Bahçeli: 10 Gün Görev Orucu Tutacaksınız
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Kars mitinginde, partililere seslenerek, “10 gün görev orucu tutacaksanız” dedi.
MHP Lideri Devlet Bahçeli; Genel başkan yardımcıları Oktay Öztürk, Atila Kaya, Celal Adan, Edip Semih Yalçın, Ruhsar Demirel, Şefkat Çetin, Zühal Topçu, Genel Sekreter İsmet Büyükataman, MYK Üyesi Erzurum Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Kamil Aydın, MYK Üyesi Mehmet Bülent Karataş, MHP Kars İl Başkanı Yaver Özcan, Ülkü Ocakları Kars İl Başkanı Tolga Adıgüzel, çok sayıda milletvekili ve Karslı işadamlarının da katıldığı mitingde şunları söyledi:
NEVRUZ BAYRAMINI BUGÜN HEP BİRLİKTE KUTLUYORUZ
30 Mart 2014 Pazar günü yapılacak olan mahalli idareler seçimleri münasebeti ile Milliyetçi Hareket Partisinin başkanlık divanı üyeleri milletvekilleri ve merkez yönetim kurulu üyesi arkadaşlarımızla birlikte Türkiye’yi il il, ilçe ilçe gezmekteyiz. Milli kültürümüzün ve toplumsal hayatımızın değerleri arasında bulunan bizler için özel anlamı büyük olan nevruz bayramını bugün hep birlikte kutluyoruz. Bu mutluluk ve bahtiyarlıkla sizlerin nevruz bayramını tebrik ediyor her vatandaşıma sağlık, huzur ve başarıyla geçecek bir ömür diliyorum. Sıcaklığın toprakla kavuşması, neşenin gökkuşağı gibi gönüllerde açması, ümidin yıldız gibi bakışlarımızda parlamasıdır. Ertelenmiş üstatlar nevruzla saadete ermekte, gecikmiş ve rötar yapmış beklentiler nevruzla karşılık bulmaktadır. Aziz milletimiz yıllarca nevruzla birlikte yeni ve umut dolu günlerin geleceğine inanmıştır. Ve bu çok önemli kültürel geleceğin bugüne kadar samimiyetle muhafaza etmiştir. Balkanlardan Sibirya’ya, bozkırlarına kadar geniş bir coğrafyadan birliği, dirliği, esenliği, barışı ve kardeşliğin Türk milletinin simgeleştiren bugünün coşku ve heyecan içinde kutlanması Türk milletinin en önemli hasretlerinden birisidir.
BU SEÇİMLER EĞER MİLLİ İRADEYLE İYİ YOĞUNLAŞABİLİR
Mali idareler seçimleri sadece belediye başkanlarımızı seçmekle kalmayacaktır. Geleceğimizin belirlenmesinde de önemli bir dönüm noktası olacaktır. Mali idareler seçimleri sonrasında cumhurbaşkanlığı seçimleri arkasından ise 2015 12 Haziranına kadar geçen süre içerisinde 25. dönem genel seçimleri yapılacaktır. Bu seçimler eğer milli iradeyle iyi yoğunlaşabilir, iyi anlaşılabilir ise milli irade bu üç önemli siyasi olayın büyük bir fırsat ve imkân olarak değerlendirebilir ise Türkiye’nin 11 yıllık adalet ve kalkınma partisi iktidarının artık ömrünün tükendiğinin işaretini ortaya koyabilir.
KARS’TA SEÇİME KATILANLARI VE ONLARIN ADAYLARINA MİLLİYETÇİ HAREKET PARTİSİ OLARAK BAŞARILAR DİLİYORUZ
Bu seçimlere 25 siyasi partimiz katılmaktadır. 1394 seçim çevresinde seçimler gerçekleştirilecektir. Öncelikle demokrasimizin önemli kurumlarından olan siyasi partilerimizin Kars’ta seçime katılanları ve onların adaylarına milliyetçi hareket partisi olarak başarılar diliyoruz. Büyük Türk milletinin bağrından çıkmış 45. yıldönümünü bu yıl kutladığımız köklü, gelenekli, ilkeli ve dürüst bir siyasi anlayışla varlığı sürdüren milliyetçi hareket partisi adaylarını bütün siyasi partilerden önce belirledi. Ankara’da, Kayseri’de ve İstanbul’da yapılan toplantılarla milletimize tanıtıp onunla buluşturan siyasi partimiz bütün siyasi partilerden önce faaliyetlerine başlamış ve bugüne kadar devam etmektedir.
DEĞERLİ KARDEŞLERİME SESLENİYORUM. 10 GÜN GÖREV ORUCU TUTACAKSINIZ
Milliyetçi hareket partisinin merkez ilçe başkanı ve diğer ilçelerde sandık kurullarında oluşumu sırasında görevlendirmiş olan dava arkadaşlarıma da ayrıca sesleniyorum. Aziz dava arkadaşlarım 5 yıl yani iki seçim arasında gece gündüz demiyoruz. Çoluğumuzun çocuğumuzun rızkını davamıza kullanıyoruz. Her türlü fedakârlığı yapıyoruz. Çalışıyoruz. İnsanlarımıza ulaştırmaya gayret gösteriyoruz. Ancak seçim günü olduğunda sandık görevlileri olan arkadaşlarımızdan önemli bir görev ihmali dikkat çekiyor. Sandığın koruyucusu oylarımızın sahibi olan o sandığın güvenlik içerisinde sağlam ve herkesin gönül rızasıyla oy kullanabildiği bir ortama sahip olmak gerekirken sandığın başına erkenden geliyorsunuz arkasından biraz oturduktan sonra bir çay içmek için bir kahveye iniyorsunuz. Orada gelen gidenle sohbete başlıyorsunuz. Ve arkasından akşam oluyor. Bir büyük görev ihmaliyle sayım sırasında sandığa geliyorsunuz. İşte bu esnada ne olup ne bittiğinin farkında olamıyorsunuz. Mesela bir ilkokulda 50 sandık bulunmaktadır. Bunlardan 24 nolu sandıkta a partisi 11 oy almaktadır. Ama sizler orada olmayınca diğer parti görevlileri de bu işi ciddiye almadığı takdirde birisi geliyor. A partisinin 11 oyunun sağına veya soluna bir yazmak suretiyle 11 oyu 111 oy haline getiriyor. Diğer sanıklarda da buna benzer gelişmeler olduğu takdirde hileyle, oy çalmayla haksız rekabet içerisinde bir siyasi partinin başkanı belediye adayı başkan olarak seçiliyor. İktidar ise ülkeyi yönetiyor. Bu yanlıştır. Böyle hileyle çalıntı oylarla sonuç almak kimseye fayda getirmiyor. Eğer bu bir gelenek haline gelirse bir alışkanlık haline gelirse siyasi kültürümüz yozlaşır. O zamanda çok daha büyük sıkıntıların içerisine girebiliyoruz. O bakımdan değerli kardeşlerime sesleniyorum. 10 gün görev orucu tutacaksınız. Aç kalabilirsiniz, çay isteğini karşılamayabilirsiniz ama size güvenerek sandığa giden vatandaşlarımıza özellikle de dava insanlarımızın hakkını kimseye yedirmeyeceksiniz.
SON 3 GÜN İÇERİSİNDE SOSYAL HAREKETLİLİKTEN DOLAYI İKİ TANE VATAN EVLADI HAKKIN RAHMETİNE KAVUŞTU
Tespitlerimize göre 9 gün içerisinde hiç beklenmemiş şekilde oy çalıntıları, oy kazanabilmek için yoksulluğun nasıl istismar edileceğini, yoksul insanın o yoksulluğunu giderebilmek için zaruri ihtiyaçlarına bir seçim döneminde katkı sağlanmak suretiyle iktidar partisi de yoksulun oyunun oy bağımlılığı haline dönüşmesine fırsat vermemek lazım. Türkiye nazik bir dönemden geçmektedir. Seçimler üzerinde her türlü oyunun oynandığı gibi sosyal olaylar da yaratılarak Türkiye’nin gündemlerinin değiştirilmesi ve ya seçim kaybetme endişesiyle olaylar çıkartmak suretiyle seçimlerin meşruiyetini kaybettirmeye ve seçimleri beklide büyük bir afiyet içerisinde Türkiye genelinde olmasa da önemli merkezlerde seçimlerin tartışılabilir bir hale gelmesi düşünülebilinir. Bütün bunları dikkate alarak bütün siyasi partilere sesleniyorum. Bu ajanlara kışkırtmacılara ve ajan provokatörlere hiç aldırış etmeyiniz. Onların seslenmelerine cevap vermeyiniz. Sokağa inmek gibi bir tahrike kapılmayınız. Çünkü bu son günlerde büyük olaylar gözle görülür hale gelmektedir. Biran düşünelim. Son 3 gün içerisinde sosyal hareketlilikten dolayı iki tane vatan evladı hakkın rahmetine kavuştu. Bir tane polisimiz şehit oldu. Bunlar İstanbul’da ki olaylar sırasında kendini gösterdi. Ama şimdi bunlarla ilgili olarak sürekli tartışılıyor. Ve gündemden düşürmemeye, toplumda istikrarı, huzuru sağlamaya engel teşkil eden davranışlara şahit oluyoruz. Bu ve buna benzer olayları arttırmaya çalışanlar olabilir. Onların hepsine karşı duyarlı olmakta yarar vardır.
11 YILLIK İKTİDAR DÖNEMİNDE SİZLERE HATIRLATMAK İSTERİM…
Türkiye’miz böyle bir seçim süreci içerisinde önemli gerginlikleri de yaşamaktadır. 11 yıldan buyana adalet ve kalkınma partisi ülkemizi yönetiyor. Milli irade den çok yüksek katkısıyla Türkiye büyük Millet meclisinde sayısal çoğunluk elde ediyor. Orayı kaynak kabul ederek hükümeti kurmak yetkisini alıyor. Ve yasamadan ve yürütmeden adalet ve kalkınma partisi egemen geliyor. Ve böylelikle tek başına iktidar oluyor. Bu iktidar süreci 3 dönemde de devam etmiş. Ve bu süreç içerisinde Türkiye’nin sorunlarını ana başlıklar halinde bir araya gelerek hep beraber düşünebiliriz. Şimdi bir tablo gözünüzün önüne getirin. Bu tabloya uzaktan 3 metre öteden baktığınız vakit neler gördüğünüzü, görebileceğinizi 11 yıllık iktidar döneminde sizlere hatırlatmak isterim. Bu tabloyu incelediğimiz vakit bir köşesinde açlık var, bir tarafında asayişsizlik var, daha aşağısında adaletsizlik var ve onun altında yan tarafında da ise ahlaksızlık var. Baktığınız vakit bu dört ağ içerisinde adalet ve kalkınma partisinin iktidarının sonuçlarını ve Türkiye görüntüsünü görmek mümkündür.
TÜRKİYE’NİN HUZURA KAVUŞMASI HER ZAMAN MÜMKÜN OLMAYABİLİR
Aziz vatandaşlarım şuan ülkemizde 76 milyon insan yaşamaktadır. 76 milyon insanımızın yüzde 59’u yoksuldur. Bu ne anlama geliyor? 76 milyon nüfusun 44 milyonu yoksul demektir. 44 milyon yoksulumuzun içerisinde şiddetli yoksulluk olarak algılanan açlık sınırının altında ise 13 milyon vatandaşımız bulunmaktadır. Bu Türkiye için zor sosyal bunalımlara fırsat veren önemli olayların çıkması için rahatlıkla tahrik edilen bir durum olsa gerektir. Yoksulluk en aza indirilmediği, açlık sınırının altında namerde muhtaç olmadan çoluğuyla-çocuğuyla helal bir gelir seviyesinde hayatını devam ettiren insanlarımız çoğalmadan Türkiye’nin huzura kavuşması her zaman mümkün olmayabilir.
O NEDENLE İŞSİZLİK, SOSYAL PATLAMA AÇISINDAN HER EVDE SÜREKLİ VAR İSE BİR SOSYAL DİNAMİTTİR
Öte yandan bir başka konuda işsizlik meselesidir. Türkiye’de 2 milyon 746 bin işsizimiz var. 2 milyon 746 bin insanımızın büyük bir çoğunluğunun da genç olduğunu dikkate aldığınız vakit genç işsizlik gittikçe yaygınlaşıyor. Genç işsiz aynı zamanda yetişmiş bir insana, ailenin her türlü fedakârlığıyla eğitilmiş, okutulmuş ve üniversitesini bitirmiş, sonra baba ocağına gelip yıllarca bana imkân tanıdınız her türlü fedakârlığı ortaya koydunuz. Ben artık eğitimimi tamamladım. Belli bir yaşa geldim, üniversiteyi bitirdim. Şimdi kısa bir süre içerisinde bir görev üstlenebilirsem, bir işe girebilirsem artık anneme, babama ve kardeşlerime benim bakmam gerekiyor. Diyerek gururla evin içerisine girip aylar geçiyor, yıllar geçiyor halen üniversite mezunu olan, söz gelimi, öğretmen olan, söz gelimi mühendis olan, söz gelimi bir idareci olan bir gencimiz işsizlikten dolayı eve kapanıyor. Çarşıya çıktığı zaman bazıları soruyor. Yeğenim henüz daha bir iş bulamadın mı? Uzun zamandır geleli evde oturuyorsun. Ne zaman işe gireceksin. Dediği vakit eve kapanıyor ve bir daha çarşıya çıkmak istemiyor. Zaman zaman anne ve baba bunu fark ediyor. Annesi birkaç kuruş para vermekle oğlum biraz çarşıya in, kahveye gir, arkadaşlarınla sohbet et açılırsın. İnşallah bir gün bir işe girebilme imkânın olabilir diyerek onu bazen çarşıya indiriyor ama bu her zamanda mümkün olmuyor. her zaman o evladımız buna tahammül edemeyecek bir hal olarak gördüğünde bu defa evin içerisinde önemli sıkıntılara giriyor. Bunalımlara giriyor. Ve bir gün hiç beklemediğiniz bir anda bu dışa vuruyor. Ve bazı olayların oluşmasına fırsat verebiliyor.
O nedenle işsizlik, sosyal patlama açısından her evde sürekli var ise bir sosyal dinamittir. Birisi tahrik ettiği zaman birisi kışkırttığı zaman toplumda önemli sıkıntılara sebep olabilecek davranışlara sebep olabiliyor. Bu da çok önemli bir olaydır.
TÜİK OLAYLARI
Nitekim 19 Mart 2014 Çarşamba günü Kars’ta acı verici bir olay yaşanmıştır. Bu olay sonunda Veysi Erin adlı TUİK çalışanı bölge müdürlüğü binasını basmış. Ve otomatik silahla bölge müdürü Mehmet Tolon’unda aralarında bulunduğu 6 TUİK çalışanını katletmiştir. Daha sonra kendisi intihar etmiştir. Şu acıya, şu üzüntüye bakın. Rahmetli bitin evlatlarımıza, vatandaşlarımıza Cenabı Allah’tan rahmet diliyorum ailelerine başsağlığı diliyorum. Ve bir daha böyle olayların yaşanmamasını Cenabı Allah’tan niyaz ediyorum.
İşte hep bu sosyal bunalımların bir sonucudur. Bunun bir ülkede yaygınlaşması hali başka konularda da kendini göstermektedir. Aziz vatandaşlarım bu konulara biraz dikkat çekmek gerekiyor. Şuan için asayişsizlik başını almış gidiyor. Her cinayetler işleniyor özellikle büyük şehirlerde. Her gün katliamlar yapılıyor. Ve bunlar arasında kadına şiddet gittikçe arıtıyor.
Kadına şiddet duvarların yıkılmasına, boşanmaların artmasına ve zaman zaman da küçük gerginliklerin birden taşmasıyla sonuçları çokta acı olan ölümlere sebebiyet verebiliyor. Bunların hepsi bu Türkiye’nin gerçeğidir. Adaletsizlikte böyledir. Öbür taraftan Türkiye bundan çıkış yolu ararken bugünkü siyasi iktidar zaman zaman bu konular üzerinde durma dahi ihtiyaç hissetmiyor. Gerekli tedbirleri almıyor. Ve Türkiye bir sosyal kargaşa içerisinde, Türkiye bir kriz yaşıyor, Türkiye bir kamplaşma, kutuplaşmanın içerisine giriyor. Bu ülkenin insanları bir arada birlikte, beraberce yaşayacağı ve bu ülkeye kardeşçe hizmet edeceği bir süreç içerisinde bu ve buna benzer olaylardan dolayı özelikle kamplaşma, cepheleşme ve bunu körükleyen gerilim stratejisi zaman zaman toplumsal kesimleri birbirlerine karşı husumet beslemelerine de sebep verebiliyor.
SON GÜNLERDE DİKKATİNİZİ ÇEKEN BİR KONUDA YOLSUZLUK VE RÜŞVETTİR
Bütün bunları dikkatte aldığımız bir süreçte aynen yoksulluk ve açlık gibi, aynen işsizlik gibi. Son günlerde dikkatinizi çeken bir konuda yolsuzluk ve rüşvettir. Bugün yolsuzluk ve rüşvet tam 95 kilo olmuştur. Şimdi halen 95 gündeN bugüne Sayın Recep Tayip Erdoğan TOKİ’nin imkanlarıyla düzenlemiş olduğu taşıma unsurlar oluşturmuş mitinglere çıkıyor her tarafa saldırıyor, her tarafa hakaret ediyor ve Türkiye’de önemli sıkıntıların devamını sanki körüklüyor.
TALAN LOBİSİ
Sayın başbakan diyor ki; “bize iktidar verdiğiniz de size şeref sözü veriyoruz. Adaleti, eşitliği, hakkın rızasını ve kul hakkını gözeteceğimize söz veriyoruz” diyor. 11 yıldan bu yana bu söz gerçekleşiyor mu? Bu sözün inandırıcılığı var mıdır?
Bazen Türkiye’de lobilerden bahseder. Ülkeyi yöneten sanki kendisi değil. Bu lobilerin gerekli tedbirleri alması gereken şahsiyet sanki kendisi değil. Ama bu lobiler gibi birde adalet ve kalkınma partisinin ve başbakanın lobileri var. Nedir bu lobiler? Yalan lobisi. Bugün Artvin’de yapmış olduğu sabah toplantısında bu yalan lobisini yine harekete geçirmiş. Ne varsa Recep Tayip Erdoğan döneminde olmuş. 2002 yılında 79 yıllık bir süreçte Türkiye yok. Ne zaman olmuş Türkiye? 2002’den bugüne kadar. Ne yapılmışsa 11 yılda Recep Tayip Erdoğan’dan olmuş. Bu yalan lobisi değil de nedir aziz vatandaşlarım? Talan lobisi var. Demek ki Recep Tayip Erdoğan’ın 11 yıllık iktidarında kendisinin ortaya koyduğu ve uygulamaya geçtiği 3 lobi faaliyeti bulunuyor. Bunlardan birisi yalan, ikincisi çalan, üçüncüsü de talan lobisidir.”