Ünal: “Bu kavga, bu milletin iradesine sahip çıkma kavgasıdır”
AK Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Tanıtım-Medya Başkanı Mahir Ünal, “Biz Recep Tayyip Erdoğan ile beraber, AK Parti ile beraber bu milletin kavgasını veriyoruz. Bu kavga, bu milletin iradesine sahip çıkma kavgasıdır.” dedi.
Volkan KARABAĞ
AK Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Tanıtım-Medya Başkanı Mahir Ünal,"Bunlar bu milletin iradesini vesayet altına almaya, kendilerini de bu millete vasi tayin etmeye çalışıyorlar. Kavga bunun kavgası, AK Parti’nin verdiği kavga, Recep Tayyip Erdoğan’ın ve AK Parti’nin kavgası değil. Biz Recep Tayyip Erdoğan ile beraber, AK Parti ile beraber bu milletin kavgasını veriyoruz. Bu kavga, bu milletin iradesine sahip çıkma kavgasıdır.”
AK Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Tanıtım-Medya Başkanı Mahir Ünal, bazı temaslarda bulunmak üzere Kars’a geldi. Evliya Camisini ziyaret ederek Ebul Hasan Harakani Türbesinde dua eden Ünal daha sonra partisinin il binasına geçti.
AK Parti Kars İl Başkanı Adem Çalkın, 7. Olağan Kongresi sonucu oluşturduğu yeni ekibiyle birlikte AK Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Tanıtım-Medya Başkanı Mahir Ünal’ı karşıladı.
Parti binasında düzenlenen basın açıklamasının açılış konuşmasını yapan AK Parti Kars İl Başkanı Adem Çalkın, Ünal’ı ağırlamaktan duyduğu memnuniyeti dile getirdi.
65. Dönem Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Kars Milletvekili Ahmet Arslan ise, “Biz AK Parti olarak 19’uncu yıla döndük, ciddi bir mücadele veriyoruz. AK Parti artık kurulduğu zamanki AK Parti değil, Cumhurbaşkanımız Genel Başkanımız sayın Recep Tayyip Erdoğan’da 19 yıl önceki Genel Başkanımız değil. Artık Türkiye dünyada süper lige çıkmış bir ülke, onun lideri de hem 19 yılda Türkiye’de hem de dünyada yaptıklarıyla, dünyanın süper liginde yer alan bir liderdir. Hal böyle olunca mücadelemizde hem içeride hem de dışarıda büyüyor ve biz geçmiştekiler gibi bölgemizde menfaatleri neyi gerektiriyorsa ona hareket eden bir ülkeden çıktık, dünya devlerinin, büyük ülkelerin menfaatleri değil, ülkemiz ve insanımız için menfaatimiz neyi gerektiriyorsa onu yapan bir ülke ve lider haline geldik. Böyle olunca da bizim AK Parti teşkilatları olarak dün olduğu gibi bugünde birlikte ve beraberlik içerisinde dayanışma ruhuyla, saha ile ilişkilerimizi güçlendirerek, dik duruşumuzu artırmamız lazım.” dedi.
AK Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Tanıtım-Medya Başkanı Mahir Ünal burada yaptığı basın açıklamasında, “Bu ülkenin ve coğrafyasını anlatırken kullandığımız ve her birimizin zihninde o kadar çok hikayesi vardır ki Kars’ın ve Kahramanmaraşlı olunca bu ülkenin hikayelerini, şiirlerini yazan bir şehirden olunca Kars’ın bizim için ayrı bir anlamı, değeri ve kıymeti vardır. Çünkü Kars için verdiğimiz bir mücadele var. Bugün değişik şekillerde bu mücadelemizi arkadaşlar sürdürüyor. Mücadelemiz biçim değiştirdiğinde bunlar bir şeyin üzerini örtmeye, niyetlerini saklamaya, bazen kuzu postunda, bazen gayet uzlaşmış, anlaşmış ve niyetlerinden vazgeçmiş bir tavırla bunlar mücadelelerini sürdürmeye devam ediyorlar.” ifadesini kullandı.
“Biz hamdolsun geçtiğimiz 18 yılda şöyle bir baktığımızda Türkiye’mize yaptığımız, Kars’ımıza yaptığımız hizmetlere baktığımızda gelirken değerli bakanım yapılan yerleri ve hizmetleri gösteriyor.” diyen Ünal, “Havalimanından başlayarak yolculuğumuz sırasında yapılanları tek tek gösterdi. Şimdi bunlar bu siyasetin gücüyle yapılıyor. çünkü siyasetçi seçimden, sandıktan irade aldığı için ve yaptıklarının hesabını da sandıkta vereceği için destekli çalışıyor. Niye? Seçimi kazanmak istiyorsak, demokrasinin güzelliği bu, ne yapacak? Millete hizmet edecek, millete hizmetkar olacak. Çünkü demokrasi dediğimiz şey milletin temsilcileri eliyle kendisini yönetmesidir. Şimdi diyorlar ki; ‘bu kaymakamlar, valiler militan’ niye? Cumhurbaşkanından emir alıyor. Peki kimden emir alacak. Şimdi bunlar başka yerden emir almaya alışık oldukları için, şimdi millet iradesini sandıkta siyaset kurumuna emanet ediyor, milletin iradesiyle de devleti yönetiyoruz. Öyle mi? ama bunlar bunu kabul etmiyorlar. Bunu niye kabul etmiyorlar, bunlar eski sistemi istiyorlar, eski sisteme dönelim diyorlar. Güçlendirilmiş parlamenter sistem, bu deprem güçlendirmesi gibi bir şey herhalde, oldukça hasarlı olduğu için, anladığım kadarıyla deprem güçlendirmesi gibi bir şey yapacaklar. Şimdi güçlendirilmiş sistemde neyi kastettiklerini anlamıyoruz. Niye anlamıyoruz? Kardeşlerim bunlar bize ‘Cumhurbaşkanı seçtirmeyeceğiz size’ dediler mi? dediler. Bir Genel Kurmay Başkanı ‘sözde değil özde Cumhurbaşkanı istiyoruz’ dedi hatırlıyorsanız, şimdi sözde Cumhurbaşkanı diyen Kemal Kılıçdaroğlu ile o gün sözde Cumhurbaşkanı diyen vesayetçi aklın söyledikleri aynıdır. Niye? Çünkü vesayetçi aklın değerlerini, ilkelerini kabul etmeyen, milletin değerleri ve ilkeleriyle hareket eden her kurum, her yapı bunlara göre nedir? Sözdedir. Peki bunlar size ‘Cumhurbaşkanı seçtirmeyeceğiz’ dediklerinde biz halk oylamasına gittik mi? gittik. Halk oylamasında yüzde 69.1 ile bu millet ‘Cumhurbaşkanımı ben seçeceğim’ dedi mi? Dedi. O gün parlamenter sistem bitti arkadaşlar. Bu parlamenter sistem ne zaman değişti? Bu parlamenter sistem 2007’de halk oylamasıyla değişti. 2007’de bu millet ‘Cumhurbaşkanımı ben seçeceğim’ dediğinde parlamenter sistem değişti. Biz ne yaptık? 2014 yılında bu millet ilk Cumhurbaşkanını seçti Recep Tayyip Erdoğan’ı, fakat ne yapılması gerekiyordu? Bir siyasal uyum oluşturulması gerekiyordu, sistem uyumu olması gerekiyordu. Seçilmiş Cumhurbaşkanı, sistem parlamenter sistem. O yüzden tekrar halk oylamasına gittik ve Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemini getirdik. Peki bunlar şimdi Cumhurbaşkanına sözde diyerek 2007’deki halk oylamasını ne yapmış oluyorlar? Milletin yüzde 70 ile onayladığı halk oylamasını yok sayıyorlar, 2016’yı yok sayıyorlar, 2018’i yok sayıyorlar. Yok saydıkları ne aslında? Millet iradesi. İşte kardeşlerim millet iradesi dediğimiz şey siyaset kurumunun bizatihi aracılık ettiği sandıktan alıp devlet yönetimine taşıdığı şeydir. Benim iradem, senin iraden, 83 milyon vatandaşın iradesidir bu. Ben size soruyorum iradesine sahip çıkmayan özgür olabilir mi? iradesi olmayan bir insana özgür diyebilir miyiz? iradesi olmayan kişiye biz ne diyoruz? Vesayet altında diyoruz. Bunlar bu milletin iradesini vesayet altına almaya, kendilerini de bu millete vasi tayin etmeye çalışıyorlar. Kavga bunun kavgası, AK Parti’nin verdiği kavga, Recep Tayyip Erdoğan’ın ve AK Parti’nin kavgası değil. Biz Recep Tayyip Erdoğan ile beraber, AK Parti ile beraber bu milletin kavgasını veriyoruz. Bu kavga, bu milletin iradesine sahip çıkma kavgasıdır.” şeklinde konuştu.
Ünal yaptığı açıklamayı şöyle sürdürdü: “2002 yılından bu yana bizimle kavga ediyorlar, bizimle kavga edenlere bakın; 28 Şubat’ı alkışlayanlar, 27 Nisan el muhtırasını alkışlayanlar bizimle kavga ediyorlar, 2003 yılında ‘genç subaylar rahatsız’ manşetini atanlar, bunlar ‘ordu göreve’ pankartı çekenler, bunlar 2007 yılında ‘TSK’nın karşısında saygıyla eğiliyoruz’ dediler, niye biliyor musunuz? Ordu darbe yapsın diye. O ordu darbe yapmayıp, o ordu milletin şerefini, onurunu, haysiyetini Libya’da, Suriye’de, Doğu Akdeniz’de, Azerbaycan’da koruduğu zaman ‘bunlar satılmış ordu’ dediler. Bizimle bugün mücadele edenler geriye dönüp bakarsanız bu milletin iradesiyle kavga edenlerdir.
Gezide mesele ağaç değildi, bunu hepimiz biliyoruz. 17-25 Aralık’ta mesele yolsuzluk değil, yolsuzluk kılıfıyla emniyet ve yargı darbesini yapmaktı. MİT tırları operasyonuyla ‘Türkiye’yi Lahey’de yargılatamaz mıyız?’ diye düşündüler. Bunun planını yaptılar. Bugün AK Parti’ye en çok saldıran gazetecilerden bir tanesi o gün ne dedi biliyor musunuz? ‘bizim başaramadığımızı Fethullah ve ekibi başardı’ dedi. Devletin FETÖ yapılanması terör örgütü ilan edip, mücadele etmesine ‘sivil darbe’ dediler. Tıpkı 20 Temmuz’da Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin FETÖ’cülerle mücadele etmek için Olağanüstü Hal kararı almasına ‘sivil darbe’ dedikleri gibi.
Şimdi de Boğaziçi Üniversitesi’nde mesele Rektör değil, bunlar her seferinde sandıkla gelen, demokratik yollarla gelen, seçimle gelen, millet iradesini temsil eden yapıların meşruiyetine inanmadılar. Dolayısıyla mesele nedir diye soracak olursanız? Mesele, kendi irademize, millet iradesine sahip çıkma meselesidir. Bu millet o sandıkta bize bu yetkiyi, hükümet olma yetkisini kendi güvenliğini sağlama, kendi huzurunu sağlama, kendi geçimini sağlama, Türkiye’nin refahını arttırma ve Türkiye’yi büyütmek için o yetkiyi bize verdi.
Kimse kusura bakmasın bin kişi protesto eylemi yaptı diye 26 milyon kişinin iradesi sorgulanamaz. Bin kişi protesto eylemi yapıyor diye 26 milyon kişinin reyi, iradesi sorgulanıyorsa bunun adı demokrasi değil, bunun adı anarşizm arayışıdır. Biz milletin bize verdiği iradeyi, Cumhurbaşkanımızın 15 Temmuz gecesi söylediği gibi ölümüne, ölümüne muhafaza edeceğiz. Eğer birileri sokaktan, huzursuzluktan, medet umuyorsa birileri bu ülkede geçmişte tezgahladıkları oyunları tekrar tezgahlamayı düşünüyorlarsa bu millet her şeyin farkında, bu millet kendi iradesinin de, kendi kararının da artık kendisine ait olduğunun farkında şimdi bunlar niye umutlandılar biliyorsunuz demi, biliyorsunuz Baydın, seçim çalışmaları sırasında iç politikaya dönük bir cümle sarf etti. Şimdi o bunları çok umutlandırdı. Bunlar AK parti karşıtı, Erdoğan karşıtı kim olursa onunla birlikte olma konusunda çok istekiler. PKK AK Parti karşıtı mı, birlikte oldular, YPG AK Parti karşıtımı birlikte oldular. Mocron AK Parti’ye saldırıyor, Türkiye’ye mi saldırıyor, birlikte oldular. Şimdi bize diyorlar ki, ‘HDP ile geçmişte beraber oldunuz.’ Biz HDP ile ittifak yapmadık. Biz sahada HDP ile göğüs göğse mücadele ettik. Ama HDP’ye dedik ki, ‘terörle arana mesafe koy.’ ‘Demokratik siyasetten yana tavır al.’ ‘Demokratik siyasette silah olmaz, şiddet olmaz, terör olmaz’ dedik. Ama siz HDP ile seçim ittifakı yaptınız, ‘bir kere HDP’ye terörle arana mesafe koy’ demediniz. Biz terörü bitirmek için mücadele ettik. Sizse bugün teröristlere kontenjan ayırıyorsunuz belediyelerde, bir gün olsun dönüp HDP’ye demediniz ki, ‘terörle arana mesafe koy’ demediniz. Bunlar şimdi demokrasi diyorlar ya demokraside bunlar İsviçre’yi, Danimarka’yı, Almanya’yı, Fransa’yı örnek alıyorlar ya, İsviçre geçen gün bir yasal düzenleme gerçekleştirdi. ‘Protesto eylemleri terör eylemi sayılacak’ diye, Danimarka’da başbakanın posteri yakıldı diye 3 kişi tutuklandı. Fransa anayasayı koruma kanunu başlığı adı altında aldığı tedbirleri gitsinler bir görsünler. Almanya’nın bu konuda yaptıklarına baksınlar. Kongre baskını sırasında Amerika’da kongre baskınını gerçekleştirenlere 500 bin dolar bağışlayan kişi otel odasında ölü bulundu. İntihar ettiğini söylediler. Onlar hainlerini yaşatmazlar, başka ülkelerin hainlerini desteklerler. Kendi hainlerini de yaşatmazlar. Şimdi bunlar amaçları demokrasi olsa millet iradesine saygı duyarlar. Demokratik siyaset olsa, terörle aralarına mesafe koyarlar. Bir il başkanı gidip üniversitede öğrencileri koordine ediyor. Whatsapp gruplarından polise nasıl direnç gösterecekler. Nasıl koordine olacaklar. Nasıl kendi aralarında ihtiyaçlarını karşılayacaklar. Bunun planını yapıyorlarsa, bu artık bir siyasi partinin il başkanı değildir. Orada Müslümanların inançlarına yapılan hakarete sessiz kalacaksınız. Bu hakarete ses çıkaran öğrencileri fişleyip, uluslararası üniversitelere bunların kabulü gerçekleşmesin diye öğrencileri fişleyip isimlerini bildireceksiniz. Sonra buna tepki gösterildiğinde rektörlüğü abluka altına alacaksınız ve sonra yasanın gereği olarak polis kamu düzenini sağlamak adına evlerinize lütfen herhangi bir şiddete mahal vermeden dağılın dediğinde de katil polis diye bağıracaksınız. Pandemiden dolayı polis memuru sosyal mesafeyi korumak adına aşağı dağılın dediğinde, o cümleyi alıp, ‘aşağı bakın’ dedi, aşağı bakmayacağız diye ortalığı birbirine katacaksınız.
Kusura bakmayın, bu ülkenin huzuru, bu ülkenin refahı, hele hele pandemi döneminde, yani bugün bütün dünya küresel bir salgınla boğuşurken, ekonomik daralmayla boğuşurken, salgından kaynaklanan insanı sorunlar derinleşirken ve Türkiye salgın sürecini dünyada en iyi yöneten 5 ülkeden biriyken siz bu ülkenin huzurunu bozmaya kalkışacaksınız. Bunu da demokrasi adına, barış adına, özgürlük adına yapacaksınız. Buna izin vermeyiz. Boğaziçi Üniversitesi bizim çok seçkin bir üniversitemizdir. 150-200 öğrencinin ki, bunların ilk gözaltına alınan 17 öğrenciden, 16 tanesi 2 tanesi MDKB üyesiydi ve öğrenci değillerdi. Orayı karıştıranlar Boğaziçi Üniversitesinin öğrencileri midir? Yoksa dışarıdan gelenler midir? Buna iyi bakmak lazım, dolayısıyla kimse Boğaziçi Üniversitesinin adını kirletmeye kalkışmasın ve Boğaziçi Üniversitesi üzerinden de birileri ‘bu ülkede huzursuzluk yaratırız’, hani bunlar Gezi’de diyorlardı ya, bu ülkenin solcuları da bir garip, yazı yazıyorlardı, biraz daha direnin 24 saatte NATO müdahale edecek diye, böyle bir kafaları da vardı bunların, Avrupa müdahale edecekmiş, NATO müdahale edecekmiş, o dönemde bunlar zannediyorlar ki, meşru olmayan, yada yasal olmayan şeyler yapmanın bir hak olduğunu zannediyorlar.
Evet kötü örnek misal gösterilmez. Fakat bir şeyi de söylemeden geçemeyeceğim. Bu ülkede inançlarından dolayı öğrenciler üniversiteye alınmazken, Kemal Kılıçdaroğlu ne diyordu biliyor musunuz? ‘Devletin kuralları var, devletin kuralları var’ diyordu. Yani devletin kurallarını bir yasak üzerinden savunuyorlardı. Peki bugün yasa dışı eylemler yapılırken, niye sayın Kemal Kılıçdaroğlu ‘devletin kuralları var’ demiyorsun. Çünkü o günkü devlet bunların isteklerine uygun hareket ediyordu. Bugün ki devlet ise milletin çıkarlarını koruduğu için işlerine gelmiyor. Tıpkı ‘ordu göreve’ pankartı açtıklarında ordu siyasete müdahale etsin diye, ‘ordumuzun karşısında saygıyla eğiliyoruz’ diyenler. Bugün ordu Azerbaycan’da, Libya’da, Doğu Akdeniz’de, Suriye’de kahramanlık gösterirken, ‘satılmış ordu dedikleriydi’ kusura bakmasınlar. Bu millet kurumlarıyla, devletiyle, milletiyle artık bütünleşmiştir. Artık devlet milletin devletidir. Gelsinler sandıktan sandıkta millet ne karar verirse 2023’te buyursunlar. Bakın İstanbul Büyükşehir Belediyesi, İzmir Büyükşehir Belediyesi, Ankara Büyükşehir Belediyesi millet onlara verdi. Verdi de verdiğine bin pişman, bugün İzmir halini gördünüz. İstanbul’un halini görüyor musunuz? Millet bunlara iktidar verir mi? Millet önce yerel yönetimde bakarak, yerel yönetimde başarılı olursa ne yapar, iktidara taşır. Şimdi millet bunlara yerel yönetimde birkaç tane şehir verdi. Geçen gün açıklama yapıyorlar diyorlar ki yüzde 35 CHP’nin alımlarda, yüzde 15 İyi Parti’nin, yüzde 15 diğerlerinin yani HDP’nin ya siz nereyi paylaştırıyorsunuz? Bu miller size oy verirken kendi aranızda buraları paylaşın diye mi verdi. 15 Temmuz gazisini işten atıp, yerine PKK sempatizanı işe alın diye mi verdi.”