"Birbirimizi sevmek zorundayız"
Kars Dolunay Derneği Başkanı Faruk Ocak, farklı mezheplere ve farklı ırklara mensup olan her vatandaşın üzerinde yaşadığımız topraklardan fışkıran mahsullerden beslendiğine dikkat çekerek, birlik ve beraberlik vurgusu yaptı.
Tacettin DURMUŞ
Aynı ülkede yaşayan her birimizin birbirini sevmek zorunda olduğuna vurgu yapan Faruk Ocak, “Bu durumda birbirimizi sevmek zorundayız. Zaten birbirimizi sevmek zenginleşmektir. Ve birbirimizi sevmek çoğalmaktır. Belki düşmanımız ayrılıklarımızı kendi hanesine alıp faydalanmak istemektedir. Peki, biz niye kendimizi zincirleyen zincirlerden kurtarmamaktayız. Kurtarmasak, bizi birbirimizle bağdaşmayan hale getiren düşman başımızda kahkaha atmaya devam eder. Çünkü düşmanın yarattığı çaresizliğimiz ile egoist olup birbirimize saldırıyoruz. Birbirine saldıran çaresizlerin ülkesi hedefsiz ve gayesiz... Her çağın, her sınıfın ve her ideolojinin bir hedefi vardır ama bizim ne bir hedefimiz, ne de ulaşmak istediği bir noktamız var. Ne yazık ki yöneticiler hizmet etmekten yahut da iş yapmaktan kaçınan suya sabuna dokunmayan bir konumdadır. Daha doğrusu bu konumda olanların peşinde halk koşarken ve onlar da koşanlar tarafından alkışlanırken yaptıkları hoşlarına gitmektedir. Çünkü memlekette çalışkan ve arzulu vatanseverlerin yönetime ortak olunamayacağını söyleniyor. Gazeteciler, milli duygular içinde olanların yazdıklarına konu olmayacağını tekrarlıyor. Ve çoğunluğu teşkil eden vatanperverler bu memleketin romanında hep bir misafir veya kapı önünde iğreti bir vatandaş gibi tutuluyor. Bu vatandaşların topu köleler topluluğu olmuş kimin umurundadır. Umurunda olmayanlar yüksek aylıklı yabancının namına parmak kaldırırken, ekonomi ve idarenin bütün kanunları vatandaşın yararına olacağını terennüm edilmişse de evvela bu büyük bir yalandır. Yöneticiler kulaklarını birer alıcı vantuz gibi açıp görevlerini süper gücün öksürüğünden anlayıp vazife yapıyorlarsa eyvah… Aslında süper güç için vazifesine uygun adımlarla yürüyenler, yurttaş kölelerine ekmek atarken, şeytani bir çalımla bulgur ve makarna ile doyurmaya çalışıp, gözlerini bağlıyorsa, eyvah yine ter ve sidik kokusunda yaşamaya devam edeceğiz. Ter kokusunda yaşayan ve yaşatan yöneticileri tanımak... Pek çoğunu tanıdım. Ama tanıdıklarım da benim tanımak istediğim değillerdi. Halbuki tanımadan önce büyüklüklerine inanmak geliyordu içimden. Yazık. Hayal kırıklığına uğramıştım. Ruh dünyamda ani değişikler olmaya başladı. Büyük diye bilinen yöneticilerin hüviyetleri değişiyordu. Büyüklükleri küçülüveriyordu birden. Bir gün önce saygı duyduklarım, bir gün sonra beni çılgına döndürebiliyordu. Çıldırmaktan korkuyorum. Hiç kimseyi tanımak istemiyorum şimdi. İstemiyorum ama çok güç bu… Güç olan yöneticileri yerinde bırakıp kütüphaneme sığınıyorum. Kütüphanemde memnun muydum? Hayır. Ben memnun değil iken, benim gibi kütüphanesinin köşesine sığınanlar da vardı. Bunlar da sığındıkları köşelerinde saçını başını yollar ve kötü yönetenlere ağız dolusu küfürler ederlerdi.”dedi.