Başbakan Ahmet Davutoğlu, ATV ve A Haber’in ortak canlı yayınında gündeme ilişkin önemli açıklamalarda bulundu. HDP’ye yapılan saldırılara değinen Davutoğlu, “Bu tür saldırılar, herhangi bir partiye yapılmış saldırılar değildir; bütün partilere ve demokrasiye yapılmış saldırılardır. Dolayısıyla bu saldırılar üzerinden spekülasyon yapmak dahi doğru değil. Saldırı olur olmaz İçişleri Bakanımızdan bilgi aldık. Gerekli talimatları verdim. Şuanda soruşturma ve çalışmalar sürdürülüyor. Ümit ederiz ki, kısa sürede neticelenir. Böyle bir demokratik süreç içinde, bırakın fiili şiddeti; lafla, eleştiriyle dahi dozun yükselmesinden memnun olmayız” diye konuştu.
“TOPLUMUN BİLİNCİNE VE SAĞDUYUSUNA GÜVENİYORUM”
Daha önceki seçimlerde provokasyona yönelik eylemlerin yapıldığını hatırlatan Davutoğlu, güvenlik güçlerinin gerekli tedbirleri aldığını belirterek, “Her seçimde bir atmosfer yükselmesi olur. Daha önceki seçimlerde de bu tür provokatif eylemler oldu. Hangi partiye oy veriyor olursa olsun, toplumun her kesimi sandık konusunda son derece duyarlıdır. Ben toplumun bilincine ve sağduyusuna güveniyorum. Çok etkin bir kamu düzeni anlayışımız var. 2-3 aydır seçim güvenliği konusunda her türlü tedbirler alındı. İçişleri Bakanlığımız, güvenlik güçlerimiz gerekli çalışmaları yaptı. Belki art niyetli olanlar olacaktır. Belki ülkedeki demokratik süreci olumsuz etkilemek isteyenler olur ama bunları da engelleyecek gücümüz var. Şuana kadar münferit olaylar dışında çok yaygın şiddet olayları olmadı. Bu sevindiricidir. Ancak bu münferit olaylar karşısında da çok net bir şekilde güvenlik güçlerimizin alacağı tedbirler vardır” ifadelerini kullandı.
HDP yöneticilerinin saldırıları AK Parti’nin yönlendirdiğine dair iddialarına cevap veren Davutoğlu, “Bunlar son derece sorumsuz açıklamalar. 12 yıldır AK Parti’nin bırakın seçim olayları, hiçbir döneminde ne bir şiddete bulaşmışlığı vardır, ne herhangi bir AK Parti yöneticisinin, üyesinin şiddetin parçası olması söz konusudur, ne de bizim dilimizden tahrikkar bir ifade çıkmamıştır. Daha Erzurum’da ilk mitingimizde bir çağrıda bulundum: ‘Gelin seçim dönemini bir şölen havasında, bir demokrasi bayramı havasında kutlayalım. Kimse birbirine karşı tahkir edici, tedirgin edici, tahrik edici ifadelerden kaçınalım.’ Ama maalesef, özellikle HDP bu çağrımıza olumlu cevap vermek yerine, şiddet yanlısı bazı gruplara gözlerini kapatıp, bu tür konularda da hemen AK Parti’yi suçlayıcı bir tavra yöneldiler. Mesela Van’da, liste başı milletvekili adayımız açık bir saldırıya uğradı. Aynı şekilde Siirt milletvekili adayımız doğrudan saldırıya uğradı. Yine Ağrı’da milletvekili adayımız saldırıya uğradı. Bunlar, bu çevrelerin, HDP’nin desteklediği çevrelerin doğrudan yönelttiği saldırılar. Ama biz herkesi sağduyuya çağırdık ve bu konuda da açık ve net bir tavır sergiledik. Ankara’da HDP’nin bürosuna saldırı olduğunda ilk kınayan ben oldum. Adana ve Mersin’de HDP’nin bürosuna saldırı olduğunda yine ilk kınayan ben oldum. Bu konuda da tavrımız açık ve net” şeklinde konuştu.
“HDP İLE MHP’NİN AYNI ÇİZGİDE BULUŞABİLECEĞİNİ DÜŞÜNEBİLİR MİYDİNİZ?”
HDP’ye yapılan saldırılardan sonra MHP ve HDP’nin ortak ifadeler kullanıp, seçim öncesi koalisyon yaptığını kaydeden Başbakan Davutoğlu, “Seçim öncesinde de bir işbirliği koalisyonuyla karşı karşıyayız. HDP ile MHP’nin aynı çizgide buluşabileceğini düşünebilir miydiniz? Oluyor… HDP yöneticileri, ‘MHP işareti yapanlar bu saldırıları yapıyorlar ama muhtemelen onlar değildir, MHP açıklama yapsın, AK Parti yapmıştır bu saldırıyı’ diyor. MHP de ‘Bu saldırıyı biz yapmadık, AK Parti yaptı’ diyor. Nereden biliyorsunuz? Elinizde hangi delil var? AK Parti niye böyle bir şey yapsın. Bir kere iktidardaki parti seçimlerin sükunetle yapılmasını ister. Seçimlerdeki herhangi bir gerginlik muhalefete değil, iktidardaki partiye zarar verir. Kılıçdaroğlu olayı öğrenir öğrenmez, ‘İktidar partisi yapmıştır’ diyor. Bütün bunlar, bu tür saldırıların nasıl provokatif bir şekilde kullanılabileceğinin bir işareti. Ben tekrar bütün partilere sesleniyorum: Gelin hep beraber, bu tür saldırılara veya seçim sürecini olumsuz etkileyebilecek her tür olaya karşı ortak tavır alalım. Bu tavır her konuda olabilir. Biz bu noktada açık bir şekilde her türlü işbirliğine açığız. İktidardaki parti olarak, şiddeti bizim yönlendirdiğimiz bir kanaat akla da mantığa da izana da aykırıdır. Bu konuda delil olmadan suçlama yapmak, şimdiden seçim yenilgilerine mazeret aramaktır. Yenilecekleri aşikar ve mazeret aramak için şimdiden bir kamuoyu algısı oluşturmaya çalışıyorlar” değerlendirmelerinde bulundu.
“KARŞIMIZDAKİ PARTİLERİN İKTİDAR OLMA DİYE BİR DÜŞÜNCELERİ, ÜMİTLERİ YOK”
Başbakan Davutoğlu, HDP’nin barajı aşıp aşamayacağı konusuna fazla önem verilmesinin anlamsız olduğunu belirtti. CHP, MHP ve HDP’nin iktidar olma gibi kaygılarının olmadığını ifade eden Davutoğlu, şöyle konuştu:
“Niye bir partinin barajı aşıp aşmaması önem taşıyor? Bu gerçekten anormal bir durumdur. Bizim için bu doğal bir seçimdir, mesele de iktidar olma meselesidir. Ama karşımızdaki partilerin iktidar olma istekleri de yok, ümitleri de yok. Ben bu 3 genel başkana da, ‘Kim kaybederse koltuğu bıraksın’ dedim. Birkaç gün cevap vermediler. Sonra birer birer, hemen bu konuda çark etmeye dönük açıklamalara başladılar. Kılıçdaroğlu, ‘Oy kaybetmezsem başarılı sayılırım’ dedi. ‘Oy kaybetmezsem’ dediği zaten iktidar olamadığı bir tablo. Yani iktidar olma iddiası yok. Mümkün değil ama, en üst limit olarak kendisine yüzde 35’i tespit etmiş. Şimdi çıtayı daha da düşürdü, ‘oy kaybetmezsem’e getirdi. Biliyor; çünkü iktidar olması mümkün değil. Sayın Bahçeli televizyon mülakatında yaptığı açıklamada, ‘Bu Avrupalılar’a niye özeniliyor, onlarda olacak diye bizde de mi olacak’ diye tebessümle açıklanacak bir ifadeden sonra, ‘oy kaybetmezsem niye bırakayım’ dedi. Onun da oy oranı belli; yüzde 13 ile 15 arasında. Geçmişteki bütün seçimlerdeki en büyük üst sınırı bu. HDP’nin de tek hedefi barajı geçmek. Karşımızdaki partilerin iktidar olma diye bir düşünceleri, ümitleri yok. Ümitleri olmayınca, çok kolay gerçekleşmeyecek vaatlerde bulunuyorlar, çok kolay suçlamalarda bulunuyorlar, çok kolay şekilde halka dönük olarak çelişkili açıklamalarda bulunmakta bir yeis görmüyorlar. Birinci olmayacaksan, birinci olma iddian yoksa siyasetin anlamı kalmaz. Yani kitlelerin karşısına çıkacaksın, ‘Benim hedefim iktidar olmak değil’ diyeceksin. Bu şu demek: O zaman senin hedefin bir şeyi engellemek.”