Erdoğan: 'Adeta bir Kerbela'
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, verdiği Muharrem ayı iftarında, "Son yıllarda geniş coğrafyamızın her bir karışının adeta bir Kerbela olduğunu üzülerek müşahade ediyoruz’’ dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nda Alevilere Muharrem ayı vesilesiyle iftar verdi. Bu iftar, yeni Cumhurbaşkanlığı binasının ilk davetlileri olarak da tarihe geçti.Programda konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerine "Sevgili canlar, öncelikle bu mübarek Muharrem akşamında sizleri en kalbi muhabbetlerimile selamlıyor, tuttuğunuz oruçların, yaptığınız ibadetlerin hak katında kabul olmasını gönülden niyaz ediyorum" diyerek başladı.
Erdoğan, "Bizleri Ramazan-ı Şerif’in ardından bir Muharrem ayına daha eriştiren rabbimize hamd-ü senalar olsun. Muharrem orucunun Ramazan orucundan sonra en faziletli oruç olduğunu bizlere bildiren peygamberimiz kendilerine salat-ü selam olsun. Hicri 61 yılında, 10 Muharrem Günü’nde Kerbela’da şehit edilen Hazreti Hüseyin efendimiz ve ehlibeyti şehadetlerinin 1375. senei devriyesinde bir kez daha kemali edeple ve hürmetle yad ediyor, Allah selamı, rahmeti, bereketi Hüseyin Efendimiz ve ehlibeytin üzerine olsun diyoruz. Mazlum, maktul ve şehit Hüseyin efendimizle birlikte bugün arşın yanına asılmış küpelerden bir diğeri olan Hazreti Hasan Efendimizi ve babaları şah-ı merdan Allah’ın Arslanı Aliyyül Murteze Efendimizi de hürmetle yad ediyor, Allah’ın selamı üzerlerine olsun diyoruz" şeklinde konuştu.
"10 MUHARREM BİR İBRETLİK TARİHİDİR"
"Sevgili canlar, 10 Muharrem 1375 yıl önce Kerbela’da yaşanan facia dolayısıyla biz müslümanların hatıralarına acı bir hadise olarak nakşedildi" diyen Erdoğan, "Sizler de çok iyi biliyorsunuz ki 10 Muharrem sadece Kerbela vesilesiyle değil insanlık tarihindeki, peygamberler tarihindeki nice önemli olayın vuku bulduğu tarih olarak da bilinir. Hazreti Adem’in tevbesi bugün de kabul olunmuş, Hazret Musa Alehisselatüvesselam denizi bugün de ikiye ayırmış, Hazreti Yusuf kuyudan bugün de çıkmıştır, Hazreti Nuh’un gemisinin Cudi’ye bir 10 Muharrem günü vasıl olduğu, Hazreti İsa Aleyhissalatüvesselam 10 Muharrem’de doğup yine bir 10 Muharrem’de göğe alındığı, Hazreti Eyyüp Aleyhissalatüvesselamın 10 Muharrem’de hastalığından şifa bulduğu rivayet edilir" ifadelerini kullandı.
10 Muharrem’in bir ibret tarihi ve insanlığa en büyük derslerin verildiği tarih olduğunu dile getiren Erdoğan, şunları kaydetti: "Hazreti Adem Aleyhissalatüvesselam cennetten çıkarılmak gibi büyük bir imtihandan 10 Muharrem’de tevbe ederek geçmiştir. Hazreti Musa Aleyhissalatüvesselam firavunun zulmünden bir 10 Muharrem günü denizi yararak kurtulmuştur. Hazreti Nuh Aleyhissalatüvesselam, sadece Tufan değil içlerindeki zalimlerden de bir 10 Muharrem günü kurtulmuştur. Hazreti İsa Aleyhissalatüvesselam’ın uğradığı ihanet neticesinde göğe alınması bir 10 Muharrem’de gerçekleşmiştir. Hiç kuşkusuz Efendimiz Hüseyin Aleyhissalatüvesselam ve Ehlibeytin 10 Muharrem’de uğradığı felaket de insanlık tarihindeki bu olaylar kadar da bir ibret vesikası ve insanlık için bir derstir.
Hazreti Hüseyin Aleyhissalatüvesselam, hak yoluna koyduğu canıyla bize iyi ve kötü arasındaki farkı öğretmiştir. Hazreti Hüseyin bize bir 10 Muharrem günü hak ve batıl mücadelesini göstermiştir. Öyle ki Kerbela da bize fedakarlığı, cefakarlığı, hak da sebatı ve sabrı öğretmiştir. Ama en önemlisi Hazreti Hüseyin bize Kerbela’da can feda ederek fitneden kaçınmayı, nifaktan uzak durmayı yani kardeşliği yani birliği öğretmiştir. Kerbela ortak tarih ve hafızamızda son derece acı ama son derece ibretlik derin mi derin derslerle hikmetlerle dolu bir hadisedir."
Erdoğan, "Sevgili canlar, üzülerek ifade etmeliyim ki Hazreti Hüseyin Kerbela’da canını ortaya koyarak verdiği ibretlik ders iyi okunmamış, iyi öğretilmemiş, öğrenilmemiş, tatbik edilmemiştir. Kerbela tefrikanın değil tam tersine Hazreti Hüseyin Efendimizin verdiği ibretlik ders ile uhuvvetin vasıtasıdır. Kerbela’dan tefrika çıkarmak, Yezid’in yanında durmaktır. Kerbela’da uhuvvet yani kardeşlik dersi çıkarmak ise Hazreti Hüseyin ve ehlibeytin yanında durmaktır" dedi.
"HAZRETİ HÜSEYİN EFENDİMİZ, ’ŞEHİTLERİN SEYYİDİ’ ÜNVANINI KUŞANIRKEN BÖYLE BİR TEFRİKATI ASLA ARZU ETMEDİ"
Tam 1375 yıldır, Hazreti Hüseyin ve Ehlibeyt’e ağıtlar yakıldığını belirten Erdoğan, şunları kaydetti: "1375 yıldır Kerbela acısını daha dün yaşanmış gibi hafızamızda sıcak tutuyoruz. 1375 yıldır acıyla göz yaşı döküyoruz. Ancak ne büyük tezattır ki 1375 yıldır neredeyse her gün aşurayı, neredeyse her gün tekrar tekrar Kerbela’yı yaşıyoruz. İşte son yıllarda geniş coğrafyamızın her bir karışının adeta bir Kerbela olduğunu üzülerek müşahade ediyor, 1375 yıl sonra her karışı Kerbela olan bir coğrafya için derin bir hüzme gark oluyoruz. Hepimiz çok iyi biliyoruz ki varolan manzara ne Hazreti Hüseyin ne Hasan Efendimizin ne de Aliyyül Murteza Efendimizin ne de Rasülü Ekrem Sallallahu Aleyhivesellem Efendimizin tasvip edeceği bir manzaradır. Hazreti Hüseyin Efendimiz kahramancan can verirken böyle bir manzara için can vermedi. Hazreti Hüseyin Efendimiz, ’şehitlerin seyyidi’ ünvanını kuşanırken böyle bir tefrikayı asla arzu etmedi. O zaman ’bu nedir’ diye sormamız gerekir, ’nereye gidiyoruz’ diye kendimize sormamız gerekiyor. Önce samimiyetle kendimize sonra da kardeşimize ’bu hal nedir’ diye sormamız, en güçlü şekilde bu hali sorgulamamız gerekiyor."
"ACIMASIZCA BAŞ KESENLERE Şİİ DEMEK HAZRETİ KUR'AN'A SAYGISIZLIK"
"Türbelere girip üzerindeki bombayı patlatmak suretiyle çocukları katledene Sünni deyip bu katliamını meşrulaştırmak da hiç tereddütsüz Yezid'in yanında saf tutmak" olduğunu vurgulayan Erdoğan, "301 insanı, kadınları, çocukları acımasızca katleden bir katile sırf Nusayri olduğu için göz yummak, ona karşı sessiz kalmak Hazreti Hüseyin'in hatırasına hürmetsizliktir. Acımasızca baş kesen, vahşeti meşrulaştıran terör örgütlerine sırf Sünii diyerek sempati beslemek Hazreti Hüseyin'e, Ehlibeyt'e, Hazreti Nebi'ye ve Hazreti Kuran'a açık bir saygısızlıktır. İşte bugün bütün sıfatlarımızı bir kenara koyarak, sadece bir insan, sadece bir Müslüman olarak bütün bu cinayetleri kalbimizle, gönlümüzle, vicdanımızla sorgulamak zorundayız. Bu sorgulanma yapılmadı müddetçe coğrafyamızda kardeş kanı oluk oluk akmaya maalesef devam edecektir" dedi.
"AYNI YOLUN YOLCULARIYIZ"
İslam coğrafyasını tefrik eden ve kana bulayan sebeplerin hiçbirinin çözümsüz olmadığını söyleyen Erdoğan, şunları kaydetti: "Bu kan, bu göz yaşı inanın boşa akıyor. Bu çatışmalar, bu kavgalar, bu öfke inanın son derece yapay gerekçelere dayanıyor. Biz acılardan kan davaları, öfke, nefret çıkaran bir ümmet değil acılardan kardeşlik, dayanışma, uhuvvet çıkaran bir ümmet olmak zorundayız. Biz Kerbela'da hep birlikte Yezid'in ordusunun karşısında olan insanlarız. Biz Dersim'de hep birlikte zulmün karşısında olan insanlarız. Sivas'ta, Gazi Mahallesi'nde, Çorum, Kahramanmaraş'ta her türlü tahrik ve ölümün karşısında saf tutan insanlarız. Hiç kimsenin ölümüne sevinmeyiz. Hiç kimsenin yaşamasına hüzünlenmeyiz. Aynı toprakların, coğrafyanın, medeniyetin insanlarıyız, aynı yolun yolcularıyız.
Geldik Merhum Aşık Veysel'e. Ne güzel söylemiş. 'Yezid nedir, ne kızılbaş, değil miyiz hep bir kardaş, bizi yakar bizim ataş, söndürmektir tek çaresi.' Hacı Bektaşı Veli, acılardan kor olmuş yüreğiyle kardeşlik hukunu tesis etmek için nasıl çırpınmış. 'Sevgi muhabbet kaynar ocağımızda, bülbüller şevke gelir gül açar bağrımızda, hırslar, kinler yok olur aşkla meydanımızda, arslanla, ceylanlar dosttur kucağımızda."
"AKAN KAN KARDEŞ KANI"
Ne Türkiye'de, 77 milyonun fertleri arasında ne de İslam coğrafyasının fertleri arasında çözülemeyecek, suhuletle çözüme kavuşturulmayacak hiçbir mesele olmadığına da dikkat çeken Erdoğan, "Biliniz ki akan her damla kan kardeş kanıdır. Akan her damla kandan sevinen ise sizlerin, bizlerin tüm kardeşlerimizin düşmanlarıdır. Düşmanı sevindirmekten bir an önce vazgeçmek aklı ve vicdanı olan her insanın mesuliyetidir. Necef'in türbelerinde Şiiler öldükçe Sünniler değil düşmanlarımız kazanıyor. Bağdat'ın camilerinde Sünniler öldükçe Şiiler değil tefrika kazanıyor. Şam'ın, Halep'in, Humus'un, İdlib'in, Hama'nın yoksul sokaklarında çocuklar öldükçe Nusayriler değil fitne kazanıyor. Musul'da Kerkük'te insanlar öldükçe Müslümanlar değil nifak kazanıyor. Türk, Kürt, Arab'ın Şii, Sünni, Alevi, Nusayri'nin hep birlikte kaybettiği bir süreç yaşıyoruz. İnanın bu sürecin panzehiri Türkiye'dedir. Türkiye bütün bu çatışmalara, bu kavgalar umuttur. Türkiye, Alevi, Sünni nüfusuyla Türk, Kürt, Arap ve diğer tüm etnik unsurlarıyla geniş coğrafyamızın kardeşliği adına yegane umuttur. Eğer biz hiç uğruna birbirimizi kırarsak, kaybeden sadece biz olmayız, geniş coğrafyamız olur. Eğer biz yapay meseleleri, kamplaşmayı, kutuplaşmayı bir kenara bırakırsak kazanan geniş coğrafyamız olur" diye konuştu.
Erdoğan, şöyle devam etti: "Bu ülkede nefes alıp veren hem Alevi hem Sünni kardeşlerime tam bir samimiyetle sesleniyorum. Acılarımız ortak, kıblemiz, kitabımız, Ehlibeytimiz ortak. Bir takım devletlerin üzerimizden oyun oynamasına gelin izin vermeyelim. Bir takım istihbarat örgütlerinin üzerimizde oyun kurmalarına gelin artık müsaade etmeyelim. Gençlerimizi elimizden alıp modern dünyanın hastalıklarını onlara musallat etmeye gayret edenlere izin vermeyelim. Gençlerimizin terör tuzağına düşmelerine, asılsız, sonu gelmez bir hiç uğruna kavgalarda yitip gitmelerine göz yummayalım. Gelin Kerbela'dan ibret alıp hep birlikte kucaklaşalım. Gelin Hazreti Hüseyin Efendimizin şehadetiyle kardeşliğimizi büyütelim. Gelin geleceğimiz, geniş coğrafyamız için umut olalım. Umudu çoğaltalım, düşmanı değil dostu sevindirelim. Gelin canlar, bir olalım. Bir olalım iri olalım aynı zamanda diri olalım."