'Bine Yakın Kağızmanlı Yaşamını Yitirmiş'

Araştırmacı Yazar Sait Küçük, 22 Aralık 2011 tarihinde Fransa Meclisi Genel Kurulu'nun 1915 olaylarıyla ilgili Ermeni iddialarının reddinin suç sayılmasını öngören yasa teklifini kabul eden ve Türklerin Ermenileri katlettiğini savunan vekillere Kağızman

 

Kağızman’da Yaşanan Rus Zulmü ve Ermeni Mezalimi adlı bir ortak kitap çalışması bulunan Sait Küçük, Fransa’da genel kuruldaki oturuma 577 milletvekilinden sadece 70 milletvekilinin katıldığını vurgulayarak  iki maddeden oluşan bu teklifi oy çokluğuyla kabul eden bu milletvekillerini kınadı.

     Sözde Ermeni Soykırımı'nı inkâr edenlerin para ve hapis cezası  almasını öngören yasa tasarısının düşünce özgürlüğüne karşı işlenmiş bir suç olduğunu belirten Sait Küçük basına yaptığı açıklamada sözlerini şöyle sürdürdü: Ermeni sorunu, Sözde Ermeni Soykırımı, ya da Ermeni Mezalimi hakkında Fransa gibi gerçekleri ters yüz etmeden konuşmak gerekmektedir.

      Dün Osmanlı Devleti, bugünde Türkiye, jeopolitik konumundan dolayı entrikaların çevrildiği bir ülke olmuştur.

      Osmanlı  Devletini parçalayarak yok etmek isteyen emperyalist devletler, amaçlarına ulaşmak için yüzlerce yıldır Türklerle iç içe ve dostça yaşamakta olan Ermenileri bir maşa olarak kullanmışlardır.

      Birinci Cihan Harbinde Osmanlı Devletinin askeri olarak düşmanlara karşı savaşan Ermenilere karşılık, Ermenilerin önemli bir kısmı  düşmanların safında Türklere karşı savaşmıştır. Diğer yandan komitacı Ermeniler, çoluk çocuk, kadın, yaşlı ayırmadan nice Türk’ü katlederek Doğu Anadolu’yu yakıp yıkmış, ocağı sönmüş közü kararmış bir kül yığınına, bir harabeye çevirmişlerdir.

      Osmanlı  Devletinin iyi ve dostanece tutumu istismar edilerek dış güçlerin büyük tahrikleriyle ve sözde vaatleriyle oyuna gelen Ermeniler asırlar boyu mutluluk içinde hayatlarını sürdürdükleri toprakları bölmeye, parçalamaya girişmişlerdir.

      Sömürgeci devletlerin büyük destekleriyle Anadolu toprakları dışında kurulan Taşnak, Hınçak, Ermenistan’a Doğru Cemiyeti, Genç Ermenistan Cemiyeti, İttihat ve Halas Cemiyeti, Silahlılar Cemiyeti gibi örgütler Ermeni halkını silahlandırarak ayaklandırmışlardır.

      Osmanlı  Devleti, Birinci Cihan Harbinde, isyanların başladığı Doğu Anadolu Bölgesi’nde bir yandan Rus ordularıyla ve onlarla birlik olan Ermenilerle savaşmak zorunda kalmıştır. Bir yandan da cephe gerisinde çocuk, kadın, genç, ihtiyar demeden köyleri basıp Türk insanını vahşice katleden Ermeni çeteleriyle mücadele içine girmiştir.

      Osmanlı  Devleti hem cephede, hem cephe gerisinde, savaşmak durumunda kalmasına rağmen Ermeni çetelerinden gelen tehlikeyi bazı tedbirlerle çözmeye çalışmıştır.

      24 Nisan 1915’de, zulüm ve kıyım yaparak faaliyette bulunan komitecileri bir operasyon yaparak tutuklamıştır. Bunların dışında ve Rusya sınırlarında yaşayan Ermenilerinde isyana kalkıştığını görünce gelecek tehlikelerin büyümesini önlemek amacıyla Ermenilerden sadece çete kurarak isyan çıkaranları savaş bölgesinden, Osmanlı topraklarının emniyetli bölgelerine “iskân”a yani “tehcir’e / yer değiştirme” ye tabi tutmuştur.

      Bunu böyle yapmakla bir bakıma onların can güvenliğini sağlamıştır. Çünkü Ermeniler Türklere yaptıkları katliamın karşılığını  vermeye başlamıştır. Bu yüzden Osmanlı Devletinin çıkardığı  “tehcir kanunu” onlar için bir “soykırım” değil bir can güvenliği kanunu olmuştur.

      Ekonomik ve siyasi çıkarları için Ermenileri ellerinde maşa olarak kullanan emperyalist güçler Osmanlı Devletinin yaptığı  tehciri, 24 Nisan 1915 deki tutuklamaları vatanın bütünlüğü  ve halkların can güvenliği için değil, bir soykırım gibi göstermiştir.

      Bu sözde soykırım yalanına, dünya kamuoyunu inandırarak ikna etmek için büyük gayretlerle ateşli propagandalara girişmişlerdir.

      24 Nisan 1915 deki tutuklamalar asla ve asla ölümlerle neticelenmemiştir. Tutuklananlar yargılandıktan hemen sonra serbest bırakılmıştır.

      Osmanlı  Devleti tehcire tabi tuttuğu Ermeni halkının can ve yol güvenliğini sağlayarak onları her türlü tehlikeden korumuştur.

      İster tehcir öncesi, ister sonrası olsun Doğu Anadolu Bölgesi dış güçlerin oyununa gelen Ermenilerin soykırımına en vahşi şekilde maruz kalmıştır. Dünya kamuoyuna kabul ettirmeye çalışılan “sözde soykırım” Türk Milletinin Ermenilere karşı yaptığı soykırım değil, Ermenilerin Türklere karşı yaptığı bir “özde soykırım”dır.

      Ermenilerin Türk Milletine yaptığı katliamlar yakılan ağıtlarımızla, yazılan destanlarımızla, çekilen vahşet fotoğraflarıyla, toplu mezarlıklarla, canlı tanıkların verdiği ifadelerle belgelenmiştir.

      Gerisi ekonomik ve siyasi emellerini hayata geçirebilmek için sömürgeci devletlerin sahte belgeler ortaya koyarak uydurdukları yalanlardır. Doğru olan Anadolu’da ve Kars’ta, Kağızman’da yaşanan Ermeni Mezalimi’dir.

     1807.1828.1855 yıllarından başlayarak üç defa saldırı düzenleyip Kars’ı ele geçirmek isteyen Rus Çarlığı Doksanüç Harbi  (1293/1877) sırasında muvaffak olarak Kars ve çevre ilçelerini ele geçirmiş ve Müslüman Türk milletine “Kırk Yıllık Kara günler” i yaşatmaya başlamıştır.

Tuzluca’dan ilerleyen bir düşman kolu 5 Mayıs 1877 Cumartesini Pazar’a bağlayan gece Kağızman’ı işgal etmiştir. Rusların Türkler’e yaptığı baskı ve yağma hareketleri işgal ve esaret altında kalıpta bu felaketlere dayanamayan şehir ve köy halkını Horasan, Pasinler, Erzurum istikametine doğru göçe zorlamıştır.

Kars’tan göçen Müslüman ahalinin yerine çeşitli etnik ve dinsel gruplar yerleştirilirken Kağızman’a da Ermeniler, Rumlar, Kazaklar, Ruslar doldurmuştur.(16) 93 Harbi’nde Kars’ın ilk kurban ilçesi olan Kağızman olmuştur. Yakılıp yıkılarak işgal edilmiş ve zulüm görmüştür. Bu işgali ve zulmü gören Kağızmanlı Esmani doğduğu toprakların halini şöyle anlatmıştır.

     “Düşmanlar elinde buldum elimi / Viran olmuş gülşen bağlar bulunmaz / Felek kırdı yedi yerden belimi / Mor sümbül marallı dağlar bulunmaz… Moskof dolmuş İslam yâda çekilmiş / Kalesine çaput bayrak dikilmiş / Ahuzardan Kars’ın beli bükülmüş / Derindir yarası bağlar bulunmaz…

      Kağızman ilçesi Rus esareti altındayken birçok katliama maruz kalmış ve 5 toplu katliam yaşamıştır. Kağızman halkına yapılan ilk toplu Katiamı bir ağıttan öğreniyoruz:

     1- Bayram Namazı Camii İçinde Ve Camii Önünde Yapılan Katliam:  1915 Ağıtı: Bin üç yüz otuz bir tarih rivayet / Derd-i halim eşidiben kanasın / Esir oldu nice karye-i İslâm / Derdin koyup bu firgata yanasın… Aziz bayram günü etrafı aldı / Gâfil iken bizi feryada saldı / Kaçan can kurtardı kalanlar kaldı / Gam geldi götürdü aşk aşinasın…

     Kağızman’da yaşanan “Kırk Yıllık Karagünler” devam ederken 1917 Rus İhtilali’nden sonra Seyim Hükümetine bağlı bulunan Taşnak Ermenileri tarafından Türklere büyük kırgınlar ve soykırımlar düzenlenmiştir.

  Şubat 1918 de Erzincan’ı kurtaran ordumuzun önünden çekilen Mart 1918 de Erzurum’u bırakıp Kars’a kaçan Taşnak Ermeni kuvvetleri eski çarlık ordusu mensuplarıyla da birleşerek katliama devam etmişlerdir.

  3 Mart 1918 deki Brest-Litovsk Anlaşmasına uymayan Taşnak Ermenileri Mart ve Nisan aylarında Kağızmanlıları en vahşi şekillerde kıyıma uğratmışlardır. 8 Nisan da Kağızman’ı işgal eden bir müfrezemiz İslam ahaliden 400 kişinin sokaklarda öldürüldüğünü bu cinayetin yapılması için artık kardeş olduk silahlarınızı veriniz bir birimize bir kötülük yapmayacağız diyerek silahları topladıktan sonra kırgına başlamış olduklarını bildirmiştir.

     2- Gamir Damı Katliamı:  “Kağızman Kırgını” da denilen bu katliamlarda Ermeniler Toprakkale’de ki halkı “Barış yaptık, kardeş olduk” diyerek kandırıp silahlarını toplatmış, hepsini esir alarak Çarşı Merkezi’ndeki “Gamir” denilen dama doldurmuş, ordumuzun  Sarıkamış’tan hareketle Kağızman’a gelmekte olduğunu duyduklarında süngüleyerek burada 105 kişiyi katletmişlerdir. 15’e yakın kişi de yaralı olarak kurtulmuştur.

     Gamir Damı denilen bu yer şimdiki Atatürk İlköğretim Okulu’nun doğu cephesinde Mustafa Çelik’in yaptığı binanın yerindeki terk edilmiş, ıssız ve harabe bir binadır. Gamir’in anlamı ise “amir/bayındır olmayan” demektir.

     1893 doğumlu ve 25 yaşındaki kudretli bir şairimiz olan Hafız Recep Hıfzı ve onun kardeşleri Ali, Yakup, Mehmet ve Hıdır, Ecolar’ın İso, İso’nun karısı Möhübe Hatun (Şadiye Hanım’ın anneanesi olan bu hanım Tek Bağ’daki evinde ekmek pişirirken kocası iso’nun süngü ile dışarı çıkartılması anında Möhübe Hatun direnir ve Ermeni askerinin kafasına arkadan egiş ile vurur. Darbe alan Ermeni askeri acıyla kıvranarak ani bir dönüş ile Möhübe’yi süngüleyerek ve şehit eder Möhübe Hatun burada bir kahramanlık sergilemiştir. Bunların üç çocuğu Fetullah, Sefo ve kızları Zinnet hinzana çıkartıldıklarından yakalanıp öldürülmezler.), Mısto Bey, Cavo Bey, Fezullah Bey, Osman Bey, Karaca Rıza, Vesile İsmail, Sail Bey, Nuh Bey, Derviş Bey,Şaban ve diğerleri Ermenilerce öldürülmüştür.

Gamir Damı’nda İshak Karaca, Mehmet Uğurlu, Onbaşı Mehmet Çılçıl, Kurbani Tosun, Recep Alıcı, Hasan Gürcan, Ahmet Tokucu, Hurşit Mert, Mehmet Yüce, Dursun Kumanlı yaralı olarak kurtulmuşlardır..

     Ermenilere silahını teslim etmeyen ve ateş açan Eyüp Ağanın eşi Cemal Hanım, Gamir Damı’nın yanındaki evde oturduğundan bu katliamdan yaralı olarak kurtulanlara yaptığı şerbeti ulaştırarak içirmiş, yaralarını sarmaya çalışmış kadın kahramanımızdır.

Eyüp Ağa gibi Cücü  Mısto, Lato Murat, Lato Mustafa’da silahlarını teslim etmeyerek Ermenilere karşı direnenler arasındadır.

     3- Çeperli (Kızılveren) Köyü Katliamı: Kars’tan Kağızman’a doğru ilerleyen Ermeni kuvvetleri çevre köylerdeki Rumlarla da birleşerek Tiknis, Şaban, Böcüklü, Kömürlü, Yalnızağaç gibi köylerden önlerine kattıkları Müslümanları Paslı Köyüne kadar sürüp katletmek istemişlerdir. Ermenilerin önünden kaçan ahali Morpet Deresi’nden Kötek’e varıp Kızılveren – Kozlu köylerine doğru oradan da Aladağ eteklerine sığınmak isterken peşlerini süren Ermeniler bu ahaliyi Kızılveren – Kozlu önlerinde müdafaasız hale getirmişlerdir.

Çeperli (Kızılveren) köyü içerisinde ahıra ve samanlığa doldurdukları 100’ün üzerinde Müslüman’ı kılıçlamış, süngülemiş, yerlere sermiş üzerlerine otlar atıp camışlara çiğnetilerek katledilmiştir.

     Çeperli katliamında çevre köylerden toplanmış ahalinin yanı sıra Çeperli köyü yerlilerinden Çolakoğlu Mamo Dede, Yusuf, Derviş, Çeliklerden Yakup yedi nüfuslu ailesiyle, Rüstem yedi nüfuslu ailesiyle birlikte şehit olurlar. Bu mezalimden Hazal (Yıldız), Kötek’li Melek  (Büyüktanır),Çolakoğlu Rızgo ve hanımı yaralı olarak kurtulur. Bu köydeki şehitlerin cenazelerini Habo Yılmaz ve Mehmet Ulusoy kan göllerinin içinden çıkararak köyün girişindeki mezarlığa iki büyük çukur açarak defnederler. Üçüncü bir mezarlık ise yine köyün şimdiki okulu üzerindeki 17 şehit’in olduğu toplu mezarlıktır. Bu mezarlıkta Rusların verdiği 8 Türk esir ile Yago, Pero, İsmail, Şehmail ve çocukları bulunmaktadır. (22)

     4- Kozlu Köyü Katliamı:  Kozlu köyündeki Ermeni katliamında Kızılveren’den kaçanlar ile Çilehane üzerindeki Purut dolaylarından kaçan Müslümanlar şehit edilir.

Bu şehitlerin bir kısmı  Kuyumcular mevkisinde bir kısmı ise köy’ün içinde Müftali Ağa’nın samanlığına doldurulup üzerlerine gazyağı dökülerek yakılırlar. Bu yakılanlar içinde sağ kalan yaralı bir kız olan Gülüzar (Turan) sağ kurtularak Camuşlu köyünde kocaya gitmiştir.Bir de Cennet Ana adında bir Türkmen kadın kurtulmuştur.Kömürlü köyünden olan Cennet Ana zaman zaman Kozlu şehit yakınlarını ziyarete gelmiştir. Kömürlü, Böcüklü, Paslı Türkmenleri Kozlu’daki  “Top Mezarlık” denen yerde 1960’lara kadar helva yapıp dağıtırlar, dualar okuyarak “Burada bizim babalarımız, analarımız, dedelerimiz şehit düşmüştür”diyerek ağlaşırlarmış.

           5- Paslı Çilehane Ve Ortaköy Arasında Yapılan Katilam: Rumlar ve Ermeniler hileye başvurarak ahaliyi kandırıp barış imza edildiğine inandırır, halkın silah teslimini sağlarlar. Silah teslim etmeyenler Aladağ bölgesine çekilirler. Açlıktan ve yorgunluktan bunalan 300 kadar çoluk çocuk kendi köylerine götürülmek için Ortaköy’ün Rumlarına teslim olurlar. Rumlar ve Ermeniler bu masumları çıkararak Paslı ile Çilehane köyü arasındaki bir derede makineli tüfek ile tarayıp süngüden geçirirler. Bunların içinden 60 yaşındaki İsmail oğlu Ali Ağa, hafif yara aldığından kendini ölmüş hissi vererek çaya atar. Geceleyin kalkarak Paslı köyündeki bir saman damına girer. Ordumuz geldiğinde bu ölülerin içerisinden sekiz çocuğu’ da yaralı olarak bulur. Bunlardan birisi sekiz yaşında kız, diğeri üç yaşında oğlan yaralı iki kardeştir. Annelerinin yanında bunları bulurken üç yaşındaki Şahin annesinin memesini emmektedir. Sekiz yaşındaki Hüsniye ise sekiz yerinden süngü ile yaralanmış ve sonradan iyileşerek kocaya gitmiştir.

     Kars’ta olduğu gibi Kağızman’da da Müslüman’lara karşı girişilen bu soykırıma karşılık vermek için gerek ordumuz gerekse sivil halktan oluşan milis güçlerimiz el ele vererek direnirken Taşkışla’ya girmek isteyen Ermenilere karşı Ali Rıza Bey birliğindeki Avcı Mahmut, Şido Ömer, Garip Mehmet, Çilo Recep, Arif Kaplan, Hamo Keleş, Tırıfo Musto, Tiroğlu Recep, Yakup ve diğerleri birlikte cephe alırlar. Ermeni birliklerinin silahlı gücü karşısında çekilmek zorunda kalırlarken Avcı Mahmut Taşkışla binasında şehit edilir.

     Kasaba eşrafından Kozlu’lu Kadıoğlu Mustafa Efendizade Aslan Bey ile Kars Geçici Hükümeti’nden Dâhiliye mümessili iken 13 Nisan 1919’  da İngilizler’ in Kars Parlamentosu’nu basarak tevkif edip Batum’ a götürdükleri amcası Ali Rıza Bey’i aramaya giden İsmailzade Ömer Bey’ in oğlu Ahmet Efendi, Kağızman İle Kars arasında pusu kuran Ermeni karakol erleri tarafından alıkonulup pek korkunç bicimde öldürülmüştürler. Sonradan bunların cenazesi Kağızman’da halka gösterilmekte, Türkler bu durumdan korkarak, dağlara kaçmaya mecbur bırakılmıştır.

     Paslı  köyünden Molla – Mehmet  “Türkiye ile Haberleşmede Bulunuyormuş” iftirası ile Kale ensesine götürülerek, sağ-sağ kafasının derisi yüzülmüş ve elleri kesilip yan tarafında da cep yapılarak, pek korkunç ve işkenceli bir biçimde öldürülmüştür.

     Kağızman’da yapılan Ermeni katliamını, canlı tanıklardan Kızılveren nüfusuna kayıtlı Hazal Yıldız, Kağızman doğumlu Tiroğlu Şamil Dayı, Todan köyü doğumlu, İbrahim Dayı, Kağızman doğumlu Hasan Araslı, Şahindere doğumlu Şadiye Kesenin annesi Zinnet Kesen, Kızılveren köyünden 1898 doğumlu Yusuf oğlu Zeynep’ten olma Abi Abat,1312 doğumlu Hayal’dan olma İsmail oğlu Nadir Polat gibi harpzadeler kendi ifadeleriyle yaşadıkları zulmü anlatmış ve anlattıkları çeşitli kitaplarda yayınlanmıştır.

     Kağızman Halk Şura Reisi Ali Rıza Bey (Ataman)’ın 12 nci Tümen Komutanlığına gönderildiği 23 Ekim 1920 tarihli bir yazıya, son bir yıl içinde bölgede yakılan tahrip edilen köylerin, isimleri ile katledilen nüfusu ihtiva eden bir cetvel eklenmiştir. Buradan kimsesiz kalan Müslüman kadın ve çocuk sayısının toplam 628.130, köyde toplam insan kaybının 4.472, halkı toptan imha edilen toplam 11 köyün nüfusunun 639 olduğu bildirilmiştir. Ermeniler Doğu Anadolu topraklarında Ermenistan arzularını gerçekleştiremediği gibi tarihe, işledikleri cinayet, döktükleri kan, yaptıkları soygunlar ile geçmişlerdir. Kağızman’da Ermenilerin Türklere karşı yürüttükleri toplu katliamlarda 1000 civarında Kağızman ahalisi canından olmuş ve şehit düşmüştür.

     Araştırmacı  Yazar Sait Küçük, Kağızman’da yaşanan Ermeni Mezalimi’nde beş toplu mezar kalıntısının günümüze kadar geldiğini belirterek bu mezarlıkların hiç birinin açılmadığını belirtti. Bu konuyu Kağızman’da Yaşanan Rus Zulmü ve Ermeni Mezalimi adlı kitapta kalem arkadaşı Lemin Gülderen ile birlikte ayrıntılı bir biçimde dile getirdiklerini söyledi. 

Haber: Gözlem Gazetesi

Kağızmanhaber Haberleri