ÇOMÜ İnsani ve Toplum Bilimleri Fakültesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Dr. Mithat Atabay, Orta Doğu'da yaşanan karışıklık ve İsrail'in saldırılarını değerlendirdi.
Hamas Siyasi Büro Başkanı İsmail Haniye'ye yapılan suikastı değerlendiren Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi (ÇOMÜ) İnsani ve Toplum Bilimleri Fakültesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Dr. Mithat Atabay, "2024 yılında İran'da, İran Cumhurbaşkanı'nın hayatını kaybetmesi 20 Mayıs tarihinde ve sonra İran'da yapılan seçimler sonrasında reformist bir adayın Cumhurbaşkanı seçilmesi ve bunun arkasında nasıl bir olay olduğu konusundaki yorumlar dikkat çekici oldu ve Amerika Birleşik Devletleri'nin özellikle radikal unsurları Orta Doğu bölgesinde mümkün olduğu kadar ortadan kaldırmaya yada etkisiz hale getirerek Orta Doğu'da demokratik bir yapı oluşturmaya yönelik girişimler içerisinde bulunduğunu görüyoruz. Hamas Örgütü Lideri'ne yapılan suikastın bu şekilde değerlendirilmesi gerekiyor. İran'daki yeni Cumhurbaşkanının reformist bir Cumhurbaşkanı olarak iktidara gelmesi ve seçimleri kazanması konusu da yine aynı şekilde değerlendirmek gerekiyor" dedi. Atabay, Orta Doğu'da yaşanan karışıklık nedeniyle İsrail'in özellikle radikal unsurunu oluşturan Netanyahu'nun bunları fırsat bilerek kendi topraklarını genişletme konusunda, özellikle de Kızıldeniz konusunda egemen olabilmek için yeni topraklar elde etme konusundaki girişimleri olduğunun göz ardı edilmemesi gerektiğini söyledi.
"Orta Doğu'daki tarihsel sürece bakılmalı"
Orta Doğu'daki durumu anlamak için tarihsel sürece bakılması gerektiğini işaret eden Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Dr. Mithat Atabay, "Çünkü Orta Doğu gerçekten tarih sahnesinde hep ön planda olmuş bir yer, her şeyden önce Orta Doğu üç ana semavi dinin çıkış yeri olarak karşımıza çıkıyor ve bunların kutsal yerleri de Orta Doğu coğrafyasında bulunuyor. Bunun yanında Orta Doğu'ya hakim olan aslında tarihte üç tane grup var. Bir tanesi Türkler, biri Araplar, biri de Acemler yani İranlılar dediğimiz gruplar. Bu gruplar birbirleriyle sürekli olarak rekabet halinde bulunmuşlar, özellikle 19. yüzyılda Sanayi Devrimi'nin tamamlamasıyla birlikte Orta Doğu'da petrolün bulunması ve dünyanın da buna ihtiyacı, bu mücadelede büyük devletlerin de katılmasına sebebiyet vermiştir. Önce İngiltere ve Fransa arasında başlayan mücadeleye daha sonra Amerika Birleşik Devletleri ve Sovyetler Birliği'nin katıldığını görüyoruz. Bu arada özellikle Almanya ve İtalya'nın da Orta Doğu coğrafyasında egemen olmak için mücadele verdikleri ve dünya savaşlarına sebebiyet verdiğini de hatırlamak lazım. Özellikle İkinci Dünya Savaşı sonrasında İsrail'in kurulmasıyla birlikte bu bölgedeki yapı değişti ve bu mücadeleye İsrail'de, Yahudilerde katılmış oldu. Bu Müslümanlar arasında büyük bir aslında önce şok oluşturdu. Daha sonra ise büyük devletlere yaslanarak bu durumu ortadan kaldırmaya yönelik olarak Arap-İsrail savaşlarının olduğunu görüyoruz. Özellikle 1979 İran Devrimi'nden sonra Orta Doğu'da radikal unsurların giderek arttığı görülmektedir. İran'ın desteğiyle birlikte de özellikle rejim ihracı karşısında buradaki olaylar her gün daha da arttı. İsrail'in Birleşmiş Milletlerin kuruluş amacıyla birlikte özellikle İsrail'in kuruluşu sırasında Kudüs'ün statüsü konusundaki yaklaşımına uymaması sebebiyle Filistin Kurtuluş Örgütü ve onun daha sonra Filistin Devleti'ne yönelmesi sonrasındaki bir mücadelenin dünya kamuoyunu derinden etkilediğini ve birçok olaya da sebebiyet verdiğini görüyoruz" dedi.
"Rusya'nın Orta Doğu'ya bakış açısı değişti"
Rusya'nın Ukrayna Savaşı sonrasında Orta Doğu'ya bakış açısının da değiştiğine dikkat çeken Mithat Atabay, sözlerine şöyle devam etti:
"Sovyetler Birliği'nin dağılması ve dağılma süreci sonrasındaki Sovyetler Birliği'nin yerine kurulan Rusya Federasyonu'nun bölgede yeniden egemen olabilmek için yaptığı mücadeleler ve son yıllarda özellikle Ukrayna Savaşı sonrasında Rusya'nın Orta Doğu'ya bakış açısının değiştiğini, bir taraftan da Uzak Doğu'da, Çin'in de Orta Doğu bölgesinde egemen olmaya çalışmaya başladığını görüyoruz. Bunun karşısında Batı Dünyası ve Amerika Birleşik Devletleri çeşitli tedbirler aldılar. Bu kavgalar içerisinde radikal unsurların giderek arttığını görüyoruz."
"Hamas Örgütü Lideri'ne yapılan suikastın bu şekilde değerlendirilmesi gerekiyor"
Atabay, sözlerine şöyle devam etti:
"2024 yılında İran'da, İran Cumhurbaşkanı'nın hayatını kaybetmesi 20 Mayıs tarihinde ve sonra İran'da yapılan seçimler sonrasında reformist bir adayın Cumhurbaşkanı seçilmesi ve bunun arkasında nasıl bir olay olduğu konusundaki yorumlar dikkat çekici oldu ve Amerika Birleşik Devletleri'nin özellikle radikal unsurları Orta Doğu bölgesinde mümkün olduğu kadar ortadan kaldırmaya ya da etkisiz hale getirerek Orta Doğu'da demokratik bir yapı oluşturmaya yönelik girişimler içerisinde bulunduğunu görüyoruz. Hamas Örgütü Lideri'ne yapılan suikastın bu şekilde değerlendirilmesi gerekiyor. İran'daki yeni Cumhurbaşkanının reformist bir Cumhurbaşkanı olarak iktidara gelmesi ve seçimleri kazanması konusu da yine aynı şekilde değerlendirmek gerekiyor. O yüzden dünya aslında Orta Doğu'da yeni olaylara gebe, radikal unsurlarla daha demokratik unsurların mücadelesi ve iç savaşı şeklinde bir girişim ortaya çıkacak. Bundan yararlanmak isteyen ve İsrail'in özellikle radikal unsurunu oluşturan Netanyahu'nun da bunları fırsat bilerek kendi topraklarını genişletme konusunda, özellikle de Kızıldeniz konusunda egemen olabilmek için yeni topraklar elde etme konusundaki girişimleri göz ardı etmemek gerekiyor. Muhtemelen; özellikle Kızıldeniz'i ve Süveyş Kanalı'nın alternatif olarak yeni kanal açılması konusunda İsrail'in bir girişimi var ve o coğrafyada özellikle Gazze Şeridi'ni ele geçirerek bunu yapmak istiyor İsrail, o bölgeyi kendisi için güvenli hale getirecek hareketi sağladığında muhtemelen Amerika Birleşik Devletleri ve Rusya Federasyonu'nun da desteğini alarak oradaki savaşın sona ereceğini öngörüyoruz. Bu yıl içerisinde bunların sonuçlanacağını öngörmek herhalde doğru olsa gerektir."
Orta Doğu'da bu tür olayların 20'nci ve 21'inci yüzyılda da meydana geldiğini kaydeden Atabay, "Bu tür olaylar Orta Doğu'da, özellikle 20. yüzyılda hep oldu. 21. yüzyılda daha da şiddetli hale geldi. Bunun şiddetli hale gelmesinin sebebi Sovyetler Birliği'nin yıkılması sonrasındaki bir boşluk oldu ve dünyanın yeniden yapılanması oldu. Bugün baktığımız zaman, Ukrayna Savaşı sonrasında Balkanlar'da Rusya'nın Güney'e inemeyeceği görüldü. Dolayısıyla gücünü doğu bölgelerine çevirdi. İran üzerinden ve Orta Doğu üzerinden bunu yapmaya çalıştığını görüyoruz. Burada bir de şunu söylemek lazım, Türkiye'nin özellikle bu konudaki politikalarında Ermenistan'da yeniden normalleşme girişimini de göz ardı etmemek gerekiyor. Türkiye'de radikal unsurlar yerine daha mülayim ve daha demokratik unsurlarla iş birliği içerisine gireceğinin bir işareti olarak bunu değerlendirmek lazım" diye konuştu.