Ocak'ın yaptığı açıklama şöyle:
"10-16 Mayıs Engelliler Haftasında engellilerin sorunlarını, taleplerini ve çözüm önerilerini topluma ve karar verenlere duyuruyoruz. Engelliler, yılın her gününde, toplumun bir parçasıdır; hayatın her alanında vardır.
Ülke olarak yaşadığımız doğal afetler ve ekonomik kriz hepimizin yaşamındaki zorlukları artırdı. Bu zorluklar engellileri daha da fazla etkilemektedir.
Kahramanmaraş Depremleri, Şanlıurfa’da yaşanan sel felaketi sonucunda yıkılan şehirlerde yetersiz barınma ve zorlu hava koşullarında yaşam mücadelesi devam ediyor.
Resmi verilere göre 50 binden fazla insanımızı kaybettik. Kesin sayısı bilinmemekle birlikte onbinlerce kişinin de uzuvlarını kaybettiğini, bedensel ve ruhsal engellilikler yaşadığını biliyoruz.
Türkiye’de engelliler nüfusun %12 sini oluşturuyor. Deprem illerinde ise 2 milyon 511 bin 950 engelli kişi yaşıyor. Bunların 1 milyon 97 bin 307’si kadın, 1 milyon 414 bin 643’ü erkek. Bu kişilerin 775 bin 650’si ağır engelli.[1]
Deprem illerinde evi yıkılan ya da hasarlı olan kişilerin bir kısmı çadır, konteyner gibi geçici barınma ortamlarında yaşarken, bir kısmı da başka şehirlere taşınmak zorunda kaldılar. Bu zorlu yaşam şartlarında erişilebilir olmayan ortamlar engelli bireyler için daha da zorlayıcı olmuştur. Su ve yiyeceğe erişim, ilaç ve tıbbi malzemeler, tekerlekli sandalye, işitme cihazı ve yardımcı araç gereç ihtiyaçları artmıştır.
Ülke genelinde şehirler engelliller için zaten erişilebilir değildir. Tüm yerleşim yerlerinde erişilebilirlik düzenlemelerinin yapılması gerekiyor. Depremde yıkılan yerleşim yerleri ise neredeyse herkes için erişilemez oldu. Bu yerleşim yerlerinin deprem dirençli ve erişilebilirlik standartlarına uygun olarak yeniden inşa edilmesi gerekmektedir.
BM Engellilerin Haklarına İlişkin Sözleşme’nin “Risk Durumları ve İnsani Bakımdan Acil Durumlar” başlıklı 11’inci maddesi gereğince acil müdahale planlarında, engellilerin ihtiyaçlarına uygun düzenlemeler yapılmalıdır.
Engellilerin bağımsız ve üretken bireyler olarak yaşama hakları vardır. Türkiye’de iş gücüne katılım oranı %53 iken engellilerin katılım oranı %22,1’dir. Bu oran kadın engellilerde % 12,5 düzeyindedir. Engellilerin eğitimlerine ve yetkinliklerine uygun işlerde çalışmalarına imkan sağlanmalıdır. Kamu ve özel sektörde engelli istihdam kotası % 6’ya çıkarılmalıdır. Engelliler halen boş olan kadrolarda istihdam edilmelidir.
Engeli nedeniyle çalışamayan kişilere de insan onuruna yakışır yaşam sürdürebilecekleri sosyal yardım ve destekler verilmelidir. Engelli aylıklarında hak sahibi olma durumu değerlendirilirken, aile bireylerinin gelirlerinin ortalamasının alınması yerine, varsa engelli bireyin kendine ait geliri dikkate alınmalıdır. Engelli aylığı asgari ücret düzeyinde olmalıdır.
Ağır engelli bireylere evde bakım verenlerin yüzde 90’ı annelerdir. Bakım süresi 8 saat değil 24 saattir. Bakım verenlerin sosyal yaşantıları, kendilerine ayıracak zamanları yoktur. Bunun karşılığında, asgari ücretin yarısı kadar, sadece 4.336 TL bakım aylığı ödemektedir. Engelli bakımı yapan bireyler Sosyal Güvenlik Şemsiyesi altına alınmalıdır. Primleri SGK tarafından karşılanmalıdır.
Evde engelli bakımı hizmetinin kapsamı genişletilerek ihtiyaç sahiplerine cevap verir nitelikte olmalıdır. Evde engelli bakım aylığı bir buçuk asgari ücret düzeyine çıkarılmalıdır.
Engelliliğin değerlendirilmesi için verilen Engelli Sağlık Kurulu Raporlarında belirtilen engellilik oranları yetkili hastanelere göre farklılık göstermektedir. Ayrıca, farklı kurumlar mevzuata uygun olmayan gerekçelerle yeni rapor talep edebilmektedir. Hatta, engelli sağlık kurulu raporu sürekli olan kişilerden dahi raporlarını yenilemeleri istenebilmektedir. Yenilenen raporlarda değişen engellilik oranları, engellilerin daha önce yararlandıkları hak ve hizmetlerden yararlanamamasına neden olmaktadır.
Engelli Sağlık Kurulu Raporu verilirken sadece tıbbi değil sosyal ve toplumsal kriterler de göz önünde bulundurulmalıdır. Engelli Sağlık Kurulu Raporları tartışmasız tüm kamu kurumunca dikkate alınmalıdır. Engellilerin zorunlu olarak kullandıkları tıbbi malzemelerden ve ilaçlardan katkı payı alınmamalıdır. Engelli Sağlık Kurulu Raporları her koşulda ücretsiz verilmelidir.
Engelliler Kanunu ile 2012 yılı itibarıyla tüm yaşam alanlarının erişilebilirliğinin, kamu ve özel toplu taşıma araçlarının, bilgi ve iletişim teknolojisinin erişilebilir olması gerekirken, yıllar içinde yapılan yasal düzenlemelerle bu yükümlülük ötelenmiştir. Engellilerin erişilebilir bir ülkede yaşama hakkı 2022 yılında yapılan son düzenleme ile 2026 yılına ertelenmiştir.
Tüm yaşam alanlarının erişilebilirlik standartlarına uygun düzenlenmesine öncelik verilmelidir. Bu kapsamda, illerdeki Erişilebilirlik İzleme ve Denetleme Komisyonlarının yetkileri artırılmalı, etkin ve çalışır duruma getirilmelidir.
Engellilerin hayatlarını kolaylaştıracak engellilere özgü araç ve gereçler ortez, protez, tekerlekli sandalye, işitme cihazları ve diğer tıbbi cihazlar ÖTV ve KDV’den muaftır. Engellilerin yaşamını kolaylaştırma amaçlı aldıkları diğer motorlu araçlar da KDV’den muaf tutulmalıdır. Bunların temininde sabit kur uygulamasından vaz geçilmelidir. Engellilerin bu araçlara erişiminin önündeki engeller kaldırılmalıdır.
Türkiye’nin de taraf olduğu ‘Birleşmiş Milletler Engelli Hakları Sözleşmesi ve T.C. Anayasasıyla güvence altına alınan eğitim hakkını engelli öğrencilerin tam olarak kullanabilmeleri sağlanmalıdır. Türkiye, engelli çocukların ilkokuldan sonra okulu bırakma oranı yüzde 60 ile AB ülkeleri içinde en yüksek olan ülkedir.
Engelli çocukların akranlarıyla birlikte eğitime dahil olabilmeleri için nitelikli kapsayıcı/ bütünleştirici eğitim ortamı sağlanmalıdır. Öğretmenler başta olmak üzere insan gücü nitelikli hale getirilmelidir. Çocukların bireysel gereksinimleri göz önüne alınarak makul düzenlemeler yapılmalıdır. Mekanlar, bilgi ve teknolojinin erişilebilir olmalıdır.
Birleşmiş Milletler Engelli Hakları Sözleşmesini kapsamında Birleşmiş Milletler Engelli Hakları Komitesi Türkiye’den zihinsel ve psiko-sosyal engelli bireylerin seçme ve seçilme hakkını kullanabilmeleri için gerekli düzenlemeler yapılmalıdır.
Ayrıca Ülkemizde sayılarını tam olarak bilmediğimiz on binlerle ifade edilen mülteci ve göçmen engelli bireyler vardır. Bunların önemli bir kesimini çocuklar oluşturmaktadır. Ne yazık ki bunlarla ilgili hiçbir veri elimizde yoktur. Yetkililer engelli STK’larla birlikte mülteci ve göçmen engellilerin temel yaşamsal hakları için devlet olmanın gereğini yerine getirmelidir.
İçinde bulunduğumuz seçim döneminde toplumun değişik kesimlerine iyileştirmeler yapılırken engelliler ihmal edildi. Biz de engelli bireyler ve aileleri olarak 14 Mayıs’ta bu durumu göz önünde bulunduracağız."