursuzca elleri toprağı tırmalarken, acı acı ağıtlar mırıldanıyordu. gücü tükenmesine rağmen o hala bilinçsizce çırpınıyordu, Sonra komşuları geldi gücü tükenmiş et yığını haline gelen Molokan anayı yerden kaldırdılar.sürükleye sürükleye kara trenin kara vagonuna koydular, bitap düşmüş ananın Kars garında tozun ve toprağın ve kargaşanın içinde kalan titrek yüreğini tekrar alıp kederli Molokan ananın göğüs kafesine koydular. Molokan ana hareket eden trenin penceresinden kaçırılan kızını görebilmek umudu ile kalabalığın içine baktı, baktı, baktı; ama göremedi bütün umutları yıkıldı kalbi duracakmış gibi oldu geride kalan kızlarını, mezar taşlarını, evdeki çoban köpeğini, ahırdaki kuzucukları, tarladaki sımışkayı, bahçedeki lahanayı, gül bahçelerini, köydeki komşularını ve anılarını bırakarak göçtüler.Geride kalan Molokan köylerine ne mi oldu?Göç’ten sonra yemyeşil, tertemiz Molokan köylerinin üzerine kara trenin kara bulutlar çöktü, Molokan evlerinin çatıları söküldü, yol kenarındaki gül bahçeleri merek oldu, köyün ana yoluna duvarlar çekilip daraltıldı, yol kenarındaki su kanalları kurudu, yeşil ağaçlar kesildi.Rüzgârda dalgalanan yemyeşil denizin içindeki sapsarı ayçiçeğinin siyah ve iri taneli sımışkaları yok oldu. *1935’te İsmet Paşa’ya gösteri yapan renkli ve kadana Molokan atları şimdi anılarda kaldı. *Atçılar köyünün değirmeni Molokan Timofi gittiği için bakımsız kaldı ,un öğütmez oldu.Uçsuz bucaksız lahana, havuç ve sebze bahçeleri birer birer soldu… Çakmak köyü’nün gül bahçelerinde şarkılar söyleyen sarı saçlı ve mavi gözlü Molakan kızlarının gülücükleri hep anılarda kaldı Süt vermek için kuzularını arayan koyunlar o günden sonra bir başka melediler,Kocaman Molokan atları ve tayları göçüp giden sahiplerinin ardından ağıt yakarcasına kişnediler,Molokan inekleri kendilerini bırakıp giden sahiplerine sitem edercesine süt vermez oldular.Çalkavur’daki çilekler(malinalar), erikler (almuçalar) ve ceviz ağaçları o yıl, kendilerine hayat veren Molokan Danil ağayı çok aradı. Yemyeşil bahçelerin kır çiçekleri arasındaki Molokan kovanlarının arıları kendilerini bırakıp giden Naske halaya küsüp bal vermez oldu. *Çalkavur’lu Rukiye teyzenin annesi Anna Baholdin’in kendi elleri ile diktiği rengârenk, mis kokulu gül bahçeleri soldu, *Pazar günleri Simon dayının yaktığı Molokan hamamında; kızgın taşa su dökerek çıkardığı buharlar görünmez oldu. *Samet dedemin karısı Onya Karakin’in diktiği tertemiz elbiseleri ile çayırlarda oynayan sarışın, uzun boylu Molokan çocukların sesleri duyulmaz oldu. *…Sanki başka yer yokmuş gibi, ortasından kap kara asfaltın geçip parçaladığı Yalınçayır’ın büyük Molokan mezarları tarumar oldu.Sorarım size sayın okurlar her kimin mezarı olursa olsun “mezarı tahrip ederek içinden yol geçirilir mi?Bu yapılan hakaret ne Allahın hoşuna gider nede insanlığın...değil mi ?Kültürlerinin giderek yozlaşma sürecine girmesi, evlenme problemleri. Taciz, baskı ve gasp olaylarının az da olsa görülmesi… Mal varlıklarını sudan ucuza satıp, büyük bir kısmını da tekrar geri dönme umudu ile satmadan komşularına bırakarak boynu bükük gelincikler misali ağlayarak gittiler. Göç’ten sonra yemyeşil, tertemiz Molokan köylerinin üzerine kap kara bulutlar çöktü, Molokan evlerinin çatıları söküldü, yol kenarındaki gül bahçeleri yok oldu, köyün ana yoluna duvarlar çekilip daraltıldı, su kanalları kurudu, yemyeşil ağaçlar kesildi.Çakmak köyünün insanları göçüp giden o güzelim insanları hep aradı.Ve bir daha hiçbir şey eskisi gibi olmadı Arazi, Toprak ve Tarım; Geride kalan az sayıda Molokan çok zor durumlara düştüler, azınlık olmanın ezikliği içinde yaşamları sürdürmeye çalıştılar, 1935’te Hükümet, Türkiye’de kalan yaklaşık 300 kadar kalan Molokana; Fert başına 14 dekar toprak verdi, Buna ek olarak her evin aile reisine 15 dekar toprak daha verildi, Yaklaşık 9000 dekar arazi içinde başlıca buğday, korunga, arpa ve sımışka ektiler bostancılık yapıp lahana, patates, soğan, domates ve salata yetiştirdiler. Köyde kendi kendilerine yeterli bir toplum oldular, marangozluk, demircilik, dokuma ve dikiş dikme konularında hem kendilerine hem de çevredeki Müslüman ahaliye de yardımcı oldular. Kış aylarında kadana atları güçlü kızakları ile Ardahan, Göle ve Çıldır’a müşteri taşırlardı.Kars- Arpaçay’da yirmi dişli Kars- Arpaçay’da bir Molokan atı Molokan tırmığı Tarlayı sürmek için yerli halk karasaban kullanırken Molakanların “kotan”ları vardı Ektikleri ürünü iki atla çekilen “kasilga” ile biçerler ve saplarını da Yirmi dişli iki tekerlekli “tırmıkla” toplarlardı.Tarladaki ekin saplarını “çatan” denilen arabalara yükleyerek evlerin önüne getirip harman yaparlar, sapları dirgen ile yayıldıktan sonra, Döven’e yerli halk öküz koşarken Molokanlar atı tercih ederlerdi. Buğday ayrıldıktan sonra bir araya toplanıp Tığ (tınaz) makinesi ile üç kez savrulurdu. Toplanan ürün ambara alınıp hayvan yemi, tohum ve seneye kalacak ürün miktarları ayrıldıktan sonra kalan kısım değirmenlere un yapmak için gönderirlerdi