Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından "Yaşayan İnsan Hazinesi" ödülüne layık görülen aşıklık geleneği temsilcisi "Feryadi" mahlaslı Aşık Maksut Koca, yaklaşık yarım asırdır sürdürdüğü geleneğin usta-çırak ilişkisi içinde gelecek nesillere ulaştırılması ve genç aşıkların yetişmesi için çalışıyor.
Kars'ın Arpaçay ilçesine bağlı Taşdere köyünde 1961'de doğan Koca, ilkokul çağlarından itibaren bağlama çalmaya, halk şiirine ve aşıklık sanatına gönül verdi.
1977'de İstanbul'da ilk kasetini çıkaran Koca, şu ana kadar 32 albüm yaptı, ayrıca sözü ve müziği kendisine ait 65 eseri, 400'ü aşkın şiiri bulunuyor. Aşık Koca, şiirlerinin bir kısmını 2007'de "Sular Yandı" adlı bir kitapta topladı, bazı şiirleri ise edebiyat ve Türkçe ders kitaplarında yer aldı.
Kafkasya'dan Orta Asya'ya ve Avrupa'ya kadar birçok ülkede aşıklık geleneğini başarıyla temsil eden Aşık Maksut Feryadi, sanatını anlatmak, icra edip bu alanda konferanslar vermek üzere 2002 yılında Harvard Üniversitesi ve New England Konservatuvarı tarafından Amerika'ya davet edildi. Burada 8 ayrı üniversitede resitaller ve konserler verdi, aşıklık geleneğini ve sanatın inceliklerini anlattı.
Kültür ve Turizm Bakanlığınca "Yaşayan İnsan Hazineleri Ödülü"ne layık görülen Koca, İstanbul'da kurduğu Aşıklar Otağı Kültür Sanat Evi'nde çıraklar yetiştirip, sanatını icra ederek çalışmalarını sürdürüyor.
- "Aşıklık geleneği soydan gelme"
Aşık Maksut Feryadi, aşıklık geleneğinin beşikten geldiğini, ilkokul yaşlarında aşıklık geleneğine merak saldığını ve aşık olmak için dua ettiğini söyledi.
Babasının saz çalmayı bilmediğini ancak aşıklık adabını, havalarını ve hikayelerini çok iyi bildiğini anlatan Koca, şöyle konuştu:
"Öz üstadım babam İskender Koca, bilgi ve birikimim babamdan. Bir rivayete göre 72 aşık havası var. Bunları bana küçük yaşta öğreten babamdır. Dedemin de aşıklığı profesyonel değil ama çok güzel eserleri, şiirleri var. Yani soydan gelme bir aşıklık geleneği. Saz çalmayı 8-9 yaşlarında kendi kendime öğrendim. İlkokula giderken birçok türkü, halk hikayesi bilirdim. 'Feryadi' mahlasını bana veren manevi üstadım Aşık Mehmet Hicrani. Bizden öncekilerin hepsini manevi üstadımız olarak kabul ediyoruz."
1974'te İstanbul'u ziyareti sırasında kendine yeni bir saz aldığını, Kars'a döndüğünde ise davet edildiği düğünlerde ve programlarda çalıp söylediğini anlatan Koca, Kars'ta kasetçilik yapan Ömer Yeşilbağ'ın, kendisini İstanbul'daki Harika Plaka gönderdiğini ve ilk kasetini çıkardığını kaydetti.
- "Derinlemesine bir geleneğin ve sanatın temsilcileriyiz"
Aşıklık geleneğinin Dede Korkut'tan geldiğine ve bugüne dek toplumun çok büyük aşıklar yetiştirdiğine işaret eden Koca, "aşık"ı, "Aşık, geçmişi günümüze taşır, günümüzde de bu geleneği kendinden üreterek gelecek nesillere bırakır. Aşık, halk destanları anlatır, hikayeler yazar. Doğaçlama söylemeyi ve şiir yazmayı bilir. Atışma, karşılaşma ve deyişme yapabilen kişidir." şeklinde tanımladı.
Koca, atışma ve deyişmenin irticalen yapıldığını, halkta birisini ya da bir edebiyatçının aşıklara bir kafiye ve konu verdiğini, iki aşığın da o an içinden gelenleri söyleyerek çaldıklarını anlattı.
Aşıklığın sadece bir kalıp üzerinde atışmasının olmadığını belirten Koca, "Aşıklıkta lebdeğmez var. Bir konu ve ayak verilir. Onun üzerinde aşık dudağı birbirine değmeden çalar, söyler. En zor dallardan biri de cinastır. Cinas yazılışları aynı, anlamları farklı olan sözcüklerden oluşan bir tecnistir. Düz tecnis, cilalı tecnis diye ayrılır. Yani çok derinlemesine bir geleneğin ve sanatın temsilcileriyiz." diye konuştu.
Aşık Koca, Kars aşıklarının yerinin çok ayrı olduğunu, onların hem Kafkasya, Azerbaycan, Gürcistan ve İran'ın hem de Anadolu'nun aşıklık geleneğini yaşattıklarını dile getirdi.
- "Aşıklar usta-çırak ilişkisiyle yetişirler, bunun bir okulu yok"
"Yaşayan İnsan Hazinesi Ödülü"ne layık görülmekten duyduğu mutluluğu ifade eden Koca, "Bizleri buna layık gören herkese çok teşekkür ediyorum. Onur verici bir ödül. Emeklerimizin boşta kalmadığını gördük. Bu ödül bize bir kat daha sorumluluk yükledi. Daha iyi çalışmak, araştırma yapmak, daha güzel eserler bırakmayı gerektiriyor." dedi.
Aşıklık geleneğinin bitme noktasına geldiğine dikkati çeken Koca, şöyle devam etti:
"Ödül töreninde sıkıntılarımızı Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan'a ilettim. Aşıklar usta-çırak ilişkisiyle yetişirler, bunun bir okulu yok. Okulu ve öğretmeni halk. 'Bunun devam edebilmesi için aşıkları yetişecek yerlere ihtiyacı var.' dedim. O da, 'Müzik üniversitesi olur mu?' dedi. 'Olabilir.' dedim. Ankara'da yeni kurulan müzik üniversitesi var. Orada bir topluluk kuruluyor. Burada bu işin bilincinde olan büyük üstatlar dersler verecekler, bu vesileyle yeni aşıklar yetişecek bu vesileyle. Orada bir başlayalım, her ilimizde Aşıklar Kültür Evi kurulsun istiyoruz. Bu kıymetli geleneğimizi nasıl diri tutarız, bunun çalışmalarını yapıyoruz."
- "Geleneği yaşatan köy düğünleri günümüzde bitti"
Aşık Maksut Koca, 1996'da ilk Aşıklar Otağı'nı kurduğunu ve buradan birçok aşığın yetişmesine sebep olduğunu, Halkalı'daki Aşıklar Otağı Kültür Evi'ni ise 3 yıl önce açtığını, burada haftada birkaç gün aşıklarla gençleri bir araya getirdiklerini anlattı.
Eskiden Anadolu'da 3 gün 3 gece köy düğünlerinin yapıldığını hatırlatan Koca, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Aşıklık geleneğini diri tutan, yaşatan ve olgunlaştıran köy düğünleri olurdu. Tek aşık olduğum zaman oralarda hikayeler anlatıyordum. İki aşıksak karşılıklı deyişmeler yapıyor, kısa serencemler anlatıyorduk. Aşıklar Kahvesi vardı. Günümüzde ne yazık ki bunlar bitti. Anadolu'dan büyük kentlere ciddi bir göç oldu. İnsanlar oradan buraya gelirken kültürünü, geleneğini, göreneğini bıraktılar. Gelenek burada da yozlaştı, kısır döngüye ve sıkıntıya girdi. Anadolu'da da bu işin dinleyicileri olmayınca artık köy düğünleri de bitmiş vaziyette. Aşıklar Otağı'nın önemi şu, genç aşıklar burada ustalarını dinleyerek yetişiyorlar. Çünkü bu sanat meşkle, çalmakla, söylemekle icra etmekle güçlenir."
Aşık Koca, genç aşıklara, "Bu işi seviyorsanız, yapmak istiyorsanız, gönlünüzde bu cevher varsa mutlaka kendinize ilk önce bir usta belirleyin, ondan ders alın. 'Saz çalayım, türkü söyleyeyim, televizyona çıkayım.' bu aşıklık değil. Aşığın dolu yetişmesi için geleneğin tüm dallarına hakim olması lazım. Sanatınıza ağırlık vererek, emek harcasanız çok başarılı olursunuz." önerilerinde bulundu.