‘Bu dünya onların kölesi değil’
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Bu dünya, ne salt ABD'nin, ne salt Rusya'nın, ne salt Çin'in, ne salt Fransa'nın, ne salt İngiltere'nin kölesi değildir. Bunu görmemiz lazım” dedi.
Erdoğan: ‘Bu dünya onların kölesi değil’
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Bu dünya, ne salt ABD'nin, ne salt Rusya'nın, ne salt Çin'in, ne salt Fransa'nın, ne salt İngiltere'nin kölesi değildir. Bunu görmemiz lazım” dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Bu dünya, ne salt ABD'nin, ne salt Rusya'nın, ne salt Çin'in, ne salt Fransa'nın, ne salt İngiltere'nin kölesi değildir. Bunu görmemiz lazım” dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Hilton Bomanti Otel’de düzenlenen Dünya Ekonomik Forumu açılışının ardından Dünya Ekonomik Forumu Kurucusu ve Yönetim Kurulu Başkanı Klaus Schwab'in sorularını yanıtladı. Erdoğan, Schwab'ın yönelttiği, "Mevcut çok taraflı sistemi eleştirdiniz. Eski bir sistem ve yeni yeni sorunlarla başa çıkabilecek güçten uzakta. Yine çok haklı olarak Güvenlik Konseyi'nin reform geçirmesi gerektiğini söylediniz. Türkiye'nin Güvenlik Konseyi'nde bir yer hak ettiğini söylediniz. Acaba siz, böyle bir durumda, böyle bir konumda olsanız ne gibi değerleri öne çıkarırdınız? Yeni Türkiye, zaten çok önemli bir rol oynuyor. Uluslararası toplumda daha da oynayacak. Ne gibi değerler öne çıkmalı sizce?" sorusu üzerine, "Öncelikle 'Dünya 5'ten büyüktür' başlığı altında ifade ettiğim konular, bunu ben salt Türkiye'nin Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nde yer alması olarak talep etmiyorum. Dünyada şu anda Birleşmiş Milletler Genel Kurulu üyesi 193 ülke var. 193 üyenin tamamı da burada dönerli bir şekilde yer almalıdır. Bu senede bir olur, 2 yılda bir olur ama bütün dünya ülkeleri burada yer almalı ve 7 kıtadan burada temsil olması lazım” dedi.
Erdoğan, “Burası sadece 5 tane daimi üyenin kaldığı bir yer olmamalıdır. Bu bir defa adil bir yaklaşım tarzı değil. Yani, bu dünya, ne salt ABD'nin, ne salt Rusya'nın, ne salt Çin'in, ne salt Fransa'nın, ne salt İngiltere'nin kölesi değildir. Bunu görmemiz lazım. Bütün ülkelerin bir defa insan olarak hakları vardır. Dolayısıyla bu demokratik haklarını bir taraftan Evrensel İnsan Hakları Beyannamesi diyeceğiz, bir taraftan demokrasi diyeceğiz, öbür taraftan demokrasiye yönelik en ufak bir yaklaşım tarzını ortaya koymayacağız. Ben burada çok ilginç bir örnek vereceğim. Şu anda Suriye'de 250 bin insan öldürüldü. Saint Petersburg'ta zirvedeyiz. Bu zirvede çok ilginç, akşam bir çalışma yemeği ve çalışma yemeğinde konuşulan ne biliyor musunuz? Deniliyor ki, kimyasal silahlarla ilgili karar, o gün ölenlerin sayısı 120 bin. Kimyasal silahlarla öldürülenlerin sayısı da bin 600. Tabii ben konuşma sırası bana gelince dedim ki kimyasal silahlarla bin 600 kişi ölmüş ama konvansiyonel silahlarla 120 bin kişi ölmüş. Siz, 120 bin kişiyi öldüren konvansiyonel silahları suç telakki etmiyorsunuz, bin 600 kişiyi öldüren kimyasal silahları suç telakki ediyorsunuz. Bakınız o günden bugüne 120 bin ne oldu? 250 bin oldu. Çünkü konvansiyonel silahlarla öldürme devam ediyor" şeklinde konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan sözlerini şöyle sürdürdü:
"Şimdi Irak'ta IŞİD'in elindeki silahlar kimin silahları? Sayın Barzani burada. İşte Maliki kaçtı gitti ve Maliki'nin elindeki silahlar Amerika'nın silahlarıydı. O tanklar, toplar hepsi onların silahlarıydı. Bunları kendisine söylediğim için rahat konuşuyorum. Amerika'da kendileriyle konuştuğum için rahat konuşuyorum. 'Bunlar sizin silahlarınız değil mi?' diye sordum. 'Evet' dediler. Bunun için rahat konuşuyorum. Şimdi, bakıyorsunuz, Almanya diyor ki; 'Oraya ben silah gönderiyordum. Tamam da silahları kime gönderiyorsun. Bunun belirlenmesi lazım. Şimdi bu silahların da yarın IŞİD'in eline geçmeyeceği ne malum? Veya El Kaide'nin eline geçmeyeceği ne malum? Şimdi, Suriye'de teröre veya örgütlerine karşı Irak'ta terör örgütüne veya terör örgütlerine karşı İngiltere karar aldı. Bakın çok enteresan. İngiltere'nin aldığı karar 'Sadece Irak'a ben giderim' diyor. Peki Suriye'ye niye gitmiyorsun? Biz de Türkiye olarak diyoruz ki 'hem Irak hem Suriye, sadece Irak olmaz, sadece Suriye de olmaz.' Çünkü bölgede bir defa bizim bu terörle mücadeleyi müşterek yürütmemiz lazım. Eğer bunu müşterek yürütmeyeceksek, o zaman siz bu terörün müdahalesini geçici olarak bir bölgeye yönelik yapmış olursunuz."
Terör örgütü IŞİD’e yönelik operasyonun sadece havadan değil karadan da olması gerektiğine dikkat çeken Erdoğan, "Kara boyutunda şüphesiz ki birinci derecede Irak'taki gerçekten, gerek kuzeyde Peşmergeler, gerek Irak ordusu burada görev almalıdır. Suriye'de aynı şekilde görev almalıdır. Ama koalisyon güçleri içerisinde de buna destek verecek ülkelerin olması halinde tabii ki çok daha güçlü bir şekilde bu yapılmış olur. Peki Türkiye olarak biz nerede kalacağız? Biz de bu hafta içerisinde ilgili birimlerimizle oturup konuşacağız ve değerlendirmesini yapacağız, biz de burada olmamız gereken yerde muhakkak olacağız. Biz bu işin dışında kalamayız, bunu da burada açıkça söylüyorum. Kendimizi aldatmayalım" dedi.
“SAYIN SCHWAB, DOST ACI SÖYLER AMA GERÇEĞİ SÖYLER”
Konuşmasında bir siyasi liderin kendisine yönelttiği "Niye duruyoruz" sözlerine atıfta bulunan Erdoğan, “Eğer Türk askeri oraya giderse, biz buna karşı çıkarız” sözlerini hatırlattı. Erdoğan, "Böyle saçmalık olur mu? Türk askeri sınırda şu anda ne yapıyor? Suriye'den gelecek olanları engellemeye çalışıyor. Bunu böyle yapacağımıza, orada güvenli bir bölgenin oluşmasıyla bir defa Suriyeli kardeşlerimizi önce kendi ülkesine geçirelim, onları oraya yerleştirelim, o imkanı sağlayalım. Aynı şekilde Irak'taki kardeşlerimize gereken desteği verelim ve Irak'ı da yine terör örgütüyle olan bu mücadelede o işten bir defa arındırmak lazım. Irak'ta da bir huzur ortamını sağlamak gereklidir. Dolayısıyla bölgeye de huzur gelsin. Bunu açık konuşmak zorundayım. Bizde bir söz var sayın Schwab, dost acı söyler ama gerçeği söyler. Ben gerçeği söylemek zorundayım" diye konuştu.
Erdoğan’ın bu sözleri üzerine Başkan Klaus Schwab, "Türkiye ise kendi güçlü konumu, ekonomik gücü, siyasi ve ekonomik bağları ve gerek bölgesinde, gerek Avrupa'yla kurduğu yakın ilişki sayesinde gerçek anlamda ve çok önemli istikrar kazandırıcı rol üstlenmiş durumda" dedi. Schwab, Erdoğan'ı Türkiye'nin halk tarafından seçilmiş ilk Cumhurbaşkanı olması nedeniyle de kutlamayı ihmal etmedi.
Erdoğan’a övgü dolu sözlerle hitap eden Schwab, "Sayın Cumhurbaşkanı, sizin reform politikalarınız sayesinde enflasyon dizginlendi, yabancı yatırımlar arttı. Bu sayede ülkeniz için, Türk halkı için büyük bir refah sağladınız" diye konuştu. Schwab, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Tüm oturumlarda istikrarsızlık unsurlarını hem dünyada hem de bu bölgede nasıl azaltabiliriz buna odaklanacağız. Hiç şüphesiz özellikle hükümet dışı aktörlerden gelen yıkıcı etkilerin en önemli nedeni genç insanlara iş ve gelecek imkanı sağlayamamamız. Bu nedenle, bu konuda çalışmalıyız. Bu oturumumuzun ana konusunun da 'Bölgesel kalkınma için kaynaklar oluşturma' olmasının temel nedeni bu. Hiç şüphesiz düzgün istihdam yaratabilmek en önemli zorluklardan biri ama tek zorluğumuz bu değil. Çünkü dünya son derece birbiriyle ilişkili birçok komplike konuyla uğraşmak zorunda. En önemli konulardan biri terörizmle mücadeledir. Türkiye, terörizmle mücadelede çok başarılı olmuş ve bunu yapmış bir ülkedir. Siz aynı zamanda büyük bir dayanışma sergilediniz. Siz ve ülkeniz gerçekten herkesin takdirini kazandı. Dünya sizi izledi ve aldığınız insani tedbirleri takdirle karşıladı. Türkiye kendi topraklarına 1,5 milyon mülteci kabul etti. Asla unutmamalıyız ki her yerinden edilmiş insan bir trajedi yaşar. Her kaybedilmiş insan hayatı bir trajedidir. Burada hepimize büyük mesuliyet düşüyor. Çatışmaların barışçıl bir biçimde çözülmesi sadece uluslararası siyasetin müdahaleleriyle olmaz. Aynı zamanda herkesin tek tek çok güçlü bir taahhütlünü içerir."