Davutoğlu: Zulümde seçicilik yapıyorlar
Başbakan Ahmet Davutoğlu, "Ortak özellik 'zulümde seçicilik' gerek Kılıçdaroğlu gerek Bahçeli gerekse Demirtaş ve HDP zulümde seçicilik yapıyorlar" dedi.
Başbakan Davutoğlu, TBMM AK Parti Grup Toplantısı'nda partililere seslendi. CHP'nin Alevi meselesinde en önemli ikilemlerinden birinin "Dersim meselesindeki ikircikli tutumu" olduğunu belirten Davutoğlu, "Sayın Cumhurbaşkanımız, başbakanlığı döneminde Dersim konusunda net bir tavır sergiliyor ve 'Devlet adına da işlenmiş olursa olsun yapılan her türlü zulme karşıyız' dedi. Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı olarak bu olaylardan dolayı özür diledi. CHP ve MHP'den bu çerçevede bir karşı tavır alış söz konusu oldu. CHP Dersim konusunda hala bir açıklamada bulunmadı. Neden bulunamıyor biliyor musunuz? Çünkü korkuyor, çünkü zihnindeki adalet terazisiyle partisinin yapısı uygun değil. 'Dersim'i eleştirirsem ulusalcılar kopar, parti bölünür' diye korkuyor. Ama AK Parti böyle bir şeyden korkmaz. Çünkü AK Parti'nin ortak vicdanı, her türlü zulme ve yalnızlığa karşı ayakta durma vicdanıdır. Cumhurbaşkanımız Alevi dedelerini Cumhurbaşkanlığı'na davet ederek, yemek veriyor, Kılıçdaroğlu onları haram yemekle suçluyor. Kılıçdaroğlu, Alevi gelenekte düşkün ilan etmek vardır ama o senin haddin değil sen kimseyi haram yemekle itham edemezsin. Oraya gelen Alevi dedeleri, Alevi öncüleri edebin, erkanın temsilcileridir ve hepsi eline, beline ve diline sahip çıkan insanlardır. Onlar kimi ziyaret edip etmeyeceğini bilir. Onlar edep erkan bilirler. Bir ülkenin Cumhurbaşkanı davet ettiğinde, onurla, vakarla o daveti kabul ederler ve giderler, bundan rahatsız olma. Bu Cumhurbaşkanı'nın ne kadar kucaklayıcı olduğunun işaretidir ve Türkiye'deki Alevi toplumunun temsilcilerinin devlete olan saygılarının ifadesidir. Ben o yemeğe katılan bütün Alevi toplum temsilcilerine teşekkürlerimi sunuyorum" ifadelerini kullandı.
"KILIÇDAROĞLU'NUN YARASI VAR"
"Ama Kılıçdaroğlu sesinizi yükseltemez, çünkü yarası var, çünkü arkasına güvenemiyor" diye konuşan Davutoğlu, "Son bir hafta içinde bir milletvekili ağır ithamlarla istifa etti. Başka bir milletvekili ihraç sistemi ile disipline sevk edildi, üçüncü bir milletvekili ve birkaç milletvekili de günlerdir 'Kılıçdaroğlu istifa etsin' diye çağrıda bulunuyorlar. Şöyle bir takım düşünün: Herkes ayağına topu almış, oyununu oynuyor. Birisi de kendini antrenör zannedip ortalıkta dolaşıyor. Her gün bir açıklaması ile birini memnun etmeye çalışıyor. Bakıyor, bir gün 'Ulusalcılar rahatsız oldu' diye açıklama yapıyor, öbürküleri kırıyor, 'Öbürküler rahatsız oldu' diye açıklama yapıyor, onları kırıyor. Bir türlü iki yakası bir araya gelemedi CHP'nin. Gelemez, çünkü milletin gönlü ile buluşamayanların yakaları bir araya gelemez. Sonra küstahça çıkıp 'Türkiye'nin Cumhurbaşkanlığı ve Başbakanlık makamı boş' diyor. Sen onlarla kaygılanma, millet biliyor o makamların dolu olduğunu, Anadolu'da gösterilen muhabbetten biliyor. Sen kendi küçük sandalyenin derdine düş, bırak büyük makamları. Biz o makamların nasıl doldurulacağını gayet iyi biliriz ve o makamları hakkıyla doldurduğumuz için millet emaneti tekrar tekrar bize veriyor ve vermeye de devam ediyor" dedi.
CHP'ye çağrıda bulunan Kılıçdaroğlu, "Dersim'de biz vicdanın sesi olduğumuz için onlar sessiz kaldılar Seyit Rıza'nın oğlu Hüseyin 17 yaşındaydı, idam edilecek yaşta değildi, yaşı yükseltildi, idam edildi. Aynı şey 12 Eylül'de Erdal Eren için yapıldı, yaşı büyütüldü, idam edildi. Ben hep merak ederdim, yaş büyüterek idam etme geleneği nereden geliyor, 12 Eylülcüler nereden öğrendi bunu. Şimdi fark ediyoruz, CHP'den öğrendiler. Dersim'de yapılanları İhsan Sabri Çağlayangil'den dinlesin bir Kılıçdaroğlu, o günlere şahitlik yapanlardan ve çıksın bunun zulüm olduğunu açık yüreklikle söylesin ya da Tunceli'ye gitmesin. Ve eğer devlet adına birisi yanlış yapmışsa o yanlış devletin değildir. O yanlış yapanların üzerinde kalır" şeklinde konuştu.
"CHP'DEN ÖNCE BAHÇELİ'NİN SESİ YÜKSELDİ"
MHP'yi eleştiren Davutoğlu, "Bahçeli'ye geçmek istiyorum. Nedense 'Biz Dersim konusunda konuştuk' diye ben bekliyordum ki CHP rahatsız olsun, CHP'den önce Bahçeli'nin sesi yükseldi. Ben Hacı Bektaş-ı Veli'de Alevi erenlerimizle, dostlarımızla, canlarımızla kucaklaştım diye rahatsız oldu. 2 saat sonra kim yetiştirdiyse bir açıklamayla beni özür dilemeye davet etti. Neden özür diyecekmişim? Dersim'de yapılanların yanlış olduğunu, zulüm olduğunu söylemem dolayısıyla. Onun üzerine ertesi gün kendisine bazı sorular yönelttim. Bugün de yaptığı grup toplantısında yine polemik yapıyor, yine benim hiç söylemediğim şeyleri söylemiş gibi yansıtarak güya beni itham etmeye kalkışıyor. Sayın Bahçeli açık yüreklilikle söyle: 'Dersim'de yapılan yanlıştı, zulümdü' aynen 3 Mayıs 1944'te Alparslan Türkeş'e, Fethi Tevetoğlu'na, Reha Oğuz Türkkan'a yapılanların zulüm olduğu gibi" ifadelerini kullandı.
Davutoğlu, şunları söyledi: "Bahçeli ile aramızdaki devlet anlayışı farkı şu; Bahçeli devlet adına yapanlara bile sahip çıkmayı devlete sahip çıkmak zannediyor, o yüzden devlete en büyük tahribatı veriyor. Biz ise kim, ne ad altında yapılırsa yapılsın yanlışa yanlış, doğruya doğru diyoruz. Ve bu yolla halkımızın bütününü kucaklıyoruz. Mademki tek parti döneminde ayağa kalkanların hepsi isyana kalkışmışlardı yine söylüyorum Kazım Alöç, 3 Mayıs 1944 MHP'nin ideolojik öncülerinin ki bir kısmı önemli devlet adamlarıdır Fethi Tevetoğlu gibi kendilerini rahmetle anıyorum, Türk diline, düşüncesine büyük katkıları olan isimlerdir. Onlara hitap ederken şöyle diyor: 'Bunların vatan hainlikleri tescil olunmuştur. Bunlara zulüm ettiğimizi iddia edenlere söylüyorum' diyor. 'Bunları herhalde Pera Palas'ta ağırlayacak değildik, bunlara her zulüm yapılmıştır ve yapılmaya devam edilecektir.' Bu tek parti döneminin savcısının Alparslan Türkeş'le ilgili ifadeleridir ve Dersim olayından birkaç sene sonra yaşanmıştır. 'Onları asmayacaktık da besleyecek miydik' diyen zihniyetle 'Pera Palas'ta mı yatıracaktık' diyen zihniyet aynı çizginin devamı. Peki vatan hainliğinden sonra verilen bu cezalar eğer sadece bu sebeple haklı görülüyorsa mazur görebilirmiyiz. Diyelim ki suçlular, o suçluyu adalet önünde yargılamak yerine yargısız infazla insanları öldürmek bir suç değilmidir? 76 yaşındaki birinin yaşını 54'e indirip idam etmek için oğlunun yaşının 17'den 21'e çıkarıp sonra da yalvararak, o cellatlara 'Ne olur, oğlumu benden sonra asın' diyen adama, 'Hayır, senden önce asacağız, oğlunun öldüğünü de göreceksin' diye bağırmak adalet midir? İsyana karşı mücadele böyle mi verilir? Seyit Rıza ile oğlu Hüseyin'in hikayesi.
O zaman gelsin Çorum'da da İç Anadolu'da da Sayın Bahçeli kendisine yakınlık hisseden kitlelere, İskilipli Atıf Efendi de yapılan zulüm devlet adına yapılmışsa doğrudur diyebilecek mi?... Sayın Bahçeli polemik yapmasın, tek partiyi savunacaksa çıksın mertçe savunsun ama polemik yapmaya kalkmasın. Biz ise kim ne zaman ne gerekçe ile yapmış olursa olsun her türlü zulme karşı çıkmaya devam edeceğiz. Birileri zulüm yapmışsa bu zulmü dile getirmekten çekinmeyiz. O 'Birileri devlet adına cinayet işlemişse dokunmayın' diyor. Biz bu toprakların çocuğu olarak bir vatandaşımızı gördüğümüzde önce insanı görürüz. Muhabbetle onu kucaklar ve sadece o muhabbelet onunla ilişki kurarız. Devletimizin bekası 76 milyonu yaşatmakla mümkün olacaktır. Sayın Bahçeli hiç merak etmesin, Türkiye Cumhuriyeti Devleti çok köklü geleneğiyle bütün farklılıkları bünyesinde korumaya devam edecek, 77 milyonu hep birlikte geleceğe taşımaya devam edecek."
"ORTAK ÖZELLİK ZULÜMDE SEÇİCİLİK"
"Ortak özellik zulümde seçicilik" diye konuşan Davutoğlu, "Gerek Kılıçdaroğlu gerek Bahçeli gerekse Demirtaş ve HDP zulümde seçicilik yapıyorlar. Hep 'Bize yakın olanların zulmü zulüm de olsa sessizlikle karşılanmalı' diyorlar. 'Bize yakın olanlar mazlumsa onlara sahip çıkalım' diyorlar. Başka sınav halinde bu liderlerin hepsi" dedi.
"KILIÇDAROĞLU'DAN SES YOK"
Kobani konusunda herkesin hassasiyet gösterdiğine dikkat çeken Davutoğlu, "Kobani'deki zulüme karşı çıkacağımızı söyledik. 1 haftadır Esed'in uçakları Halep'i bombalıyor, Halep'te büyük bir kıyım yaşanıyor ve bütün çabamızla Halep'teki kardeşlerimize biz yardımcı olmaya çalışıyoruz. Kılıçdaroğlu'ndan bir ses duydunuz mu? Hani Kobani'ye Suriye'de bir şehir diyen Kılıçdaroğlu'na Halep nerede deseler, o da Suriye'de bir şehir diyecek. Halep'te yaşayanlar bir insan değil mi? Halep'i bombalayan ve sivilleri katleden Esed aynen Kobani'yi topa tutan IŞİD kadar zalim değil mi? Ama Kılıçdaroğlu'nun sesi çıkmaz, ona dönük bir şey söylemez, çünkü Esed Arap Baası, CHP Türk Baası'dır. Bu yüzden akrabalar birbirine laf edemiyorlar. Aynı şekilde Sayın Bahçeli'den güçlü bir ses duydunuz mu? Hani her yerde Türkmenlerin haklarını savunduğunu iddia ederken, Bayır Bucak'ta Halep'te Türkmenler bu baskılarla karşı karşıya kaldığında gür bir sesle Halep'e dönük bir sedada bulunduğunu duydunuz mu? Ya da HDP, Kobani için Türkiye'yi yakmaya kalkışan bu vandallar Halep'teki Kürtler için sesini yükselttiğini duydunuz mu? Aslında bunlar zalimle mazlum arasında seçicilik yapıyorlar. Biz ise zalime zalim deriz, mazlumunda yanında bulunuruz" şeklinde konuştu.
"MESCİD-İ AKSA İÇİN SUSMAYIZ"
"Mescid-i Aksa'yı kirletenlere karşı en yüksek sesin Türkiye Cuhmuriyeti'nden çıktığını" söyleyen Davutoğlu, "Zalim İsrail devleti ve yöneticilerine sesleniyorum: Suriye'nin durumu böyle. İslam dünyası karışık diye ses çıkmayacak sanma. Herkes sussa Türkiye olarak biz susmayacağız" dedi.
Davutoğlu, "TİKA başkanı hemen Mescid-i Aksa'ya hareket etti. Cumhurbaşkanımız ve ben Mahmud Abbas ve Halid Meşal'le görüştük. Kudüs bize Hz. Ömer'in, Yavuz Sultan Selim'in, Kanuni Sultan Süleyman'ın ve 2. Abdülhamid'in mirasıdır. Mescid-i Aksa bize tarihimizin emanetidir. Bu emanete sahip çıkmaya devam edeceğiz" diye konuştu.
SÜREÇTE KARARLILIK MESAJI
Davutoğlu, "Çözüm süreci bizim açımızdan bir milli kardeşlik projesidir, kararlıkla sürdürülecektir. Son zamanlarda çözüm sürecine yönelik provokasyonlara karşı dik durmaya devam edeceğiz. Çözüm süreciyle kamu düzeni birbirine alternatif değildir. Kamu düzeni için gerekli tedbiri aldık, almaya devam edeceğiz. Hiç kimsenin bundan tereddütü olmasın. Hiç kimse çözüm sürecini bahane ederek, Türkiye'de, kamu düzeninde bir asayiş problemi çıkarmaya kalkmasın. HDP'ye bir kez daha sesleniyorum, eğer çözüm sürecini devam ettirme hususunda iyi niyetliyseniz, bu iyi niyetinizi gösterin. Çıkın ve çözüm sürecini bu şiddet sarmalına karşı olduğunuzu açık yüreklilikle ifade edin, hiç maskelerin arkasına saklanmayın. Siz açık yürekli ifadede bulunmanız halinde çözüm sürecinde bu adımlar atılmaya devam edilecektir. Ama bir taraftan çözüm sürecini savunuyormuş gibi yapıp diğer taraftan çözüm sürecinin olmazsa olmazsa şartı olan kamu düzeni konusunda sürekli provokasyonlarda bulunmaya devam ederseniz, biz de hak ettiğiniz muameleyi gösteririz.
"Çözüm sürecini biz konjonktürel bir hesapla başlatmadık" diye Davutoğlu, "Bir taraftan süreci devam ettirirken diğer taraftan silahları bırakma konusunda hiçbir adım atmamanın tutarlı bir tarafı yoktur. Geçen sene 2013 Mayıs'ında ülkeyi terk etmesi gerekenler artık terk etmeye başlamalıdır, silahları bırakmaya başlamalıdır. Silahları bırakmadan sürekli çözüm sürecinden bahsederek, silahları Demokles'in kılıcı gibi Doğu ve Güneydoğu'daki kardeşlerimiz üzerine tutmaya devam ederseniz, bunu çözüm süreciyle izah etmek mümkün olmaz. Çözüm süreci bizim için milli, yerli özgün bir projedir ve mutlaka başarıya ulaştırılacaktır... Bizim yegane güç kaynağımız halkımızdır, hiçbir ayrım gözetmeden 77 milyonun ta kendisidir. Halkımız bize bu gücü verdikçe kınayanın kınamasından çekinmeyeceğiz, saldıranın saldırısında herhangi bir şekilde tereddüte düşmeyeceğiz, tuzak kuranların tuzaklarını başlarında parçalayacağız inşallah" dedi.