Değişen toplum
Kars Dolunay Derneği Başkanı Faruk Ocak yazdı:
“Toplum, üzerine düşeni düşünmekten vazgeçirildi. Vazgeçirilen toplum düşünmediği için ülke yangın merdivenine düşürüldü. Yangın merdiveni iki yönlü bir çıkmaz sokaktır.
Her iki çıkmaz da korku ve endişe vermektedir. Korku ve endişedir ki ülkede herkes zengin olmak istemektedir. Kısaca ve açıkça zenginliğe doğru koşarken, vatandaşlar birbirini yakasına paçasına yapışıp sömürmektedir. Sömüren sömürmekte, peki sömürülen niye hala uyanmamakta ve yıllarca gözyaşı döktürmüş kasaplarının peşinde koşmaktadır ki? Zaten herkes paranın peşine düşerken, ülkede bilim bitirildi. Ülkede bilim yok artık. Ülkede bilim adamı sabıkalı bir suçlu gibi… Daha doğrusu ülkesini düşünen aydınlar hep suçlu ve sabıkalı yapıldı… Suçlu ve sabıkalı gömleği giydirildikten sonra karanlık odalarda cehaletin nasırlaşan devri başlatıldı. Ve cehaletin nasırlaşan devrinde ülkenin üniversitelerinde bilim adamı yetişmemektedir. Çünkü suçlanan ve aşağılanan bilim adamının bilime karşı sevdası sadece kara kader olmaktadır. Ve aydınlar bedbahtlıkla cinnet geçirmeye zorlanırken, deliler hastanesi büyütülmektedir. Aksi takdirde ülkesini düşünmeye devam edenler ölüm mumlarını kendisi yakıyor olacaktır. Kurtulan var mı? Doğrusu bilmiyorum, daha doğrusu kendimi kurtulmuş hissetmesem de bende bitmeyen bir ümit var. Ümitlerle kendi toplumumla beraberim. Çözüm yolunun peşindeyim. Daha doğrusu yaşamaya ve yaşatılmaya layık olabilecek bir toplumun peşindeyim. Büyütüp zirveler için üzerime aldığım vazifem biliyorum ki kurşun yüklü ağırlık... Ama yine de kendi yükümle içinde yaşadığım topluma kendimi adadım. Hiçbir şeyimi esirgemeden kendimi toplumun parçası yapmanın peşindeyim. Zaten kendimi toplumun parçası yaparken, dertleriyle dertleniyorum. Yüküm bilim ve sanat… Adeta daima bilim ve sanat sınavına hazırlanan öğrenciler gibiyim.. Öğrenme heyecanıyla coşkunluğum tüm heyecanıyla bitmeyen öğrencilik devam ediyor.. Açıkçası öğrenci toplumu sırtımda taşırken, hiçte yere indirmek istemiyorum. Sanki indirirse topluma yapacak en büyük ihanet olacak. Ya da toplum bunu kendisine yapılmış en büyük ihanet sayacak. Ben de ihanet edemezken, ilim aşkına tırmanan dağcılar gibi onu zirvelere ulaştırma derdindeyim. Ama derdim büyük çünkü benim toplum bir tuzağın içinde... Bu tuzak bilim ve kabiliyet için şuursuz mesuliyet... Mesuliyet bilim ve sanatına karşı toplumdaki saygıyı unuturdu. Çünkü toplum ilim, irfanı göze almaktansa kabiliyetini ve çalışkanlığını tembelliğe teslim ederek kolay olana koşmakta. Kolay yol, kolay yoldan para kazanma... Şimdi kabahat parada mı yoksa bilim ve sanatta mı? Bilimsiz ve sanatsız yaşamını kolay para kazanan günahını omzuna yükledikten sonra bilim adamlarıyla sanatkarlar yine suçlu oluyorsa toplum bir felaketin içindedir demek. Demek ki kıyametin arifesindeyiz. Kıyamet ve sanatsız hayatın suçlusu olmaktan kurtulmak için herkes paraya sahip olmak derdinde... Ve parayı kazanım yolları saldırgan tecavüzlere çizgilerini gösterirken, para kazanmak sadece zorbalara nasip olacaktır. Ve hayat yine hamallığını yaptığım toplumda benim gibi utananların karşısına, kendinden utanmayanları çıkaracaktır. Öyleyse ne yapalım? Kendimize yeni bir toplum yaratalım. Ama bu da çok güç... Çünkü ne ordularım var ne de kolluk kuvvetim. Neyse ben cinnet geçirmemek için kütüphaneme sığınıyorum.”