Bölgenin Petrol ve Sanayisi Hayvancılıktır

Bölgenin Petrol ve Sanayisi Hayvancılıktır

Öztürkler, 2006'dan bu yana Kars, Ardahan, Iğdır bölgesinde “1000 Köyde 1000 Seminer” programları yürüttüklerini ve olumlu sonuçlar aldıklarını söyledi.

 

Eğitimin çok önemli olduğuna dikkat çeken Öztürkler, “Eğer biz uygulanması gereken bir takım şeyleri, para pul istemeyen ama uygulandığı zaman verimi artırabilecek bazı basit uygulamaları eğer yapabilirsek hayvancılıkta cebimize giren para daha çok artacaktır. Çin atasözü vardır: “Balık vermek yerine balık tutmayı öğretin” Bence balık tutmak daha iyidir. Balık bir yere kadar verilir. Size balık veren olur ama çocuklarınıza balık veren olmayabilir. O zaman bizim burada bilinçli bir hayvancılık yapma stratejisini yönteme oturtmamız lazım. Eğer bilinç olmazsa, nasıl hayvancılık yapmamız gerektiği konusun da istekli, bilgili ve ilgili olmazsak, dünyanın en başarılı projesini de getirseniz en mükemmel projesinin de getirip hayvancılık modeline oturtsanız başarılı olunamaz.” dedi.

 

AZ EMEKLE ÇOK VERİM

“Az emekle çok verim alamayız.” diyen Öztürkler, “Örneğin; ineğimizi kestiğimiz zaman iç organlarını çıkardıktan sonra geriye kelen et ortalama 175 kg ile 200 kg arasında değişiyor. Ama bu Almanya’da 2001 yılında bu 350 kilogram, Japonya’da 400 kilogramdır ve Japonya hayvancılık ülkesi bile değildir. Almanya’da hayvan 40 kilo süt veriyor. Bir hayvandan 40 kilo süt alındığından ve 400 kilo et aldıktan sonra cebinize giren para da artacaktır. O zaman 10 tane ineği olan ağa olacaktır. O zaman devlet kapısı diye masa başı diye sıkıntıya girmeye gerek yoktur.” diye konuştu.

 

HAYVANCILIKTA EĞİTİM SORUNU

VHO olarak bölge hayvancılığında en temel sorunların başında eğitim geldiğini ifade eden Öztürkler, “Örneğin bir ülke savaşa girmiş her tarafı yanmış ama yine de eğitimine devam ediyor. Çünkü diyor ki “belki ülkeyi kaybedebilirim ama eğitimli insan olursam tekrar o ülkeyi de kazanabilirim.” Eğitim çok önemlidir. Çok basit şeyler var ama o basit şeyleri uyguladığımız zaman verimlerde çok ciddi bir artışın olacağını göreceksiniz. Kars’ta ve çevremizde şöyle bir kanı oluşmuştur. “Burası bizim için geçicidir eğer bir Ankara’ya, İstanbul’a gidebilirsek orada da bir ev yapabilirsek çoluğu çocuğu başımıza toplarsak öyle kurtuluruz.” Ama bakıyorsunuz hayat bitmiş ve sizde hastalılarla uğraşıyorsunuz. O zaman biz doğduğumuz yerde doymamız ve mutlu olmamız gerekir. O zaman ben İstanbul’da evimi dikip içerisine girdiğim zaman zaten ölmüş oluyoruz. O zaman burada nasıl mutlu olabiliriz, doğduğumuz yerde nasıl doyabiliriz? Burada turizm yok, petrol yok, maden yok geriye hayvancılık kalıyor. Yapılan sayımlara göre Kars ve Ardahan’ın yüzde 75’i hayvancılıkla uğraşıyor.” şeklinde konuştu.

 

BİZİM ELİMİZDEKİ PETROL VE SANAYİ HAYVANCILIKTIR

Bölgenin petrolünün ve sanayisinin hayvancılık olduğuna dikkat çeken Öztürkler, “Biz bir şey yapacaksak o da hayvancılıktır. Hollanda’da 2 tane ineği olan kaloriferli dairede paşa gibi geçiniyor. Böyle bir hayat sürüyor peki biz neden süremiyoruz? Biz neden hemen Ankara’ya, İstanbul’a kaçmanın yollarını arıyoruz. Ankara’ya, İstanbul’a gitmek yeni bir hayat demek, yeni bir çevre demek bulunduğunuz yerden çıkıp bir yerden bir şey yapmaya çalışıyorsunuz. Bu da o kadar kolay bir şey değildir. Bu mutsuzluk veren bir şeydir mutluluk veren bir şey değildir. Yurt Dışında da kaldım ama benim tek mutluluğum doğduğum yerdir. Faturalı bir yaşam yaşam değildir. Adım attığınız anda para istiyorlar. Doğalgaz, su vb. şeylerin hepsi fatura. Oysa burada sizin değerli ellerinizden nasırlı ellerinizden çok kutsal üretimler ortaya çıkabilir ve bu bölgeyi biz kalkındırabiliriz. Bana göre burada 2 kilo süt üreten adam daha büyük iş yapıyor. Gidip de orada bir takım keşmekeşin, bir takım kargaşanın içerisine düşeceğimize buradan bir şeylerin yollarını aramak daha doğrudur. Biz bu düşünceyle eğitimin çok önemli olduğunu gördük. Biz daha sonra köylere gelip ahırlarda uygulamalı eğitimler yapacağız. Bir ineğin memesi nasıl dezenfekte edilir, ayak bakımı nasıl yapılır, göbek bakımı nasıl yapılır, daha fazla süt nasıl elde edilir, daha fazla et nasıl elde edilir, bunları sizlerle birebir ahırlara giderek, üniversiteden hocalar getirterek beraberce çözeceğiz. Yani köyde beyin fırtınaları yapacağız. Sizlerle iç içe bir şeyler yapacağız. Kürsüde karşılıklı konuşarak da fazla bir şey olmuyor.” diye konuştu.  

 

Öztürkler daha sonra şunları söyledi:

“Tarım ilçe Müdürlüklerimiz, İl Müdürlüklerimizle de ortak toplantılar yapıyoruz. Sütlerini pazarlamayanlar var biz onları ilgili yerlere bildirmeye çalışıyoruz. Ankara’da yapılan toplantılara katılarak özellikle çiftçinin Pazar konusundaki sıkıntılarına da dikkat çekmeye çalışıyoruz. Kars’ta bir de hayvancılık paneli düzenledik Valilik, Belediye Başkanı ve Odamız, üniversite de bu iş içerisindeydi. O panelden de yine eğitim sorunu çıktı. Örgütlenme sorunu çıktı. Valilik ve bu tür bürokratlar ancak sizin bu girişiminize cevap verir. O girişim de Kooperatif ve Birlikleşmedir. Yedi kişi bir araya gelmeden sorunu çözemez. Et kooperatifi kurabilirsiniz, süt kooperatifi kurabilirsiniz, arıcılık, pazarlama, üretim kooperatifleri kurabilirsiniz. Bundan sonra bunun tek bir yolu vardır. Ben köyümün sütünü ihaleye açıyorum, avans sistemini kabul etmiyorum, bu sizin elinizde olan bir şey. Komşunun boğası geldi ya da meraya boğa götürdüm bu olursa buruselladan kurtulamazsınız. Ondan sonra da gittikçe yozlaşan hayvan ırkından kurtulamazsınız. Verim düşer, hastalıklar artar ve hayvancılıktan verim alamazsınız. Böylece de üretim düşer.

 

Meralarımız olduğu halde neden bir şey elde edemiyoruz? Meraya baktığımızda inek orada, tavuk orada, keçi orada, kaz orada, böyle bir meradan faydalanılamaz. Mera ıslahı diye bir şey var, bunu talep edeceksiniz. Körpe otlar hemen gidiyor, bu da mera çeşitliliğini azaltıyor. O zaman da mera çeşitliliği azalıyor. Meradan yüzde 100 yararlanacağımıza yüzde 10 yaralanıyoruz.

 

Biberonla emzirme; İnek 20-30 gün daha erken boğaya geliyor. Bir atasözümüz var; “Hesabını bilmeyen kasabın elinde kalır masadı” hayvancılık da böyle bir şey elimizde kalmış. Atsan atılmıyor satsan satılmıyor. Vazgeçemiyoruz da vaz geçmesek de boşu boşuna çalışmış oluyoruz. Kars elde edemiyorsunuz. O zaman durum hesap kitap işidir, matematik işidir. Kar edebiliyorsan devam ama kar edemiyorsan o zaman başka bir formül bulmak gerekir.

 

Ahırınızın tabanını böceklerden, parazitlerden, haşerelerden arındırıp kireçleyelim. Bunu yaparsak şapla mücadelede, burusalla ile mücadelede, şarbonla mücadelede edilmiş olur. Hem biberonla emzirip hem de makineyle sağım yaptığımız zaman hesabını da yapmış oluyoruz. Biberonla verdiğiniz zaman hayvan erken kızgınlığa geliyor ve verim de artmış oluyor. 1 milyon ya da 2 milyona bir ilaç alıyorsunuz. Bundan bir kapağa döküyorsunuz memenin dördünün başının da gireceği kadar basıp çıkarıyorsunuz bir kez bu işlem 1 dakikanızı bile almıyor. Bu işlem de sizi gizli meme iltihabından koruyor. Burusella oranı yüzde 60, Şap oranı yüzde 62 bu hastalıklar insana da bulaşıyor. Buzağı doğar doğmaz 2-3 gün kalemle boynuz çıkacağı yere sürtüyorsunuz hayvanın boynuzu çıkmıyor.”

 

 

KHA

Etiketler :
Önceki ve Sonraki Haberler