Başbakan Ahmet Davutoğlu, ATV ve A Haber’in ortak canlı yayınında gündeme ilişkin önemli açıklamalarda bulundu. Türkiye’de seçim sisteminin AK Parti’nin elinde olmadığını vurgulayan Davutoğlu, “Türkiye’de seçimi YSK yönetir. Yüksek Seçim Kurulları karar verir. Seçim sandığının başında AK Partili yetkililer yok. AK Partili bir kişi varsa, bütün diğer partililerden de bir kişi var. Hepimiz oraya eşit şartlarda gidiyoruz. Şimdiden iki şeyi yapmak istiyorlar; seçim yenilgilerine mazeret bulmak, halkı sokağa dökmek istiyorlar. Şimdiden uyarıyorum; demokrasi mücadelesi vereceklerse seçim sonuçlarına razı olacaklar. Halkı sokağa dökmeye çalışanlara 7 Haziran akşamı, 8 Haziran akşamı hiçbir şekilde herhangi bir taviz vermeyiz. Kim sokağa dökmeye çalışırsa, her türlü güvenlik tedbiri alınır. Türkiye’de seçimler kaos çıkarmak için yapılmıyor. Türkiye’de seçimler, istikrar sağlamak için, demokratik istikrarı sağlamak için yapılıyor” diye konuştu.
“DEMİRTAŞ 'BİZ SİLAHLI YÖNTEMİ BENİMSEMİYORUZ' DESİN”
HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın PKK’ya silah bırakması yönünde çağrı yapması gerektiğini belirten Başbakan Davutoğlu, “Demirtaş, eğer bu kadar kendine güveniyorsa, demokrat olduğunu iddia ediyorsa, yanında topladığı birçok liberal görünümlü veya değişik marjinal grupların da içinde olduğu özgürlükçü olduğunu iddia ettikleri çevreler var; bir gün sorsunlar Demirtaş'a ve desinler ki, 'Şu PKK’ya silahları bırak çağrısı yapalım.' Yarın yapsın. 'Ben PKK silahları bırakmaması halinde onlarla irtibatlarımı keserim' desin. 'Zaten irtibatım yok' diyebilsin. 'Biz silahlı yöntemi benimsemiyoruz' desin. Bunu İstanbul’da desin ama gitsin Diyarbakır’da da söylesin” ifadelerini kullandı.
“ADAYA GİDENLER HERHALDE ‘HALİNİZ NASIL’ DİYE SORMAYA GİTMİYOR”
Başbakan Davutoğlu, HDP yöneticilerinin İmralı’da Öcalan’a tecrit uygulandığı yönündeki iddialarına, “Tecrit kavramı, bir mahkumun kimseyle ilişki kuramamasıyla ilgilidir. Avukatıyla da görüşür, eğer sağlık durumu varsa her türlü hukuki bakımdan görüşmeyi yapar, herhangi bir tecrit durumu yok. Ama eğer siyasal görüşme yapacaklarsa; bu gidenler herhalde 'haliniz nasıl' diye sormaya gitmiyorlar. O zaman silahsızlanmayla ilgili atılması gereken adımı atsınlar, silahsızlanma yönünde bir adım, bir irade beyan etsinler, o zaman düşünülür. Ama yapmak istedikleri şu; hem taahhüt edilen silahsızlanmayla ilgili adımı atmayacaklar hem de adaya gidip şov yapıp kendilerince siyasi rant toplayacaklar. Bu yönde bir eğilim, bir irade, bir beyan söz konusu olmaması halinde adaya gidip görüşme yapmanın anlamı ne? Yani seçim sürecinde anlamı ne? Seçim süreci sonrasında tabii ki çözüm süreci devam edecek, tabii ki; görüşmeler yapılacak, her düzeyde, her zeminde, biz çözüm sürecinden hiçbir şekilde geri adım atmayız, her şekilde bu devam edecek” diye cevap verdi.
“BİZİM İÇİN ÇÖZÜM SÜRECİ DEVAM EDİYOR”
Çözüm sürecinin askıya alındığı iddialarının doğru olmadığını dile getiren Davutoğlu, “Bizim için çözüm süreci devam ediyor. Ben bütün mitinglerimde, Doğu'da, Güneydoğu'da miting yaptım; muhatabımız halk. 6-7 Ekim olaylarında bu vandallara, bu şiddet yanlılarına halk yüz vermediği için ve kendi kazanımlarının nasıl kaybedilebileceğini gördükleri için 6-7 Ekim olayları sonrasında yeni bir atmosfer oluştu. Bundan sonra da her kesimle, HDP de dahil bu konuşulabilir” yorumunda bulundu.
“CHP’NİN ZİHNİYETİ İLE HDP’NİN ZİHNİYETİ BİREBİR AYNIDIR”
CHP ile HDP’nin aynı zihniyete sahip olduklarını kaydeden Davutoğlu, “CHP'nin zihniyeti ile HDP’nin zihniyeti birebir aynıdır. İmam hatiplere bakışları aynıdır, dine bakış açıları aynıdır, tek tipçilikleri aynıdır, kötü ulusçu anlayışları aynıdır, hiçbir şekilde uzlaşmaya yakın olmamaları aynıdır. Ellerine bir bölge, ülke verseniz yapacakları tek şey, 28 Şubat zihniyetinin bir Kürt versiyonunu, bir de Türk versiyonunu yapmaktır. Başka hiçbir farkları yok" diye konuştu.
“TSK’NIN BU TÜR YAPILARA KARŞI BAĞIŞIKLI BİR KARAKTERİ VARDIR”
Başbakan Davutoğlu, Milli Savunma Bakanı İsmet Yılmaz’ın, ihbar üzerine TSK mensubu bin kişi hakkında soruşturma açıldığını söylemesinin hatırlatılması üzerine, şöyle konuştu:
“Yapılmak istenen; bir emniyet teşkilatı var, kendi hiyerarşisi var, bir de onun içinde başka bir hiyerarşik yapıyla alternatifini kurmak... Bir diplomasi veya başka bir bürokraside, onu kontrol etmeye çalışmak; bu kanser gibi bir şey. Türk Silahlı Kuvvetleri bu anlamda Türkiye’nin pazısı, bir enerji kaynağı, nihai şekilde vücudun güvenliğini sağlayan mekanizmadır. Buraya herhangi bir şekilde böyle bir yapının nüfuz etmesine izin verilemez. Emniyette ne olursa, burada silahlı kuvvetlerinin bürokrasi olarak bir farkı yok. Emniyette ne olursa, adliyede ne olursa, bu yapı ne kadar tehlikeli ise orada da tehlikeli olur. TSK’nın güçlü bir geleneği vardır. Bu tür yapılara karşı daha bağışıklı bir karakteri vardır. Bizim yapacağımız şey şudur; çok açık bir şekilde ifade ediyorum, tek tek böyle bir yapı içinde olmayan, normal vücudun işleyişini aksatmadan yürüten kim varsa; etnik, mezhebi, siyasi, dini görüşlerine bakılmaksızın ehliyeti varsa, bürokraside o çalışır. Ama nerede olursa olsun ve kim olursa olsun, dini anlayışı ne olursa olsun, siyasi anlayışı ne olursa olsun, vücudun işleyişini, bürokrasinin işleyişini felç edecek ya da yanlış yöne sevk edecek bir yapılanma varsa ona da engel olunur. Dolayısıyla bu yapıyla her yerde mücadele ederiz. Denildiği gibi birçok ihbarlar gelir; o olur, bu olur... Bu, ihbarların hepsinin doğru olacağı anlamına gelmez.”