ERZURUM (AA) - Adalet Bakanı Abdulhamit Gül, "Toplumların huzur ve güven duygusunun teminatı adalettir. Adaletin zamanında ve hakkaniyetle işlediğine duyulan inanç, ilerlemenin ve kalkınmanın da ilk şartıdır." dedi.
Bakan Gül, Erzurum'un Palandöken ilçesindeki bir otelde düzenlenen "Adalet Bölge Değerlendirme Toplantısı"nda yaptığı konuşmada, hem mevcut duruma ilişkin tespitler hem de gelecek hedefler konusunda fikir alışverişinde bulunduklarını söyledi.
Kanunun sahadaki uygulamasını görmenin, eksik ve ihtiyaçları tespit etmenin önem taşıdığına işaret eden Gül, yargının işleyişi ve hukuk politikaları açısından özel bir yeri olan 2019 yılında güven veren ve erişilebilir adalet hedeflerine hizmet eden reformları hayata geçirmek üzere adım attıklarını anlattı.
Mevzuatta çok önemli değişiklikler yaptıklarına ve adalet mekanizmasında yapısal yenilikleri hayata geçirdiklerine dikkati çeken Gül, şunları kaydetti:
"Ancak attığımız bu adımlar yolun sonu değil, henüz başıdır. Sizlerin gayreti ve sahiplenmesiyle bu ülkenin adaletini, hukuk standartlarını çok daha iyi seviyeye taşıyacağız. Bu inanç sayesinde hukuk düzenimizin geleceğine dair daha güvenli ve kararlı cümleler kurabiliyoruz. Toplumların huzur ve güven duygusunun teminatı adalettir. Adaletin zamanında ve hakkaniyetle işlediğine duyulan inanç, ilerlemenin ve kalkınmanın da ilk şartıdır. Bu topraklarda adalete duyulan hürmet, 'Adalet mülkün temelidir' sözüyle hafızalara kazınmıştır. Türk yargısı, böylesi bir kültürel kodun üzerinde yükselmektedir. Yargı, milletin yargısıdır. Devletin bütün fonksiyonları gibi yargının da temeli millettir."
Bakan Gül, bilişim çağında yargı kararlarının sadece duruşma salonunda kalmadığını dile getirerek, "Artık Anadolu'nun bir köşesinde verilen herhangi bir karar, bütün Türkiye'ye mal olabilmektedir, tüm ülke sathına yayılabilmektedir. Bu durum yargı kararlarına milletin ve maşeri vicdanın hakemliğini getirmektedir. Bununla birlikte bazen dosya içeriğinden habersiz, negatif algı oluşturmaya dönük söylemlerin de dolaşıma sokulduğunu görmekteyiz. Algıyla olgu arasındaki farkı gidermek için hepimiz taşın altına elimizi koymalıyız. Yargı kararlarının polemik konusu yapılması tutumu karşısında yargı mensupları vakarını korumalıdır." ifadesini kullandı.
- "Yargı kararları tartışmaları bitirir, bitirmelidir"
Yargı kararlarının tüm tartışmaları bitirmesi gerektiğini vurgulayan Gül, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Yargı kararı, yargının lisanıdır, yegane dilidir. Yargı, tarafsızlık vasfını koruyarak ihtilafları çözebildiği ölçüde sosyal barışı sağlar. Yargı kararları tartışmaları bitirir, bitirmelidir. Yeni tartışmaları başlatan bir makam da olmamalıdır. Bunun yolu ve yöntemi de yargı kararlarının gerekçesidir. Gerekçe, vicdani kanaati peşin hükmü birbirinden ayıran, kararların denetimini sağlayan en önemli unsurdur. Bu özellikleriyle adil yargılama hakkının da tamamlayıcı parçasıdır. Gerekçe, sadece yargının nesnel işleyişinin garantisi değildir. Yargıya duyulan güven de yargı kararlarından memnuniyet de gerekçeden beslenir. Yargı, ikna gücünü ve saygınlığını böyle kazanır. Elbette bunun tersi de mümkündür. Yetersiz veya ilgisiz gerekçeler, sadece kararların ikna gücünü değil, yargının itibarını da saygınlığını da olumsuz etkiler."
Gül, milletin gönlünde hakim ve savcıların yerinin ayrı olduğunu, bu nedenle hakim ve savcılık mesleğine duyulan saygıyı muhafaza edecek tedbirleri el birliği ile almaları gerektiğinin altını çizdi.
Bakan Gül, "Millet adına verdiğiniz kararların asıl sahibi millettir. Soruşturma, kamunun savcılara emaneti, kovuşturma da milletin hakimlere emanetidir. Bu emanetin emin ellerde olduğunu ancak düzgün, doğru, iyi gerekçelerle milletimize gösterebiliriz. Elbette bizim görevimiz yürütme olarak yargı politikalarının netleştirilmesi, doğru politikalarla kolaylaştırmaktır ama bu konuda asıl iş yargımıza düşmektedir. Yargının itibarına gölge düşürülmesine hep birlikte mani olacağız." diye konuştu.
- "82 milyonun hepsi bu ülkenin asli vatandaşıdır"
Adliyelerin milletin kapısı olduğunu, bu kapıdan içeri giren herkesin en saygın muameleye tabi tutulacağından ve adaletle karar verileceğinden şüphesi bulunmaması gerektiğini belirten Gül, şöyle devam etti:
"Bu ülkede kadınıyla erkeğiyle, Alevisiyle Sünnisiyle, 82 milyon hep birlikte Türkiye'yiz ve hepimizin evi Türkiye'dir. Hangi hanedeki kişilere bir hukuksuzluk yapılırsa o, 82 milyonun hepsine yapılmış gibi muamele görmelidir. Çünkü hepimiz, Türkiye Cumhuriyeti dediğimiz büyük bir hanenin içerisinde hane sahipleriyiz. Hiç kimsenin elinde imtiyazlı tapu yoktur, 82 milyonun hepsi bu ülkenin asli, birinci sınıf vatandaşıdır, hepsinin elinde bu ülkenin tapusu vardır. Dolayısıyla herkesin kılık kıyafetinden, yaşam tarzından, doğduğu yerden, inancından, etnik aidiyetinden dolayı hiçbir ayrımcılığa tabi tutulmacağına olan inancını hep birlikte korumak boynumuzun borcudur. Bunun bu şekilde olduğuna elbette inanıyoruz ama bu konuda hiçbir zaman istisnanın dahi olmaması millimizin temel beklentisidir. Bu ülkenin hepsinin bu anlamda bir ve beraberliğini muhafaza etmek hepimizin ortak sorumluluğudur."
Gül, istisnasız bütün vatandaşların hukukuna sahip çıkmaktan, farklılıkları bereketli bir zenginlik olarak görmekten asla vazgeçmeyeceklerini vurguladı.
Herkesin öz varlığını, inancını, kimliğini ve kişiliğini yaşam tarzına yansıtma hakkı olduğunu belirten Gül, şunları söyledi:
"Bu, hiç kimse için bir lütuf değil, bilakis hukuk devleti, tüm bu yaşam tarzını, kimliğini, dilini ve bu konudaki kişiliğini de korumak üzere görevli bir olgudur. Hiç kimse dünya görüşü, inancı, tercihleri ve kıyafetinden dolayı ayrımcılığa maruz bırakılamaz. Adalet, eşit ve kardeşçe bir arada yaşamanın güvencesidir. Milletimiz adliyeye baktığında işte bu güveni duymalıdır. Sizlerin varlığı toplumun her kesimi için bir sükunet kaynağı ve kendisine başvurulan bir çare, derman olmaya devam etmelidir."
(Sürecek)