KAÜ Necdet Leloğlu Konferans Salonunda gerçekleştirilen anma etkinliğinde, Azerbaycan Milletvekili Dr. Ganire Paşayeva da “Ahmet Cevat Şiirinde Türk Dünyası Birliği” konulu bir sunum yaptı.
Paşayeva ile birlikte Ege Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Yavuz Akpınar “Ahmet Cevat’ın Türk Dünyasındaki Yeri” ve Kafkas Üniversitesi Çağdaş Türk Lehçeleri ve Edebiyat Bölümü Öğretim Üyesi” Doç Dr. İlkin Guliyev de “Ahmet Cevat’ın Azerbaycan Türkçesine Katkıları” konularında sunumlar yaptı. Oturum başkanlığını KAÜ Fen Edebiyat Fakültesi Çağdaş Türk Lehçeleri ve Edebiyatları Bölüm Başkanı Yrd. Doç. Dr. Afina Barmanbay da Ahmet Cevat’ın ‘Vatan’ kavramını anlattı.
Azerbaycan Şairi Ahmet Cevat’ın torunu Cevat Ahundoğlu’nun da katıldığı anma etkinliğine, Kars Vali Yardımcısı Mehmet Halis Aydın, Belediye Başkan Vekili Tahsin Güngören, Azerbaycan Kars Başkonsolosu Nuru Guluyev, KAÜ Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Selçkuk Ural, öğretim üyeleri ve öğrenciler iştirak etti.
Kafkas Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Çağdaş Türk Lehçeleri ve Edebiyatları Bölüm Başkanı Yrd. Doç. Dr. Afina Barmanbay da panelin açılış konuşmasını yaparak Ahmet Cevat’ın ‘Vatan’ kavramını anlattı.
Karsı köy köy gezip en zor durumda yardım için Karslıların yanında bulunan Ahmet Cevat'ı anlatan Barmanbay, şimdiye kadar Karadeniz hakkında pek çok şiirler yazıldığını, fakat bunların hiç biri “Çırpınırdın, Kara deniz” kadar rağbet görüp, milyonların dilinde ezber olamadığını söyledi. Barmanbay “Çırpınırdın, Kara Deniz’in bestesinin İslam Dünyasının ilk opera yazarı Azerbaycanlı Üzeyir Hacıbeyli’ye, güftesinin ise Azerbaycan’ın milli istiklal şairi Ahmet Cevat’a ait olduğunu da hatırlattı.
Ahmet Cevat’ın “Çırpınırdın, Karadeniz” şiirini 1914 yılında Azerbaycan’ın Gence şehrinde 22 yaşındayken yazdığını da belirtenAfina Barmanbay Ahmet Cevat’ı şu şekilde anlattı:
Şiirin yazılmasında şaire büyük ilham kaynağı olan bir tarihi olaydı. Meşhur “Hamidiye” harp gemimizin Yunanistan’ın “Averof” gemisini imha etmesi bütün Türk-İslam dünyasında büyük sevinçle karşılandı. AhmetCevat’ın «Çırpınırdın, Karadeniz» şiirini yazmasına ilham kaynağı 1912 yılında baş vermiş bu olaydı. “Hamidiye” gemisinin, Rusya’nın “Kazbek” gemisini de batırmasını dileyen şair şöyle der:
“Hamidiye” , o Türk kanı!
Hiç birinin bitmez şanı!
“Kazbek” olsun ilk kurbanı!
Hayran Türkün bayrağına!
Bu dörtlük maalesef ezgide yer almaz.
Panelimizin adını «Çırpınırdı Karadeniz» olarak seçmemizin birçok sebepleri vardır:
Bu güftenin Türkiye’de 100 yılı aşkın bir süredir diller ezberi olması, söz yazarının Ahmet Cevat olduğunu tanıtmak amacı, 3 Mayıs gününün anlamını ve özelliğini daha güzel ifade etmesi…
AHMET CEVAT VE VATAN KAVRAMI
Emperyalist devletler kendilerinin Şark siyasetleri karşısında ciddi engel olarak gördükleri Osmanlı devletini 1912 yılında Balkan savaşlarına, hemen arkasınca da Birinci Dünya Savaşına soktu. Ahmet Cevat, Balkan Savaşında Osmanlı Ordusu’nun Kafkas Gönüllüleri sırasında Trablusgarp’ta savaştı. 1914 yılından itibaren “Bakü Müslüman Cemiyet-i Hayriye” hattıyla Rusya işgali altındaki Batum, Artvin, Trabzon, Rize, Kars, Ardahan, Çıldır gibi bölgelerde gönüllü olarak çalıştı, ermeni-Rus zulmüne uğrayan yerli halklara yardımda bulundu. Bu dönemde yazdığı rapor-mektuplar, makaleler o devrin birer tarihi salnamesidir.
A.Cevat, 1915 yılı 16 Mart ayında 10 kişiyle birlikte Kars’a geldi. “Ne gördümse” şiirinde işgal altındaki Kars’ta minarelerden ezan yerine baykuş sesleri geldiğini yazan şair, 31 Mart’ta Soğanlı’da idi. Kars Heyeti’nin Gördüğü İşlerden başlıklı makalesinden de anlaşılıyor ki, kendisi Cemiyet-i Hayriye üyelerinin başarılı faaliyeti sayesinde Çıldır ve Ardahan bölge reisleri, “Müslümanlardan para ve eşya aldıklarından dolayı mahkemeye sevk edildiler. Kars valisi Podgorski ile Ardahan reisi Nikolayef’in işine son verildi.” Yardım için ayrılmış 3 milyonluk rubleden 1 aylık için Ardahan’a 30.000, Soğanlık, Zaruşat ve Horasan’a 60.000 ruble bırakıldı. Kars’tan 6500 kimsesiz evsiz barksız kalmış insanları Azerbaycan’a göndermek için hükümet tarafından izin alındı. Ahmet Cevat, 31 Mart’ta arkadaşlarıyla birlikte Soğanlık ve Zaruşat’a bulundu. Felaketin söylenilenlerden de büyük olduğunu yazan şair, buralarda 14 köyün büsbütün harabeye dönüştüğünü yazar. Ahmet Cevat, makalelerinin çoğunda olduğu gibi, edebî tasvirlerden de yararlanmıştır. Yukarıda adını verdiğimiz makalesinde Ahmet Cevat, Kars’taki ahalinin, onların gelişinden nasıl etkilendiklerini şöyle tasvir etmektedir:
“Bizim oralara gittiğimizden o kadar memnun oldular, o kadar sevindiler ki gözlerimiz yaşardı. Hepsinin solgun dudağından, boyasız bir tebessümle beraber, şu sözleri işitiyorduk: “Hamd olsun Cenabı Hakk’a, bizim de can yananlık edenlerimiz varmış. İnsan ölürken de kardeşinin kucağında ölmelidir. Yaşasın kardeşlerimiz!”
Ahmet Cevat’ın yaratıcılığında Azerbaycan’ın istiklal konusu da, Alibey Hüseyinzade’den ilham almış Ziya Gökalp’ın “Türkleşmek, İslamlaşmak, Muasırlaşmak” fikri ile mayalanmıştır. Türkçülüğün fikir babaları bu üç formülü bir arada yaşatmak gerektiğine inanıyorlardı. Azerbaycan, bayrağındaki üç rengi bu formülden almıştı: mavi - Türklük, yeşil - İslam, kırmızı – Muasırlaşmak.
1917’de Ardahan için:
Karları boyamış mazlumlar kanı,
Ölenler çok, fakat mezarı hanı?
Bu derde ağlayım, bırak doyunca,
Garip sesi duydum, imdada geldim.
diyen şair 1918’te Azerbaycan’ı Ermeni-Rus Bolşeviklerinden kurtarmaya gelen Kafkas İslam ordusuna hitaben şöyle yazıyordu:
Şu karşıki duman çıkan bacadan
Sen gelmeden iniltiler çıkardı
Gecikseydin, mazlumların feryadı
Yeri, göğü kâinatı yakardı.
Yürü
Gülümsüyor doğan güneş yüzüne
Düşmanları yenip Bakü’ye giren Türk Ordusuna hitaben “Bismillah” şiirini yazar:
Atıldı dağlardan zafer topları,
Yürüdü ileri asker Bismillah.
O, Han sarayında çiçekli bir kız,
Bekliyor bizleri zafer Bismillah.
1918’de “Bu parça Bakü’yü fetheden askerlere ithaf edilir” yazısıyla “TÜRK ORDUSUNA” şiirini yazar:
Ey şanlı ülkenin şanlı ordusu,
Unutma Kafkas’a girdiğin günü!
Gelirken kovmağa Turandan Rus’u,
Ayağını Kara deniz öptü mü?!
İlk atarken eski burca adımı,
Kars kalesi selam topu attı mı?
Sen yaparken orda zafer şenliği,
Mağlup düşman kaşlarını çattı mı?
Çıktığın gün Allah-u Ekber Dağına
Dağıstan dağları kipte eyledi!
Baktım ki, sarayın viran tağına
«Sen gelirsen, şen olurum!» söyledi!
Geldiğin gün Kürün akar-baharı
Eski günahlardan silkindi, çıktı!
İşitip Cümrü’de tekbir sesini
Araz sevincinden dünyayı yıktı!
1919’da bayrağa “Dinin direği” hesap ettiği bayrağına “Giderken Turana çıktın karşıma” diyen hazin sevgiyle överek, yeni kurulmuş Azerbaycan Halk Cumhuriyeti’ni Turan’ın temel taşlarından biri olarak görür:
Türkistan yelleri öpüp alnını
Söylüyor derdini sana, bayrağım!
Üç rengin eksini Kuzgun denizden
Armağan yollasın yara, bayrağım!
1918’de yazdığı “Marş” adlı şiirinde şöyle der:
Ismarladım nişanlıma-
Ben Turana gidiyorum.
Gardaşımı kurtarmaya
Türkistan’a gidiyorum.
Rahmetli Muhsin Yazıcıoğlu, “Vatan sevmenin çilesini biz çektik, edebiyatını onlar yaptı” derdi. Ahmet Cevat, Vatan sevmenin edebiyatını - vatanın çilesini çeke çeke yaptı, hem de sonuna kadar. Bu da yetmedi,
“Turan öyle bir mukaddes Kâbe’dir ki, her bir taşı
Gölgesinde düşer yere Türkün eğilmeyen başı”
söyleyen şair, Vatan sevmenin bedelini hayatıyla, canıyla, kanıyla ödedi.
Peki, neresiydi Vatan? Azerbaycan mı? Türkiye mi? Türkistan mı?.. Ahmet Cevat şiirlerinin sadece adları onun Vatan kavramını açıklıyor: Azerbaycan, Kafkasya, İstanbul, Türkistan, Irak, Volga, İdilboyu, Sibirya, Türk Ordusuna, Türk Bayrağına... XX yy. başlarında milli Türk münevverleri için, tıpkı Ziya Gökalp’ın anlattığı gibiydi Vatan:
Vatan ne Türkiye’dir Türklere, ne Türkistan,
Vatan, büyük ve müebbet bir ülkedir: Turan.