Bekle beni Sarıkamış
Kayak mevsimi açıldı. Uludağ, Kartalkaya gibi popüler yerler tıkabasa dolu. Ama asıl güzellik Sarıkamış'ta. Dünyada Alpler'le birlikte, karı kristal özelliği taşıyan iki bölgeden biri olan Sarıkamış'a gitmek için kayak uzmanı olmanıza gerek yok! Bir kere kayağın tadını alınca durmanız da mümkün olmuyor...
Daha önce Uludağ'a birkaç kez gitmişliğim var. Ayağıma kar botlarını ve kayak takımlarını da geçirmiştim ama kayağın bana göre olmadığını düşündüğüm için hiç aklımdan bile geçirmemiştim kayak yapmayı... Geçen hafta ailecek gittik Sarıkamış'a. Çocuklar, "Uludağ, Kartepe, Kartalkaya dururken taa Kars'a, Sarıkamış'a kadar gitmek niye" modundalar. Ben ise daha çok, buralardan kaçma fırsatı olarak görüyorum Sarıkamış'ı... İstanbul'a yakın kayak merkezlerinin kalabalık olması ve Sarıkamış'ta kafamı dinlenme hayalleri kuruyorum uçakta giderken... Küçük ama son derece modern bir havalimanı var Kars'ın. Havalimanından Sarıkamış yarım saat. Saat 14.00 gibi otele varıyoruz. İnşaatı yeni tamamlanmış, pırıl pırıl bir otel. Ne yiyebiliriz derken, bölgenin en meşhur yemekleri olan kaz eti ve cağ kebabı öneriyor otel görevlileri. Kaz için önceden sipariş vermek gerekiyormuş. Cağ kebabında karar kılıyoruz. Bir taksiyle üç kilometre uzaktaki Sarıkamış şehir merkezine gidip, salaş bir restoranda muhteşem bir cağ kebabı ziyafeti veriyoruz kendimize. Ziyafet dememe bakmayın, dört kişi, İstanbul'da sıradan bir restoranda lahmacun parasına tıka basa doyuruyoruz karnımızı. İlk intibalar çok olumlu... Demek ki önyargılı olmamak gerekiyormuş. Cennet ülkenin her yöresinde ayrı güzellikler, lezzetler var tezi bir kez daha doğrulanıyor.
TÜRKİYE ŞAMPİYONUNDAN DERS
Ertesi gün... Kayakla ve hatta uzak bir yere gitmekle ilgili bütün olumsuz düşüncelerden kurtulmamızı sağlayan kişinin adı, Mustafa Yıldız... Türkiye kayak şampiyonu. Sömestr tatili nedeniyle Sarıkamış'a ailesinin yanına gelmiş. Boş zamanını, Cıbıltepe kayak merkezinde tatilcilere kayak öğreterek değerlendiriyor. O an kendimizi çok şanslı hissediyoruz. Türkiye'nin öbür ucundaki bir kayak merkezine gidiyoruz, ilk kayak deneyimimizi, Türk kayağının bir numarasıyla yapma şansını yakalamışız. Mustafa Hoca başımız her sıkıştığında yardımımıza koşuyor. Tabi düşmeden olmaz. Düşe kalka ayakta durmayı öğreniyoruz ilk... Önce daha çok acemilerin ve yakın çevreden günübirlik gelenlerin kızakla kaydığı birinci kademe pistte çalışıyoruz bir süre... Kayaklarla yürümeyi, dengede durmayı, kar sapanını (fren) öğreniyoruz. Ertesi gün... İnanılır gibi değil. Artık tek başımıza kayabiliyoruz. İkinci kademe pistine terfi ediyoruz. Kayakların önünü kapatıp arkalarını aniden açarak yapılan kar freni, kesinlikle hayat kurtaran bir hareket... Ama asıl kaymanın tadına varmanızı sağlayan, hiç fren yapmadan, sadece ayak hareketleriyle yapılan paralel dönüşler. Yaklaşık beş kilometrelik pistte yaptığımız üçüncü seferden sonra, artık hocaya ihtiyacımız kalmıyor. Mustafa Hoca'yla vedalaşıp, tek başımıza engin pistlere açılma vakti geliyor.
BEN YAPTIKTAN SONRA...
Yalnız kaymanın ürkekliğiyle ilk seferlerde, birkaç kez düşme kaçınılmaz. Biri size çarpmadıkça, ya da botlar ayağınızdan çıkmadıkça (Ki bu, sert bir hamle olmaksızın mümkün değil), kaymanın kesinlikle daha az riskli bir spor olduğunun farkına varıyorsunuz. Sonra sıra, asıl 'delikanlılık' gerektiren 2 bin 800 rakımlı Bayraktepe'den (Yöre halkı Cıbıltepe diyor) otel bölgesine ve Karanlıkdere istikametine doğru, sert inişleri olan pistlerde kaymaya geliyor. Ancak Mustafa Hoca, destek olmadan bu pistlere girmemizi yasaklıyor. Yaban hayatı korunan muhteşem sarı çam ormanının içinden geçilerek ulaşılan Karanlıkdere'ye, telesiyejle gidiyoruz. Derenin dibindeki kafede, odunla yanan guzinenin üstündeki demlikten nefis bir bitki çayı ziyafeti yapıyoruz. "Asla kaymam, otelde keyif çatarım" diyen ben, uçağın kalkmasına iki saat kala kayak pistinde oluşuma hâlâ hayret ediyorum. Ve de şunu söylüyorum: Bu işi ben yaptıktan sonra, herkes yapabilir. Ayrılırken Sarıkamış'a söz veriyorum içimden: Bekle beni Sarıkamış. Yine geleceğim...
GERÇEK BİR BAŞARI ÖYKÜSÜ
Bu başarı öyküsünü sizinle mutlaka paylaşmalıyım. Mustafa Yıldız, 26 yaşında, Türk Milli Takımı'nın kadrolu antrenörü... Kayak Federasyonu'nun Bursa bölgesinde görev yapıyor. 20'nin üzerinde Türkiye şampiyonluğu, 100'ün üzerinde madalyası var. Üç dünya kış olimpiyatına katılmış. Bağ Kur emeklisi bir babanın dokuz çocuğundan biri Mustafa. Bölge altı ay karla kaplı olduğu için mecburiyetten öğrenmiş kaymayı. İlk kez ayağına bir kayağı dokuz yaşında geçirmiş. Türkiye'de profesyonel olarak kayak yapanların yüzde 6'sının Sarıkamış bölgesinden çıktığını öğrenince, Mustafa'nın neden bu mesleği seçtiğini anlıyoruz. Türkiye şampiyonu kayakçılardan Osman Yüce ve Ahmet Kıbıl da Sarıkamışlı... Mustafa Hoca üniversitede beden eğitimi okumuş. Haliyle, uzmanlık alanı da kayak... Türkiye Kayak Milli Takımı'nın 16 yıllık sporcusu. Daha yeni kayak antrenörü olmuş. Şimdi Bursa'da yaşıyor. Profesyonel sporculuk yaşının zirvesinde aslında. Ama o devlet memuru olup Kayak Milli Takımına öğretmen olmayı tercih etmiş. Biraz kırgın camiaya Mustafa Hoca. Nedenini de "Türkiye'de siyasetle spor çok iç içe geçmiş. Haksızlıklar yapılıyor" diye açıklıyor ve devam ediyor: "Bu işi yurtdışında yapsaydım dünya şampiyonu olurdum. Temelimiz çok zayıf. Amatör sporlara destek yok. Spor deyince futbol akla geliyor Türkiye'de. Avusturya'da 12 ay kış turizmi var. Bu işten yılda 45 milyar dolar kazanıyor. Bu Türkiye'nin normal turizmden kazandığının iki katı. 17 ülkede kayak yaptım, bu ülkelerin hemen hepsinde devlet kayağa yüzde yüz destek veriyor. Türkiye'de beden eğitimi öğretmenliği seçmelerinde genel kültür soruları soruluyor. Soruları iyi cevaplayanlar beden eğitimi öğretmeni oluyor. Daha iyi kayanlar değil. Yeni Kayak Federasyonu Başkanı Erol Yarar çok heyecanlı. Onun sektörde bir şeyleri değiştireceğine inanıyorum..."
TEK SORUN UÇAK SEFERLERİ
Erdoğan Yıldırım, kendisini Kars'ın değerlerini tanıtmaya adamış bir gönüllü... Kars Ardahan Iğdır Dernekler Federasyonu'nun genel başkanı. Kars'ın kurtuluşunun, 'T'lerde, yani inanç turizminde, kış turizminde, yayla turizminde, tarih kültür turizminde olduğunun bilincinde. Sarıkamış'ın, Alpler'le birlikte, dünyada karı kristal özelliği taşıyan iki bölgeden biri olduğunu özellikle vurguluyor. Sarıkamış'taki Cıbıltepe ve Soğanlı tesislerinin, ihtiyaca cevap verebilecek, dünya standardında olduğunun altını çizen Yıldırım, "Yedi kar otelimiz, 12 pistimiz var" diyor. Antalyalı turizmcilere sağlanan ayrıcalıkların kar turizmine de sağlanmasını isteyen Yıldırım'ın bir diğer ve en önemli talebi de uçak seferlerinin Sarıkamış kar turizmine göre yeniden düzenlenmesi. Şöyle ki: Türk Hava Yolları her gün Kars'a bir sefer yapıyor. İstanbul'dan 11.00'de kalkan uçak, iki saat sonra Kars'a iniyor. Aynı uçak 14.00'te geri havalanıyor. İki gün yolda geçtiği için uzak illerden ve yurtdışından gelen turistler Sarıkamış'ı tercih etmiyor.
VAKİT KALIRSA
Kayağın keyfine vardıktan sonra pek vaktiniz kalacağını sanmıyorum ama... Eğer zamanınız varsa, Kars ve yöresindeki tarihi mekanları gezip, muhteşem lezzetleri de tadabilirsiniz. Gezebileceğiniz yerler: Sarıkamış Şehitliği, tabyalar, Ani Ören yeri, Ebul Hasan Harakani Hazretleri türbesi, Kale, Çıldır gölü, Arpaçay Kuş cenneti... Eğer otelinizde yoksa, bir yolunu bulup Kars balını, kaşarını, antibiyotik mahiyetindeki Çeçil peynirini, gravyer ve kaşarını mutlaka tadın. (Kaynak Sabah Gazetesi)
(BA-BA-S) GAZİ KARS (KHA)