Yüksel Turan Taşdemir: "Covid 19 karşı Omega 3 ve Selenyum"

Yüksel Turan Taşdemir: "Covid 19 karşı Omega 3 ve Selenyum"

Kars Harakani Devlet Hastanesi doktorlarından Uzman Diyetisyen Halk Sağlığı Bilim Uzmanı Yüksel Turan Taşdemir, “Covid 19 karşı Omega 3 ve Selenyum” başlıklı yazısı şöyle:

Covid 19 karşı Omega 3 ve Selenyum:

OMEGA 3

Norveç yaklaşık 1 yıldır dünyayı etkisi altına alan COVID-19 salgının  hafif seyrettiği ve ölümün en az olduğu ülkelerin başında geliyor. Bu durum bilim insanlarının da ilgisini çekmiş durumda.

Norveçlilerin günlük beslenme alışkanlıklarını inceleyen bilim insanları, virüse karşı direnç mekanizması oluşturabilecek besinler üzerine Norveç tarihinin en büyük klinik çalışmalarından birini hayata geçiriyor. Oslo Üniversitesi Hastanesi tarafından 70 bin kişinin katılımıyla gerçekleştirilen araştırmadan gelen ilk bulgular, Norveç’te kullanımı çok yaygın olan Morina Balık Yağının içerisindeki Omega 3, D  vitaminlerinin bağışıklık sistemlerini güçlendirdiği için COVID-19 virüsüne karşı vücuda direnç sağlıyor olabileceğini gösteriyor.

Morina Balık Yağı :

Morina Balık Yağı, dünyada Cod Liver Oil olarak da bilinen, doğal ekosistemi Kuzey Atlantik Denizi olan Morina Balıklarının karaciğerinden elde edilen bir balık yağı çeşididir. İçerisindeki Omega 3 yağ asitleri EPA ve DHA ile doğal A ve D vitaminlerinin, hastalıklara karşı vücuda direnç kazandırması sebebiyle yüzyıllardır Norveç halkı tarafından düzenli olarak tüketildiği biliniyor. Öyle ki Norveç Devleti’nin 1932 yılında çocukların sağlıklı gelişimi için okullarda verilmek üzere resmi olarak duyurduğu Oslo Kahvaltısı; süt, ekmek, meyve ve Morina Balık Yağından oluşmaktaydı. İkinci dünya savaşı yıllarında Norveç halkına karne ile dağıtılan Morina Balık Yağı, 1930 yılından bu yana Norveç Beslenme Konseyi tarafından önerilen tek gıda takviyesi olarak biliniyor. Günümüzdeyse Norveçliler için her gün balık yağı kullanımı adeta bir yaşam biçimi halini almıştır.

Yağlar vücudumuzun ihtiyaç duyduğu temel besin gruplarından biri. Ayrıca besin grupları içinde en fazla enerjiyi yağlardan elde ediyoruz. Yağların da birçok çeşidi ve çeşidine göre farklı faydaları var. Son zamanlarda en çok konuşulan yağlardan biri de balık yağı yani omega-3 yağ asidi.

Omega-3, vücut için gerekli olan ama vücutta üretilemeyen ve mutlaka dışarıdan alınması gereken önemli bir yağ asidi. Ülkemizde yeterli balık tüketimimi olmadığı için Omega-3 eksikliğine çok rastlanılmaktadır.

Omega 3 kendi içinde de EPA ve DHA olarak ikiye ayrılmaktadır.

1.           Alpha-Linolenic Asit (ALA): Bitkisel kökenli Omega 3 kaynaklarında bulunur ki bunlar; koyu yeşil yapraklılar, keten tohumu, chia tohumu ve cevizdir. ALA kısa zincirli bir yağ asidi olup; EPA ve DHA gibi uzun zincirlilere dönüştürülmesi gerekir. Bu nedenle biyoyararlılığı EPA ve DHA kadar yüksek değildir.

2.           Eicosapentaenoic Asit (EPA) ve Docosahexaenoic Asit (DHA): Balık, Krill canlısı (bir tür deniz kabuklusu) ve yosun yağında bulunur. İkisinin beraber kullanımı vücut için oldukça faydalıdır.

Bağışıklık sistemini güçlendirir ve iltihap oluşumunu azaltarak enfeksiyonlara karşı koruma sağlar.

Vücuttaki her türlü inflamasyonu baskılar.(EPA)

Yapılan araştırmalarla omega-3 tüketiminin, kalp hastalıkları riskini azalttığı kanıtlanmıştır (EPA)

Kötü kolesterolün (LDL) ve trigliserit düzeylerinin düşürülmesine, iyi kolesterolün (HDL) yükselmesine yardımcı olur. Damarlarda pıhtı oluşumunu engelleyerek, kanın vücutta rahatça dolaşmasını sağlar. Ayrıca kalp ritmini düzenlemeye yardımcı olur . Bu özellikleriyle kalp damar sağlığını korur.

Vücutta kötü huylu hücreleri baskılayarak, göğüs, prostat, kolon, meme kanseri başta olmak üzere bazı kanser türlerine karşı koruma sağlar.

Otoimmün hastalıklarla mücadelede etkilidir.(EPA)

Depresyon tedavisinde olumlu etkiye sahiptir (DHA )

Felç, migren türü baş ağrıları, bazı alerji türleri, romatoid artrit (eklem iltihabı), romatizma, egzama, alzheimer, demans,  şizofren ve bazı akciğer hastalıklarının önlenmesinde ve tedavisinde yararlı etkisi vardır.

Kan şekerinin dengelenmesini sağlayan insülin hormonunun etkinliğini artırarak, tip 2 diyabet hastalığının gelişimini önler.

Vücudumuza zarar veren serbest radikallerle savaşıp, hücreleri yenileyerek, cildi nemlendirir ve parlaklık verir. Ayrıca özellikle sedef hastalığı olmak üzere cilt hastalıklarının tedavisinde yararlı etki gösterir.

Yüksek tansiyonun düşürülmesine yardımcı olur.Omega-3 yetişkin insanlarda dikkati ve konsantrasyonu artırıyor.

Hafızayı güçlendirir, problem çözme, öğrenme ve konsantrasyonu olumlu yönde etkiler.

Gebelikte kullanılması durumunda bebeğin beyin ve göz gelişimine katkıda bulunur.

Daha genç bir cilt ve parlak saçlar için omega-3 tüketimi önemlidir.Çocukların ve yetişkinlerin de beyin ve göz sağlığı için son derece önemlidir.

Karaciğer sağlığında pek çok olumlu etkiye sahip.Kemik ve eklem sağlığını destekler. (EPA)

Uyku kalitesini arttırır.Çocuk gelişimini destekler.(DHA).Adet öncesi sendromunun baskılanmasına yardımcıdır.(DHA)

Omega-3 Bakımından Zengin Besinler

Özellikle soğuk sularda yaşayan uskumru, ton, somon, sardalye gibi yağlı balıklar ile gölde yaşayan alabalıklarda omega-3 bulunur. Deniz ürünlerinin tümü, kırmızı et ve tavuktan daha az düzeyde yağ ve doymuş yağ içermektedirler.

Orkinos/Uskumru Balığı, Ceviz, Chia Tohumu, Ringa Balığı, Vahşi (Çiftlikte yetişmemiş) Somon Balığı, Keten Tohumu, Mezgit, Sardalye ve Hamsi Balıkları ve Kenevir Tohumudur.

Ayrıca ceviz, badem, fındık, keten tohumu ve semizotu gibi bazı yeşil yapraklı sebzelerde bulunur.

Haftada en az 2 kez balık tüketmelidir. Balıktaki omega 3 yağ asitlerinden en iyi şekilde faydalanmak için kızartma yerine ızgara, fırında ya da buğulama gibi pişirme yöntemleri tercih edilmelidir.

Balığı tüketemeyen kişiler, Omega 3 ihtiyacını karşılamak için balık yağı (omega 3) tabletlerini  danışarak kullanabilir.

Günlük 2500 ve 3000 mg Omega-3’ün vücudun ihtiyacını karşılaması için yeterlidir .Omega-3 vitamin hapı değil, balık yağıdır. Bu nedenle saf olarak tabletler halinde üretilir. Omega-3 hapı tok karnına, sabah ya da akşam tüketilmesi gerekir. Burada önemli iki nokta şu ki, piyasada bulunan omega-3 ilaçlarının, DHA ve EPA içerikleri farklı miktarda olabiliyor. DHA (docosa hexaenoic acid) ve EPA (eicosa pentaenoic acid), omega-3 yağ asitlerinin kısaltılmış isimleridir. Omega-3 hapının içindeki EPA miktarının yüksek olması, kalp ve damar hastalıklarıyla ilgili riskleri azaltabilmesi için önem taşıyor. Satın alırken mutlaka toplam doza ve içeriğindeki EPA oranına dikkatle bakmak gerekiyor.

 

SELENYUM

Selenyum adı, eski Yunanda ay tanrıçası Selene’ den gelmektedir. 1800’ lerde  ilk kez keşfedilmiştir. Ancak bir asır sonra eser element olarak fonksiyonları tanımlanmaya başlanmıştır .

Vücutta, diğer minerallere nazaran, daha az miktarda bulunan bir mineral olan selenyum, E vitamini ile bir araya geldiğinde, antioksidan görevi görmektedir. Antioksidanlar ise, serbest radikaller ile mücadelede etkindir. DNA ve hücrelerin yapısına zarar veren serbest radikaller, kalp hastalıkları başta olmak üzere kanser gibi birçok hastalığın gelişmesine ortam hazırlamaktadır. Bundan dolayı, antioksidanlar sağlık açısından son derece önemlidir.

Selenyum eksikliğinde enfeksiyon hastalıklarına olan yatkınlığın arttığı ve enfeksiyonların daha şiddetli geçtiği rapor edilmiştir . In-vivo olarak yapılan bir çalışmada, selenyum eksikliği olan ve olmayan fareler hafif bir influenza A suşu ile enfekte edilmiştir. Selenyum eksikliği olan farelerde, selenyum yeterli farelere göre daha şiddetli interstisyel pnömoni geliştiği görülmüştür

Çin’de yapılan bir değerlendirmede, saç örneklerinden belirlenen selenyum düzeyleri ile COVID-19 iyileşme oranları arasında ilişki olduğu ve selenyumun COVID- 19’daki etkinliğinin araştırılmaya değer olduğu vurgulanmıştır.

Selenyum eksikliği İnfluenza, HIV ve Coxsackie virus gibi viral enfeksiyonların artmış insidansı, virulansı ve hastalığın seyri ile ilişkilendirilmiştir.

Yeterli selenyum tüketimi birçok yönden bağışıklık sisteminin fonksiyonları için esansiyeldir.Selenyum eksikliğinin bazı spesifik yollardan immünite hücrelerinin etkinliğini baskıladığını göstermişlerdir.

Birçok ek çalışmalar da artmış selenyum alımının bağışıklık sistemini güçlendirdiği görülmüştür

Yapılan çalışmalarda, astımlı hastaların kan selenyum düzeylerinin düşük olduğu gözlenmiştir. Hamilelikte selenyumdan fakir beslenmenin bebekte selenyum eksikliğine yol açtığı ve kan selenyum düzeyleri düşük doğan çocuklarda ileride daha fazla astım geliştiği görülmüştür .

Selenyum eksikliğinde kas yapısında şiddetli bir zayıflık ortaya çıkmaktadır ve ayrıca kalp ve damarlardaki esneme yeteneği de azalmaktadır. Çocuklarda selenyum eksikliği ise fetal kardiyomyopatiye neden olmaktadır. Öte yandan, selenyum eksikliği çok sık görülen bir sağlık sorunu değildir. Genellikle yetersiz beslenme sonucu ortaya çıkan selenyum eksikliği, bazen de birtakım ilaçların yan etkisi olarak meydana gelmektedir. Selenyum eksikliği nedeniyle oluşan diğer bazı sağlık sorunları ise, romatoid artrit, damar sertliği ve erkeklerde de kısırlık gibi sorunlardır.Selenyum eksikliğinde olduğu gibi, selenyum fazlalığında da bazı sağlık sorunları ortaya çıkabilmektedir. Normalde yetişkin bir insan için günlük alınması gereken selenyum miktarı 55 mikrogramdır. Fakat eğer bu doz günlük 400 mikrogram değerine yaklaşırsa, zehirlenmeye neden olabilmektedir. Günlük 400 mikrogram miktarındaki selenyumu besinler aracılığı ile almak pek de mümkün değildir ve bu miktar ancak selenyum takviyesi kullananlarda görülebilmektedir. Aşırı selenyum tüketilmesine bağlı olarak gelişen sağlık sorunları, tırnaklarda beyaz lekeler, baş dönmesi, saç dökülmesi, mide bulantısı, kronik yorgunluk ve sinir hasarı şeklindedir. Hatta bazı bilim insanına göre ise, aşırı selenyum tüketimi cilt kanseri riskini artırabilmektedir. Bundan dolayı, selenyum ihtiyacını takviye ilaçlar yerine besinlerden almak daha sağlıklı ve risksizdir.Bağışıklık sistemi sağlığının korunmasına yardımcı olan selenyum, tiroit bezi işlevlerinin uygun şekilde yürütülmesi açısından da önemlidir. Hatta, yapılan bir araştırmaya göre selenyum, astım hastalığının semptomlarını hafifletmeye yardımcı olmaktadır.

Selenyum durumunun çok sıklıkla kullanılan göstergesi plazma ve serum konsantrasyonlarının ölçümüdür. Serum ve idrar selenyum konsantrasyonları son günlerde alınan selenyum miktarını yansıtır.

Selenyum yüksek dozlarda alındığında toksiktir. Sülfoproteinlerin yapısındaki sülfürler yer değiştirerek enzimlerin, özellikle de solunum enzimlerinin inhibisyonuna yol açar .

Yeterli selenyum alımının 70 mcg/gün olduğu bildirilmiştir . Selenyum takviyesi ile ilgili vurgulanması gereken en önemli faktörün, bireyin selenyum durumu olduğunun altı çizilmiştir. Selenyum takviyesinin selenyum düzeyleri düşük kişilere faydalı olabileceği, yeterli ya da yüksek selenyum düzeylerine sahip bireyleri olumsuz etkileyebileceği, bu nedenle selenyum alımını arttırmak için öneri verilmeden önce dikkatli olunması gerektiği vurgulanmaktadır .

Selenyum eksikliği aslında, toprağın selenyum açısından zenginliği ile doğrudan bağlantılıdır. Selenyum açısından fakir topraklarda yaşayan ailelerin çocuklarının diğer çocuklara oranla daha yavaş büyümekte oldukları tespit edilmiştir. Toprakları bu mineral açısından fakir yörelerde selenyumdan zengin yörelere oranla bazı kanser çeşitlerinin daha sık ve fazla görülmesi ise olasıdır

Selenyum, o bölgenin tarım toprakları ile ilişkili bir mineraldir. Yani eğer selenyum bakımından zengin bir toprakta yetişen bir sebze ya da meyve tüketiliyorsa, selenyum eksikliği yaşanması riski daha az olacaktır. Aynı şekilde, bu topraklardan beslenen hayvanların et, süt ve yumurtasının içerdiği selenyum miktarı da yüksek olacağından, selenyum eksikliği riski indirgenmiş olacaktır. Öte yandan, devamlı olarak hazır ve dondurulmuş gıdalar tüketen kişilerde de selenyum eksikliği riski yüksektir. Yine aynı şekilde, bazı ilaçlar da vücutta selenyum emilimini olumsuz etkilediğinden, selenyum eksikliği riskini artırmaktadırlar.

Selenyum İçeren Besinler

Ton Balığı:Çok iyi bir selenyum kaynağı olan ton balığı aynı zamanda, omega-3 yağ asidi ve protein deposudur. İçerdiği az miktar civaya rağmen, haftada birkaç defa tüketilen ton balığının sağlığa oldukça faydalı olduğu uzmanlar tarafından onay görmüştür. 100 gram ton balığının içermiş olduğu selenyum miktarı 42,6 mikrogram ve kalori değeri ise 184 kaloridir.

Ay Çekirdeği: Selenyum bakımından zengin olan ay çekirdeği aynı zamanda, bakır, fosfor, manganez ve E vitamini de içermektedir. Sağlıklı yağları da belli oranlarda içeren ay çekirdeğinin kalori değeri yüksek olduğu için, kontrollü şekilde tüketilmelidir. 100 gram ay çekirdeğinin içermiş olduğu selenyum miktarı 78,2 mikrogram ve kalori değeri ise 584 kaloridir.

Kalamar ve Ahtapot:Genellikle ön yargı ile yaklaşılan ahtapot ve kalamar aslında çok iyi birer protein ve selenyum kaynağıdır. Uygun şekilde pişirilen kalamar ve ahtapot sağlık açısından faydalı etkiler göstermektedir. 100 gram kalamar ya da ahtapotun içerdiği selenyum miktarı 169,8 mikrogramdır ve kalori değeri ise 311-349 kaloridir.

Tavuk Eti:Organik ve antibiyotik ile büyütülmemiş tavuk eti, çok iyi bir protein kaynağı olmasının yanı sıra, iyi bir selenyum kaynağı olan hayvansal bir besin maddesidir. Düşük kalori değeri ile sağlıklı besinler arasında bulunan tavuk etinin özellikle de göğüs eti kısmı saf protein kaynağıdır. 100 gram tavuk etinin içerdiği selenyum miktarı 24,5 mikrogram ve kalori değeri ise 195 kaloridir.

Yumurta:İyi bir protein ve omega-3 kaynağı olan yumurta aynı zamanda iyi bir selenyum kaynağıdır. Fakat yumurtanın bu besleyici özelliği pişirilme yöntemine bağlı olarak değişkenlik gösterebilmektedir. Yumurtanın bu besin değerleri, çok kaynatılmış hali baz alınarak belirlenmiştir. 100 gram yumurtanın içerdiği selenyum miktarı 30,8 mikrogram ve kalori değeri ise 156 kaloridir.

Sığır eti: Her ne kadar tavuk etine göre daha az miktarda selenyum içerse de, kalori değeri daha yüksektir. 100 gram sığır etinin içerdiği selenyum miktarı 19,4 mikrogram ve kalori değeri ise 288 kaloridir.

Mantar:Bir çok faydası bulunan mantarın her çeşidi iyi birer selenyum kaynağıdır. Farklı yöntemlerle pişirilen ve hazırlanan mantar, değişik lezzeti ile de sevilen bir besin maddesidir. 100 gram mantarın içerdiği selenyum miktarı 11,5 mikrogram ve kalori değeri ise 48 kaloridir.

Peynir:Kahvaltıların vazgeçilmezi olan peynir, yağ, kalori ve sodyum miktarı yüksek bir besin olmasının yanı sıra, protein, kalsiyum ve selenyum içeriği de yüksek olan hayvansal kaynaklı bir besindir. 100 gram peynirin içerdiği selenyum miktarı 18,9 mikrogram ve kalori değeri ise 529 kaloridir.

Yulaf: Kolesterol değerinin düşürülmesine yardımcı olan yulaf, özellikle de sabahları tüketildiğinde oldukça sağlıklıdır. Günlük lif ihtiyacının karşılanmasına da yardımcı olan yulafın selenyum içeriği de iyidir. 100 gram yulafın içerdiği selenyum miktarı 34 mikrogram

ve kalori değeri ise 384 kaloridir.

11.Selenyum İçeren Diğer Besinler:

Belirli miktarlarda selenyum içeren diğer besinler ve içerdikleri selenyum miktarları ile kalori değerleri ise aşağıda belirtildiği şekildedir;

Karides → 100 gram → 51,6 mikrogram → 144 kalori ,İstiridye → 100 gram → 79 mikrogram → 84 kalori ,Somon balığı → 100 gram → 38 mikrogram → 139 kalori

Sonuç :

Vitamin ve mineraller sağlıklı bağışıklık yanıtı için elzem besin ögeleridir. Yeterli ve dengeli beslenme ile birlikte günlük önerilen miktarlarda vitamin ve mineral alımını sağlamak oldukça önemlidir.Olağan üstü bir sağlın yaşadığımız bu günlerde  yeterli beslenmenin sağlanamadığı durumlarda bazı vitamin ve minerallerin gereksinimlerinin karşılanması için besin desteği kullanımının viral enfeksiyonlara karşı korunmada olumlu etkileri olabileceği gösterilmiştir. COVID-19 mücadelesinde Propolis ,D Vitamini ,C vitamini ve çinko gibi bazı vitamin ve minerallerin farmakolojik dozlarda kullanımı çok önemlidir. Omega 3 çok önemli, antioksidan özelliği taşıyan yağ asitleri barındırıyor içinde. Özellikle DHA ve EPA asitlerini içeriyor. Bunu bizim dışarıdan, balıklardan alma imkanımız var ancak haftada en az 3 gün balık yememiz gerekiyor bunun için ve farklı pişirme yöntemleriyle o ürünü alabiliyoruz. Ama onun dışında takviye olarak verilen ve balıkların hem karaciğerinden elde edilebilen hem de kaslarından elde edilebilen omega 3 takviyeleri oluyor. Onlar tabii etkili olacaktır. Bu anlamda da yapılan literatür çalışmalarında, bin miligram kadar bir DHA ve EPA oranının vücut için iyi takviye destek sağladığı söyleniyor.Bunun dışında, selenyum, demir ve bakır gibi minerallerin aşırı alımlarının da bağışıklık yanıtını olumsuz etkileyebileceği bilinmektedir. Bu nedenle, vitamin ve minerallerin, yetersizliklerinin önlendiği ancak toksisiteye neden olmayacak dozlarda alımının önemli olduğu vurgulanabilir.

Önceki ve Sonraki Haberler