Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Güney Kıbrıs’ın KKTC adına herhangi bir tasarrufta bulunma yetkisi ve hakkı olmadığını belirterek, AB’ye sert çıktı. Erdoğan, AK Parti’nin Kızılcahamam’da düzenlenen 18. İstişare ve Değerlendirme Toplantısı’nda dış politikadaki gelişmelere değindi. Erdoğan yaklaşık 2 saat süren konuşmasında, Türkiye’nin AB standartlarına “bugün en yakın noktada” olduğunu vurgulayarak AB’yi şöyle eleştirdi:
AKIL TUTULMASI İÇİNDELER
Varsın onlar kendi ayak oyunlarını sürdürsünler. Varsın verdikleri sözü tutmasınlar ama karşı karşıya gelip konuştuğumuzda inanın bize bir cevap veremiyorlar, kendilerini savunamıyorlar. Zaten ne halde oldukları da ortada. Dökülüyorlar, her şeyleri dökülüyor, üyeleri dökülüyor, parada pulda ne olduğu belli, Avrupa Birliği Merkez Bankası onlara para yetiştirmeye çalışıyor, karşılıksız para basıyor ama Türkiye onlarla ayakta durmuyor, kendisi milletiyle ayakta. Kredi derecelendirme kuruluşları her gün notunu yükseltiyor. Çarşamba günü yayımlanan İlerleme Raporu bir kez daha bazı konularda Avrupa Birliği’nin ciddi bir akıl tutulması içinde olduğunu gösterdi. Maalesef müzakere sürecini tıkayan sorun alanlarında hala Avrupa Birliği tarafından statükocu bir yaklaşımın benimsendiğini bu raporda bir kez daha gördük. ‘Ne yapayım da Türkiye’ye çamur sıçratalım’; dert bu.
VİZE LÜTUF DEĞİL HAKKIMIZ
Şunu da herkesin bilmesi gerekir ki her konuda olduğu gibi vize meselesinin de Türkiye için bir lütuf olmadığını hatırlatmak istiyorum. Türkiye, vize konusunda bir lütuf beklentisinde değildir, sadece hakkı olanı talep ediyor. Hakkımızı alana kadar da bu mücadelemize devam edeceğiz. Brezilya’nın, Bolivya’nın AB ile ne alakası var? Sen gel buralara Schengen Vizesi ver, Türkiye’ye vermekten kaçın. Bunlar kendilerine göre orta sahada top çevirmeye çalışıyorlar.
KIBRIS SORUNU AB’NİN NAMUS MESELESİDİR
Sondaj konusuyla Kıbrıs meselesinin çözüm süreci sabote edildi. Rumların sorumsuz hareketlerini herkes ibretle izliyor. Hiç kimse Ada’nın ortak malı ve ortak zenginlikleri üzerinde tek taraflı hak iddia edemez. Sürekli çözümden kaçan ve işi yokuşa süren ise Rumlar oldu. Buna rağmen AB üyeliği ile ödüllendirilen de yine Rumlar oldu. Özellikle Avrupa Birliği’ne sesleniyorum: Hiç rahatsız olmasınlar, çünkü bu bizim hakkımız. Bu sorun artık AB için bir namus meselesidir, bunu böyle ele almak durumundadırlar. AB ya 2004 yılında yaptığı tarihi hatadan geri dönerek 26 Nisan 2004 tarihli Konsey kararını uygulayacak ve KKTC ile ticaretin önünü açacak ya da Rum kesimini şımartmaya devam ederek, ömür boyu bu kara lekeyle yaşamak zorunda kalacak. Tutulmayan sözlerin, atılmayan adımların, cevabı verilemeyen soruların bedelini artık Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin ödemeyeceğini herkesin bilmesi ve bu düşünceyle hareket etmesi gerekir. Kaldı ki KKTC adına Güney Kıbrıs’ın herhangi bir tasarrufta bulunma yetkisi, hakkı yoktur. Bölünmüş bir ada hakkında Kuzey hakkında herhangi bir yetkiye sahip değildir, kendileri çalarlar, kendileri oynarlar.