Türkiye tek başına beceremiyor
Financial Times gazetesi, Türkiye'nin demokratikleşme ve ekonomi alanlarında son 10 yılda kaydettiği başarıları değerlendi.
Gazete, AB'nin Türkiye'ye sırtını dönmesi halinde bu başarıların 10 yıl içerisinde kaybedilebileceği uyarısında bulundu.
Gazete, polis ve yargının içine sızan "karanlık İslami hareket" hakkında yazdıkları için hapse atılan iki gazetecinin, Strazburg’daki İnsan Hakları Mahmekesi’nde davaları görülmeye başlamadan iki gün önce serbest bırakılmış olmalarına dikkat çekiyor.
"Zafer gösterisi yapan Türkiye kendi başına beceremiyor" başlıklı makaleye, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan içinde gazetecilerin bulunduğu bir hapishanenin üzerinde oturmuş halde, ABD Başkanı Barack Obama ile karşılıklı dünya küresine baktığını gösteren bir karikatür eşlik ediyor.
David Gardner imzalı yazıda, "canlı demokrasisi ve dinamik ekonomisiyle" Türkiye’nin Hıristiyan Demokratlar’ın Müslüman muadili olan bir yönetim altında geçtiğimiz on yılın en dikkate değer başarı hikayelerinde biri olduğu, ancak Avrupa Birliği’nin müzmin içedönüklüğü nedeniyle içinde bulunduğumuz bu on yılın sonunda, hem demokrasinin hem de ekonomik başarının kaybedilebileceği uyarısında bulunuyor.
"AB DÖNÜŞTÜRÜCÜ GÜCÜNÜ KAYBETTİ"
Yazara göre AB, Türkiye üzerindeki dönüştürücü gücünü kaybetti. Tam da Arap komşuları ve batılı müttefiklerinin Türkiye’nin doğu ve batı üzerindeki jeostratejik önemini fark ettikleri bir sırada, AB’nin Adalat ve Kalkınma Partisi üzerinden Türkiye’de liberal gündemi öne çıkarmaktan vazgeçtiği belirtiliyor.
Yazıda öne çıkan bir başka nokta ise AB üyeliği müzakerleriinin donmaya başladığı beş yıldan bu yana Türkiye’de demokratik yaşamın gözle görünür bir şekilde bozulmaya başlaması.
Kıbrıs’ta çıkmaz sokağa girilmesi nedeniyle AB’nin üyelik müzakerlerinin tamamını bloke etttiğinin altını çizen Financial Times, Brüksel’in 2004 yılında bölünmüş adayı üyeliğe kabul ederek büyük bir hata yaptığını vurguluyor.
Makalede, Fransa ve Almanya’nın birbiri ardına kapıyı Türkiye’nin yüzüne kapatmasının, Türk vatandaşlarını ve yöneticilerini ülkenin tam demokrasiye geçişi açısından siyasi bağlantı rolü oynayan Avrupa fikrinden soğuttuğu değerlendirmesi yapılıyor.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın ilk dönemi sırasında AB üyeliği beklentisinin reformlar açısından bir lokomotif rolü oynadığına işaret eden gazete, başbakanın bu sayede uzun bir süreden beri Türk siyasetinde söz sahibi olan ordunun vesayetini kaldırdığı belirtiliyor.
"LOKOMOTİF DURUR DURMAZ"
Yazara göre, "Bu lokomotif durur durmaz, demokratik yenilenme de geri gitmeye başladı. Türk hapishanelerinde 50 generalin dışında 100’ün üzerinde gazeteci var. Erdoğan gittikçe eleştirilere karşı hoşgörüsüz ve kibirli davranıyor. AKP hükümeti, spordan bilime kadar hemen her sosyal alanı eline geçiriyor." Erdoğan hükümetinin açık arayla üçüncü dönem seçim zaferi kazandığının da hatırlatıldığı yazıda, "Erdoğan hükümeti’nin Kopenhag kriterlerini, AB’nin demokratik kulüp kurallarını izlemesine pek fazla ihtiyacı kalmadı ve Ankara da bunlara uyum yapacak kendi kriterlerini yaratamadı" ifadesine yer verildi.
Yazının geri kalan bölümünde ise özetle şöyle deniyor: "Sanık sandayesinde Erdoğan’ın Türkiyesi’nin Vladimir Putin’in Rusya’sından daha sık boy gösterdiği Strazburg’daki Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, otoritarizme giden yolda kısmen de olsa fren rolü oynuyor. Polis ve yargının içindeki karanlık İslami hareket hakkında yazdıkları için hapse giren iki gazeteci, Strazburg’daki davaları başlamadan iki gün önce serbest bırakıldı. Ama Strazburg Brüksel değildir."