YAŞADIĞIM MAHALLEDE BİR SOKAĞIN ADI DEĞİŞTİRİLDİĞİ İÇİN UTANÇ DUYUYORUM
Panele konuşmacı olarak katılan sineme oyuncusu Lale Mansur: Türkiye’de askerin ülkenin en imtiyazlı zümresi olduğunun altına çizdiği konuşmasında yaşadığı mahallede bir sokağın adının değiştirtmesinden dolayı da utanç tutuğunu belirterek, "Benim dilimle hiç kimse uğraşmadı, bir yakınımı faili meçhullerde kaybetmedim, köyüm yakılmadı, göçe zorlanmadım. Yani bu ülkede istediği işi yapan çok mutlu azınlıktan biri olarak yaşıyorum. Tabiî ki bu ülkede ve bu ülke şartlarında bu ne kadar mümkün olabilirse. Yaşadığım sokağın bile adı değiştirilmedi. Ama oturduğumuz yerde bir alt sokağın adı değiştirildi. Sokağın adı Adalı Yorgo idi ama Yorgo'yu attılar, daha sonra da Adalı Sokak olarak kaldı. Ve ben bundan utanç duyuyorum. Bu noktada başkalarının meselesi benim meselem haline geliyor. Bu hayat beni başkalarının acılarına bakmaya, onlarla birlikte ağlamaya sevk etti.”dedi.
KÖKLÜ VE NİTELİKLİ BİR ANAYASA DEĞİŞİMİ OLMAYACAK.
Yeni Anayasa’nın köklü ve nitelikli bit Anayasa olmayacağını da savunan Mansur daha sonra şunları söyledi. “Siyasetçilerimiz bu ülkenin korkunç gerçekleri ile yüzleşmeye zorlayan ciddi bir muhalefet yapamadılar. Faili meçhuller, kayıplar, adalet talepleri, Hrant için adalet talebi gibi sorunlar gündemin en önemeli sorunları olduğu halde bu sorunlar hiç bir zaman ön plana alınmadı. Bu nedenle parlamenter bir muhalefet malasef görünmüyor.
Seçme çok az bir zaman kaldı ama henüz Anayasa'dan pek söz eden yok. Eğer biz zorlamazsak korkarım ki köklü ve nitelikli bir Anayasa değişimi olmayacak. Bu noktada iş bizlere kalıyor. Bizim onları ittirip kakmamıza kalıyor.
ASKER CUMHURİYETİN EN İMTİYAZLI ZÜMRESİDİR.
Bildiğiniz gibi Cumhuriyet'in başından beri esaret altında yaşadık. Bizim vergilerimizi ile yürüyen ve işi bilere hizmet olan Devlet ya bize ulvi ya da ‘Devlet Baba’ olarak tanıtıldı. Bu kisve altında içinde hafif şefkat parçası olan bir şey olarak tanıtıldı. Aslında Devletin manevi şahsiyeti tepemize indi. Ben diyorum ki şimdi Devletin manevi şahsiyeti yerine gelin biz bireyin manevi şahsiyetini öne çıkaralım. Egemenliğin lafla değil gerçekten millette olduğunu bir gerçek sistem kuralım. Sistemi baştan kurmamız gerekiyor. Şu anda ki mevcut Anayasa'nın 10 maddesi diyor ki 'Her kes kanun karşısında eşittir. Hiçbir aileye veya zümreye imtiyaz tanınmaz.’ Oysa asker Cumhuriyetin en imtiyazlı zümresidir. Lojmanlar, lokaller, orduevleri, özel mahkemeleri, tatile mekanları, özel yargıları, holdingleri, özel hastaneleri hatta yakın zamana kadar bankaları bile vardı. Hatta askeri bir personelin tayini bir yere çıkarsa orada kadro var mı, yok mu? Buna bakılmaksızın hop diye yapılıyor. Siviller içinse bu söz konusu bile değil. Milli Eğitim Bakanlığı'nın bütün eğitim kurumları, bütün müfredat ve eğitim esaslarını belirlemek zorundadır. Fakat askeri okullar hariç. Askeri ihale kanununu, askeri sicil kanunu gibi ayrıcalıklarılar dolup taşıyor. Kimlik bildirme konusu da aynı şekilde. Ayrıca bütçeden büyük parayı alan ve bu paraları nerelere harcadıkları konusunda hiçbir bilgimiz olmayan bir sistem oturmuşlar ve bu sistemin devam etmesini istiyorlar. Yani şu ana kadar Anayasa önünde eşit değildik. Ama şu anda yeni yeni iktidar el değiştiriyor ve hep birlikte sancılarını yaşıyoruz. Ben inanmıyorum ki bu anayasa tartışmalarının başında ki halkla yeni Anayasa'nın başındaki halk aynı olmayacaktır. Birçok şeyi tartışacağız, gözden geçireceğiz. Yeni bir dil oluşturacağız. Hepimiz kendimiz için hissettiklerimizi ötekiler içinde hissettiğimizde bu ülke bambaşka bir ülke olacaktır. Geçenlerde Anayasa ile ilgili bir toplantıda "Lozan ile değil Anayasa ile korunmak istiyorum." denilmişti Amerikalı bir demokrat politikacı 'Halk tarafından desteklenmeyen bir yasayı uygulamak için ne yeterince hapishane, ne yeterince polis, ne de yeterince mahkeme bulunur."
(BA-BA-S) KARS (KHA)