Sinan Aygün neden mason oldu?
Sinan Aygün Nuriye Akman'a mason olması konusunda ilginç açıklamalarda bulundu.
CHP Ankara Milletvekili adayı Sinan Aygün Zaman Gazetesi'nde Nuriye Akman'a verdiği röportajda nasıl mason olduğunu açıkladı.
MERAK ETTİM MASON OLDUM
-Duvarcı deyince aklıma geldi. Siz neden Mason oldunuz?
-Bir arkadaşım teklif etmişti. Ben her şeye çok meraklıyımdır. Masonluk gizliliktir biliyorsunuz. Ben de merak ediyorum. Nedir bu ya? Öğreneyim, gireyim bunların içine. Müracaat ettim, beni reddettiler.
-Neden iki yıl sonra bir daha müracaat ettiğinizde aldılar?
-Demek ikincisinde adam olmuşum! Böyle bir şeyler anlatılıyor. Bunlar birbirine yardımcı oluyor. Bunlar büyük bir grup. Dünyada bir örgüt. Kendi özel törenleri, mabetleri var.
-Bana da yardımcı olsunlar, beni de yükseltsinler dediniz!
-Yok, ben zenginim o zaman zaten. Parayla ne işim var.
-Siyaseti var, bakan olması var.
-Masonluk siyasette hep eksi yazar. Artı yazmaz ki.
-Olur mu, Demirel'e hep artı yazdı.
-Tartışılır.
-Nesi tartışılır? Sadrazamlar var, askerler,genelkurmaybaşkanları var...
-Bir kere gizli bir örgüt. Sen bir Mason cemiyetine giremezsin. Üye olarak değil, binasının içine giremezsin. 1992'den bahsediyorum.
-Her merak edeni Masonluğa alıyorlar mı?
-Onu bilmem. Alanlara soracaksın. Ben merakımdan girdim oraya.
-Masonluk ilkelerine inanmayan birini alırlar mı sırf merakını tatmin etsin diye
-İnanmıyorum demedim ki.
-Yalan söylediniz öyleyse.
-Yalan da söylemedim. Kardeşlik, dostluk okuduğum kadarıyla. Bunların derdi, Türkiye'nin büyütülmesi, kardeşlik, insanlara yardım. İnsanlar orada birbirine kardeş diyorlar. Güzel bir camia. Güzel bir yer. Düşün, 300 tane seni seven kardeşin olacak. Almayınca gerekçe söylemiyorlar. Oylamalar gizli oluyor. Oy verecek kişiler ellerini bir kutunun içine sokuyor. Kutunun içinde bir küp var. Zarın büyüğü. Bir de bilye var. Elini sokuyorsun kutuya. Orada onları buluyorsun.
-Kaç tane var bu zarlardan ve bilyelerden?
-Elli tane yuvarlak var, elli tane küp var. Bir karnesi var o küpün. Eline geliyor. Eğer sen mason olsun diyorsan yuvarlağı alıyorsun oradan. Yanda boşluk var. Oraya atıyorsun. Kimse görmüyor hayır dediğini. O kutuyu ben masonluğa girince oylama benim önüme geldi, orada gördüm. Sonra o kutu huzurda açılıyor. Bakıyorlar. Bir tane küp çıkarsa, yani bir tane hayır çıkarsa ayvayı yedin, seksen kişi yuvarlak atsa da oraya.
-Demek ki ilkinde hep küp çıkmış size.
-Onu da bilmiyorum. Reddettiler. İki sene sonra tamam dediler. Biz gittik oraya. Tabii gizemli bir yer. Giriş töreni var. Adamın gözünü kapatıyorlar. Dedim ulan sakata geldik, göz kapalı.
-Kılıçı göğsünüze değdiriyorlar değil mi?
-Değdiriyorlar.
-Gülme gelmedi mi içinizden o zaman?
-Sen deli misin ya. Beni kesiyorlar zannettim. Masonluk binasına saat altıda gittim. Beni böyle ufacık bir adam oturtturdu. Kapı çaldı tık tık diye. Tek başıma oturuyorum, girişte. İki tane adam girdi, kafalarında siyah kukuleta var. Dizlerine kadar uzun. Altında da takım elbise. Merhaba dediler, törene götüreceğiz seni. Ben dedim bu nasıl bir iş ya. Koluma girdiler. Ondan sonra ayağa kalk, arkaya dön dediler. Bağladılar gözümüzü. Koluma girdiler. Kardeşlere güven dediler. Sen bize teslim oldun.
-Güvendiniz mi?
-Başka çare yok zaten. Bir aşağı indik merdivenlerden. Haydaa yukarı çıktık sonra.
-Bu Mithatpaşa'daki bina değil mi?
-Mithatpaşa'da evet. Yürüdük, dolaştık molaştık geldik. Beni böyle bir kabinin içine koydular. Sandalyeye oturtturdular. Sonra da arkadan gözümü açtılar. Ufacık bir masada, bir baktım kuru kafa var. Bildiğin kuru kafa. Bir tuz var, bir ekmek var, bir de su. Ekmekle tuzu ye, suyu iç dediler. Ekmeği tuza bandım yedim. Suyu da içtik üstüne. Arkamı döndüm, kimse yok. Gitmiş adamlar. Orada bir kağıt. Buraya niye giriyon? Ne yapacan? Böyle sorular soruyor. Ben de yazdım.
-Ne yazdınız?
-Burada çok sevdiğim dostlarım var. Onları sevdiğim için burası iyi bir yerdir diye girdim. Orada bir topuz var. Mahkemede hakimlerin kullandığı cinsten. Ona üç sefer vur dedi yazın bitince. Vurdum üç sefer. Kafanı eğ dediler. Eğdim kafayı böyle oturuyorum. Tekrar geldi gözümü bağladılar. Hadi dediler gidiyoruz, yolculuk başlıyor. Tekrar kolumuza girdiler. Gözlerimiz kapalı. Şimdi diyorlar kardeşim bana güven, az kaldı. Güneşe ulaşıyoruz falan. Eğil dediler eğildim. Biraz daha eğil, eğildim. Kafama şöyle tahta geldi. Eğil dedi bana kafanı vuracaksın. Kafayı vurduk gerçekten. Yerden sürünüyoruz sürünüyoruz. Eğil. Merdiven çıkıyoruz, üç basamak çıkıyon böyle tepeye. Şimdi atlayacaksın diyorlar aşağıya. Ayağımı atıyorum aşağıya ben zannediyorum ki bir yerlerden geçiyorum.
-Halbuki kandırıyorlar sizi.
-Kandırmışlar beni. Kafama tahta getirip koymuşlar ki vuruyorum zannedeyim. Biz de alttan geçiyoruz diye eğiliyoruz. Üç basamak tahtadan bir şey yapmışlar. Onlardan bizi atlattılar. Gittik o mabet diye bir yer var. Kapıyı vurdu. Kim o? Birisi bağırdı. Düşman var.
-Ne düşmanı?
-Adamlar düşman geldi diyor. Sinan Aygün ya. Parola? Adam bir şey söyledi parola.
Seramoni işte. Yürüdük yürüdük. Kılıç sesleri geliyor. Alttan birisi burama bir şey batırdı. Anam dedim.
-Korkuyor musunuz?
-Korkmaz mısın ya. Gözün bağlı. Hissediyorsun insanları. Kılıçlar böyle şakır şakır. Kesecekler bizi burada herhalde. Biz tezgaha düştük. Dolaş babam dolaş babam. Şimdi güneşi göreceksin, gözünü açıyoruz dedi. Gözümü açtılar, bir projektör. Arabanın farını koymuşlar oraya. Gözüm bir açıldı. Anam, hiçbir şey görmüyorum. Bir saattir gözüm kapalı. Kör olacağım ya. Arkadaşımı arıyorum. Dedim sattı bizi şerefsiz. Bak gelmemiş bugün. Göremiyor gözüm. Bir saat gözün kapalı olunca bir şey görmüyorsun. Ben orada yemin etmiştim. Dedi ki burada gördüklerin aramızda kalacak. İncil, Tevrat falan var. Onun üzerine yemin ettik. Kuran'a bastım ben.
-Yemin nasıl?
-Buraya bağlı kalacağıma, burada konuşulan sırları ifşa etmeyeceğime falan.
-O yemini inanarak mı ediyorsunuz, yoksa merakınızın bedeli diye mi düşünüyorsunuz?
-O zaman hac da yapmamıştım. Daha içip, gezip dolaşan bir adamız. Merak ediyorsun. Sadrazam da olmuş, o da olmuş bu da olmuş. Bütün herkese söylemiştim. Bütün arkadaşlarım biliyordu. Ben dedim bu akşam mason olacağım.
-Yeminden sonra ne oldu?
-Kılıç verdiler. Önlük kuşandırdılar. Kolluk taktılar. İki sene gittim ben oraya. Sonra gördüm bana o girişte yaptıklarını. Kandırmışlar bizi. Kafamın üstüne odun koymuşlar, boş odada süründürüp durmuşlar bizi. Bıçaktı, şuydu buydu hepsi numaraymış. Adamlar yerde sürünüyorlar. Ama o bir gizemmiş.
-İki yıl boyunca ne yaptınız?
-Gittik, geldik toplantılara. Ben fazla devam edemedim. İşlerim yoğunlaştı. 94 krizine yakalandım. Toplantılara gidemedim.
-Onlar mı attılar, siz mi bıraktınız?
-Ben dilekçemi verdim, istifa ettim.
-Bu macera size ne öğretti?
-Hiçbir şey. Güldük. Deminden beri kahkaha atıyorsun baksana.
-E böyle beden diliyle anlattınız. Eğilip kalkıp burada canlandırdınız olayı. Çok komikti. Peki Masonluğun ne olduğunu öğrenebildiniz mi?
-Öğrenemedim bir şey.
-Bir faydasını gördünüz mü?
-Yoo, hiçbir şey görmedim valla. Bana kimse para vermedi. Ama eğer devam etseydim ilişkim ilerleyebilirdi. İnsanları tanırdım. O insanlarla ticaret yapardım belki.
-Loca kimliğini hala taşıyormuşsunuz.
-O benim cebimde, cüzdanımda değil de, evdeki eski evraklarımın içinde cüzdan vardır böyle büyük. Onun içinde kalmış. Aramada buldular onu da. Yatak odamda, çekmecemin altında benim böyle eski üniversitede aldığım notlar, sakladığım on on beş tane şey vardır.
-Hatıra diye sakladınız yani. Bir zamanlar masondum gibi... Demirel'e anlattınız mı bunları?
-Hayır kimseye anlatmadım. Valla bir şey bulamadım. Bulsaydım devam da ederdim. Dinsiz değiller ablacığım ya. Her toplantıda Kuran-ı Kerim ortada, İncil ortada, Tevrat ortada.
-Ortada olmasının ne manası var. Biblo gibi durur işte ortada.
-Hacca gideceğimi onlara da söyledim. İki üç toplantıya katılamam, dedim. Tamam güle güle dediler.
ZAMAN