Teç-Sen’den 6. Dönem Toplu Sözleşmesi açıklaması!
Tüm Eğitim Çalışanları Sendikası (Teç-Sen) Kars İl Şube Başkanı Dursun Gören, 6. Dönem Toplu Sözleşme ile ilgili basın açıklaması yaptı.
Volkan KARABAĞ
“Bugün bir kez daha kamuoyundan saklanmaya çalışılan, 6. Dönem Toplu Sözleşmesindeki başarısızlığı deşifre etmek, sadece çalışanların örgütlenme özgürlüğünü değil, anayasamızın demokratik çoğulculuk ve hukuk devleti ilkelerini de tehdit eden, %1 dayatmasına karşı sesimizi yükseltmek için bir araya geldik.” ifadesini kullanan Gören, “Şimdi MEMUR-SEN ve KAMU-SEN’e soruyoruz. Toplu Sözleşme Masasına Otururken çalışanlara söz verdiğiniz 3600 ek gösterge nerede? 600 TL seyyanen zamma ne oldu? Maaşlara %38 iyileştirme hedefiniz nasıl oldu da 2 yıl için % 26”ya düştü? 4B’li kamu çalışanlarının kadroya geçirilmesi talebi başka bahara mı kaldı? Kangrene dönüşmüş yardımcı hizmetler sınıfının sorunlarını ise hiç ağzınıza almadınız. % 6 refah payını hiç sormuyoruz. Çünkü tüm çalışanlara ve emeklilere vermeniz gereken bu payı; Sadece % 1 iş kolu barajını geçmiş yani sizin deyiminizle, Merdiven altı olmayan büyük…! sendikalara üye olan çalışanlara 3 ayda bir vereceğiniz “Toplu Sözleşme İkramiyesi” rüşvetine kurban ettiğinizi biliyoruz. Ayda ortalama 80 TL ile memuru sefalete mahkûm ettiniz. Enflasyonun altında ezdirdiniz. Şimdi yine soruyoruz. Bu sözleşmeye imza atarken hiç mi vicdanlarınız sızlamadı, Elleriniz Titremedi.” diye konuştu.
Gören’in yaptığı açıklama şöyle: “Dahası T.C. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, hukuken skandal olarak tanımlanabilecek böyle sözleşmeye nasıl imza atmıştır?
İmza altına alınan sözleşmenin 23.maddesi ile; bugüne kadar tüm sendika üyelerine 3 ayda bir ödenen 135 TL, “Toplu Sözleşme İkramiyesi” Ocak 2022 itibariyle 400 TL çıkarılmıştır. Bu ikramiyeyi, örgütlendiği iş kolunda üye sayısı %1'in üzerinde olan sendika üyeleri alabilecektir.
Tüm kamu çalışanları ve emekliler adına oturduğunuz o masada maddi bir kazanım gibi göstermeye çalıştığınız düzenleme, görevleri gereği hiçbir zaman sendika üyesi olamayacak 800 bini aşkın asker, polis, ceza infaz koruma memuru, hâkim ve savcı gibi kamu çalışanlarının ve 3 milyon emeklinin hakkını gasp etmek değil midir?
Bu sözleşme, herhangi bir sendikaya üye olmayan yaklaşık 1 milyon kamu çalışanının düştüğü ekonomik darboğazı bazı sendikalar için fırsata çevirmiş, hükümetin de uygun gördüğü sendikalara üye olmaları için teşvike dönüştürmüştür.
Sendikaların kestiği 3 aylık ortalama 135 TL’nin üstü olan 260 TL’yi bu sendikalara üye olanlara hangi gerekçe ile veriyorsun diye; Sendika Üyesi Olmayanlar, Olamayanlar ve hayat pahalılığı altında ezilen Emekliler sizlere sormayacak mıdır?
Fütursuzca uygulanması planlanan %1 dayatmasının kabul edilmesi demek; ilkesel olarak kendini herhangi bir konfederasyona ait hissetmeyen ve bir kısmı bağımsız sendikalara üye olmayı tercih etmiş; büyükçe bir çoğunluğu da kendi özgür iradesiyle sendikasız kalmış devlet memurlarının, iktidarın arka bahçesi haline gelmiş sendikalara mahkûm olması, memurun değil, yöneticilerinin ikbalini ve iktidarın istikbalini garantilemeye çalışan yandaş sendikalara üye olmaya zorlanması demektir.
Tüm bunların yanında yapılan bu düzenleme; Anayasamızın 10, 13, 51 ve 53. Maddelerine, 4688 sayılı kanunun 28 ve 31. Maddelerine ve ILO sözleşmelerine açıkça aykırıdır. Anayasa Mahkemesi (2020/83 K) ve Danıştay 12 No.lu dairenin (2019/4940 E) emsal kararlarında, “kamu otoritesinin dolaylı yollardan bile olsa herhangi bir sendikayı menfi veya müspet yönden etkileyecek düzenlemeler yapmasının, demokrasinin çoğulculuk ilkesine, hukuk devleti ilkesine ve örgütlenme özgürlüğüne aykırı olduğunu belirtmişt
Aslında iktidar ve MEMUR-SEN tarafından yapılmak istenen; sendikal kısıtlamalar getirmekten çoook daha ötedir. Kendi amaç ve fikirleri dışında hiçbir düşünceye tahammül edemeyen iktidar kadroları, giderayak saflarını sıklaştırarak tahakküm etmeye çalışmaktadır.
Toplumun her katmanında yapılan ötekileştirme çabaları maalesef sendikalara da sirayet etmiştir.
Aksi Taktirde, akademik kariyerini iş hukuku alanında yapmış bir bakanın (Vedat Bilgin) kendi bakanlığının onayı ve denetiminde olan 192 sendika için “merdivenaltı” ifadesini kullanmasını nasıl izah edilebiliriz?
Kimisi yıllar önce kurulmuş, kimisinin üye sayısı 10 binleri bulan, tüm faaliyet ve organizasyonları yasal olan demokratik kitle örgütleri, nasıl merdivenaltı olabilir?
İçlerinde kendilerine özgü emek sorunlarına çözüm üretmek için bir araya gelmiş şehit yakınları, gaziler, engelliler, yurt çocukları, savunma ve güvenlik emekçileri ve benzeri dezavantajlı grupların oluşturduğu sendikal yapılar mı merdivenaltıdır?
Yola çıktıkları yıllarda “Sendikaların kurulmasında ve üye aidatı toplanmasında baraj sınırı getirilmemeli, kurulacak sendikalar ile bazı sendikaların önü kesilmemelidir.” diye yayınlar yapan MEMUR-SEN’in bu tavrı iki yüzlülük değil midir?
Kamu Sendikaları Platformu olarak sözlerimizi bugün için tamalarken; örgütlenme hakkımızı, yalnızca bugünümüzü değil, çocuklarımıza bırakacağımız geleceği de etkileyecek, anayasal demokratik ilkeleri korumak adına başlattığımız bu haklı mücadelemizde, demokrasiyi ilke edinmiş tüm siyasi partilerimizi bizlere destek vererek mücadelemize ortak olmaya çağırıyoruz. Bugün aramızda bulunanlara teşekkür ediyoruz.
Ve buradan haykırıyoruz “susup teslim olacağımızı, bu zorbalığa boyun eğeceğimizi zannediyorlarsa, yanılıyorlar.
Kamu Sendikaları Platformu bileşenleri olarak kamu çalışanlarının özgür iradeleri ile örgütlenme hakkı korunana, %1 garabeti ortadan kaldırılana ve sarı sendikacılığın maskesi düşene kadar, güçlerimizi birleştirerek, birlikte mücadele etmeye devam edeceğiz.”