Çocuklarımız artık bizi tanımıyor

Kars Dolunay Derneği Başkanı Faruk Ocak'ın "Çocuklarımız artık bizi tanımıyor" başlıklı yazısı.

Doğrularımızı tanımadıklarımıza nasıl anlatacağız? Doğrularımızı tanımadıklarımıza feda mı edeceğiz? Feda etsek de doğrularımız karşısında hep nefretleriyle karşılaşmak var.

Düzgün saydıklarımız çocuklarımızı yormaktadır. Peki, doğrularımız daima yanlış tefsir ediliyorsa, yanlışlarımızı daima teşhir etmeye lüzum mu kalır? Acaba biz kendi kendimizle alay mı ediyoruz? Doğruların gücü derken irfan abidelerimiz karşısında alay konusu olan bizleriz. Karşılarında öyle yanlış anlaşılıyoruz ki... Çocuklarımız bizden başka herkesin doğrularını kabul ediyor ama bize gelince doğrularımızı tatbikat nedense onlara çok zor geliyor. Çünkü çocuklarımızın hırs ve şöhret ihtirasları adını bilmediğimiz madenler gibi çoğalıyor. Hayatları bizimle başladı ama bizimle bitecek gibi değildir. Ve zamanın takvimden kopardığı yapraklar çoğalmaktadır. Sonraları felaket felaketi kovalarken, felaketin büyüğü çocuğumuzun bizi düşman sanarak büyümesi... Yaralanan baba gururudur ve çocuklarına gurur dolu pencerelerini kapatsam mı yoksa kapatmasam diye girdiği çelişkili hayatın başlaması... Çocuklarımızı fethetmedikten sonra neye ve kime servet biriktireceğiz? Nasılsa biriktirsek de suç oluyor, biriktirmese de... İki durumda da çocuklar servet için ya ana babayla ya da kendi aralarında tehditkar oluyor. Hepsinde de hırs ve çılgınlıklar birbirine benziyor. Öyleyse çocuklarımız bir hastalığa kapıldılar. Bu hastalık iletişim aleti denilen belanın marifetidir. Zekasına değil hilekarlığına isyan ettiğim iletişimin ülkesi kolaylıkla çocuklarımızı himayesine aldı. Kafam bozuk bizim çocuklara… Daha doğrusu ana babaya kafam bozuk... Çünkü artık çocuklarını süper gücün pençeleri arasına teslim ederken, çocuklar da suya, havaya hasret olduğu gibi süper gücün öğrettiklerine ihtiyaçları var. Kurtuluşları artık bir mucize... Bu mucize; kaderin süper güce bahşettiği bir ziyafet mi? Hayır, emeğin ve çalışmanın eseridir, kader falan değildir. Bana kalırsa çocuklarımızın yaşam hakları sisli camın arkasında kah bir kabusa dönüşecek, kah bir bilinmeze... Bazen dramlarla tanışacaklar bazen alay konusu olacaklar. Hep aynı dramı ve hep aynı komediyi yaşayacaklar. Zeka ve çalışma güçlerini verirken, hizmette edecekler ama süper güç “yetmez” diyecek. Çivi çiviyi sökecek ve can çekişmeye devam edecekler. Yine aldatma demokrasi yalanlarının içinde yeni bir yıla girdik. Büyük devletler aldatma demokrasileriyle yine iştahları kabardı. Aldatma demokrasiyle büyüdükleri için küçük devletler arasında savaşlar daha çok süreceğe benzer. Açıkçası her cephede savaşlar bir avuç bahtiyarın, milyonlarca bedbahtın köleliği içindir. Her savaşta köleler sürüdür. Daima karanlıktan gelirler ve daima karanlığa giderler. Biz de karanlığa doğru koşuyoruz. Denize akan nehirlerimizi kuruttuk. Hep başkalarının nehirlerini takip ediyoruz. Tepiniyoruz ama her tepinme sonunda suyun başını tutanların öğrettiklerini tekrar ediyoruz. Çünkü teknik ve üretim suyun başını ele geçirenlere aittir. Suyun başındakiler zirvelere tırmanırken bile hep merdivenleri çocuklarımız olacaktır…

Kars Haber Haberleri